Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Kargadan Öğren

🇹🇷⛰️⛰️⛰️⛰️
"Bu balık olayını yaşayan başka kimse olmadı mı yani?" diye sordu Steven zombi ve iskelete bakarak.

"Hayır." dedi Bones başını öne eğerek.

"Bende yaşamadım." diye ekledi kanatlı kurt.

"Belki sadece bana özeldir. Sonuçta içinizde o göle giden tek yavru benim." dedi Night.

"Belki," dedi başını sola yatıran soluk gri kardeşi. Sonra Rotten' a baktı.

"Şu tüylü deri parçaları hakkında neler öğrendin W-Rotten?" Night' ın Rotten' ın eski ismini az kalsın ağzından kaçıracak olması Steven' ın gözünden kaçmamıştı.

Rotten yanıt vermeden önce sol yanındaki tüylü deriyi ağzıyla tutup hafifçe çekiştirdi.

"Bunlara kanat deniyormuş."

Bones başını yana yatırıp, "Eee? Sadece bu kadar mı?" diye sordu. Rotten kanadını bırakıp omuz silkti.

"Evet. Daha ne işe yarayacağını ögrenmedim."

"Söylemedi mi?"

Night' a gelen yanıt sadece bir "cık" sesiydi.

"Sende sormadın mı?" diye sordu yeşil gözlü yavru. Bir "cık" daha. Steven ofladı.

"Biz bulacağız o zaman."

"Ama nasıl? Kaşif miyiz biz?" diye sordu iskelet.

Havaya sıçrayıp "Değiliz. Ama deneyebiliriz!" derken, Night sesindeki heyecanlı ve neşeli tınıyı saklama gereği duymadı.

Bones boynundaki kemiği çıtlattı. "Deneyelim o zaman."

Night, Rotten' ın yanına gidip sol patisiyle Rotten' ın kanadını tutup kendine doğru hafifçe çekti.

"Tüyler yumuşak," İkisi de göz göze geldi. "Belki de Ruhlar Dünyası bunları bedenine sarıp kendini soğuktan koruman için vermiştir."

"O zaman kalın bir kürk vermeleri gerekmiyor mu?" diye sordu Steven kafası karışmış bir şekilde. "Aynı annemize verdikleri gibi?"

"Mantıklı," diyen Rotten başını öne eğdi.

Aniden üstlerinden "Eek! Eek! Eek!" diye bağırarak geçen beyaz kuşların tiz çığlıkları karşısında dördü de irkilip yukarı baktılar. Night kardeşinin kanadını bıraktı. Uçan kuşlar turuncu gagalı ve ayaklıydılar. Ön ayakları yoktu. Ve Rotten' ınkiyle aynı kanatları taşıyorlardı. Evet, belki boyutları ve renkleri farklıydı ama görünüşleri benziyordu. Ve o kuşlar, ormandan uçurumun ötesindeki derin, tehlikeli sulara gidiyorlardı. Uçarak...

Hepsi ışıldayan gözlerle birbirlerine baktılar.

"O kuşların yaptıklarını yapmalısın Rotten!" diye sevinçle bağırdı Steven.

"Tamam da nasıl?"

Steven omuz silkti. "Ne bileyim? Kanatlı olan sensin."

Rotten iç geçirirken Bones araya girdi. "Neden kanatlarını hareket ettirmiyorsun? Belki bu işe yarar."

"Peki."

#
🇹🇷⛰️⛰️
Birkaç dakika süren bir debelenişin ardından, Rotten hâlâ bastığı topraktan bir santimcik bile oynamamıştı. Sonunda yorularak kanatlarını kapattı.

"Ama neden olmadı ki? Tıpkı o kuşlar gibi yapmıştım." Pek değil. Rotten kanatlarını açıp kaparken uçan herhangi bir şey yerine battığı topraktan çıkmak içip çırpınan bir fareye benzemişti.

Night ve Bones sessizce bakışırken Steven ortaya bir öneri attı:

"Neden ormana gidip kuşların nasıl uçtuklarına bakmıyoruz?"

Tüm yavrular birbirlerini süzerken, Steven' ın sözlerine sessiz bir onay verilmiş gibiydi.

Herkesten önce Bones "Ben gidip babamızdan izin alayım." demiş ve bulunduğu yerden fırlamıştı. Şimdi tek yapmaları gereken, yaşayan kurt iskeletinin geri dönmesiydi.

#
🇹🇷⛰️⛰️
'"Ne dedi peki?"

"Evet dedi, fakat çok dikkatli olacakmışız. Ve garip bir şey görürsek hemen güneye doğru koşacakmışız."

"Gidelim o zaman!"'

Ormanın kuzeydoğusuna gidebilmek için ihtiyaç duydukları izini almışlardı. Çok zor olmamıştı derse yalan olurdu. Fakat şimdi bu pek de önemli değildi. Önemli olan dikkatli olmaları ve işlerini bitirir bitirmez geri dönecek olmalarıydı. Ve şimdi, ormanın içinde yürüyorlardı.

Kardeşler kahverengi bir kuşu, gizlendikleri çalının arkasında izlemeye başladılar. Küçük yaratık dalın üzerinde dağınık tüyleriyle ilgileniyordu. Galiba saldırıya uğramıştı veya bir fırtına çıkmıştı. Ya da çok sert bir rüzgar esmişti.
Sabahın ışıkları, kahverengi kuşun üzerine vuruyordu. Birkaç dakika boyunca kuş kanatlanmak için hiçbir harekette bulunmayınca Steven yerden bir taş aldı ve kanatlı hayvanın tünediği da fırlattı, ama atış güçsüz olduğundan taş dalın çok altından geçti. Atılan diğer iki taşta ilk atılanın yükseklik farkını çok geçemedi. Sonunda Bones iç geçirdi ve Steven' ı hafifçe ittirdi.

"Bir de ben deniyeyim."

Bones kendi kafatasını kuyruğuyla kavradı ve biraz geriledi. Sonra da hızlıca dönmeye başladı. Birkaç saniye döndükten sonra aniden durup kafasını kuyruğuyla fırlattı ve hızlıca döndü. Beyaz ve geniş kemik dala çarptı ve hızı azaldı, döne döne yere düşmeye başladı ve yüksek bir taştan sekip sarı-yeşil lekeli kahverengi dağ gibi duran bir yaprak yığınının içine girdi. Peki kuş?

Kahverengi kuş da zayıf ve son zamanlarda çevredeki hava kadar kuru olan daldan sıçrayarak havalandı ve kanatlarını çırpa çırpa gitti. Başka bir dala konacağı belliydi.

"Bak!" dedi Night. "O kuşun yaptığının aynısını yapacaksın! Kanatlarını çırpacaksın, ama ölüyormuş gibi değil. Hem nazik, hem hızlı, hem de güçlü. Anladın mı?"

"Hı hı."

Rotten kardeşinin dediği gibi kanatlarını çırptığında, birkaç saniye de olsa havalanmayı başarmıştı. Ama sadece birkaç saniye. Sonra da kıçının üzerine geri düştü.

"Aaah!"

Sonra başını kaldırıp iskelete baktı ve utangaç bir gülüş attı.

"O kuşun aynısını yaptım işte, heh heh heh." Bones' un buna tek yanıtı inleyerek sol ön patisiyle alnına vurdu.

"AAAAAAHHH!" Başını yavaşça iki yana sallarken diğer yavrular sessiz ve tepkisiz kaldılar. Birkaç saniye öylece kaldıktan sonra pençesini kafatasında çekti ve kardeşiyle göz göze geldi.

"Yapmadın Rotten," dedi burnundan solurken. "Yapmadın."

Rotten' ın buna cevabı sadece homurdanmak oldu.

"Bence biz bir süre beklemeliyiz," diye araya girdi Night. Steven Night' a baktı.

"Süre?"

"Evet. Rotten doğar doğmaz uçamaz ya?"

Zombi kurt konuşmadan önce burnundan soludu. "Sanki iki dakika önce doğmuşum gibi konuştun." Night omuz silkti.

"Demek istediğim uçmadan önce kanat kemiklerini biraz çalıştır."

"Mesela nasıl?" Night ona boş boş baktı.

"Nereden bileyim? Açıp kapa, kaldır indir..." Night omuzlarını silkti. "Yap bir şeyler işte."

"Bence Rotten bu işe girişmeden önce kuşların nasıl uçtuklarını gözlemlemeliyiz. Böylece bu kanat kullanımı hakkında daha fazla bilgiye sahip oluruz," dedi Steven. "Hem biraz da gezeriz."

"Peki," dedi zombi yavru kanatlarını gererken. "Gidelim o zaman."

#
🇹🇷💧💧💧💧💧💧💧💧

Kanatlı zombi, sabahın o güzel ışıklarında kardeşlerini iki yanına almış ormanda gezerken başını dallardan ayırmıyordu. Belki bir kuş bulurum diye. Ve evet, buluyordu bulmasına ama o kuşlar da kendileri ne kadar beklerlerse beklesinler uçmuyorlardı.

"Off!" dedi Steven yavaşlarken. "Ben yoruldum!"

"Bende yoruldum Rotten. Azıcık dinlenemez miyiz?" dedi Night aniden dururken.

Önündeki ağacın ortasındaki delikten burnuna garip bir kuşun kokusu gelen Rotten, yavaş yavaş ağaca yaklaşırken iki ağabeyine de cevap verdi: "Siz durup dinlenebilirsiniz. Ama benim bir şeye bakmam gerek."

Hızlı üç sıçrayışla ağacın dibine vardı ve deliğe baktı. Kuş kokusu daha da yoğunlaşmıştı.

"Ağaçtaki delikten kuş kokusu geliyor!" diye bağırdı Bones.

Rotten arkasını dönüp "Şşşt!" diye sessizce ikizine çıkıştı. "Kuşları korkutacaksın Bones!"

Kardeşi yerine sindi. "Üzgünüm Rotten."

Yeşil kurt başını geri çevirdi ve ağaçtaki derin boşluğa baktı. Aniden delikten yüksek ve derin bir "gaak" duyulunca hepsi de aniden korkuyla yerlerinden hoplayarak döndüler. O "gaak" sesi ikinci ve üçüncü kez çıktı. "Gaak! Gaak!" Arkadan da başka bağırışma sesleri geliyordu.

Rotten bu gür seslerden korkarak geri geri çekildi. Sırtı Night' a çarptığında fısıltıyla sordu:

"Bu ne?"

Kardeşlerinin birkaç saniyelik sessizliği zaten ona istediği cevabı vermişti, fakat yine de kardeşi ona sessizce yanıt verdi.

"Bilmiyorum. Nereden bileyim ben?!"

"GAAK!"

Tüm yavruların dikkati o deliğe daha da çekildi. Delikten bir takım patırtı sesleri geldi ve içeriden kara bir kuşun kafası çıktı. Hayvan sanki yanmış gibiydi. Gözleri yeşildi. Kara kuş delikten dışarı çıkıp deliğe en yakın olan dala kondu, tünediği daldan deliğe baktı. Kanatlarını açıp birkaç kez çırptı, sanki deliğe -veya deliğin içinde her ne varsa- "Buradayım burada!" der gibiydi. Sonra gagasını açıp bir ses çıkardı:

"GAAK!"

Deliğin içinden iki ses daha geldi.

"Gaak!"

"Gaak!"

Delikten iki kara kafa daha çıktı -daha sonra bu kuşun karga olduğunu ve iki gün önce babalarının bu kuşu yemek için yanlarına getirdiğini hatırladılar- İlk çıkandan biraz daha küçüktü başları. Ondan daha genç oldukları belliydi. Sağdakinin gözü sarı, diğerinin ki maviydi. Sarı gözlü ilk dışarı çıkandı. Diğerinden daha cesur olduğu belliydi. Sıçraya sıçraya ben yakındaki başka bir dala kondu. Mavi gözlü ise biraz çekingen ve ürkekti. Kanatları açıktı ve hafifçe titriyorlardı. Gözü zemindeydi, düşmekten korktuğu belliydi ve ikinci karganın aksine, yavaş yavaş ilerliyordu. Korktuğu belliydi. Sonunda sarı gözlünün yanına gelmeyi başardı. Bu sırada en büyüğü, ikisini de sabırla bekliyordu. Yeşil gözlü olan kanatlarını iki kez çırptı.

"GAAK! GAAK! GAAK!"

İki genç ona yanıt verdi.

"GAAK!"

"Gaak!"

Mavi gözlünün sesi biraz alçaktı. Yeşil gözlü yumuşakça cıvıldadı, sonra kanadıyla soldaki ağacı işaret etti. Mavi gözlü karga, ağaca doğru gergin bir bakış atarken sarı gözlü karga göğsünü şişirdi.

En büyük karga, kanatlarını sertçe çırptı, ama Rotten' ın denemesine benzemiyordu. Uçmak için değildi, öylesine bir hareketti işte. Sonra biraz daha yumuşakça kanatlarını çırptı Pençeleriyle dalı ittirdi ve...

Ve havalandı. Birkaç saniye kanatlarının yardımıyla havada kaldı, sonra da tekrar dala kondu. Steven' ın kardeşinin hızlıca karnını dürtünce, Rotten kıkırdayarak hafifçe havaya hopladı ve Steven' a baktı.

"Hadi. Taklit et şunları." dedi Steven, gözlerini siyah kuşlardan ayırmadan. Kardeşleri ona yer açmak için biraz gerilerken, Rotten derin bir nefes aldı ve yumuşakca kanatlarını çırptı. Daldaki iki kuş da denemeler yapıyordu. Bir sürelik çırpıştan sonra kanatlarını bu hareketlere alıştıran yeşil yavru yerde eğildi ve havaya sıçradı. Heyecanlanmıştı ve bu sebepten dolayı kanatlarını sertçe çırptı. Ama bu yüzden yalpaladı ve dengesi bozuldu. Toparlamaya çalıştı, ama dengesi bozulup yere düştü. Nefes nefese kafasını kaldırıp üç kuşa baktı. Şu an üçü de havadaydı. Mavi gözlü biraz titriyor gibiydi, sarı gözlü kargaya biraz yaklaştı. Tam da o sırada mavi gözlü karganın sol kanadı, sarı gözlü olanın sağ yanına çarptı. İkisi de birbiriyle çarpıştı ve havalandıkları dala düştüler. En büyüğü dala tekrar kondu ve ikisinin de tekrar ayağa kalkmasını bekledi. Sonra iki karga da birbirinden uzaklaşıp büyüğünün önünde havalandılar. Mavi gözlü uçmakta sorun yaşıyordu. Rotten da hızlıca uçmaya başladı. Gözü de tıpkı kendi kardeşleri gibi, postları gecenin koyu rengiyle bezenmiş kuşlardaydı. En büyüğü yandaki ağacı gagasıyla işaret etti ve öttü.

"GAAK! GAAK! GAAK!"

"GAAK!" diye öttü mavi gözlü. Sarı gözlü karga ise sessizce öttü. Büyük karga bir daha ötmedi, kanatlarını çırpa çırpa gagasıyla işaret ettiği dalın yanındaki dala tünedi ve diğer ikisine baktı. Sarı gözlü göğsünü şişirdi, sonra da ayaklarıyla havayı ittirerek ağaca doğru uçmaya başladı. Uzun süreli uğraşlar sonucunda da dala ulaşmayı başardı. Mavi gözlü olan ise diğer kuş kadar cesur olmadığını bir kez daha kanıtlıyordu. Gergince kanat çırpıyordu, fakat gözü zemindeydi ve diğerlerinin yanına gelmek için bir çaba göstermiyordu. Korkuyordu. Yeşil gözlü kanatlarını gerdi.

"GAAK! GAAK! GAAK! GAAK!"

Diğer ikisi ona baktı.

"Gaak. Gaak gaak."

"Gaak! Gaak gaak gaak gaak! Gaak gaak!"

Mavi gözlü karga, olduğu yerde hafifçe kıpırdandı. Havalandı, ama sonra dala tekrar kondu. Yapamıyordu! Çok korkuyordu! Diğer ikisi hafif bir ses çıkardılar, sonra yeşil gözlü karga uçarak mavi gözlünün yanına geldi ve dala kondu. Mavi gözlü de dala kondu. İkisi de birlikte havalandılar, ama mavi gözlü olan, korkusundan hemen dala tekrar kondu. Yetişkin karga seslice soludu, sonra mavi gözlünün yanına kondu ve kanadını onu sırtına koydu. Sanki rahatlatmak ister gibiydi.

Sonra da onu itti.

En küçük karga havada döne döne düşerken kanatlarını çırpmaya çalışıyordu. Birkaç dakikalık çırpınışın ve düşüşün sonunda, genç karga bedenini doğru açıyla bükmeyi başardı ve sonunda uçmaya başladı. Havada yatay bir daire yaparken dönerken neşeli bir şekilde öttü, sonra da beceriksizce ağabeyinin olduğu dala kondu. Annesi tam da arkasından geliyordu.

Rotten' ın zihninde mavi bir şimşek çaktı. Belki o da bu taktiği kullanarak uçabilirdi! Ama kendisi bir ağaçtan atlamayacaktı.

Uçurumdan atlayacaktı.

Yüzünde hınzır bir sırıtış oluşan Rotten, aniden döndü ve yürümeye başladı.

"Gelin çocuklar. Galiba nasıl uçacağımı buldum."

Eyah eyvah. 😅 Bu arada aslında başka bir kuş yapacaktım, ama bir arkadaşıma özel olarak karga yaptım. 😉 O kendi biliyor. Evet, Rotten' ın bu kararı hakkında ne düşünüyorsunuz? Bence aklını kaçırmış.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro