3.5
Arabayı evinin öndünde durdurduğumda başımı sağa çevirip arabanın pencerisinden dışarı baktım. Evinin büyük camları içeriyi gösteremeyecek kadar siyahtı. İçimdeki endişe hissi ile derin bir nefes alarak arkama yaslandım.
Neredeyse bir haftadır uzaklaştığımızı hissediyordum, Mara geldiği günden beri. Her gün yanıma gelirken bu hafta sadece bir kez görmüştüm onu. Yakınlığını üzerimden çekmişti, eskisi gibi davranmıyordu ve tüm bu tavırları beni tedirgin ediyordu.
Dudaklarımı bir birine bastırıp arka koltuktan bol kazağı aldım, büstyerin üzerine hızlıca geçirerek giyerken arabadan indim. Saçlarımı sırtıma atarken adımlarımı yavaş bir şekilde evinin kapısına yönlendirmiştim.
Siyah kapının önünde durduğumda zile basarak gözlerimi kapıya sabitledim, saniyeler sonra kapı açıldığında elindeki kesici aletler ile birlikete Mara beni karşıladı.
Afallarken "Bunlar da ne?" dedim ardından yerdeki kan izlerine bakarak.
"Hoşgeldin tatlı insancık." Alaycı ses tonu ile konuşurken kaşlarımı çatıp yüzüne bakarken yanından geçtim. Salona geçtiğimde gördüğüm kan izleri ve cesetlerle çığlık atarak geriye adımlar attım. Arkamdan duyduğum ayak sesleri ile hızlıca ona doğru döndüm, kalbim yerinden çıkacakmış gibi hızlı atıyordu.
"Sen burada ne yapıyorsun?
Benim aksime oldukça sakin ses tonu ile koltuğa uzanmıştı. "Zayn ile cezalandırıyoruz, eskiden olduğu gibi!"
Her şey yoluna girdikten sonra ilk kez onu bunları yaparken görüyordum. Zorlukla yutkunarak masanın üzerine baktığımda iç organları dışı akmış bir ceset gördüğümde miğdemden yükselen sıvı ile hızlıca merdivenlere yürüdüm.
Biz konuşmuştuk ve oldukça sakinleşmişti ama iblisi geri döndüğünde tüm hafta boyu onunla insanlara işkence etmişlerdi.
Banyoya girdiğimde Zayn'i görmemle duraksamıştım, bedeni yavaşça doğrularak aynaya baktığında yansımamdan beni farketmişti.
"Annabella?" Şaşkın sesi ile bana doğru döndüğünde siyah gözleri ile karşılaşmıştım. "Seni görmek için gelmiştim ama daha başka şeyler gördüm." Sesim kontrolüm dışında titrerken bana yaklaştı. Gözlerim yüzünde gezinirken onun iyi gözükmediğini farketmiştim.
"Görmeni istemezdim ama kim olduğumu biliyorsun."
Kaşlarım hafifçe çatılırken başımı olumsuzca sallayarak başka noktaya baktım. "Biz ilişkiye başladığımızdan beri sen bu değildin, böyle birisi olmak istemediğini de söylemiştin."
Bana daha normal bir hayat sözü vermişti.
"Ben Şeytanım, Annabella." Yüzüme doğru eğilerek konuştuğunda ses tonu ve ifadesizliği ile beni şaşkınlığa uğrattı. Mara ona ne yapmıştı böyle, yüzündeki soğuk tavır ile bedenim buz kesiyordu.
Elimi alnıma yaslayıp ovuştururken başımı yana yatırıp gözlerine baktım. Eskiden yaptığı gibi siyahlıktan oluşan gözlerini yüzüme sabitlemişti, onun sorunları olduğunu düşünmeye başlamıştım.
"Sevgilim..." Ellerimi uzatarak ellerini tuttum ve parmak uçlarımda yükselip dudakları üzerine öpücük bıraktım. Aynı an da o da öpücüğüme karşılık verdiğinde gülümseyerek konuşmaya başladım şefkat barındıran ses tonumla. "Bu hafta beni çok ihmal ettin, dışarı çıkıp biraz gezelim mi?"
Olumlu cevabını kafasını salladığında almıştım, içtenlikle gülümseyip elinden tutarak onunla bitlikte aşağı kata indim. Yine aynı görüntü beni karşılarken Mara'nın yüzüne bakmadan hızlıca kapıya yürüyerek dışarı çıktım.
İçerdeki koku ve görüntü çok iğtençti, temiz havayı içime çekerken bana iyi gelmişti. Arabama binerek beklerken Zayn birkaç dakika ardından arabnın kapısını açarak içeriye binmişti. Arabayı çalıştırıp beni ilk kez Rodger ismi ile randevuya çıkardığı yere sürdüm.
Yol boyunca oldukça sessizdi, bazen elini alnına götürüp ovuşturuyordu. Sıkıntı içerisinde olduğunu anlayacak kadar onu tanıyordum. Açıkçası bu durumun Mara ile ilgili olduğunu düşünmüyordum, sadece o kız hiç iyi zamanda gelmemişti.
Gelmesi beni asla mutlu etmemişti, geçmiş hayatını ona yeniden yaşatmaya çalışıyordu. Zayn ile birlikte kendimiz için yaptığımız huzurlu ve güvenli hayatı mahvediyordu.
Gün batımı bulutlara yansıyarak turuncu ve pembe tonlarını alırken arabayı durdurmuştum. Arabadan inerek üzerine oturduğumuzda bir süre sessiz kalmayı tercih etmiştim. İçimdeki boğucu hiss ile birlikte derin bir nefes alırken onun acı içerisinde sesini duymak beni şaşırttı.
"Ben umrumda değilmiş gibi davranamıyorum, Annabella."
Yüzümü ona çevirdiğimde gözlerindeki ıslaklığı görmemle birlikte kaşlarım endişe ile çatıldı. Yüzüne yansıyan sıcak tonlardakı ışık göz yaşlarını parlatırken elimi yavaşça arabanın üzerindeki elinin üzerine yerleştirdim.
"Cenetten kovulduğumda bile onu asla kaybedeceğimi düşünmemiştim ve kaybetmedim de." Elinin tersi ile göz yaşlarını sildiğinde göğüs kafesim acıyarak sıkışmıştı.
"Neyi kaybettin?" Onun çaresizliğini görmek gözlerimin yaşlarla taşmasına yol açarken sordum.
Yüzündeki elleri siyah saçları arasına dalarak bıkkınca karıştırdığında zayıf sesi ile konuştu. "Kanatlarımı, bir melek olduğumu bana hatırlatan son parçayı."
Gözlerim şaşkınlıkla açılırken bedenim bir anlık donmuştu, bana sanki tüm bir haftadakı ruh halinin cevabını vermişti. Öfkesinin, acısının, çaresizliğinin sebepleri her zaman dik durmaya çalışsa bile kanatlarının gitmesiymiş.
"Bu nasıl oldu?"
Omuz silkerek başını kaldırıp gökyüzüne baktı. "Muhtemelen o daha iyi biliyordur, dizlerim üstüne çökerek yalvaracak hale gelmemi istiyor." Öfke ile sertçe gözlerini sildiğinde devam etti. "Ama bu asla yaşanmayacak, daha fazla öldüreceğim ve daha fazla sevdiği varlıklara kötülük yaptıracağım."
Hırsı gözlerimi korkutmayı başarmıştı. Yanımda şeytan gözlerinin içerisinden alev çıkacakmış gibi konuşurken dizlerimin bir anlık uyuşması normaldi. Soğuk kanlı kalmayı başarırken arabanın üzerinden inerek onun önünde durup bedenine sarıldım. Sıktığı kaslarını gevşeterek uzun kollarını belime sardığında onunla sadece uzun bir zaman bu şekilde kalmak istiyordum.
"Belki de onun yerine durulmalısın, kendi köşene çekilmeli ve dinlenmelisin. Yanında olacağımı da asla unutma."
Sessiz kaldığında alt dudağımı ısırıp derin bir nefes aldım, benimle hemen uzlaşmayacağını iyi biliyordum. Öfke ve acı içerisindeydi, yarasının tazeliğini ve canının yanışını hiss edebiliyordum. Nazikçe parmaklarımla ensesini okşayıp dudaklarımı boynuna bastırarak fısıldadım.
"Kanatların olsun ve ya olmasın, sen varoluşundan beri en güzel meleksin."
~~~
Kaosun kokusunu alabiliyor musunuz? Ben alıyorum.
Oy vermeyi ve lütfen satır arası yorum yapmayı unutmayın.
Sizleri seviyorum
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro