21. Bölüm
Ertesi sabah Anne, Mrs. Smith'in ziyaretine gideceğini anımsayınca sevindi, Mr. Elliot'ın uğrayabileceği saatlerde evde olmayacağı anlamına geliyordu bu, Mr. Elliot'tan uzak durabilmek de neredeyse en önemli amacıydı.
Aslında Anne, kuzeni için iyi duygular besliyordu. Genç adamın kendisine duyduğu ilginin başına açabileceği sıkıntılara rağmen genç kadın ona minnettardı, saygı duyuyordu, hatta acıyordu bile. Nasıl sıradışı koşullarda tanışmış olduklarını düşünmeden edemiyordu, kuzeninin bütün koşullar, kendi duyguları ve Anne hakkındaki olumlu önyargıları nedeniyle aslında ilgisini hak ettiğini de. Bunların hepsi olağanüstü, gurur okşayıcı ama aynı zamanda acı vericiydi. Esef edecek çok şey vardı. Yüzbaşı Wentworth diye biri hiç olmasaydı Anne'in nasıl hissedeceğini sorgulamanın bir anlamı yoktu çünkü Yüzbaşı Wentworth diye biri vardı ve bu belirsizlik, iyi ya da kötü, nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Anne sonsuza dek onu sevecekti. Anne, Yüzbaşı Wentworth ile birleşmesi kadar ayrılmasının da kendisini başka erkeklerden kesin olarak uzaklaştıracağına inanıyordu.
Anne'in, Camden Meydanı'ndan Westgate Binası'na giderken aşkın yüceliğine ve sonsuz sadakate dair aklından geçirdiği düşüncelerden daha güzelleri Bath sokaklarından gelip geçmemiştir. Bu düşünceler neredeyse yolun tamamına saflık ve rayiha saçmaya yetebilirdi.
Anne iyi karşılanacağından emindi, arkadaşı da onun gelişine bu sabah özellikle minnettar kalmış görünüyordu, sözleşmiş olmalarına rağmen geleceğini pek ummamıştı anlaşılan.
Mrs. Smith ondan, gelir gelmez konseri anlatmasını istedi, konserle ilgili anıları Anne'in yüzüne canlılık gelmesine ve konseri neşeyle anlatmasına yetti. Genç kadın anlatabileceği her şeyi seve seve anlattı ama bu her şey o konsere gitmiş biri için pek az, Mrs. Smith gibi meraklı biri için de çok yetersizdi, Mrs. Smith, bir çamaşırcı kadından ve bir garsondan gecenin ne kadar başarılı geçtiğine dair Anne'in anlatabildiklerinden fazlasını zaten öğrenmişti, şimdi boş yere konsere gidenler hakkında ayrıntılı sorular soruyordu. Bath'te iyi ya da kötü tanınan herkesi ismen tanırdı.
Mrs. Smith, "Küçük Durand'lar oradalarmış, değil mi?" diye sordu,"beslenmeyi bekleyen serçeler gibi ağzı açık dinlemişlerdir müziği. Hiçbir konseri kaçırmazlar."
"Evet, ben onları görmedim ama Mr. Elliot'ın onların salonda olduklarını söylediğini duydum."
"Ibbotson'lar, onlar da var mıydı? Ya o iki yeni güzel ve onlardan biriyle evleneceği söylenen uzun boylu İrlandalı subay?"
"Bilmiyorum. Yoktular, sanırım."
"İhtiyar Lady Mary Maclean? Onu sormama gerek yok. O hiç kaçırmaz, biliyorum, onu görmüşsünüzdür. Size yakın bir yerlerde oturmuş olmalı, siz Lady Dalrymple ile birlikte gittiğiniz için orkestranın çevresindeki protokol koltuklarına oturmuşsunuzdur, elbette."
"Hayır, ben de bundan korkmuştum. Benim için her açıdan çok tatsız olurdu. Neyse ki Lady Dalrymple hep daha uzakta olmayı yeğliyor, yerimiz çok iyiydi, müziği duymak açısından yani, yoksa görmek için iyi olduğunu söyleyemem çünkü anlaşılan pek az şey görmüşüm."
"Ah! Size yetecek kadarını görmüşsünüz. Bunu anlayabiliyorum. Kalabalıkta bile tanınmanın tadı başkadır, siz de tanınıyorsunuz. Büyük bir grup olarak gitmişsiniz zaten, bundan başka bir şey de istemiyordunuz."
Anne, "Ama çevreme daha çok bakmalıydım," diye karşılık verirken aslında çevresine yeterince bakmış olduğunun ama amacının farklı olduğunun bilincindeydi.
"Hayır, hayır. Yapacak daha iyi bir işiniz varmış. Bana güzel bir gece geçirdiğinizi söylemenize gerek yok. Gözlerinizden okuyabiliyorum bunu. Saatlerinizin nasıl geçtiğini gayet açık görüyorum; her an kulak vereceğiniz güzel bir şeyler varmış. Konsere ara verildiği zamanlarda da sohbetlere kulak vermişsiniz."
Anne gülümser gibi oldu ve "Bunu gözlerimden mi okuyorsunuz?" diye sordu.
"Evet. Yüz ifadenizden bal gibi anlıyorum ki dün gece dünyanın en hoş insanı olduğunu düşündüğünüz, şu an için başka herkesten önde tuttuğunuz biriyle birlikteymişsiniz."
Anne'in yanaklarına ateş bastı. Hiçbir şey diyemedi.
Mrs. Smith kısa bir süre durakladıktan sonra, "Durum böyle olduğu için de bu sabah beni ziyaret etmenize ne kadar değer verdiğimi bilmenizi isterim. Zamanınızı çok daha güzel geçirebilecekken gelip benimle oturmanız gerçekten çok büyük bir iyilik."
Anne bunların hiçbirini duymadı. O hâlâ arkadaşının sezgilerinin yol açtığı şaşkınlığın ve kafa karışıklığının etkisi altındaydı, arkadaşının Yüzbaşı Wentworth hakkında nasıl bilgi edinmiş olabileceğini düşünüyordu. Yine kısa bir sessizlik oldu.
"Mr. Elliot benimle arkadaş olduğunuzu biliyor mu? Benim Bath'te olduğumdan haberi var mı?" diye sordu Mrs. Smith.
"Mr. Elliot mı!" diye yineledi Anne, şaşkınlık içinde başını kaldırıp bakarak. Bir an düşününce nasıl bir yanlış anlamaya kurban gittiğini anladı. Bunu hemen fark etti ve kendini güvende hissettiği için cesaretini toplayarak çok geçmeden soğukkanlılıkla, "Mr. Elliot ile tanışır mısınız?" diye sordu.
"Onunla çok yakın arkadaştık ama artık öyle değiliz. Görüşmeyeli hayli oldu," diye karşılık verdi Mrs. Smith, ciddi bir tavırla.
"Bundan haberim yoktu. Daha önce hiç söylememiştiniz bunu. Bilseydim, ona sizden söz ederdim," dedi Anne.
"Doğruyu söylemek gerekirse," dedi Mrs. Smith, her zamanki neşeli tavrıyla, "ben de bunu yapmanızı istiyorum. Mr. Elliot'a benden söz etmenizi. Sizden onu etkilemenizi istiyorum. Onun bana büyük yararı dokunabilir, tabii eğer, sevgili Miss Elliot, siz bana bu iyiliği yapmaya karar verirseniz."
"Bunu seve seve yaparım; size en ufak bir yararım olacaksa hiç duraksamayacağımı bilmenizi isterim," diye karşılık verdi Anne, "ama sanırım Mr. Elliot'ın üzerinde sizin sandığınız kadar etkim yok, sandığınız kadar sözüm geçmez. Böyle bir fikre kapıldığınıza eminim. Beni yalnızca Mr. Elliot'ın bir akrabası olarak görmelisiniz. Bu durumda, kuzininin ondan rahatlıkla isteyebileceği bir şey olduğunu düşünüyorsanız rica ederim hiç durmayın hemen söyleyin bana."
Mrs. Smith, Anne'e delici bir bakış attıktan sonra gülümseyerek,
"Biraz aceleci davrandım, sanırım; kusuruma bakmayın. Resmiyete dökülmesini beklemeliydim. Ama sevgili Miss Elliot, eski dostum olarak lütfen bana ne zaman konuşabileceğim hakkında bir ipucu verin. Önümüzdeki hafta mı? Herhalde önümüzdeki haftaya kadar her şey kararlaştırılır, ben de Mr. Elliot'ın talihinden kendi bencilce planlarım için yararlanabilirim."
"Hayır. Ne önümüzdeki hafta, ne ondan sonraki, ne de daha sonraki hafta. Önümüzdeki hafta düşündüğünüz gibi bir şeyin kararlaştırılmayacağından emin olabilirsiniz. Mr. Elliot ile evlenmeyeceğim. Aklınıza böyle bir şeyin nereden geldiğini öğrenebilir miyim?"
Mrs. Smith ona yine baktı, içtenlikle baktı, gülümsedi, başını iki yana salladı ve,
"Sizi bir anlayabilsem! Ne yapmaya çalıştığınızı bir kavrayabilsem! Doğru an geldiğinde zalimlik etmeyi planlamadığınızı düşünüyorum. O an gelene dek biz kadınlar kimseyi istemeyiz ya zaten. Bu bize özgü bir şeydir, teklif edene kadar erkeklerin hepsine karşı koyarız. Ama niye zalimlik yapasınız ki? Dostumu –şimdi dost olduğumuzu söyleyemem ama ona eski dostum diyebilirim– savunayım. Ondan daha uygun birini nereden bulacaksınız? Daha centilmen, daha hoş bir adamı nereden bulacaksınız? Mr. Elliot'ı öneririm. Albay Wallis'ten de onun hakkında yalnızca iyi şeyler duyduğunuza eminim; eh onu Albay Wallis'ten daha iyi kim tanıyabilir ki?"
"Sevgili Mrs. Smith, Mr. Elliot'ın karısı öleli daha altı aydan fazla olmadı. Kimseye kur yapmamalı."
"Ah, tek itirazınız buysa," diye karşılık verdi Mrs. Smith, muzip bir tavırla, "Mr. Elliot güvende demektir, onun için daha fazla yorulmama gerek yok. Evlendiğiniz zaman beni unutmayın, yeter. Benim arkadaşınız olduğumu söyleyin ona, o zaman yapması gereken iş ona külfet gelmeyecektir, şimdi öyle gelmesi, kendine ait bir sürü işi gücü varken bundan kurtulmaya ve kaçınmaya çalışması doğal, belki de çok doğal. Yüz kişinin doksan dokuzu aynısını yapardı. Elbette, benim için ne kadar önemli olduğunu da bilemez. Neyse, sevgili Miss Elliot, çok mutlu olmanızı diliyor, olacağınıza da inanıyorum. Mr. Elliot böyle bir kadının değerini bilecek kadar akıllıdır. Sizin rahatınız ve huzurunuz benimki gibi kaçmaz. Maddi açıdan her türlü güvenceniz var, onun kişiliğine de güvenebilirsiniz. Yoldan çıkmayacaktır, kimse aklına girip ona zarar veremez."
"Doğru," dedi Anne. "Kuzenim için bu söylediklerinizin hepsine ben de katılıyorum. Soğukkanlı ve oturmuş bir kişiliği var gibi, olur olmaz etki altında kalacak biri değil. Ona çok saygı duyuyorum. Farklı hissetmemi gerektirecek hiçbir şeye de tanık olmadım. Ama onu tanıyalı çok olmadı ve bence kısa zamanda iyi tanınabilecek bir adam değil o. Bu söylediklerim onun benim için hiçbir özel anlamı olmadığına sizi ikna etmeye yeter mi, Mrs. Smith? Gerçekten de yeterince serinkanlıyım. Şerefim üzerine yemin ederim ki benim için özel biri değil o. Eğer bana evlenme teklif edecek olursa (bunu yapmayı düşündüğünü de hiç sanmıyorum ya) teklifini kabul etmeyeceğim. Sizi temin ederim ki kabul etmeyeceğim. Dün geceki konser keyfimi bir şekilde yerine getirdiyse sizi temin ederim ki bunda sizin sandığınızın aksine Mr. Elliot'ın hiçbir payı yok, keyfimi yerine getiren Mr. Elliot değil–"
Anne burada durdu, bu kadar açık verdiğine pişman olarak kıpkırmızı kesildi ama daha azı da pek yeterli olmayacaktı zaten. Başka birinin söz konusu olduğunu anlamasa Mrs. Smith, Mr. Elliot'ın başarısızlığına bu kadar çabuk ikna olmayacaktı. Durum bu olunca daha başka bir neden aramaya gerek görmeden bunu hemen kabul etti, daha fazla açık vermekten kurtulmak isteyen Anne de Mrs. Smith'in niye kendisinin Mr. Elliot ile evleneceğini düşündüğünü, bu fikre nasıl kapıldığını ya da bunu kimden duymuş olabileceğini öğrenmek için sabırsızlanıyordu.
"Bu nereden aklınıza geldi, lütfen söyleyin bana."
"İlk önce," diye yanıt verdi Mrs. Smith, "sürekli birlikte olduğunuzu öğrendiğimde ve size ya da ona yakın olan herkesin bunu ne kadar isteyeceğini fark ettiğimde aklıma geldi; tüm arkadaşlarınızın sizin için aynı şeyi düşündüğünden emin olabilirsiniz. Ama iki gün öncesine kadar bundan söz edildiğini hiç duymamıştım."
"Yani bundan gerçekten söz ediliyor, öyle mi?"
"Dün uğradığınızda size kapıyı açan kadına dikkatli baktınız mı?"
"Hayır. Her zamanki gibi Mrs. Speed açmamış mıydı, yoksa hizmetçi miydi? Kimin açtığına dikkat etmedim."
"Arkadaşım Mrs. Rooke açtı; Hemşire Rooke, laf aramızda sizi çok merak ediyordu, geldiğinizde burada olup sizi içeri alabileceği için çok sevindi. Marlborough Binaları'ndan daha pazar günü döndü; sizin Mr. Elliot ile evleneceğinizi de bana o söyledi. O da Mrs. Wallis'ten öğrenmiş, hiç fena bir kaynak sayılmaz. Mrs. Rooke pazartesi akşamı bir saat kadar benimle oturdu ve bana bütün hikâyeyi anlattı."
"Bütün hikâyeyi mi!" diye yineledi Anne, gülerek. "Temelsiz haberlere dayanan böyle bir söylentiden çok uzun bir hikâye çıkmamıştır, eminim ki."
Mrs. Smith karşılık vermedi.
"Ama," diye sözlerini sürdürdü Anne, "Mr. Elliot üzerinde böyle bir hakkım olduğu doğru olmasa da size herhangi bir şekilde yardımım dokunabilirse çok sevinirim. Bath'te olduğunuzu ona söyleyeyim mi? Ona iletmemi istediğiniz bir notunuz var mı?"
"Hayır, teşekkür ederim, elbette yok. O anın coşkusuyla ve yanlış bir izlenime kapıldığım için sizi bazı meselelere ortak etmek istemiş olabilirim, ama artık olmaz. Hayır, teşekkür ederim, size zahmet vermemi gerektirecek bir sıkıntım yok."
"Mr. Elliot'ı yıllardır tanıdığınızı söylediniz, değil mi?"
"Evet, öyle dedim."
"O evlenmeden önce tanışmıyordunuz herhalde, değil mi?"
"Tanışıyorduk, ben onu ilk tanıdığımda henüz evli değildi."
"Yakınlığınız var mıydı peki?"
"Çok yakındık."
"Demek öyle! O halde o zamanlar nasıl biri olduğunu anlatın bana. Mr. Elliot'ın gençliğinde nasıl bir adam olduğunu çok merak ediyorum. Şimdiki haline hiç benziyor muydu o zamanlar?"
"Mr. Elliot'ı üç yıldır hiç görmedim," diye karşılık verdi Mrs. Smith, bunu söylerken o kadar ciddiydi ki daha fazla bir şey sormak olanaksızdı; Anne tüm bunların merakını daha da kamçılamak dışında bir işe yaramadığını düşündü. İkisi de sustu, Mrs. Smith çok düşünceliydi. Sonunda,
"Çok özür dilerim, sevgili Miss Elliot," dedi her zamanki içtenliğiyle. "Size verdiğim kısa yanıtlar için özür dilerim ama ne yapmam gerektiğini bilemedim. Size ne demem gerektiğinden emin olamadım, buna karar vermeye çalışıyordum. Hesaba katmam gereken birçok şey vardı. İnsan işgüzarlık etmek, kötü bir izlenim uyandırmak, ortalığı karıştırmak istemiyor. Altında sağlam bir temel olmasa bile aile birliğinin pürüzsüz yüzeyi korumaya değerdir. Ancak kararımı verdim; bunun doğru olduğunu düşünüyorum, Mr. Elliot'ın gerçek yüzüyle tanışmanız gerek. Şu anda onu kabul etmeyi hiç düşünmediğinize tamamıyla inansam da ne olacağını bilemeyiz. İleride bir gün ona farklı duygular besleyebilirsiniz. O yüzden, hazır şimdi önyargılı değilken gerçekleri öğrenin. Mr. Elliot kalpsiz ve vicdansız bir adamdır; düzenbazın, uyanığın, duygusuzun tekidir, yalnızca kendini düşünür; kendi çıkarı ya da rahatı için adına leke sürmeyecek her türlü gaddarlığı ya da kalleşliği yapabilir. Başkalarını hiç umursamaz. Onun yüzünden hayatları mahvolmuş insanları en ufak vicdan azabı duymadan boşlayıp, terk edebilir. Her türlü adalet ve merhamet hissinden yoksun bir insandır. Ah! Onun yüreği karanlıktır, sığ ve karanlık!"
Anne'in şaşkınlığını ve hayretini ifade eden nidaları Mrs. Smith'in duraklamasına neden oldu, ardından daha sakin bir tavırla,
"Söylediklerim sizi şaşırttı. Benim kırgın ve öfkeli bir kadın olduğumu hesaba katmalısınız. Ama kendime hâkim olmaya çalışacağım. Ona hakaret etmeyeceğim. Yalnızca onun hakkında öğrendiklerimi anlatacağım. Gerçekler konuşacak. Mr. Elliot sevgili kocamın yakın arkadaşıydı, kocam ona güvenir ve onu çok severdi, onun kendisi kadar iyi biri olduğunu sanırdı. Yakınlıkları evliliğimden öncesine dayanıyordu. Ben evlendiğimde Mr. Elliot ile kocam çok yakın dosttular; Mr. Elliot'tan ben de çok hoşlandım, ona büyük değer verdim. Biliyorsunuz, on dokuz yaşındayken insan çok derin düşünemiyor ama Mr. Elliot bana pekâlâ başkaları kadar iyi, çoğundan da daha hoş görünmüştü, sürekli birlikteydik. Çoğunlukla şehirdeydik, çok iyi koşullarda yaşıyorduk. O zamanlar Mr. Elliot'ın durumu bizimki kadar iyi değildi, yoksul olan oydu; Temple'da kiralık bir dairesi vardı, beyefendi görüntüsü verebilmek için en fazla bu kadarını yapabiliyordu. İstediği zaman bizim evimiz de onun sayılırdı, kapımız ona her zaman açıktı, bizim için bir kardeş gibiydi. Dünyanın en iyi, en cömert insanı olan sevgili kocam, zavallı Charles onunla son kuruşunu bile paylaşabilirdi, kesesinin ağzı onun için hep açıktı, ona sık sık para yardımında bulunduğunu biliyordum."
"Bu anlattıklarınız Mr. Elliot'ın özellikle merak ettiğim yıllarında yaşanmış olmalı," dedi Anne. "Babamla ablam da onu bu sıralarda tanımış olmalılar. Ben onunla tanışmamıştım, yalnızca ondan söz edildiğini duymuştum ama o zamanlar babama ve ablama karşı tutumunda, sonra da evliliğiyle ilgili koşullarda şimdiki haliyle bir türlü bağdaştırmadığım bir şey vardı. Bambaşka bir adamı anlatıyorlardı sanki."
Bayan Smith, "Hepsini biliyorum, hepsini biliyorum," diye atıldı. "Babanızla ve ablanızla ben onu tanımadan önce tanıştırılmıştı ama onlardan söz ettiğini hep duyardım. Onu davet ettiklerini, cesaret verdiklerini biliyorum, onun gitmemeyi seçtiğini de. Size bileceğimi hiç ummadığınız konuları anlatabilirim, evliliğine gelince, o zaman bu konuyla da ilgili her şeyi bilirdim. Olumlu-olumsuz her şeyinden haberdardım; Mr. Elliot'ın umutlarını ve planlarını paylaştığı dostuydum, karısını daha önceden tanımamama rağmen, çünkü kadının toplum içindeki konumu pek makbul olmadığından bu mümkün değildi, evlendikten sonraki tüm hayatını ya da en azından son iki yılına dair her şeyi biliyorum, sormak istediğiniz her soruyu yanıtlayabilirim."
"Hayır," dedi Anne. "Onun hakkında özellikle sormak istediğim bir şey yok. Onların mutlu bir çift olmadıklarını oldum olası duyardım. Benim bilmek istediğim o zamanlar babamla tanışıklığını neden hiçe saydığı. Babam onunla son derece nazik bir şekilde ve gerektiği gibi ilgileniyordu. Mr. Elliot kendini neden geri çekti?"
Mrs. Smith, "Hayatının o döneminde Mr. Elliot'ın tek bir amacı vardı, servet sahibi olabilmek ve bunu kanunların izin verdiğinden daha çabuk yapabilmek. Bunu evlilik yoluyla gerçekleştirmeye kararlıydı. En azından yanlış bir evlilikle bu hedefe giden yolun önünü tıkamamaya kararlıydı; (bu konuda haklı olup olmadığını ben bilemem ama) o, babanızın ve ablanızın nezaket gösterilerinin ve davetlerinin amacının Kellynch'in mirasçısıyla ablanızı evlendirebilmek olduğuna inanıyordu, böyle bir evliliğin onu servet ve bağımsızlık hayallerine kavuşturması mümkün değildi. Sizi temin ederim ki işte bu yüzden ailenizden uzak durdu. Bana bütün hikâyeyi anlattı. Benden hiçbir şey saklamazdı. Sizi Bath'te bırakmışken evlendikten sonra tanıdığım ilk insanın kuzeniniz olması ve onun aracılığıyla sürekli babanızla ablanız hakkında bir şeyler duymak çok şaşırtıcıydı. O bana Miss Elliot'lardan birini anlatıyordu, ben de diğerini sevgiyle anıyordum."
Anne, birden aklına bir şey gelmesiyle, "Belki de," diye atıldı, "belki de ara sıra Mr. Elliot'a benden söz etmişsinizdir, değil mi?"
"Kesinlikle söz ederdim, hem de sık sık. Benim Anne Elliot'ımla böbürlenir, onun çok farklı bir insan olduğunu, ablasına–"
Mrs. Smith tam zamanında kendine hâkim oldu.
"Bu, Mr. Elliot'ın dün gece söylediği bir şeyi açıklıyor," diye haykırdı Anne. "Şimdi anlaşıldı. Kendisine benden söz edilirmiş. Nasıl olduğunu anlayamamıştım. İş kendine gelince insanın hayal gücü ne kadar geniş olabiliyor! Yanılması da ne kadar kolay! Kusura bakmayın, sözünüzü kestim. O halde Mr. Elliot sırf para için evlendi, öyle mi? Bu da onun kişiliğini görmenizi sağlayan ilk olay oldu herhalde, değil mi?"
Mrs. Smith bu noktada biraz duraksadı. "Ah! Bu tip şeylere çok sık rastlanır. Bu dünyada, bir adamın ya da bir kadının para uğruna evlenmesi insanı şaşırtmayacak kadar sık görülen bir olaydır. Ben çok gençtim, çevremde de yalnızca gençler vardı, hepimiz gamsız ve şen bir gruptuk, katı davranış kurallarına bağlı değildik. Eğlence için yaşardık. Şimdi farklı düşünüyorum, zaman ve hastalıklar bana farklı görüşler kazandırdı ama o dönemde Mr. Elliot'ın yaptığında kınanacak bir yan görmediğimi itiraf etmeliyim. İnsanın 'kendisi için en iyi olanı yapması'nı görevi sayıyorduk."
"Ama karısı çok alt tabakadan bir kadın değil miydi?"
"Evet, buna ben de karşı çıktım ama Mr. Elliot dinlemedi. Para, para, para, bütün istediği buydu. Kadının babası çobandı, dedesi de kasap ama bütün bunların önemi yoktu. Aslında iyi bir kadındı, düzgün bir eğitim almıştı, kuzenleri tarafından topluma takdim edilmiş, şans eseri de Mr. Elliot ile tanışmış ve ona âşık olmuştu; kadının kökeni Mr. Elliot açısından hiçbir sıkıntıya ya da kaygıya yol açmadı. Onun tek derdi evlenmeden önce kadının servetine sahip olmayı garantileyebilmekti. Şundan emin olabilirsiniz ki Mr. Elliot şu anda toplum içindeki konumuna ne kadar önem veriyorsa genç bir adamken de bunu o kadar umursamıyordu. Kellynch topraklarına sahip olma şansı önemliydi ama ailenin onurunun beş paralık değeri yoktu. Onun sık sık, baronetlik unvanı satılabilir olsaydı kendininkini arması, yazıtı, üniforması dahil elli sterlin verecek birine hemen satacağını söylediğini duyardım ama bu konuda söylediklerinin yarısını bile burada tekrar etmeye kalkmayacağım. Haksızlık olur bu ama yine de tüm bu iddialar hakkında elinizde bir kanıt olmalı, olacak da."
"Doğrusu, Mrs. Smith, kanıt istemiyorum," diye atıldı Anne. "Mr. Elliot'ın birkaç yıl önce çizmiş olduğu tabloya ters düşen hiçbir şey ileri sürmediniz. Aksine, bunların hepsi Mr. Elliot hakkında duyduğumuz ve inandığımız şeyleri doğruluyor. Asıl merak ettiğim onun şimdi niye bu kadar farklı olduğu."
"Ama benim içimin rahat etmesi için kalın lütfen, bir iyilik edip Mary'yi çağır mısınız, ya da durun, daha da büyük bir iyilik yapıp lütfen yatak odama kendiniz gidin ve dolabın üst rafında bulacağınız işlemeli küçük kutuyu getirin bana."
Arkadaşının kafasına koyduğunu yapacağını gören Anne, Mrs. Smith'in istediğini yaptı. Kutuyu getirip arkadaşının önüne bıraktı, Mrs. Smith kutunun kilidini açarken içini çekip,
"Bu kutu kocama ait kâğıtlarla dolu; onu kaybettikten sonra gözden geçirmek zorunda kaldıklarımın küçük bir bölümü bunlar," dedi. "Aradığım mektubu, Mr. Elliot kocama biz evlenmeden önce yazmış, nasıl olmuşsa bu mektup atılmadan kalmış, nedenini bilemiyorum. Böyle konularda kocam da diğer erkekler gibi dikkatsiz ve düzensizdi; onun belgelerini incelemeye başladığım zaman bu mektubu başkaları tarafından yazılmış daha da önemsiz mektuplarla birlikte oraya buraya saçılmış olarak buldum, öte yandan gerçekten önemli olan birçok mektup ve belge atılmıştı. İşte burada; mektubu yakmadım çünkü daha o zaman bile Mr. Elliot'ın tutumundan pek hoşnut olmadığım için önceki yakınlığımızı gösteren bütün belgeleri saklamaya kararlıydım. Artık bu mektubun hâlâ bende olmasına sevinmek için başka bir gerekçem de var."
Mektup, Tumbridge Wells'deki Bay Charles Smith'e Londra'dan yazılmıştı ve üzerindeki tarih 1803 yılının Temmuz ayına aitti.
"Sevgili Smith– mektubunuzu aldım. İyiliğiniz karşısında adeta eziliyorum. Keşke dünyada sizin gibi iyi kalpli insanlara daha çok rastlansaydı ama ben yirmi üç yıldır bu dünyada yaşıyorum ve sizin gibisini hiç görmedim. Şu anda elime yine para geçtiği için yardımınıza ihtiyacım yok, inanın. Ne mutlu bana ki Sir Walter ile kızından kurtuldum. Kellynch'e geri döndüler, yazın ziyaretlerine gitmem için neredeyse yemin ettireceklerdi bana ama Kellynch'e ilk ziyaretimi bir bilirkişiyle birlikte yapacağım ki bana orayı en kârlı şekilde nasıl satışa çıkarabileceğimi söylesin. Ancak, baronetin tekrar evlenmesi hiç de düşük olasılık değil, bunu yapabilecek kadar aptal bir adam. Gerçi evlenecek olursa beni rahat bırakacaklardır, bu da veraset hakkını kaybetmemi karşılayacak bir fiyat sayılır. Baronet geçen yıldan da beter.
Keşke adım Elliot olmasaydı. Bu addan bıktım usandım. Tanrı'ya şükür ki Walter adından kurtulabilirim! Sizden beni bir daha, yani hayatımın sonuna kadar, W. ile başlayan ikinci adımla çağırmamanızı, bana bu şekilde hakaret etmemenizi isteyeceğim. En derin sevgilerimle,
Wm. ELLIOT."
Anne'in böyle bir mektubu okuyup hırslanmaması olanaksızdı, Mrs. Smith onun yanaklarının kızardığını fark edince,
"Son derece saygısız bir dil kullanmış, biliyorum. Tam olarak ne yazdığını unutmuş olsam da yazdıklarından çıkan anlamı anımsıyorum. Ama size onun nasıl bir adam olduğunu gösteriyor. Kocama itiraf ettiklerine bakın. Bundan daha sağlam bir kanıt olabilir mi?"
Anne babası hakkında böyle kelimeler kullanılmış olmasının yarattığı şoku ve aşağılanmayı hemen üstünden atamadı. Kendisinin mektubu görmüş olmasının onur kurallarının çiğnenmesi anlamına geldiğini, bu tip kanıtlara bakarak kimse hakkında yargıya varmamak ya da birini bu yolla tanımaya kalkmamak gerektiğini, iki kişi arasındaki yazışmayı üçüncü bir kişinin görmemesi gerektiğini anımsamak zorunda kaldı, ancak ondan sonra elindeki mektubu geri verecek kadar sakinleşebildi ve,
"Teşekkür ederim. Bu, hiç kuşkusuz, sağlam bir kanıt, söylediğiniz her şeyi kanıtlıyor. Ama Mr. Elliot bizimle şimdi niye dostluk ediyor?" diye sordu.
"Bunu da açıklayabilirim," diye atıldı Mrs. Smith, gülümseyerek.
"Gerçekten mi?"
"Evet. Size Mr. Elliot'ın on iki yıl önce nasıl bir adam olduğunu gösterdim, onun şimdi nasıl bir adam olduğunu da göstereceğim. Bu kez yazılı kanıt ortaya koyamam ama onun şimdi neyin peşinde olduğuna, ne yapmaya çalıştığına dair isteyebileceğiniz en güvenilir sözlü tanıklığı sağlayabilirim. O şimdi ikiyüzlülük yapmıyor. Sizinle gerçekten evlenmek istiyor. Ailenize şu anda gösterdiği ilgi de içten. Size bunu kimden öğrendiğimi söyleyeceğim, arkadaşı Albay Wallis'ten."
"Albay Wallis mi! Onu tanıyor musunuz?"
"Hayır. Bu bilgi bana o kadar doğrudan değil, biraz dolaylı yoldan ulaştı ama bunun bir önemi yok. Haber kaynaklarım yine ilki kadar sağlam, kulaktan kulağa geçerken eklenmiş olan saçmalıklar kolayca ayıklanabiliyor. Mr. Elliot sizin hakkınızdaki görüşlerini Albay Wallis ile hiç sakınmadan paylaşıyor, aslında Albay Wallis de anladığım kadarıyla duyarlı, dikkatli ve sezgileri güçlü bir adam ama hayli aptal bir karısı var ve karısına, anlatmaması daha iyi olacak şeyleri anlatıyor, her şeyi olduğu gibi karısına aktarıyor. Mrs. Wallis de iyileşmenin verdiği taşkınlıkla hepsini hemşiresine aktarıyor, hemşire de sizinle arkadaş olduğumu bildiği için doğal olarak gelip bana anlatıyor. Pazartesi sabahı sevgili arkadaşım Mrs. Rooke, Marlborough Binaları'nın sırlarının bu kadarını benimle paylaştı. Bütün hikâye derken, gördüğünüz gibi, sandığınız kadar abartmıyordum."
"Sevgili Mrs. Smith, kaynağınız güvenilir değil. Bunlar bir işe yaramaz. Mr. Elliot'ın benim hakkımdaki hiçbir görüşü babamla barışmak için gösterdiği çabaları açıklayamaz. Bunların hepsi ben Bath'e gelmeden önce olmuş. Ben geldiğimde onların araları gayet iyiydi."
"Öyle olduğunu biliyorum, gayet iyi biliyorum ama–"
"Doğrusu böyle dolaylı bir yoldan öğrendiklerimizin doğru olmalarını beklememeliyiz. Gerçekler ve haberler ağızdan ağıza yayılırken birinin aptallığı, öbürünün bilgisizliği yüzünden yanlış anlaşılır, sonunda da geriye doğrulardan pek eser kalmaz."
"Beni bir dinleyin, lütfen. Ne kadarına güvenebileceğinize çok geçmeden kendiniz karar verebileceksiniz çünkü bazı ayrıntıları hemen doğrulayabilir ya da yalanlayabilirsiniz. Kimse Mr. Elliot'ı harekete geçiren ilk nedenin siz olduğunuzu söylemiyor. Aslında sizi, Bath'e gelmesinden önce de görmüş ve beğenmiş ama o zaman gördüğünün siz olduğunu bilmiyormuş. En azından bana bunları anlatan böyle söylüyor. Bu, doğru mu? Geçen yaz ya da sonbahar, Mr. Elliot, kendi kelimelerini kullanmak gerekirse 'batıda bir yerlerde' sizi, siz olduğunuzu bilmeden gördü mü?"
"Çok doğru. Buraya kadarı çok doğru. Lyme'da gördü. O sırada Lyme'daydım."
Mrs. Smith, "Pekâlâ," diye sözlerini sürdürdü. "İlk hususun doğruluğu saptanmış olduğuna göre dostumun hakkını teslim edin, lütfen. Demek ki, Mr. Elliot sizi Lyme'da gördü ve o kadar beğendi ki Camden Meydanı'ndaki evde Anne Elliot olarak karşısında yine sizi görünce çok sevindi, o andan başlayarak da hiç kuşkum yok ki, oraya yaptığı ziyaretlerin çifte amacı vardı. Ama önceden de bir amacı vardı, bunun ne olduğunu da şimdi açıklayacağım. Hikâyemde yanlış ya da inanılmaz bulduğunuz bir şey olursa lütfen beni hemen durdurun. Bana anlatılanlara göre ablanızın arkadaşı, şu anda sizinle yaşayan hanım, daha önce siz de ondan söz etmiştiniz, Bath'e Sir Walter ve ablanızla birlikte ta eylül ayında (kısaca onlar buraya ilk geldiklerinde) gelmiş, o zamandan beridir de buradaymış; zeki, kurnaz ve güzel bir kadınmış, yoksul ve yağcıymış, bütün bunlar ve kadının tutumu Sir Walter'ın arkadaşlarında onun Lady Elliot olmaya çalıştığı izlenimini uyandırmış, Miss Elliot'ın bu tehlikeyi görmüyor oluşu da şaşkınlık yaratmış."
Mrs. Smith burada bir an durdu ama Anne'in söyleyecek bir şeyi yoktu, o yüzden arkadaşı devam etti:
"Durum, aileyi tanıyanlara daha siz dönmeden önce böyle görünüyormuş, Albay Wallis de bunu fark edecek kadar akıllıymış, o zamanlar Camden Meydanı'ndaki eve gelip gidiyor olmasa da Mr. Elliot'a duyduğu saygıdan ötürü orada olup bitenleri takip ediyormuş, Mr. Elliot Noel'den önce bir-iki günlüğüne Bath'e gelince Albay Wallis ona işlerin nasıl göründüğünü, neler konuşulduğunu anlatmış. Şimdi şunu anlamalısınız ki Mr. Elliot'ın baronetliğe verdiği değer zaman içinde ciddi anlamda değişti. Köken ve akrabalık konularındaki görüşleri artık tamamıyla farklı. Uzun zamandır istediği gibi harcayabileceği kadar çok parası olduğundan, para hırsı ya da şımarıklık adına isteyebileceği hiçbir şey kalmadığından gittikçe mutluluğunu vârisi olduğu unvana bağlamayı öğrendi. Bizim arkadaşlığımız sona ermeden de bunun böyle olacağını tahmin etmiştim ama artık bu tahminimin doğru çıktığını biliyorum. Mr. Elliot, Sir William olmamak fikrine katlanamıyor. Bu nedenle de tahmin edersiniz ki arkadaşından aldığı haberlerin hoşuna gitmiş olduğu düşünülemez, bunun neye yol açtığını da tahmin edebilirsiniz; onun en kısa zamanda Bath'e geri dönmesine ve hem önceki ilişkisini tazelemek hem de aile içinde, karşı karşıya kaldığı tehlikenin gerçek boyutlarını ölçebileceği, gerek görürse o hanıma engel olabileceği bir yer edinebilmek amacıyla bir süre burada kalmasına. İki arkadaş yapılacak tek şeyin bu olduğuna karar vermişler; Albay Wallis de elinden geldiğince arkadaşını destekleyecekmiş. Bu yüzden Albay Wallis aileyle tanıştırılmalıydı, Mrs. Wallis'i de tanıştırmalıydı, herkes herkesle tanışmalıydı. Mr. Elliot bu nedenle geri gelmiş ve bildiğiniz gibi isteği üzerine bağışlanıp tekrar aileye kabul edilmiş; ondan sonra da değişmeyen amacı ve tek amacı (sizin gelişinizle yeni bir amaç daha edinene dek) Sir Walter ile Mrs. Clay'i izlemek olmuş. Onlarla birlikte olma fırsatını hiç kaçırmamış, önlerine çıkmış, her dakika ziyaretlerine gitmiş ama bu konuda ayrıntılara girmeme gerek yok. Kurnaz bir adamın neler yapabileceğini düşünebilirsiniz; bu ışık altında belki yaptığını gördüğünüz bazı kurnazlıkları da anımsayabilirsiniz."
"Evet," dedi Anne. "Bildiklerime ya da kafamda canlandırdıklarıma ters düşecek hiçbir şey söylemiyorsunuz. Kurnazlığın ayrıntılarında her zaman saldırgan bir yön vardır. Bencillik ve ikiyüzlülük adına yapılan hareketler hep tiksindiricidir ama beni şaşırtan bir şey duymadım doğrusu. Mr. Elliot'ın bu şekilde betimlenmesinin çok sarsacağı, buna inanmakta çok zorluk çekecek kişiler tanıyorum ama ben zaten hiçbir zaman tatmin olmamıştım. Davranışlarında hep görünenin ötesinde bir amaç aramıştım. Korktuğunun başına gelmesi olasılığı hakkında şu anda ne düşündüğünü bilmek isterdim, acaba artık tehlikenin azaldığını mı düşünüyor yoksa daha da arttığını mı?"
"Anladığım kadarıyla azaldığını," diye karşılık verdi Mrs. Smith. "Mrs. Clay'in ondan korktuğunu, içyüzünü gördüğünün farkında olduğunu ve planını, onun yokluğunda yapacağı gibi uygulamaya cesaret edemediğini düşünüyormuş. Ama Mr. Elliot er ya da geç bir yerlere gitmek zorunda kalacağına göre Mrs. Clay bugünkü etkisini sürdürdüğü sürece kuzeninizin kendini nasıl güvende hissedebileceğini anlamıyorum. Hemşirenin söylediğine göre Mrs. Wallis'in gülünç bir fikri varmış, siz Mr. Elliot ile evleneceğiniz zaman evlilik sözleşmesine babanızın Mrs. Clay ile evlenmeyeceğine dair bir madde eklenecekmiş. Mrs. Wallis'in zekâsına uygun bir plan bu ama benim akıllı hemşirem Rooke bunun saçmalığını görüyor. 'İyi de bu Sir Walter'ın başka biriyle evlenmesine engel olmaz ki, hanımefendi,' dedi bana. Doğrusu hemşiremin de Sir Walter'ın ikinci bir evlilik yapmasına pek karşı olacağını sanmıyorum. Evlilikten yana bir kadın olduğu kesin, (mutlaka kendini düşüneceğine göre) Mrs. Wallis'in önerisiyle müstakbel Lady Elliot'a hizmet etme hayalleri kurmadığından kim emin olabilir?"
"Bütün bunları öğrendiğime çok sevindim," dedi Anne biraz düşündükten sonra. "Bazı açılardan onunla birlikte olmak benim için artık daha zor olacak ama ne yapmam gerektiğini daha iyi bileceğim. Daha açıksözlü davranabilirim. Mr. Elliot, belli ki, ikiyüzlü, yapmacık, pişkin bir adam, hayatı boyunca bencilliği dışında ona yol gösterecek bir ilkeye bağlı olmamış."
Ama Mr. Elliot konusu bu kadarla kapanmadı. Mrs. Smith ilk amacından sapmıştı, Anne de ailevi kaygıları arasında arkadaşının ilk başta kuzeninin ne kadar aleyhinde konuştuğunu unutmuştu ama şimdi bu imaların açıklanmasına dikkatini vermesi gerekiyordu; Anne öyle bir hikâye dinledi ki bu hikâye arkadaşının sınırsız öfkesini tamamıyla haklı göstermese de Mr. Elliot'ın ona büyük bir düşüncesizlik yaptığını, hem adaletsiz hem de merhametsiz davrandığını kanıtlıyordu.
Anne, (Mr. Elliot'ın evliliği yakınlıklarına hiçbir şekilde zarar vermediği için) onların eskisi gibi hep birlikte olduklarını ve Mr. Elliot'ın arkadaşını altından kalkamayacağı harcamalara sürüklediğini öğrendi. Mrs. Smith bunun suçunu üstlenmek istemiyordu, kocasına toz kondurmaya da pek yanaşmıyordu ama Anne, Smith'lerin gelirlerinin hiçbir zaman sürdürdükleri yaşam tarzına yetmediğini ve ilk günden beri genel ve ortak bir savurganlık içinde yaşamış olduklarını hissetti. Karısının anlattıklarından Mr. Smith'in, sıcakkanlı ve yumuşak başlı, biraz ihmalkâr, pek zeki sayılmayacak, arkadaşından çok daha cana yakın, ona hiç benzemeyen, onun tarafından hem yönlendirilen hem de büyük olasılıkla küçümsenen bir adam olduğunu anladı. Mr. Elliot evliliği sayesinde büyük bir varlığa kavuşmuş, başını derde sokmadan (çünkü rahatına düşkünlüğü sayesinde uyanık bir adam olmuştu) zevkin ve gösterişin sağlayabileceği her türlü doyuma ulaşmıştı, o zenginleşip arkadaşı yoksullaşırken arkadaşının maddi sorunlarını hiç umursamamış, aksine karı-kocayı kışkırtıp batmalarına neden olacak harcamalar yapmaya özendirmişti; işte Smith'ler bu nedenle batmışlardı.
Kocası içine düştüğü durumu tam olarak öğrenemeden ölmüştü. Daha önceleri de arkadaşlarının dostluklarını sınayacakları ve Mr. Elliot'ınkini sınamamalarının daha iyi olacağını anlayacakları kadar parasız kalmışlardı ama Mr. Smith'in işlerinin ne kadar kötü durumda olduğu ancak ölümünden sonra tam olarak anlaşılmıştı. Mr. Smith, Mr. Elliot'a büyük değer verdiğinden sağduyusundan çok duygularına güvenerek vasiyetini yerine getirmesi için onu görevlendirmişti ama Mr. Elliot bunu yapmamıştı; durumundan ötürü çektiği kaçınılmaz sıkıntılara bir de Mr. Elliot'ın görevini yapmamasından kaynaklanan zorluklar ve üzüntüler eklenince Mrs. Smith'in bunları anlatırken acı çekmemesi, dinleyenin de aynı şekilde yapılan bu haksızlık karşısında isyan etmemesi mümkün değildi.
Mrs. Smith, Mr. Elliot'ın bu konuyla ilgili yazdığı mektuplardan bazılarını, kendisinin ısrarla yaptığı başvurulara genç adamın verdiği yanıtları Anne'e gösterdi; hepsi de aynı şekilde Mr. Elliot'ın sonuçsuz kalacak bir çabaya girişmeme kararlılığını ortaya koyuyordu, Mr. Elliot bu nedenle Mrs. Smith'in başına açılabilecek her türlü derde de soğuk bir nezaket kisvesi altında aynı katı kalpli kayıtsızlıkla yaklaşmıştı. Korkunç bir nankörlük ve acımasızlık tablosuydu bu; Anne bazı anlarda uluorta işlenmiş en adice suçun bile bundan daha kötü olamayacağını düşündü. Dinleyeceği çok şey vardı; daha önceki konuşmalarda şöyle bir değinilmiş olan her şeyin, geçmişe ait kötü anıların, peş peşe yaşanan üzüntülere dair ayrıntıların üzerinde bu kez uzun uzun durdular. Anne, bunun ne büyük bir rahatlama sağladığını gayet iyi anlayabiliyor, arkadaşının her zamanki sakinliğine daha da şaşmaktan kendini alamıyordu.
Mrs. Smith'in anlattığı üzücü hikâyelerden biri özellikle sinir bozucuydu. Kocasının Batı Hint Adaları'nda bir mülkü vardı ama burası yine bu mülke ait birtakım borçların ödenmesini sağlamak amacıyla yıllardır ipotekliydi; Mrs. Smith bu mülkün gerekli girişimlerin yapılmasıyla artık kurtarılabileceğine inanıyordu; bu mülk çok büyük olmasa da mevcut parasal durumu göz önüne alındığında Mrs. Smith'i hayli rahatlatmaya yeterdi. Oysa bununla uğraşabilecek kimse yoktu. Mr. Elliot hiçbir şey yapmıyordu, Mrs. Smith de, hem sağlık durumu nedeniyle kendi bu işle ilgilenemediğinden hem de parasızlık nedeniyle ilgilenecek birini tutamadığından, bir şey yapamıyordu. Ona akıl vererek yardımcı olabilecek akrabaları bile yoktu, avukata danışmaya da parası yetmiyordu. Para sıkıntısından kaynaklanan tam bir açmazdı bu. Daha iyi koşullarda olabileceğini, biraz çabayla bunun sağlanabileceğini düşünmek, öte yandan geciktikçe hakkını kaybedebileceğinden korkmak, buna dayanmak çok zordu.
İşte Mrs. Smith, Anne'in bu noktada Mr. Elliot ile kendisi arasında aracı rolü oynamasını umuyordu. Onların evleneceklerini ilk duyduğunda arkadaşını kaybetmekten çok korkmuştu ama daha sonra Mr. Elliot'ın, onun Bath'te olduğundan bile haberi olmadığı için böyle bir şey istemiş olamayacağından emin olunca bu sefer de sevdiği kadının, genç adam üzerindeki etkisinden kendisi için yararlanabileceği aklına gelmişti, Mrs. Smith bunun üzerine Anne'in duygularını da bu işe ortak etmeye hazırlanmıştı ki arkadaşının bu evliliği yalanlaması her şeyi değiştirdi; böylece ilk amacını gerçekleştirme umudunu yitirmiş olsa da en azından bütün hikâyeyi kendi açısından anlatabilme rahatlığını kazanmış oldu.
Anne, Mr. Elliot hakkında anlatılan her şeyi dinledikten sonra arkadaşının, konuşmalarının başında genç adamdan övgüyle söz etmiş olmasına şaşırdığını dile getirmekten kendini alamadı. Mrs. Smith, "onu adeta tavsiye edip övmüştü!"
"Sevgili arkadaşım," diye karşılık verdi Mrs. Smith, "yapacak başka bir şey yoktu. Mr. Elliot henüz teklif etmemiş de olsa sizin onunla evleneceğinize kesin gözüyle bakıyordum; o yüzden de Mr. Elliot kocanız olsaydı gerçekleri söylemem nasıl yakışık almaz idiyse şimdi de söyleyemezdim. Mutluluktan söz ederken, sizin için içim sızlıyordu; ama yine de Mr. Elliot akıllı ve ılımlı bir adamdır, bir de karşısında sizin gibi bir kadın olunca, durum tamamıyla umutsuz sayılmaz. İlk karısına çok kötü davrandı. Birlikte çok mutsuz olmuşlardı. Ama o kadın saygı duyulmayacak kadar cahil ve hoppaydı, Mr. Elliot da onu hiçbir zaman sevmemişti. İkinizin daha iyi geçineceğinizi ummaya hazırdım."
Anne Yüzbaşı'yla evlenmeye ikna edilmiş olabileceğini o anda fark etti ve sonrasında yaşayacağı perişanlığı düşünerek irkildi. Lady Russell onu pekâlâ ikna etmiş olabilirdi!!! Hem de zamanla, belki de iş işten geçtikten sonra her şey ortaya çıktığında perişan olacakları bir varsayıma dayanarak ikna edilmiş olacaktı.
Lady Russell'ın daha fazla kandırılmaması çok önemliydi, sabahın büyük bir bölümünü ayırdıkları bu görüşmenin sonuçlarından biri Anne'in, Mr. Elliot'ın Mrs. Smith'e nasıl davrandığı hakkında her şeyi Lady Russell'a anlatmakta serbest olduğuydu.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro