3-BİR,İKİ,ÜÇ PIT!
"Tıp"dedim bağırarak.İzinli günümü,Selin'in kardeşine harcamak,beni üzüyordu.
"Bu oyunu sevmiyorum."
"O tıp değil bir kere,pıt!"dedi Anıl burnunu havaya dikerek.
"Nedenmiş?"
"Bilmiyorum dikkatini çeksin diye uydurdum."
Uykudan yeni uyandığından, gözleri açılmamıştı bile Anıl'ın, bu yüzden onu takmıyorduk.Etrafa kısa bakışlar atarak içeriye girdi.Bu minik,benim kadar onu da yormuştu.
"Kandırıkçı!"
"Çok konuşuyorsun ama!Selinay ablan seni bana emanet etti.Başına bir şey gelirse beni döver,tehdit eder,tüm gün şikayet eder, bulaşıkları yıkamaz,"
Bir an duraksadım.
"O değil de ne kadar piç bir arkadaşım var benim ya."
"Liya?Hadi oynayalım.Yoksa sen susmayacaksın."dedi yüzünü buruşturarak.
9 yaşındaki Polat,beni resmen deli ediyordu.Tüm evi yiyordu,her yeri dağıtıyordu ve sürekli telefonumu yere atıyordu.
Hiperaktif.Tıpkı ablası.
Sıkıldığımda annesinin ismini neden Polat koyduğunu falan düşünürüm hep.Bir düşünün o kadar acı çekip doğuruyorsunuz, sonra ismini Davut Polat koyuyorsunuz, bebeğe. Minicik bir bebeğe. Davut Polat.
"Tamam 1,2,3 pıt!"
Koltuğa oturup ağzına hayali bir fermuar çekti.Bu hareket galiba bugün gördüğüm en muhteşem şeydi.
Ama Polat,normal çocuklardan iki kat fazla açık gözdü.
"Bu oyun bir saçmalık!Resmen çocuklar sessiz olsun diye yapılmış.Sessizlik sıkıcıdır-"
"Polat!"
Yanındaki masada duran boş meyve tabağını yere attı.
"Sözümü kesme!"
Girdiği odadan yamuk yumuk gözleriyle saçlarını karıştırarak çıkan Anıl kapının orada durup garip garip bize bakmaya başladı.
"Ne çok ses yapıyorsunuz."
Onu umursamadan karnını ovuşturan çocuğa baktım.
"Açım."
"Daha iki dakika olmadı yemek yiyeli!"
"Ben küçük bir çocuğum,büyümek için yemek yemem gerekiyor."
"Makul."dedim mutfağa doğru yol alırken.Başım felaket ağrıyordu ve onunla tartışmak istemiyordum. Dolaptan biraz sucuk ve bir yumurta çıkardım.
Anıl ne yapacağını bilemez halde mutfağa geldi.
"Şey,babam gece kıyafetlerimi ve birkaç eşyamı getirdi.Bugün gidip ev arayacağım ama, duşu kullansam sorun olur mu?"
"Yok canım, kendi evin gibi.O kadar ciddi mi baban?Yani gerçekten affetmez mi?Minicik bir şey halbuki."
"Babam, düzeninin bozulmasını sevmiyor.Ve çok ciddi."
"Üzüldüm."
Omuzlarını silkip banyoya yol aldı ben de önüme döndüm.
"Sakın sucuklu yumurta yapayım deme."
Bu çocuk,neden bu kadar uğraştırıcı?
"Nedenmiş?"
"Bilmiyor olamazsın,yumurtadan nefret ederim.Hem aşçı değil misin sen?Neden yumurta yani?"
"İyi, poğaça var biraz."
"Onlar peynirli.Peynir sevmem."
"Ne yemek istiyorsun?"
"Kumpir."
Ona ters ters bakıp kafamı salladım.Saat 6'ya geliyordu.Bu saatte uyuması gerekiyordu, yemek yemesi değil.
"Başka bir şey söyle."
"Kokoreç."
"Ya sen sütlaç bile yiyemeyen çocuksun.Kokoreçi nasıl yiyeceksin?"
"Beyaz şeyleri yemem.Yumurta,peynir,pilav,yoğurt, süt, ayran!Ağzıma sürmem."
"Şimdi bir şey söyleyeceğim ama,neyse."
"Boş yapma,kumpir yap."
Elimdeki sucuğu dolaba koyup Polat'ı ağlamaları eşliğinde odasına götürüp yatağına yatırdım.O kadar fazla çırpınıyordu ki, tekmelerini kaç kez çenemde hissetmiştim.Onu yorganına sarıp yanına bir elma ve muz bıraktım, kapıyı kapatıp içeri geçtim.Hızla Selinay'ı aradım.
"Efendim kanka?"
"Bu kardeşini satsam kızar mısın?"
"Yaramazlık mı yapıyor?"
"Tıpkı nankör bir kedi ile flamingonun birleşimi gibi."
"Mal mal benzetmeler yapma kardeşime.Geleceğim iki dakikaya, bekle işte biraz."
"Ben sen sevgiline iki cilve yapacaksın diye niye buna mağruz kalıyorum?"
"Çünkü annem ve babam dedemlere gitti.Ben bakmazsam ölürüm.Yani bu durumda sen bakmazsan ölürüm.Ayrıca sana ikili menü alacaktım."
"İyi çabuk gel."
"Tamam."
Telefonu kapatıp çocuğun odasına bakmak için o tarafa yöneldim.Kapıyı oldukça sessiz bir şekilde açtım.Gözlerim onu aradı ama yatakta yoktu.Bir an içimi bir korku kaplamıştı.Tam arkamı dönüp gidecekken kapının arkasındaki bembeyaz yüzü ve kağıttan gemisiyle üstüme atladı.
Korkudan altıma edecek bir durumdayım ama sadece çığlık attım.Çocuk önümde gözleri kapalı bir şekilde duruyordu.Bir an,cidden şaka yapıyor sandım ama gerçekten uyuyordu.Bir insan ayakta nasıl uyur ya?İçine cin girmiş olabileceğini düşünüyordum.Bu yüzden ona bir iki dakika ellemedim.Sonra horlama sesini duyunca vazgeçtim.Burnunda 29 kiloluk et vardı ve o horlama sesini duyan hiçbir cin girmek için onu seçmezdi.
Onu kucağıma alıp yatağa yatırdım.Elindeki gemiyi alıp masaya koydum.Bir iki döneledi ama sonra uykusuna devam etti.Aynı sessizlikle oradan çıkıp odama girdim.Derin bir nefes alıp kendi yatağıma uzandım.
Çocuk bir canavar olmalıydı.Beni korkutuyordu.Zaten gece hiç uyumamıştı.Bu yüzden daha da huysuzdu.Oturma odasına gidip dinlenmeye başladım.
Banyodan çıkan Anıl, yanıma gelip koltuğa uzandı.Yine düşünceliydi.
"Ev aramaya gitmem gerekiyor,babam para da göndermiş."
"Galiba sizin ilişkinizi hiç anlamayacağım."
"Sana bir şey soracağım,bu iki katlı evin,ikinci katı da sizin değil mi?"
"Evet hatta kiracıları yeni çıktı.Yoksa üst katıma taşınmak mı istiyorsun?"
"Evet,sorun olur mu?"
"Bunu sırf ev bakmaya üşendiğin için yapıyorsun, değil mi?"
Ona gülerken bir yandan da telefonumdan çabuk gelmesi için Selinay'ı mesaj yağmuruna tutuyordum.Çünkü açtım ve hamburgerimi getirmesi gerekiyordu.
"Liya?"
"Efendim."
"Çok yalnız hissediyorum,kimsem yok gibi,bunu umursadığımdan değil ama Günce de gidince anladım,rezil bir herifmişim gibi.Sence de öyle mi?"
"Evet.Rezilsin."
Gözlerini kocaman açıp bana baktı ve birşeyler mırıldandı.
"Senin ağzından duyunca çok da kötü gelmedi aslında."
"Evet,rezil bir herifsin.Ama bir şey söyleyeyim mi,ben bu rezil herife hayranım."
Kısa bir süre gülümsedi. Gözleri parladı, elmacık kemikleri belirginleşti.
Sadece bir kerecik onu mutlu olduğunda izlemenizi isterdim.
Gülüşü soldu sonra.Gelip kocaman sarıldı bana.
"Annem gibisin."
İşte bu,annesi kısa bir süre önce ölmüş biri için fazla ağır bir cümleydi.Ağladığını o an hissettim.Onu bu kadar güçsüz hissettiren herkesten nefret ediyorum.
"Hadi,kalk da dondurma yemeye gidelim."
Ve sonra biz,her zaman olduğu gibi sorunlarımızla yüzleşmek yerine dondurma yemeye gittik.
Ve sonra biz, hayatın önümüze koyduğu taşı kaldırmak yerine, etrafından dolandık.
****
"Ne demek unuttuk!"
"Ya nereden bilebilirim ki,uyuyordu aklımdan çıkmış."
"Yahu,marketten alacaklarını unutursun,yemeğe tuz koymayı unutursun hatta oturduğun mahalleyi unutursun!Ama küçücük çocuğu evde unutup dondurma yemeye gitmek ne demek arkadaş,ulan hadi unuttun,bir saat boyunca dışarda sürterken de mi aklına gelmedi!"
"Ne desen haklısın Selinay, özür dilerim."
"Ben sizin kadar sorumsuz birini görmedim kanka,ikiniz birden niye gidiyorsunuz ruh hastaları!"
"Hemen eve geliyoruz,azarlamaya orada devam edersin Selinciğim."
Telefonu kapatıp, kahkaha atan Anıl'a susmasını söyledim.Ama beni dinlemiyordu ki,o da epeyce şaşkındı,o çocuğu nasıl evde unutabilmiştik?
"Yemin ederim rezil bir herif olan sen değil benim galiba.O çocuk nasıl aklımıza gelmedi ya."
"Ben de şok oldum,kafa bırakmadı ki sabah sabah."
Elimizde dondurmalarla,eve doğru yürüdük.
Selin bizi boğacak.Boğacak!
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro