Tilki
🇹🇷⛰️⛰️⛰️
Sabahın ilk ışıklarında, annesine biraz daha sokuldu. Karşılık olarak annesi başını ona çevirip başını yaladı. Sonra Rotten' ı yalamaya devam etti. Steven onun kahverengi gözlerinde mutluluğu ve merhameti görüyordu. Oğlu tekrar ölmediği için mutluydu. Babasının eski sürüsündeki kurdun kardeşlerine saldırdığı o gece gözüne aldığı üç tırnak izi, yavaş yavaş geçiyordu. Babası birkaç garip kokulu ot ve pamuk getirip patisinden geldiğinde pansuman yapmıştı. Ve pansuman ise yaramış gibiydi.
Diğer kardeşleri uyumuştu. Kendisi ise uyumamıştı, daha doğrusu uyuyamamıştı. İkide bir göz ucuyla dibindeki uçuruma bakıyordu, sanki Rotten' ın aniden uyandığı gibi yeniden "Uçacağım ben!" diyerek oradan atlamasından endişeleniyordu. Ama o şu an uyuyordu; tıpkı diğer kardeşleri gibi, bu yüzden endişelenmesine gerek yoktu. Değil mi?
Tam da Steven kendini bu şekilde avutuyorken, ormanın derinliklerinden bir patlama sesi geldi. Tam da babasının gittiği yerden.
Annesi, kendisi ve diğer melezler sıçrayarak ayağa kalktılar. Sanki gökgürültüsü gibiydi, ama değildi. Bir süre cızırdayan ve patlayan sesler gelmeye devam etti. Sonra rengi gittikçe açılan gökten çarpık, beyaz-sarı bir çizgi uzaklardaki bir ağaca düştü. Ağaç, yanarak birkaç saniyecik de olsa yerinde durdu, sonra da döne döne düşüp gürültü bir şekilde bir yerlere düştü. İkinci bir çarpık çizgi Steven' ın göremediği bir yere düştü. Sonra çevreye sessizlik çöktü.
"Anne?" Rotten' ın sesi titriyordu. "Babamız bana bu kadar öfkelenmiş olamaz, değil mi?"
Anneleri kulaklarını oynattı. "Babanız öfkeli ve korkmuştu, ama tüm bunların sadece öfkeden oluştuğunu sanmıyorum."
"Ne oldu peki?"
"Bilmiyorum Bones."
Gökyüzünü beyazlığın kapladığı gibi, çevreyi de bir sessizlik kaplamıştı. Bütün orman susmuştu.
Bir süre sonra, dördünün de burnuna farklı ve garip bir koku çarptı. Ve babalarının kokusu da vardı. Yaklaşıyorlardı.
Steven korktu. Ya o saldırgan kurt geri geldiyse? O, eğer geri gelirse bu sefer kimseyi canlı bırakmayacaktı. Steven bundan emindi. Ama koku garipti. O kurdun kokusu gibi de değildi. En iyisi beklemekti. Hem babaları yoldaydı, bir sorun olursa kurtarırdı.
Nedendir bilinmez, anneleri bu yabancı kokuyu kendilerinden daha geç aldı. Patilerinin üzerine kalktı ve ileri çıktı. Eğer gelen şey bir saldırgansa, Sassy oğulları için dövüşmeye hazırdı!
Bir süre babasının mırıldandığını duydular, sonra da Dusty Road dut çalılarının çevresinden dolanarak geldi. Yüzünde, Steven' ın tarif edemediği bir ifade vardı. Babası, gergince kuyruğunu salladı.
"Sassy, yanıma gelebilir misin?"
Rahatlamış dişi başını salladı, sonra da eşine doğru gitti. Vardığında, çalının arkasına meraklı gözlerle baktı, sonra Dusty Road' a baktı. Dusty Road ona birşeyler anlatmaya başladı. Kardeşler, konuşma uzadıkça meraklanarak ebebeynlerine yaklaşıyor, sonra yakalanmamak için hızlı adımlarla geri dönüyorlardı. Fakat yine de hiçbir şey duyamıyorlardı. Birkaç kelime duyabilseler bile tam bir cümleyi duyamıyorlardı ve bu yüzden tahmin yürütmek zorunda kalıyorlardı: Yoksa Night' ın da mı adını değiştirmek istiyorlardı? Belki de Rotten' ı atladığı için cezalandıracaklardı? Veya babalarının eski sürüsüyle ilgili bir problem vardı?
Olay artık her neyse, yetişkin iki hayvan sonunda bunu oğullarının da yanında konuşmaya karar verdiler ve yavrularının yanlarına doğru ilerlediler. O garip, yabancı kokunun sahibiyle aralarında artık sadece anne ve babaları vardı. Ne oluyordu böyle? Sebebi neydi bu kadar gizemin?
"Öm ööm," diye boğazını temizledi babaları. "Çocuklar, az önce bu ormanda kötü bir şey oldu: İki yetişkin tilki öldürüldü." Steven yutkundu. Acaba o seslerin sebebi bu muydu? Babası devam etti:
"O iki yetişkinin oğullarından ikisi, ormanın derinliklerine kaçtı. Birini ise bir çalının arkasında buldum," dedi, kendi arkasına bakarken. Dusty Road' ın arkasından aniden beyaz bir yavru tilki çıktı. Çenesi, kendi görüş açısına göre sağa doğru çarpılmıştı. Kulakları hafifçe titriyordu, kahverengi gözleri ise biraz küçülmüştü. Kürkü kalındı, ve göğsünde soluk, yuvarlakımsı garip bir iz vardı.
"Merhaba," derken feci bir şekilde tısladı, sağ patisiyle çenesinin ucuyla biraz oynadı ve yeniden konuştu. Şimdi sesi biraz daha iyiydi "Merhaba, ben Creeper (Kriipır, Sürünen)."
Rotten kulağının arkasını kaşıdı. "Merhaba Creeper. Ben Rotten. Bunlar da kardeşlerim Steven, Bones ve Night."
"Merhaba Creeper." dedi Night sağ patisini havaya kaldırarak.
Bones' un gözlerindeki pembe ışık, sanki gözlerini kısarmışçasına inceldi ve onu soğukça "Selam," diyerek karşıladı.
Kendisi de yarım adım öne çıktı. "M-Merhaba Creeper. Nasılsın?"
"Kötü." Steven, onun ses tonundan artık birşeylerden bıkmış olduğunu sezdi. Fakat 'Niye, ne oldu?" diyecek kadar da tüy beyinli değildi.
"Çe-Çenen? Çenen nasıl böyle oldu?"
Creeper iç geçirirken patisi göğsündeki soluk beyaz ize gitti.
Evet! Yavru tilki hakkında ne düşünüyorsunuz gençler? Bence biraz yük olacak, ama olsun. 🙂
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro