Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

0.8

Sınır 40 oy ve 40 yorum. Medyadakı şarkı ile bölümü okumanızı rica ediyorum.

~~~

Bacaklarımı gergin bir şekilde sallarken oturduğum koltukta hafifçe kıpırdandım. Tedirgin nefesimi dudaklarım arasından vererek önümde kitap okuyan, iyi giyimli kadına baktım.

Acaba onun sorunu neydi ki psikoloğa gelmişti?

Dudaklarımı bir birine bastırıp onu yavaşça inceledim. Oldukça sakin ve kaygısız bir şekilde kitap okuyordu. Hiç bir sorunu yokmuş gibi gözükebilirdi ama ben bile şu an buradaydım ve gelme nedenlerim hiç sağlıklı sayılmazdı.

Dün gece delirmemek için önemli bir karar alarak psikolog yardımı alma kararı almıştım. Ama şu an buradan kaçıp gitmek istiyordum. İlk defa bu sorunumu birisine anlatacak olmak beni çok tedirgin kılıyordu.

"Bayan Nicholson, buyurun geçebilirsiniz."

İçeriden çıkan genç çocukla beraber asistanı bana seslendiğinde gülümseyerek kafamı salladım. Terli avuç içlerimi beyaz pantolonuma silerken çantamı alıp ayağa kalktım.

Ahşap kapıyı açarak içeri girdiğimde beyaz ve oldukça düzenli bir oda ile karşılaştım. Tek duvar şehri sergileyen camlar iki kaplıyken önünde iki koltuk ve ortasında sehpa vardı. Siyah koltukta oturan ve muhtemelen kırklı yaşlarında olan adam ayağa kalktı beni gördüğünde.

"Hoşgeldiniz Bayan Nicholson, ben terapistiniz Bay Foster."

Ah evet, Terapist kelimesi kulağa daha rahatlatıcı geliyor gibiydi.

Gergin bir şekilde gülümseyerek uzattığı elini sıktım. "Memnun oldum, Bay Foster."

Sıcak kanlı bir şekilde gülümseyerek eli ile karşısındakı koltuğu gösterdiğinde yavaşça oturdum ve çantamı kucağıma bıraktım.

"Kahve ve ya çay?"

"Teşekkürler." Kibar bir şekilde istemediğimi belirttiğimde kafasını salladı ve gözlüklerini takarak arkasına yaslandı.

"Kaç yaşındasınız, Bayan Nicholson?"

"Yirmi." Hızlı bir şekilde cevapladığımda rahatsız bir şekilde yerimde kıpırdandım. Oda fazlası ile ferah olmasına rağmen bana boğucu geliyordu.

"Lütfen rahatlayın, konuştuklarımız şeyler sadece bizim aramızda kalacak ve size sorunlarınız ile ilgili yardım etmeye çalışacağım."

Güven verici bir şekilde konuştuğunda kafamı yavaşça olumlu anlamda sallayıp, rahatlamaya çalıştım.

"Okuyor musunuz?"

Kafamı yeniden olumlu anlamda salladım dudaklarımı bir birine bastırarak. Ses tonu oldukça sakin ve rahatlatıcı sayılırdı. 

"Peki, Bayan Nicholson buraya gelme sebebiniz nedir?"

Can alıcı soruyu sorduğunda vücudumu kaplayan ürperti ile beraber kesik bir nefes aldım. Çok zor anlar yaşıyordum ve karşımdakı yabancı adama bunları anlatmak gerçekten zordu. Bu korkunç sorunumu aileme bile anlatmamıştım.

Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslatarak yavaşça araladım ve bana beklenti ile bakan suratı ile konuşmaya başladım.

"Bir varlık var, o her gece odama geliyor ve beni tamamen dehşetler içerisinde bırakıyor."

Gözleri anlamaya çalşır bir şekilde kısıldığında derin bir nefes aldım.

"Bir sapığınız mı var? Sizi takip eden birisi?"

Soruları ile beraber kafamı olumsuz anlamda salladım. "Hayır. Daha farklı bir durum bu."

"Nasıl yani, sizi nasıl korku içerisinde bırakıyor?"

Suratı gözlerim önüne gelirken ardından dehşet dolu siyah gözleri zihnimde canlanmıştı. Vücudum bir anlık titrerken koltuk başlığına tutundum.

"Gözleri içime dehşet saçacak bir şekilde siyahlıktan oluşuyor ve beni kötü birisi yapmaya çalışıyor. Vücudumu aniden kilitliyor ve beni soğuk zeminde çığlıklar içerisinde bırakıyor."

Bay Foster şaşkın ve anlamaya çalışır bir şekilde yüzüme bakıyordu. Oturduğu koltukta daha dik bir konum alarak dikkatli bir şekilde gözlerimin içerisine baktı.

"Peki, O kim?"

Gözlerimi birkaç saniyelik kapayarak yeniden açtım tüm cesareti toplayıp.

"O, benim şeytanım."

Bay Foster'in kısılan gözleri açılarak yavaşça arkasına yaslanmış ve not defterini almıştı. Bir şeyler yazmaya başlarken yüzümü buruşturdum.

Şu an bir şizofren olduğumu düşündüğünden emindim.

"Oh, küçük Annabella nerelere gelmişsin böyle?"

Aniden onun sesini duymamla birlikte nefesim boğazımda kilitli kalırken gözlerimi kitaplığa yaslanmış bedenine çevirdim.

Farklı siyah kıyafetleri rahat bir şekilde durarak siyah gözlerini üzerime dikmiş bir şekilde içime dehşet saçan gülümsemesini yüzüne takınmıştı.

Artık gün içinde bile mi yanıma geliyordu?!

Sanki gizlice çikolata yerken annesine yakalanmış küçük çocuklar gibi hissediyordum.

Kendimi daha da deli göstermemek için tepkisiz bir şekilde sanki o burada değilmiş gibi oturmaya devam ettim. Daha ağır bir damga yemek istemiyordum.

"Onun şeytanınız olduğunu neden düşünüyorsunuz?"

Sonunda gözlerini yüzüme çevirerek Bay Foster soru sorduğunda benden önce konuşmaya başladı.

"Çünki onun şeytanıyım."

Gözlerimi onun üzerine çevirmemeye çalışarak konuştum. "Bunu kendisi bana söyledi."

Sesim elimde olmadan çatlak bir şekilde çıkmıştı. Göz ucu ile ona baktığımda bana dişlerini göstererek gülümsedi. Gözlerimi kapayıp derin bir nefes alarak yeniden açtım.

"Onunla konuşabiliyorsunuz yani?"

"Şu an konuşmasa bile, evet hıçkırarak ağlamadığı zamanlar konuşuyoruz."

Benim yerime cevaplar verirken bedenim hafif bir şekilde titremeye başlamıştı ve ağlama hissi beni tamamen ele geçirmişti. Ondan kurtulmak istediğim zamanlar bile yanımdaydı.

"Evet, konuşabiliyorum."

Onaylayan mırıltılar çıkarıp defterine bir şeyler daha not etti kırmızı kalemi ile birlikte. Gözlerimi camlardan dışarı çevirip şehire bakmaya başladım.

"O, ne zamanlar yanınıza geliyor?"

"Tam olarak şu an yanındayım." Bana doğru yaklaşmaya başlayarak konuştuğunda daha çok terleyen avuç içlerimi koltuğa bastırdım. Tüm bedenim her bir adımı ile birlikte geriliyordu.

"Lütfen rahat olun, Bayan Nicholson. Kendinizi kasmayın ve sorularıma rahatlıkla cevap verin."

Bay Foster, hafifçe gülümseyerek konuştuğunda başımı belli belirsiz salladım. Şu an tüm konu onun burada olması ve bana yaklaşmasıydı.

"Sadece geceler geliyordu ama..."

Duraksadığımda oturduğum koltuğunun başlığına oturmuştu. Kafamı hafifçe kaldırıp ona baktığımda dolgun dudakları ile bana gülümsedi. Şu an buradan deli gibi kaçıp ağlamak istiyordum. Bedeninin sıcaklığını bile hisede biliyordum.

"Ama?" Devam etmemi ister gibi yüzüme baktı.

"Ama, gündüzleri de gelmeye başladı ve o şu an bu-burada."

Titreyen sesimle konuştuğumda Bay Foster'in yüz ifadesi değişmişti. Gözlüklerini yavaşça çıkarıp masaya bıraktığında oldukça ciddi bir konuşma yapmaya hazırlanıyor gibiydi.

Sıcak nefesleri saçlarıma çarparken sessiz bir şekilde yanımda oturuyordu ve benim delirmeme çok az kalmıştı.

"Bayan Nicholson, sizin kendi kafanızda canlandırdığınız hayali bir karakter var. Bu muhtemelen geçmişte yaşadığınız bir sorun ve ya şimdilerde yaşadığınız bir sorun yüzündendir. O, gerçek değil ve biz bunu birlikte size kanıtlayacağız."

Gözlerini gözlerimde tutarak güven verici bir şekilde gülümsediğinde yavaşça kafamı salladım ve o gülümsemesini yüzünde koruyarak arkasına yaslandı.

"Biliyor musun, Annabella bu gerçekten çok komik ve bir yandan da beni eğlendiriyor."

Yanımdan kalkarak konuştuğunda titreyen ince parmaklarımı çantamın altına sakladım. Defterine yine bir şeyler yazan terapiste yaklaşmaya başladığında nefesimi tutarak ona baktım.

Tam olarak onun başının üzerinde durduğunda ellerini koltuğunun başlığına koydu ve kafasını hafifçe eğerek yüzüne baktı. Yüzünde korkunç ve tehlikeli bir gülümseme vardı.

İçimi saran endişe ve korku hissi ile dudaklarımı hızlıca araladım. "Bay Foster, o şu an yanınızda."

Kafasını kaldırıp bana yine yumuşak bir şekilde gülümsedi. Lütfen sakin olun, Bayan Nicholson. Bir sorun yok ve o gerçek değil." Yeniden gözlerini deftere çevirdiğinde ben yerimde rahatsız bir şekilde kıpırdanıyordum. Acaba dışarı çıkıp yardım mı istemeliydim? Bu açıkça herkesi deli olduğumu haykırmak olurdu.

Ben daha ne olduğunu anlamamışken adamı uzaktan tek eli ile kaldırıp cama fırlattığında dudaklarım arasından derin bir çığlık kaçtı.

Yerimden kalkıp akan göz yaşlarımla birlikte kapıya doğru koştum ve açmaya çalıştım ama kilitliydi. Göz yaşlarım içerisinde sırtımı kapıya yasladığımda anlamadığım dilde bir şeyler fısıldadı.

Bunun ardından Bay Foster'in gözleri yukarı doğru çıkarak sadece beyazları ile birlikte kalmıştı. Nefes alamaz bir şekilde ciğerlerimi zorlarken Bay Foster bulduğu her şeyi kafasına vuruyor ve kendine zarar vermeye çalışıyordu.

Çığlıklarım ve göz yaşlarım içerisinde yere çöktüğümde o sadece sakin bir şekilde koltuğa oturarak yüzündeki gülümsemesi ile birlikte olanları seyrediyordu.

Kafasında cam vazoyu kırarak kanların etrafa dağılmasını sağladığında sonunda kapı açılmıştı. Asistanı ve güvenlik görevlileri yanına koşarken bulduğu bıçakla birlikte kendi bileklerini kesiyordu.

"Herkes bir gün Şeytana tapacak!"

"Herkes Şeytanın hükmü altında boynunu aşağı eğecek!"

Bağırarak onu tutan insanlar ile debeleniyordu. Kafasından ve bileklerinden akan kanlar ile birlikte beyaz gözleri ve dili dışardaydı.

Ama o sadece bacak bacak üzerine atıp oturarak kendiği yaptığı tablonun keyfini çıkarıyordu.

Daha fazla dayanamayarak hıçkırıklarım ve göz yaşlarım arasında ayağa kalkarak, odadan koşarak çıkıp arkamda bıraktığım enkazdan kurtulmaya başladım.

Artık sadece kendime değil yanımdakı insanlara da zarar vermeye başlamıştım.

~~~

Sizin için attığım son bölümün üzerinden iki gün geçtikten sonra yeniden bölüm attım. Kıymetimi bilin ve siz de benim için bölüme bir sürü yorum yapın.

Sizleri seviyorum

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro