Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

ʙöʟüᴍ 2: ᴋᴀʀşıʟᴀşᴍᴀ

ʙᴀᴢᴇɴ ɪɴsᴀɴʟᴀʀı ᴀʀᴛıᴋ ᴛᴀɴıʏᴀᴍᴀʏıᴢ

〰️

Önündeki onlarca dosya'ya bakıp yorgun bir şekilde nefes verdi. Oturduğu sandalyesinde ellerini yukarı kaldırıp gerindiği sırada kapısı tıklatılmıştı. Oflayarak gözlerini devirdi ve gecikmeden cevap verdi.

"Girin!"

Kendini düzeltip dik bir pozisyona geçtiğinde içeri stajyerlerden biri girmişti. Stajyer eğilip saygısını gösterdikten sonra nihayet konuşmaya başladı.

"Rahatsız ediyorsam kusura bakmayın ama geçen gün yan taraftaki doktor... Üzgünüm yeni başladığım için herkesin ismini unutuyorum"

Anlayışla başını salladı.

"Ee ne olmuş o doktor'a?"

"Şey hastasını size devretmek istiyormuş"

Yavaşça gözlerini kapattı. Bu mesleği seçtiğine bir kez daha pişman olmuştu. Akıl hastanesinde çalışmak tam bir manyaklıktı. Sabır dilermişçesine nefes aldı.

"Pekâlâ, ona zaten fazla meşgul olduğumu ve özürlerimi ilet. Hastanın adı neydi?"

Duyacağı ismi yazmak için kalemine yönelmişti. Stajyer elindeki kağıda bakıp ismi okuduğunda anında durmuştu. Onun ismini hep birinin ağzından duyduğunda içinde fırtınalar kopuyor, aynı zamanda da aşırı mutlu oluyordu.

"Hwang Hyunjin"

Bir süre hareketsiz eli kaleme uzanırken donup kaldı.

"Herşey yolunda mı?"

Stajyerin meraklı sesi onu kendine getirdiğinde ellerini yavaşça önünde kilitleyip cevap vermek için ağzını açtı.

"Evet, hastaya bakacağım. Nerede kalıyor?"

Stajyer tekrar elindeki kağıda bakarak cevap verdi.

"08"

"Tamamdır çıkabilirsin, teşekkür ettiğimi ilet"

Stajyer eğilip odadan çıktığında eş zamanlı olarak ayağa kalktı. Sebepsiz bir heyecan kaplamıştı içini. Ya bu oysa? diye düşündü, sonra bunun çok saçma olduğunu, burada ne işi olabilirdi ki diye düşündü. Başını iki yana sertçe sallayıp başını eğdi ve bileğindeki bilekliğe baktı. O gün, kaderin onları ayırdığı günden itibaren sözünü tutup hiç çıkartmamıştı aradan 17 yıl geçmesine rağmen. Ona her bakışında hüzünleniyordu.

Sonunda düşüncelerinden kendini çekip çıkarabildiğinde kapıya yöneldi. Kapının kulubunu eline aldığında elleri titriyordu kendinden endişelenip hızlıca uzaklaştı. Kendini sessiz bir şekilde uyardı.

"Kendine gel, onu bir daha asla göremeyeceksin Eun Sun. Neden bu kadar heyecanlandın, onun burada ne işi olacak. Toparla kendini"

Sözlerini bitirip derin bir nefes aldığında niyahet kapıyı açacak gücü kendinde bulabilmişti. Kalabalık koridorda yürürken hala kafasından milyonlarca şey geçiyordu.

Aşağıya hastaların odalarının bulunduğu kata geldiğinde 08  yazan kapıyı bulup bir süre önünde oylandı. Neyi vardı? Neden tuhaf davranıyordu? Kesinlikle bilmiyordu.

Elini kapının kulubuna koyup anlık gelen bir cesaretle kapıyı açtı. İlk gördüğü şey yatakta zincirlere bağlanmış siyah uzun saçları, pürüzsüz, çarşaflar kadar beyaz olan tene sahip bir bedendi.

Kapı sesini duyduğunda başını çevirip ona döndüğü için yüzünü daha rahat görebilmişti. Bakışlar fazla yabancıydı ama içinde tuhaf bir his vardı. Nihayet konuşmaya karar vermişti.

"Merhaba, ben sizin yeni doktorunuzum. Önceki doktorunuz sizi bana emanet etti"

Yatakta uzanan beden yavaşça oturur pozisyona geldiğinde cevap verdi.

"Biliyorum, ben istedim"

Bunu duyduğunda şaşırmıştı. Çünkü genelde hastaların doktor değişikliğine izin verilmezdi. Eun Sun anladını belli edercesine başını salladı. Ve kapıyı kapatıp tamamen içeri girdi. Yatağa yaklaşıp yanındaki küçük koltuğa oturdu. Bacak bacak üzerine atıp gayet rahat bir tavır sergiledi. Bunu her hastasına yapıyordu çünkü hastaların gerilmesini istemiyordu.

Gülümsedi.

"Evet bana kendinden bahseder misin? Seni dinlemek istiyorum"

Adam buz gibi gözler ile bakıyordu. Bu onu ne kadar rahatsız etmiş olsa da pek belli etmeye niyeti yoktu.

"Adım Hyunjin, 23 yaşındayım. Büyük bir şirketin sahibiyim. Buraya beni annem getirdi, ve ben deli değilim, bilmeniz gereken tek şey budur"

Eun Sun kendini tutamayıp kıkırdadı.

"Hiçbirimiz deli değiliz, sadece duygularımızı kontrol edemiyoruz bazen, o kadar. Peki bana annenden bahseder misin? Eminim ki çok tatlı biridir"

Soğuk gözler tehdit eden bakışlara dönmüştü bu cümleler ile. Eun Sun bunu fark ettiğinde ellerini havaya teslim oluyormuş gibi kaldırdı.

"Pekâlâ, sanırım aranız pek iyi değil. O hald-"

Genç adam hızla onun havadaki bileğini kavrayıp iyice bakmak için kendine çektiğinde sözlerini yarıda bırakmak zorunda kalmıştı. Genç adamın bileğindeki zincirlerin şıngırdamasından sonra, sinirle, hatta bağıran bir ses tonu ile konuştu.

"Bu bilekliği nereden buldunuz! ÇIKARTIN ONU!"

Eun Sun önce bilekliğine baktı, ardından sakince elini
çekmek istedi. Fakat genç adam onun bileğini daha da sıkark buna izin vermedi.

"Onu çıkartıp bana vereceksiniz!"

Sesi yine sınırlıydı ve siyah gözleri adeta öfke kusuyordu. Eun Sun sakince cevap verdi.

"Üzgünüm, bu bileklik bana hediye. Eğer çok beğendiysen sana hediye olarak yeni bir bileklik alabilirim ne dersin?"

Genç adamın bakışları yumuşadı. Konuşmadan önce hafifçe öksürüp boğazını temizledi.

"Kusura bakmayın, buna benzer bileklik gördüğümde bana birini hatırlatıyor"

Artık sesi çok daha sakindi. Eun Sun'un aklından ışık hızı ile birşeyler geçti ama kendisi bile ne olduğunu anlamamıştı. Yüzüne şefkat barındıran bir gülümseme yerleştirdi.

"Sorun değil. Peki sana kimi hatırlattı paylaşmak ister misin?"

Bu sefer tek kaşını kaldırıp bakmıştı.

"Hayır, bunun hakkında konuşmak istemiyorum derin bir iz. Annemi sormuştunuz annem bu sıralar sağlık problemleri ile uğraşıyor ve benim burada olmam beni deli ediyor. Annem beni buraya sadece ilaç tedavisi alacağımı düşünerek getirdi. Ancak doktor beni buraya zincirledi gördüğünüz gibi. Benim tek sorunum anı öfke bir sakinleştirici ile halledilebilecek birşeyi zincirlere bağlamak ile bulmaya çalışıyorlar. Bu hastaneyi şikayet edeceğim"

Eun Sun genç adama hak vermişti. Eğer gerçekten sadece öfke sorunu varsa onu zingirlere bağlamak onu sadece daha da kötü hale getirirdi. Oturduğu koltuktan kalkarak zincirleri çıkartmak için eğildi. Tek tek hepsini çıkarttı ve tekrar yerine oturdu. Gülümsedi.

"Böyle daha iyi değil mi? Evet önceki doktorun biraz sert biridir, zor kullanmayı sever. Ancak ben öyle değilim, sorunlarımızı sakin ve en doğru yolla halledebileceğimize inanıyorum"

Genç adam zincirlerin bıraktığı izleri okşadı. Başını kaldırıp Eun Sun'a baktı.

"Teşekkür ederim, ama siz gittiğinizde bunları tekrar takacaklarını biliyorum"

Eun Sun sakince cevap verdi.

"Merak etme sen benim hastamsın, ben onlara senin için ne yapmalarını söylersem onu yapacaklar. Yani zincir yok"

Son cümleyi söylerken gülümsedi. Eş zamanlı olarak genç adam da istemsizce ona bakıp gülümsemişti.
Gülümsemesi kendisine zıt olarak fazla tatlı ve şefkatliydi. Eun Sun kendini bunu düşünürken yakalayınca gözlerini hızlıca kırparak kendini silkelemiş oldu. Gülümseyen yüzünü devam ettirirken ayağa kalktı.

"Pekâlâ, her gün yanına geleceğim belki bana daha çok şey anlatmak istersin'

Genç adam hızlıca sordu.

"Sözünüzü tutacaksınız değil mi?"

Eun Sun'un gülümsemesi büyüdü.

"Merak etme bir daha zincir takmayacaklar, eğer sözümü dinlemezlerse kendim müdahale edeceğim"

Hala gülümserken çıkmadan son kez onun yüzüne baktı. Gözlerini o kadar zor ayrılmıştı ki dışarı çıkıp kapıyı kendi suratına kapattığında yerinden sıçrayarak kendine gelmişti. Ne yaptığını fark ettiğinde kendine kızdı.

"Hayır hayır sadece yakışıklı bir hasta o kadar"

"Yine kendi kendine mi konuşuyorsun"

"Ha?"

Gelen sesten irkilip arkasını döndü. Karşısında duran adam artık Hyunjin'in doktoru olmayan doktordu. Adam kendine gelmesini beklemeden sordu.

"Nasıl gitti? Kafeterya'ya geçip bu konu hakkında konuşmak istiyorum aslında"

Eun Sun gülümseyip başını salladı.

"Elbette, zaten sabahtan beri hiç kahve içmedim nasıl ihtiyacım var bilemezsiniz"

Adam gülümseyip kenara çekildi ve eli ile nazikçe yolu gösterdi.

"O zaman bayanlar önden"

Eun Sun gülerek adamın önünden yürümeye başladı. Kafeterya her zamanki gibi kalabalık ve gürültülüydü. Buldukları boş bir masaya oturdular.

"Ben kahveleri alıp geleyim, sonra konuşuruz"

Eun Sun başını sallayarak beklemeye başladı. 15-20 dakika sonra doktor elinde iki orta boy kahve ile gelip oturmuştu.

"Pekâlâ, bak bu çok önemli beni iyi dinle"

Eun Sun başını sallayıp iyice duymak için biraz öne eğildi.

"Hyunjin, diğer hastalar gibi değil. Fazla tehlikeli. Geçen bıçaklanan hemşire vardı ya, o yapmış"

Bunu duyduğunda hafiften gerilmişti. Elbette ki artık her türlü şeye alıştığı için korkmuyordu pek. Ama yine de elinde olmadan gerilmişti. Adam güldü.

"Hastane de onu sapasağlam çıkartacak olan sensin. Diğerleri korkuyor, ve bende biliyorsun fazla sertim"

Eun Sun başını sallayıp gülümsedi.

"Merak etme, kaç defa ölümden döndüm bana birşey olmaz"

Cümlelerini bitirdiğinde ikiside gülmüştü. Gülünecek birşey yoktu aslında, ama artık o kadar klasik bir durum haline gelmişti ki artık gülüyorlardı. Çoğu hastalar kesici birşeyler bulup onlara zarar verebilecek duruma geliyordu. Her ne kadar kesici birşeyler bulundurmasalarda bir şekilde buluyorlardı.

Günün geri kalanı gayet sakin geçmişti. Sonunda hastaneden çıktığında bugün olanları düşünerek eve yürümeye başladı. Kafasında onca şey varken sadece tek bir şeyi fazla kurcalıyordu. Hyunjin...
Bileklik ona kimi hatırlatmıştı? Bu soruyu kendine sorduğunda geriliyordu. Çünkü aklındaki o ihtimallik kafasını kurcalıyordu.

Eve geldiğinde duşa girip kendini yatağa attı, yorgun olduğu için hiçbirşey düşünmemek için kendini zorlayıp sonunda uykuya dalmıştı.

                     
                                     Devam edecek....

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro