3.8
Sınır 100 oy ve 100 yorum. Satır arası yorum yapmayı unutmayın.
Medayada hikayenin ruhuna uygun şarkı eşliğinde okuyabilirsiniz.
🕯
Arabam ormanın önünde durduğunda gözlerimi sağ tarafımda olan cama çevirip dışarıya bakmaya başladım. Gece yarısıydı, etraf ve özellikle ormanın içresi oldukça karanlık gözüküyordu. Daha önce buraya gelmiştik, Zayn ile. Birlikte piknik yapmıştık, çimlerin üzerine uzanmıştık ve bir birimize sarılmıştık.
Aklımı dolduran eski, güzel anılar ile dudaklarım üzerinde hüzün dolu bir gülümseme oluştu. Açıkçası artık bunlara sahip olamayacağımızı biliyordum. Ama yine de son bir kez isteği ile buraya gelmiştik. Aradan geçen bir hafta sonra mesaj atarak buluşmak istemişti. Tamamen vedalaşmak ve ya onu son kez görmek istiyordum.
Muhtemelen öleceğim güne kadar onu atlatamayacaktım ama o bana ve çevremdeki insanlara zarar vermeye devam edeceğine emin olduğum için bitmesi gerekiyordu. Benim için iyi değildi, şeytana aşık olmak her zaman en büyük acıyı benim alacağımı gösteriyordu.
Derin bir nefes alarak arabadan inip kapıyı kapattım. Telefonumun ışığını yakıp ormanın içerisine doğru ilerlemeye başlamıştım araba yolundan çıkarak. Çizmelerim altında ezilen küçük ağaç dallarını bir kenara iterek daha kurumamış çamur üzerinde ilerlemeye çalıştım.
Sonunda ormanın birlikte zaman geçirdiğimiz köşesini bulduğumda ışığı etrafa tutarak gözlerimi kıstım.
"Zayn? Burada mısın?" Yüksek sesli konuştuğumda hiçbir cevap duymamıştım.
Kaşlarım yavaşça çatılmaya başlarken bir kez daha ismini bağırdım. Ama yine koca bir sessizlik beni karşılağında içimi rahatsızlık hissi sarmıştı. Onun böyle şeyler yapmayacağını biliyordum ve ya beni korkutmaya çalışmayacağını ama şu an bedenim oldukça gerilmeye başlamıştı.
"Hoşgeldin, Annabella."
Duyduğum kadın sesi ile hızlıca arkamı dönüp elimdeki telefonu yukarı kaldırdım. Yüzüne yansayan ışıkla beraber Mara'nı karşımda görmek beni şaşırtmıştı.
"Zayn nerede?" Dudaklarım aralanırken tek kaşımı kaldırarak gözlerimi yüzünde gezdirdim.
Dudakları üzerinde oluşan gülümsemeden anlıyordum burada iyi şeyler dönmüyordu. Adımlarım yavaşça geriye gitmeye başladığında titrek befesimi dudaklarım arasından verdim. O da aynı zamanda adımlarını benim üzerime atmaya başlaması ile arkamı dönüp hızlıca koşmaya başladım.
Aldığım derin nefesler eşliğinde ondan uzaklaşmak için hızlıca koşmaya çalışıyordum. Ondan korkuyordum ve o, iblisin beni oyuna getirdiği oldukça aşikardı.
Omzuma hissettiğim el ile birlikte ayaklarım bir birine dolaşırken kendimi yerde bulmuştum. Dudaklarım arasından acı bir inleme döküldüğünde kalkmak için avuç içlerimi yere bastırdım. Mara kollarımdan tutarak beni yukarı çektiğinde ellerimi sırtımda tutarken beni öne doğru itmeye başladı.
"İblisden kaçabileceğini mi sanıyorsun? Bu karanlık ormanda sadece sen ve ben varız."
Kulağıma fısıldarken göğüsüm hızlıca inip kalkıyordu, o benden yüz kat daha güçlüyken elinden kaçmam imkansız gibi gözüküyordu.
Bedenimi büyük bir ağaca bağladığında önüme geçerek hafifçe burnumun ucuna dokundu. Başımı geriye çekerek "Benden ne istiyorsun?" Diye sorabilmiştim sonunda.
"Zayn'i!"
Anında cevapladığında kaşlarım yavaşça çatılmıştı. "Onu mu seviyorsun?" Dudaklarım arasından çıkan kelimeler onu güldürmüştü.
"Sevmek mi? O benim karanlıklar lordum, onu cehennemde istiyorum eskisi gibi. Tüm iblisler ve ben onun hükmü altında cehennem de yaşamak istiyoruz. Ama arada minik bir engel var." Yüzünü buruşturarak benden uzaklaştı.
"Ben." Başı konuşmamla olumlu anlamda sallanırken uzaklaşarak bir ağacın arkasına ilerledi. Elinde tuttuğu siyah kutu ile geriye dönerken anlatmaya devam etmişti.
"Deny'i öldürerek ve arkada delirler bırakarak önce sizi ayırdım ve sen benim beklediğim tepkileri verdikten sonra seni buraya getirdim." Omuz silkerek gülümsediğinde dudaklarım aralık kalmıştı.
Vücudumda Zayn'e karşı beslediğim tüm öfke ve hayal kırıklığı sanki buharlanarak yok olmuştu duyduklarım karşısında. Ona söylediğim tüm o nefret dolu sözler şimdi canımı daha çok yakıyordu. Bir iblisin oyununa geldiğimize inanamıyordum. Tüm söylediklerimden sonra o bile bir haftadır konuşmak istememişti.
"Sen..." diye fısıldadım dişlerimi sıkarken "İlk gördüğüm andan beri beni zaten rahatsız etmiştin!"
İplerden kurtulmaya çalışarak debelenmeye başladığımda onun kahkahası kulaklarıma doldu. "Rahatsız oldun ama şimdi buradasın. Sana yapacaklarımdan önce kısa bir hikaye anlatmak istiyorum."
Ellerimi haraket ettirip ipleri tutarak çekiştirmeye çalışırken o beni izleyerek konuşmaya devam etti. "Şeytanın gerçek aşkının lanetini bilmiyorsun sanırım, ben sana anlatmak için buradayım. Şeytanın ilk ve gerçek aşkı onun sevgisi ile beraber bir lanet ile sarmalanır."
Eğilerek yerden kutuyu aldığında nefes nefese kalmış bir şekilde başımı kaldırıp ona baktım. Bu iplerden kurtulamıyordum, kurtulsam bile ondan nasıl kaçacağımı bile bilmiyordum.
Yolun sonuna gelmiş gibi hissediyordum.
Kapağı açıp yere dökmeye başladığı sıvıya gözlerimi kısarak baktım. Burnuma dolan koku karşısında bedenim korku ile titremişti. Benzin? Beni yakacak mıydı?
Bağlandığım ağaç etrafında dönerek bir daire oluşturmaya başladı.
"Bu lanetin ne olduğunu merak ediyorsundur..." Ağacın arkasına geçerek benzini dökerken sesini duyuyordum. "Şeytanın sevgilisi öldüğünde ruhu da onunla beraber ölür. Yani cehennem ve ya cennet onun için yoktur. Şeytan ile diğer alemde bile asla bir araya gelemeyecek bir şekilde lanetlenir."
Sonunda yüz yüze geldiğimizde gülümseyerek benzin kutusunu yere bıraktı. "Ve bu hikayede şeytanın gerçek aşkı sen olduğuna göre hayatın ruhun ve bedenin için sona eriyor. Böylelikle şeytanı dünyada tutacak bir sebep de kalmıyor."
Tüm iliklerime kadar bir ürperti bedenimden geçerek göğüsüm üzerinde derin bir baskı oluşturmuştu. Öğrendiklerimin ağırlığı ve hayatımın son dakikalarını yaşıyor olduğumu bilmek gözlerimin yavaşça dolmasına yol açtı. Ama dudaklarım aralanmadı bile, ondan merhamet dilemedim. Çünkü biliyordum ki o merhamet gösterek bir yaratık değildi.
Ve şimdi ebedi bir ölüm beni karşılarken derin bir pişmanlıktı beni paramparça eden.
Zayn'e söylediklerim, ondan hep nefret ettiğimi sanacak olması ve asla ona sevgimi söyleyemeyecek olmam.
Kibriti yere atarak bir adım gerilediğinde yükselmeye başlayan alevler etrafımı bir halka şeklinde sardı. Şimdiden beni yakmaya başlayan sıcaklık ile başımı yukarı kaldırıp Mara'nın zevk ile gülümseyen yüzüne baktım.
"Sonuna kadar bekledim biliyor musun neden? Seni daha hırslı bir şekilde kanın içerisinde boğmak için, küçük iblis."
Duyduğum tanıdık sesle nefesim hızlanırken gözlerimi heybetli kanatları ile yere inen Zayn üzerine çevirdim. Mara benimle birlikte aynı şaşkınlığı yaşarken gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı.
"Sevgilim?"
Ona seslendiğimde etrafımı saran ateş artık büyürek bana yaklaşmaya başlamıştı, kendimi derin bir duygu yoğunluğu içerisinde hissediyordum. Korku, mutluluk, pişmanlık, umut aynı bu ateş gibi etrafımı sarmıştı.
Siyah ve kırmızı deri kanatları ile birlikte ateşin içerisine girdiğinde titrekçe bir nefes alarak yanıma ulaşmasını izledim.
"Sana artık zarar gelmeyeceğini söylemiştim, Annabella." İpleri çözerek konuştuğunda alt dudağımı ısırıp ona sıkıca tutundum. Kanatlarını çırptığında yükselerek ateşin diğer tarafına geçebilmiştik.
Bedenimi yere bırakması ile birlikte dudaklarım arasından kaçan hıçkırıklarla ona sıkıca sarıldım. Bedenim etrafına kollarının sarıldığını hissettiğimde ona karşı duyduğum ihtiyaçın bir sınırı yoktu.
"Ben çok özür dilerim. Çok korktum, Zayn. Bir daha asla seni göremeyeceğim sandım." Hızlıca konuşurken sıcak parmakları yüzüme sarılarak başımı yukarı kaldırdım. Siyahlıktan oluşan gözlerine ıslak gözlerimle bakarken beni yatıştıran ses tonu ile konuştu.
"Hepsi geçti, sevgilim. Sen şimdi arabana geç ve ben de bu iblisin icabına bakıp geleceğim."
Başımı olumlu anlamda sallayarak bizi bir köşede korku içerisinde seyreden Mara'ya baktım. Yavaşça kolları arasından çıkıp ona son kez bakarak araba yoluna doğru ilerledim. Yola çıkarak arabama oturup kapıları kapadıktan sonra geriye yaslanıp derince nefesler aldım.
Hala yaşadığım olayın travmasının etkisindeydim ve sakinleşmek için günler gerekecekti. Aradan geçen yirmi dakika sonra arabanın kapısı açıldığında gözlerim de hızlıca açılmıştı. Başımı yana çevirip onun arabaya binişini izleyerek bakışlarımı bileklerine kadar kana bulanmış ellerine çevirdim.
Torpido gözünü açıp ıslak mendil alarak ellerini temizlemeye başlarken ela gözlerini yüzüme çevirdi ve hafifçe gülümsedi.
"Canını yakmaya çalışan iblis artık yüzlerce küçük parçadan ibaret, sevgilim."
Yutkunarak dudaklarımı araladığımda kırılgan sesim kulaklarıma dolmuştu. "Özür dilerim, o an en çok korktuğum şey seni sevdiğimi söylemeden ölmekti. Sana o gün söy..." Dudaklarım üzerine kapanan dudakları daha fazla konuşmama izin vermedi.
Ellerimi yanaklarına yerleştirip öpücüğüne karşılık verirken göz yaşlarım yeniden bir nehir gibi yükselmişti.
Geri çekilerek alnını alnıma yasladığında baş parmakları ıslak tenim üzerinden narince geçti.
"Bu an dışında hiçbir şey önemli değil, Annabella."
🕯
Mara artık aramızdan ayrıldı ve bence bu bölüm aksiyon yaşadınız. Üstelik çiftimiz yeniden bir arada.
Satır arası yorum yapmayı unutmayın. Sizler için bölüm yazıyorum ve düşüncelerinizi belirtmenizi rica ediyorum. Lütfen random yorumlar atmayın.
Sizleri seviyorum❤️
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro