Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

2.0

Sınır 60 oy ve 60 yorum. Medyadakı büyüleyici şarkı ile okumayı unutmayın.

~~~

"Demek birlikte yaptığımız resmi yatağının başına asacak kadar değer veriyorsun?" Birlikte duvardakı resme bakarken söyledikleri ile gülerek göz devirdim. "Değer veriyorum ama benim yaptığım özel bir resim olduğu için."

"Özel mi? Ne açıdan özel?" 

Bedeni tamamen bana doğru dönerek konuştuğunda gözlerimi kemikler içerisindeki kelebeklerden çekmiştim. Dudakları üzerinde küçük bir gülümseme ile kaşlarını yukarı kaldırdığında oldukça güzel gözüküyordu.

"Birkaç gündür sahip olduğum duyguları anımsatıyor ve daha fazla soru sorma, cevaplamayacağım."

Aynaya doğru adımlayarak fırça tarağımı alıp uzun saçlarımı taramaya başladım. İçimde aynı zamanda bazı kaygılarda vardı. Her ne kadar gelmeyeceğini söylese bile Zayn umarım şu an gelmezdi. Rodger'e zarar vermesinden korkuyordum. Ama şöyle bir gerçekte vardıkı şeytan her zaman sözünü tutardı.

"Sorularıma cevap vermelisin, sonuçta arkdaşız."

Yatağımın ucuna oturduğunda aynadan yansımasına bakarak derin bir nefes aldım. "Rodger, daha o kadar yarkın arkadaş değiliz ama."

"Bu beni üzdü." Dudak büzerek alaylı haraketi ile elini kalbine koyduğunda gülümseyerek aynanın yanına asılmış çantamı aldım. "Önce sen benim şu soruma cevap ver, beni nereye götüreceksin?" Arkamı dönüp merakla yüzüne bakarken ayağa kalkarak kapıya adımladı. "Manzaralı ve yemekli bir yere."

Merakım daha çok artarken cevabı oldukça hoşuma gitmişti. "Yemekli olmasına sevindim, acıkmıştım."

"Kendimi düşündüğüm için, ben de açım." Gıcık gülümsemesi ile konuştuğunda ona hafifçe dil çıkardım. Arabasına doğru yürümeye başladığında evin dış kapısını kilitledim. Anahtarı deri pantolonumun cebine sıkıştırarak benim için açtığı kapıdan arabaya bindim.

Gözlerim onu izlerken yanıma oturarak arabanın direksiyonu çevirip ana yola çıkarak sürmeye başladı. Camı hafifçe açtığımda içeri serin hava dolmaya başlamıştı, bir haftadır hava oldukça güzel gidiyordu. Depresif havalardan nefret ediyorum, yeterince hayatım depresifken üstelik. Radyodan kısık sesli yükselen şarkı ile başımı koltuğa yaslayarak yolu izlemeye başladım.

Rodger yanımdakı varlığı ile bana yeniden umut olmuş gibi hissediyordum, fikirlerimi değiştiriyordu. Hayatımı mahveden varlıkla aynı cilt içerisindeydi ama ondan tamamen farklı şeyler yapıyordu. Onun yanında gerçekten iyi hissediyordum, onunla konuşmak bir terapi gibiydi. Dün gece kendimi tamamen ona açmak istediğimi düşünmüştüm, aylardır yaşadığım bu tüm cehennemi ona anlatmak istemiştim.

Peki, o bunları duyduktan sonra hala benimle vakit geçirmek isteyecek miydi?

Sonuçta herkes kaygısız ve güzel kızlarla birlikte olmak isterdi, karanlık yaşantısı içerisinde deliren bir kızla değil.

En önemlisi deli olduğumu düşünecekti. Kime bunu anlatmak istesem aklıma ilk gelen şey beni görecekleri şekildi. Babamla ve ya annemle bunu paylaşmak istesem bana inanmazlardı, destek olurlardı ama beni şizofren sandıkları için.

"Sohbetine de yol boyunca doyum olmadı."

Araba durduğunda sesi ile birlikte düşüncelerim arasından çıkabilmiştim. "Sen de konuşmadın ki zaten." Yüzümü buruşturup onun arkasından arabadan indim. Tüm bu şeyleri düşünmekten artık yorulmuştum. Bu enkazdan uzaklaşmak için her şeyimi verebilirdim.

Tenim temiz hava ile buluşurken gördüğüm şehirin ışıklı manzarası ile gülümsedim. Karşıyı canlı şehirin parlak ışıkları aydınlatırken gökyüzünü kocaman ay aydınlatıyordu. Tam olarak tepemde oldukça büyüktü, yukarı zıplasam ulaşacakmışım gibi hissediyordum.

"Tabii ki beğendin değil mi?"

Elindeki büyük sepet ile birlikte yanımdan geçip banka doğru adımlayarak oturdu. Sesindeki kendisi ile övünen hava ile gülümseyerek "Tabii ki beğendim." dedim. Yanına adımlayıp oturduğumda yan kısmı uzun saç tutamları alnına düşüyordu. Eli ile geri ittirirken "Sana ayışığında kırmızı şaraplı bir akşam yemeği hazırladım." diyerek başını kaldırıp dişlerini göstererek gülümsedi.

"Bu romantik bir yemek mi yoksa?" Şaka ile sorduğumda ellerini yavaşça yukarı kaldırdı. "Ben söylemedim bunu Annabella, sen söyledin." Ardından göz kırptığında şu an onun eşsiz olduğunu düşünmemek elde değildi. Tenine yansıyan ayışığı ile birlikte gülümsüyordu ve benim içimdeki kelebekleri kargaşa içerisinde bırakıyordu.

Açtığı paketten uzattığı taco'lar ile dudaklarım üzerinde beliren gülümsemeye engel olamadım. "Seviyorsun gibi bir yüz ifaden oluştu? Şehirin en leziz taco'ları olduklarından emin olabilirsin." Elime verdiğinde gözleri beni izlerken dudaklarıma yaklaştırıp ısırık alarak çiğnemeye başladım.

Tadı ile başımı yana yatırıp yüzüne baktığımda "Beğendin, kesinlikle beğendin!" diye fısıldadı. Başımı olumlu anlamda sallayıp büyük bir ısırık daha aldım. "Biliyordum." Kendi ile yeniden övünürken yemek yerken bile dudaklarımdakı gülümsemeyi silmek imkansız gibiydi.

Kadehlere doldurduğu şaraplarla cam kadehi yanıma bıraktı. Kadehi elime alarak kırmızı şaraptan küçük bir yudum alırken gözlerimi etrafta gezdirdim. Ayışığı altında romantik derecesinde yemek yiyorduk ve onunla yalnız olmak endişelendirmiyordu. Bana güven veriyordu, güldürüyordu, iyi hissettiriyordu.

"Bazen gerçekten çok uzun dalıyorsun, aklından neler geçiyor?"

Beynimi okumaya çalışırcasına gözlerini kıstığında lokmayı yavaşça çiğneyerek birkaç saniye yüzüne baktım. En azından şu an hala benim için sorun olan bir kısmı çok fazla ayrıntı vermeden anlatabilirdim, buna gerçekten ihtiyacım vardı. Tüm yükü tek başına sırtlamak beni her geçen saniye daha çok yoruyordu.

"Bazı şeyler başıma geldi, kötü şeyler ve bunlar hakkında düşünüyorum." Binlerce acı duygunun geçtiği yeşil gözlerim ona bakarken bana biraz daha yakın oturmuştu. Şarabın parlattığı nemli dudaklarını aralayarak gözlerindeki güven dolu ifade ile bana destek olduğunu belli etmeye çalıştı.

"İstersen anlatabilirsin. Biliyorum, daha senin gözünde tam olarak yakın arkadaş değiliz ama rahatlamak için bile olsa anlatabilirsin."

Başımı yavaşça olumlu anlamda sallayarak parmaklarımla bankın üzerine serdiği battaniyenin uçları ile oynadım. Dudaklarım yavaşça aralanırken gerçekten destek vermek için yanımda gibiydi.

"Bundan yaklaşık bir ay önce kötü bir olay yaşadım ve bu olayı okulda anlaşamadığım bir kız öğrenmiş. Tüm ünüversite önünde aramızdakı küçük savaşın uğruna oradakı herkese bağırarak söyledi..." Acıyan boğazımla yutkunurken o anları hatırladığımda gözlerim doluyordu. "Yaşadığım o olay tamamen benim isteklerim dışında gerçekleşti ve oldukça sakındığım bir şeyken herkes karşısında ölmüş olmayı diledim. Artık ünüversiteye ayak basamıyorum bile."

Gözümden akan yaşı silerken "Neden ayak basamıyorsun?" diye sordu. Kafamı kaldırıp yüzüne bakarak ağlamaklı sesimle derin bir nefes aldım. "Çünki insanların tüm o aşağılayıcı ve tiksinti dolu bakışlarından nefret ediyorum, lanet olsun ki benim için önemli bu!"

"Annabella..." İsmimi fısıldarken elleri yavaşça yukarı kalkmıştı. Baş parmakları ile ıslak yanaklarımı kurularken gözlerimin içerisine bakarak gülümsedi. "Peki, neden senin olayını unutturacak bir şey yapmıyorsun? O kız için, intikamın için."

Söyledikleri ile kaşlarım çatılırken "Ne demek istiyorsun?" diye mırıldandım. Parmakları yüzümden geri çekilirken yüzüme gelen saçlarımı nazikçe kulağımın arkasına sıkıştırdı.

Benimle ilgilenirken konuşmaya başlamıştı. "Herkesin sakladığı bir sırrı vardır ve sen de o kız hakkında öyle bir şey bulmalısın ki tüm okul sadece onu konuşacak. Onun canını yakacaksın ve başın dik bir şekilde o binanın kapısından içeri gireceksin!"

Dudaklarım aralanırken yaşlı gözlerimi onun kararlı yüzünde gezdirdim. "Ama... ama benim elimde onun canını yakacak bir şey yok."

"Onun da yoktu ama demek ki öğrenmiş. Bence sıra şu an sana geçti ve o beyaz bayrağı kaldırmak yerine öldürücü darbeyi ona vurabilirsin. Sadece biraz senin de bunu istemen gerek."

Söyledikleri adeta kanıma işlerken ela gözlerinin içerisine bakarak başımı olumlu anlamda salladım. "Bu oyunu bitireceğim ve kazanan olarak ayrılacağım!" İçime çektiğim derin nefesimle hırslı bir şekilde konuştuğunda memnun olmuş gülümsemesi ile benim gibi kafasını salladı.

"Buna tüm kalbimle inanıyorum."

Kadehini yukarı kaldırdığında elimin tersi ile yanağımı silip büyükçe gülümserken kadehi parmaklarım kavradı. Yukarı kaldırıp onun kadehine vurduğumda bana aşıladığı intikam duygusu bedenimi en küçük hücreme kadar sarmıştı.

"Annabella Nicholson intakamı şerefine!"

~~~

Bunlar flört ederek yavaştan çift mi oluyorlar, yoksa bana mı öyle geldi? jdjdjdjjdj

Yorum desteklerinizi istiyorum, lütfen yorum yapın. Fikirleriniz benim için çokkk önemli.

Sizleri seviyorum

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro