Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

3.0

Medyadakı büyüleyici şarkı eşliğinde bölümü okumanızı öneririm.

~~~

"Matematik dersinde notların iyi sayılmıyor." Babam bilgisayardan derslerime bakarken başımı geriye atarak bıkkınca inledim. "Ne zaman iyi olmuştu ki?"

"Hiçbir zaman." Annem salona girerek vişne suyunu uzattığında başımı sallayarak bardağı aldım. "Ama en azından yeterli puanı aldım." Dişlerimi göstererek gülümseyip vişne suyundan içtim. "Zaten bu yüzden bir araban oldu." Gözlüğünü çıkararak konuştuğunda "Onu çok seviyorum." diye mırıldandım.

Kucağımdakı annemin kabarık ve beyaz tüylü köpeği ile oynayarak dalgın gözlerimi televiziyona diktim. Bir aydır ailemin olduğu güzel kasabaya gelmiştim ve oldukça dinlenmiştim. Burada günlerim güzel geçiyordu, sanki hayatıma mola vermiş gibiydim.

Üçümüz ve köpeğimiz 'Madam' ile birlikte güzel vakit geçiriyorduk. Çoğu geceleri annem ve babam ile birlikte uyumuştum, güvende hissediyordum onlarla. Sanki kafamın içerisindeki bulutlar çekilmeye başlamıştı, araştırmalar yapmıştım. 

'Şeytan' hakkında korkunç araştırmalar.

Okuduklarım ve ya hayat boyunca bana öğretilen onun kötü bir varlık olmasıydı. Zaten öyleydi, bana bunu defalarca kanıtlamıştı ama ona olan sevgimi gizleyemiyordum. İkimizin aşkı inkar edemeyeceğim derecede yoğundu ve ben bunu yaşamak istiyordum.

Ruhani ve cehennem ateşi ile yoğurulmuş bir varlıkla sevgili olmaktan bahsediyordum. Onu öpmekten... dokunmaktan...sarılmaktan, bunlar oldukça ağırdı. Ama bunları yaparken iyi hissediyordum, Rodger ve ya Zayn olsa bile doğru yerdeymişim gibiydi.

Anlattığı hikayeyi binlerce kez kafamda tekrar etmiştim, göz yaşlarımı kalbime akıtmıştım. Yalanyamazdım da, Şeytana aşık olmuştum.

İç çekerek ayağa kalktığımda gözler benim üzerime döndü. "Ben biraz dışarıda gezeceğim, akşam yemeğine yetişirim." Kapıya doğru yürürken konuştum.

"Telefonunu almayı unutma." Annem seslendiğinde ayakkabımı giyerek doğruldum. "Yanımda, merak etme." Dışarı çıktığımda bahar havasını içime çektim. Sonunda kış bitmişti ve ağaçlarda çiçekler açarken güneşin ışıltıları üzerlerine vuruyordu. Ben de tüm kasfetten kurtulmuş gibi hissediyordum, güneş banyosu yapıyormuş gibi.

Uzun yürüyüşüm biterken eski evimizin yanındakı nehire gelmiştim. Kollarımı göğüsümde bağlayıp üç katlı, toz içerisinde kalmış eve baktım. Burayı kazadan sonra terketmiştik, ailem her şeye yeniden başlamıştı cinayetin üzeri kapandıktan sonra. Çocukluğumuzda üvey kardeşim ve ben burada oynamaya hep gelirdik.

Evin aşağısındakı güneşin parlattığı nehirin yanına inerdik. Uçurtmalarımı her zaman berbat ederdi, iplerini kırardı ve ben çok sinirlenirdim. Şimdi onun yaşaması için yapamayacağım şey yoktu.

Dolu gözlerimi elimin tersi ile silerken onu nehirin yanına yürürken görmüştüm. Bedenimi şaşkınlık ve heyecan sarmıştı anında. Bir ay sonra onun görmemle birlikte sanki kelebekler canlanmış gibiydi. İlk defa onu şeytan halinde beyaz giyerken görüyordum, çiçeklerin tozları ve ışıltısı üzerine çarpıyordu.

Küçük çiçekler üzerine serpiştirilmiş yeşil çimler üzerine basarak nehirin kenarına doğru yürümeye başladım. Ellerini ceplerine yerleştirmiş mavinin en güzel ışıltısını seyrediyordu.

Bu nehirden daha çok ışıldıyordu, güzelliği onu tüm kötülüklerinin inkarı gibiydi.

Aramızda yaklaşık bir metre bırakarak yanında durduğum an kokusunu alabilmiştim, büyülü gibiydi.

Özlemiştim, onu gerçekten özlemiştim.

"Otuz gün oldu." Sesini duyduğumda dudaklarımı bir birine bastırarak başımı aşağı eğdim. Göğüsüm eziliyor gibiydi, aşkımın yükünü artık taşıyamıyordum.

"Bir ay." Diye fısıldadım.

"Daha fazla dayanamadım, zira kendime verdiğim sözü tutmaya çalışıyordum. Asla yanına gelmedim, kendini toparlamanı bekledim."

Bedeni sonunda bana doğru dönmüştü. Gözlerimi nehirden çekerek bedenimi ona doğru çevirdiğimde gözlerini ela yapmıştı. Hafifçe gülümserken başımı salladım, beni sanki inceliyor gibiydi. 

İkimiz de sessiz ve haraketsizce kaldığımızda buna bir son vermek adına yere eğilerek oturdum. Gözleri beni takip ettikten sonra ellerini yere yaslayıp karşıma oturmuştu. Dudaklarımı ıslatıp badem gibi çekik aynı zamanda büyük olan gözlerine baktım.

"Kendi gözlerine sahip olabilirsin."

"Ama öyle beni korkunç görüyorsun." Cevabı ile alt dudağımı ısırıp gülümseyerek başımı nehirin hafifçe dalgalanan suyuna çevirdim.

"Gerçekten kendinken seni sevmem gerekiyor, gerçek halinle... Olduğun kişi gibi."

Dudaklarım arasından çıkan kelimelerden sonra derin bir sessizlik oluşmuştu. Gözlerim hala nehiri izlerken ondan bir cevap duymamıştım. Aradan geçen saniyeler sonra gözlerimi ağırca yüzüne çevirdim, susmuştu. Yüzündeki şaşkın ifade ile yüzümü izliyordu.

"Annabella..." Göğüsü içine çektiği nefesle dolarken dili dudaklarını konuşmadan önce ağırca ıslatmıştı. "Ne demek istiyorsun?"

Bluzumun eteği ile oynayarak gözlerimi yüzünün ayrıntılarında gezdirdim, merak içerisinde bakıyordu. Onu heyecanlı görüyordum, karşımda onu ilk kez bu kadar masum görmüştüm. Aslında ne kadar da şeytana zıt bir kelimeydi bu böyle.

"Demek istediğim aslında ben bunun hakkında uzunca süre düşündüm. Sanırım seni sevmek istediğime karar verdim. Bu çılgınca, bir şeytanla sevgili olmayı kabul ediyorum." Söylediklerim ardından gülerek başımı olumsuzca salladım.

"Büyülü kızım." Fısıltısı ile kahkahamı yarıda kesip ona baktığımda gözleri siyaha dönüşmüştü. 

"Lakap mı takıyorsun, kötülükler Lordu?"

"Sen de takmışısn, sevgilim." Elini bana doğru uzatarak beklenti ile baktığında gözlerimi dudakları üzerindeki ışıltılı gülümsemeye çevirdim. Sevgi, ihtiyaç, şefkat barındıyordu.

Dudaklarımı bir birine bastırıp titrek bir nefesi içime çekerken uzattığı elini nazikçe tutmuştum. Beni kendine doğru çekerek kollarını etrafıma sardığında yutkunarak gerginliğimi gizlemeye çalıştım. 

Şeytanın kolları arasındaydım, kendi isteğimle.

Saçlarımda belli belirsiz dolaşan sıcak dudaklarının etkisi ile kasılan vücudum çözülüyordu. Aniden etrafımı saran yumuşaklık ve beyazlıkla kaşlarım çatılırken ellerimi yere yaslayarak doğruldum.

Bakışlarımı bedenine çevirdiğimde gözlerim şaşkınlık ve hayranlıkla irice açılmıştı. "Tanrım, Zayn!" Büyülenmişce fısıldayarak ellerimi büyük kanatlarına uzatarak dokundum. Tüyleri çok yumuşak ve aynı zamanda çok güçlü gibiydi.

Aldığım kesik nefeslerle "Melek kanatlarına hala sahipsin." diye fısıldadım. Bu görüntü belki de hayatımda gördüğüm en güzel tablo olabilirdi. Büyük ve parlak kanatları arasında şaheser gibi gözüküyordu.

"Onları benden almadılar, aslında..." Kanatları bana uzanarak etrafıma sarılıp beni bedenine çektiğinde başımı kaldırarak yüzüne baktım. "Cennetten kovulduktan sonra ilk kez onları çıkardım." 

"Neden?"

Fısıltım ile birlikte "Benden korkmanı artık istemediğim için." diye fısıldadı aynı şekilde.

Gülümseyerek elimi çekingen bir şekilde yanağına yerleştirdiğimde gözleri dudaklarıma inmişti. Kalbim hızla atıyordu, ilk defa onun gerçekten şeytan olduğunu bilerek bunu yapıyordum. Kalbimin yüksek atış sesleri kendi kulaklarıma dolarken gözlerimi kapayarak başımı yukarı kaldırdım.

Ardından uzun bir ay hatta fazlasından sonra yeniden dudaklarının yumuşak baskısını hissettim. Daha kendi gibi, daha sıcak, daha çekingen. Dudaklarım aralanarak üst dudağını öperken eli yanağımı nazikçe tutuyordu. Bana zarif bir öpücük veriyordu, kırılmamdan korkuyor gibi.

Ama ilahi kanatları ile bana sarılmışken öpücüğü ile ruhumu kutsadığının farkında değildi.

~~~

Sonunda beklenen an gerçekleşti ve artık otuz bölümde resmi olarak, yalansız bir şekilde sevgili oldular. Umarım bir sürü yorum yaparsınız, herbir kelime için heyecanlıyım.

Sizden küçük bir ricam olacak, lütfen yeni hikayem olan Boyfriend'e bakabilir misiniz? O hikaye için ayrıca heyecanlıyım, destek olmanızı umuyorum.

Sizleri seviyorum

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro