1.4
Sınır 60 oy ve 60 yorum. Yorumlarnızı gerçekten merak ediyorum.
~~~
Çevirdiğim son sayfa ile kitap bittiğinde yandakı kalemi alarak son cümleleri yazmaya başladım. Son sayfadan okuduklarımın önemli yerlerini beyaz kağıda yazdıktan sonra geri yaslanarak derin bir nefes aldım.
Kafamı yanlara doğru haraket ettirip kemiklerimi şıklattım. İki saat çalışmanın ardından sonunda ödevi bitirebilmiştim. Ayağa kalkarak beyaz çantamı toparladıktan sonra bir kolunu sırtıma astım ve defteri öğretmenler masasının üzerine bıraktım.
"Bitirdin mi?"
Gavin gözlerini kitabından ayırarak sorduğunda gülümseyerek kafamı olumlu anlamda sağladım. "Evet, kolay gelsin sana."
"Teşekkür ederim."
Hafifçe gülümseyip sınıftan çıkarak kızlar tuvaletine doğru adımladım. Evde geçirdiğim bir haftadan sonra daha iyi hissettiğim için okula gelmiştim, teslim etmem gereken ödevlerim vardı. Üstelik evde tüm gün çok sıkılıyordum, tabii Daniel ve Nora asla beni yalnız bırakmıyordu. Sadece geceleri kendi başıma biraz yürüyüşe çıkıyordum.
Tuvalete girdiğimde çantamı tezgaha bırakarak aynada kendime baktım. Tüm olaylardan sonra sanırım hala iyi gözüküyordum, en azından iyi rol yapabiliyordum.
Yukarıda topladığım saçlarımı ve halka küpelerimi düzelterek dudaklarıma biraz parlatıcı sürdüm. Bakışlarımı gözüken bileklerimdeki sargılarıma çevirdiğimde hızlıca kazağımın kollarını aşağı çekiştirdim. Hala kesilmiş bileklerim çok acıyordu, yaralar oldukça derindi.
Telefonum çalmaya başladığında aynadan gözlerimi çekerek kot şortun arka cebindeki telefonumu aldım ve açarak kulağıma götürdüm.
"Selam, anneciğim."
Sesimin oldukça neşeli çıkması için tüm enerjimi veriyordum.
"Selam, Anna. Dün gece görüntülü konuşurken biraz kötü gözüküyordun, seni merak ettim. İyi misin?"
Endişeli sesi ile gözlerim elimde olmadan dolmaya başlamıştı. Tüm yaşadıklarım benim için çok ağırdı ve annemin bunları anlayarak sorması beni oldukça savunmasız kılıyordu. Dizlerine yatıp günlerce ağlamak istiyordum.
"Evet! Oldukça iyiyim, sadece teslim etmem gereken ödevlerim için biraz geç uyuyorum." Yutkunarak ıslak gözlerimi haifçe kırpıştırdım. "Yorgun oluyorum."
"Bebeğim, sabahları daha erken kalkman senin için daha iyi olur. Geceleri uykundan çalarsan yorgunluğun daha çok olur... ah bir de göz altı torbaları tabii."
Son cümlesi ile gülerek göz devirdim. "Tavsiyelerini dinleyeceğim, sorduğun için teşekkür ederim."
"Her zaman, Anna. Hoşçakal."
"Hoşçakal."
Telefonu kulağımdan çekerek kapayıp yeniden şortumun arka cebine sıkıştırdım. Küçük, beyaz çantayı sırtıma takarak kendime son kez bakıp tuvaletten çıktım.
"Neden geldiğini bana söylemiyorsun, Nora'dan öğrendim."
Daniel yanımda belirerek kolunu omzuma attığında kendimce omuz silktim. "Hiç aklıma gelmedi aslında." Dudak büzerek baktığında gülümseyerek sınıfa doğru yürümeye başladım.
"Şu geçen gün eve gelen Dedektif ile gerçekten aranda birşey var mı?"
Derin bir nefes alarak göz devirdim. Bu sorusundan artık sıkılmaya başlamıştım, adamı hayatımda iki kez görmüştüm.
"Daniel, son kez söylüyorum onunla aramda düşündüğün türden bir durum yok ve söylediğim gibi olsa bile seni ilgilendirmiyor."
"Sadece arkadaşın olarak soruyorum." Hemen savunmaya geçtiğinde kafamı yavaşça salladım ve sınıfın kapısı önünde geldiğimde durdum. "Sen kantine çık, ben son ödevimi bırakıp geleceğim."
Onaylayarak merdivenlere doğru yürüdüğünde kapının kulpunu kavradım ve kendime doğru çekerek sınıfa girdim. Boş sınıfta sadece ön sırada oturmuş telefonu ile konuşan Wendy vardı. Bu gün onu görmediğim için hayat yüzüme gülüyor sanmıştım ama yanılmışım.
Sessizce masaya adımladım ve çantamdan çıkardığım kırmızı kapaklı dosyayı masanın üzerine bıraktım. Arkamı dönüp kapıya adımlarken duyduğum sözlerle duraksamıştım.
"Aynısını benim de yapmam gerekiyor bence."
"Ne?"
Kaşlarım çatılırken ona doğru döndüğümde masadan kalkarak üzerime doğru gelmeye başladı.
Biliyor muydu?
"Bence daha iyisini yapabilirim aslında." Önümde durarak kollarını göğüsünde birleştirdiğinde kaşlarım çatık bir şekilde yüzüne bakmaya devam ediyorum. "Neden bahsediyorsun sen?" Alay dolu kahkahası ile beni süzdü.
"Masum birini oynamayı bırak! Senin yaptığını biliyorum, ödevimi sen çaldın."
Dudaklarım itiraz etmek için aralanırken beni aniden arkamdakı sert duvara itti. Acıyla inleyerek şaşkınlıkla sinirli yüzüne baktım. "Sen ne yaptığını sanıyorsun?" Duvara çarpan kolumu sıvazlayarak yüksek sesli konuştum.
"İntikam alacağım, üstelik çok acı bir şekilde!"
Aniden bileğimi kavrayarak kendine çektiğinde çiziklerin derin acısı ile küçük bir çığlık attım. "Herkese bu sargıların nedenini bağırarak söyleyeceğim, hepsini biliyorum." Gözlerim irice açılırken bileğimi bırakarak kapıya doğru adımladı.
Bileğimin acısı ve gerginlikle arkasından yürümeye başladım. "Özür dilerim, Wendy. Lütfen bunu yapma." Arkasından yürürken yalvarıyordum ve koridordaki herkes dönüp bize bakıyordu. Ona yetişmeye çalışırken asansörün kapıları yüzüme kapandığında hızlıca merdivenlere doğru koştum.
Hiç kimse intahara kalkıştığımı bilmemeliydi yoksa tüm hayatım tamamen derin bir çukura düşerdi.
Nefes nefese son basamağı çıkarak insanları itip kantine girdim. Gözlerim etrafta dolaşırken onu masanın üzerine çıkarken görmüştüm. Tüm kan bedenimde donarken yerimde haraket edemeyerek dolan gözlerimle onu izledim.
"Tüm herkesin bir dakikalık buraya bakmasını rica ediyorum."
Tüm dikkatleri üzerine çekmeyi başardığında yanımdakı masaya tutunarak kesikçe bir nefes aldım. Vücudumda şu an yanına gidecek kadar bile güç yoktu, artık tamamen bir hiçlikten ibaretmişim gibi hissediyorum.
"Size masum ve güzel Annabella hakkında anlatacaklarım var, eminim oldukça ilginizi çekecektir."
Gözler benim üzerime dönerken kazığımın kollarını ellerimle aşağı çekiştiriyordum, bedenim oldukça soğuktu ama terliyordum.
"Annabella, sokağın ortasında bileklerini keserek intahara kalkışmış bir kızdır. Üstelik küçük bir çocuğun gözleri önünde bilerek bunu yapmış. Özellikle çocuğun yanına gelerek bıçakla bileklerini kesmiştir. Bu nasıl bir ucubeliktir böyle? Pardon, yoksa ona hasta mı demeliydim?"
Fısıldaşmalar eşliğinden üzerimde tüm okulun ezici ve boğucu bakışlarını hissetmiştim. Göz yaşlarım nefesim kesilirmiş gibi akarken sertçe kazağımı aşağı çekiyordum. Sanki gerçek değilmiş gibi beyaz sargıları saklıyordum ama herkes biliyordu.
Wendy, kazanmışcasına bana gülümserken boğazıma saplanmış bıçakla nefes almaya çalışıyordum. İğrenircesine, bana sanki bir ucubeymişim gibi tüm bakışların odak noktasındaydım.
"Bu kız şizofreni, hasta ve-"
"Artık o sikik çeneni kapa!"
Nora'nın bağırışını duyduğumda ardından koluma giren Daniel beni insanlar arasından çıkararak arabasına doğru götürmüştü.
Ben ise sessizce ağlıyordum, tıpkı gerçekten bir cehennemde yaşıyormuşum gibi hissediyorum.
~~~
Sonunda 10k olduk, umarım bu andan sonra daha hızlı büyümeye başlarız.
Anna için üzülüyor musunuz? Bence onun yerinde olan çoğu insan şimdiden gerçekten aklını kaçırmıştı, yazarken ben çok üzülüyorum.
Sizleri seviyorum
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro