16. Bölüm
Ailesinin yanına döndüğünde Anne'i, Mr. Elliot'ın Elisabeth'e âşık olduğunu duymaktan daha çok memnun edecek bir konu vardı, bu da babasının Mrs. Clay'e âşık olmadığını öğrenebilmekti; evde geçirdiği ilk birkaç saatten sonra bu konuda içi hiç rahatlamamıştı. Ertesi sabah kahvaltı için aşağı inerken Mrs. Clay'in tam da o sırada numaradan da olsa uygun olacağı gibi yanlarından ayrılmak istemiş olduğunu anladı. Mrs. Clay'in, "artık Anne geldiğine göre kendisine ihtiyaç kalmadığına inandığını" söylemiş olabileceğini düşündü, çünkü Elisabeth arkadaşına fısıldayarak, "Bu, gerçekten de gitmen için bir neden olmamalı. İnan, ben böyle düşünmüyorum. Benim gözümde sizin yanınızda onun esamisi okunmaz," diyordu; tam da babası, "Değerli hanımefendi, böyle yapmayın. Daha Bath'ten bir şey anlamadınız. Yalnızca bize yardımcı oldunuz. Şimdi bizi bırakıp kaçmayın. Kalıp Mrs. Wallis ile, güzel Mrs. Wallis ile tanışmalısınız. Sizin gibi ince zevkli bir hanımefendinin güzel manzaralar görmekten gerçekten çok haz duyduğunu biliyorum," dediği sırada salona girmiş ve bütün bunları duyabilmişti.
Babasının sesi ve yüz ifadesi öyle içtendi ki Anne Mrs. Clay'in, Elisabeth'e ve kendisine kaçamak bir bakış attığını görünce hiç şaşırmadı. Anne'in yüz ifadesinden durumu fark ettiği bir nebze belli olmuştu belki ama Mrs. Clay'in ince zevkli olmasından dolayı övülmesi ablasının dikkatini çekmemişti. Sir Walter ile Elisabeth birleşip böyle üsteleyince Mrs. Clay onları kıramadı ve ricalarını kabul edip kalacağına söz verdi.
Aynı sabah, Anne babasıyla şans eseri baş başa kaldığı bir sırada Sir Walter güzelleştiğini söyleyerek kızını övmeye başladı, onu "eskisi kadar zayıf bulmadığını, yanaklarının daha dolgun gözüktüğünü, cildinin çok düzeldiğini, renginin yerine geldiğini, daha pürüzsüz, daha genç göründüğünü" söyledi. "Özel bir şey mi kullanıyorsun acaba?" diye sordu. "Hayır, hiçbir şey kullanmıyorum," diye karşılık verdi Anne. Sir Walter, "Belki yalnızca vitamin alıyorsundur," diye tahmin yürüttü. "Hayır, hiçbir şey kullanmıyorum," diye yineledi Anne. "Ya! Bunu duyduğuma şaşırdım," dedi Sir Walter, sonra da ekledi, "En iyisi böyle devam et, daha da iyisi olmaz zaten, yoksa sana bir vitamin önerirdim, ilkbahar aylarında sürekli kullanacağın bir vitamin. Mrs. Clay benim önerim üzerine kullanmaya başladı, ona ne kadar iyi geldiğini görüyorsun işte. Çillerini nasıl yok ettiği ortada."
Keşke Elisabeth bunu duyabilseydi! Böyle bir övgü onu da şaşırtabilirdi, özellikle de Anne'in Mrs. Clay'in çillerinde hiçbir azalma görmediği düşünülecek olursa. Ama işleri oluruna bırakmak gerekirdi. Elisabeth de evlenecek olursa babasının böyle bir evlilik yapması çok da sakıncalı olmazdı. Kendisine gelince, Anne her zaman Lady Russell'ın yanında kendine bir yuva bulabilirdi.
Camden Meydanı'ndakilerle kurduğu ilişki bu noktada Lady Russell'ın sakin yaklaşımını ve nazik tavırlarını hayli zorluyordu. Orada olduğunda Mrs. Clay'in bu kadar tutulduğunu ve Anne'in dikkate alınmadığını görmek onu hep sinirlendiriyordu, bu durum Camden Meydanı'ndan uzaktayken de aynı derecede üzüyordu onu, tabii Bath'teki içmelere giden, yeni yayınların hepsini takip eden ve çok geniş çevresi olan biri üzülmeye ne kadar vakit bulabilirse o kadar.
Lady Russell, Mr. Elliot'ı tanıdıkça ötekilere karşı daha hoşgörülü ya da kayıtsız olmaya başladı. Genç adam tavırlarıyla daha ilk anda Lady Russell'ın kalbini kazanmıştı; sohbet ettikleri zaman Mr. Elliot'ın kişiliğinin de daha yüzeysel özelliklerini destekleyecek şekilde sağlam olduğunu gördü, bunun üzerine Anne'e de söylediği gibi başta neredeyse, "Bu, Mr. Elliot olabilir mi?" diye bağıracaktı, genç adamdan daha hoş, daha saygıdeğer bir erkek düşünemiyordu. Bu adamda, bir erkekte aranabilecek her şey vardı, kavrayışı sağlam, düşünceleri sağlıklıydı, dünyayı tanıyordu ve yüreği sevgi doluydu. Aile bağlarına ve aile onuruna önem veriyordu ama bunun nedeni kibir ya da zayıflık değildi; varlıklı bir adamın serbestliğiyle yaşıyordu ama gösterişe kaçmıyordu, önemli her konuda yargılarını kendi oluşturuyor ama genel kanıya ters düşecek hiçbir uygunsuz davranışta da bulunmuyordu. Dengeli, gözlemci, ılımlı ve içten bir kişiliği vardı, hiçbir zaman aklına estiği gibi ya da bencilce davranmıyordu, hoş ve güzel olanı da ayırt edebiliyordu, aşırı coşkulu ve aşırı hareketli kişilerde nadiren görüldüğü gibi aile hayatının getirdiği mutluluğa değer veriyordu. Lady Russell, genç adamın evliliğinde mutluluğu bulamadığına emindi. Albay Wallis öyle söylemişti, Lady Russell da öyle olduğunu görüyordu ama bu mutsuzluk onu küstürmemiş ya da (Lady Russell'ın çok geçmeden düşünmeye başladığı gibi) ikinci bir evliliği düşünmesine engel olmamıştı. Mr. Elliot'ın Lady Russell'a hissettirdiği memnuniyet Mrs. Clay'in verdiği sıkıntıyı hafifletiyordu.
Anne değerli dostuyla bazı konularda farklı düşünebileceklerini anlayalı yıllar olmuştu, bu yüzden de Lady Russell'ın, Mr. Elliot'ın barışmayı bu kadar istemesini kuşku uyandırıcı ya da tutarsız bulmayışına, genç adamın görünenin ötesinde bir amacı olması gerektiğini düşünmeyişine şaşırmamıştı. Lady Russell, artık daha olgun bir yaşa gelmiş olan Mr. Elliot'ın bunu istemesini son derece doğal karşılıyordu, ne de olsa ailesinin reisiyle iyi ilişkiler içinde olması her mantıklı insanın gözünde ona puan kazandırırdı, yaşı ilerleyince doğal olarak durulmuş birinin bu yola başvurması son derece anlaşılır bir durumdu, Mr. Elliot yalnızca başında kavak yelleri eserken bir hata yapmıştı. Anne, yine de bunları gülümseyerek dinlemeyi, sonunda da "Elisabeth"i ima etmeyi denedi. Lady Russell onu dinledi, düşündü ve ihtiyatlı bir yanıt vermekle yetindi: "Elisabeth, ha! Pekâlâ, bakalım, zaman ne gösterecek."
Bu konudaki kesin kararı geleceğe havale eden bir yorumdu bu, Anne de biraz düşündükten sonra bunu kabul etmesi gerektiğini gördü. Şu anda kesin bir şey söylemesi olanaksızdı. O evde Elisabeth herkesten önde gelmeliydi, ona "Miss Elliot" olarak ilgi gösterilmesine o kadar alışılmıştı ki, şahsına özel bir ilgi gösterilmesi neredeyse olanaksız görülüyordu. Ayrıca unutmamak gerekirdi ki Mr. Elliot dul kalalı daha yedi ay bile olmamıştı. Biraz ağırdan alması hoş görülebilirdi. Aslında, genç adamın şapkasındaki yas şeridini gördükçe böyle yakıştırmalar yapmasının bağışlanamaz olduğunu düşünmekten kendini alamıyordu Anne, çünkü Mr. Elliot evliliğinde mutluluğu bulamamış olsa da bu evlilik o kadar uzun sürmüştü ki sona ermiş olmasının sarsıntısının çabucak atlatılabilmesini aklı almıyordu.
Bu iş nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Mr. Elliot, hiç kuşkusuz Bath'teki en hoş tanıdıklarıydı. Anne başka kimseyi onunla aynı kefeye koymuyordu, arada sırada onunla Lyme hakkında sohbet etmek büyük bir zevkti, Mr. Elliot da Lyme'ı tekrar görmeye ve daha iyi tanımaya onun kadar istekli görünüyordu. İlk karşılaşmalarıyla ilgili ayrıntıların üzerinden defalarca geçtiler. Mr. Elliot, Lyme'da genç kadına ilgi duyduğu için baktığını ima etti. Anne bunu çok iyi biliyordu, başka birinin bakışını da çok iyi anımsıyordu.
Her konuda aynı fikirde değildiler. Anne, Mr. Elliot'ın sınıf ve akrabalık ilişkilerine kendisinden daha çok değer verdiğini fark etmişti. Anne'in, heyecanlanmalarına değmeyeceğini düşündüğü bir konuda Mr. Elliot'ın, Sir Walter ile Elisabeth'in kaygılarına bu kadar içtenlikle ortak olması yalnızca yumuşakbaşlılığından kaynaklanıyor olamazdı, kendisi de onlarla aynı düşüncede olmalıydı. Bir sabah Bath'teki gazetede dul Vikontes Dalrymple ile saygıdeğer kızı Miss Carteret'in gelişinin haber verilmesiyle Camden Meydanı ... numaradaki bütün huzur günlerce kaçtı çünkü Dalrymple'lar (Anne'e göre ne yazık ki) Elliot'ların kuzenleriydiler ve kendilerini onlara tanıtmanın uygun bir yolunu bulmak için evdekiler kıvranıp duruyorlardı.
Anne daha önce babasıyla ablasının soylularla görüştüklerini hiç görmemişti ve hayal kırıklığına uğradığını kabul etmek zorundaydı. Kendi sosyal konumlarını çok önemsedikleri için daha farklı davranacaklarını ummuştu, oysa daha önce hiç aklına gelmeyecek bir dilekte bulunmak zorunda kaldı; keşke daha gururlu olsaydılar, dedi, çünkü "kuzenlerimiz, Lady Dalrymple ile Miss Carteret", "kuzenlerimiz Dalrymple'lar" sözleri bütün gün kulaklarında çınlayıp duruyordu.
Sir Walter, merhum vikontla bir kez birlikte olmuş ama ailenin geri kalanını hiç görmemişti; çektikleri sıkıntı da adı geçen vikontun ölümünden sonra aralarındaki formalite mektuplarına dayalı ilişkinin tamamıyla kesilmiş olmasından kaynaklanıyordu; vikont vefat ettiğinde Sir Walter tehlikeli bir hastalık geçirmekte olduğundan Kellynch'tekiler yapmaları gereken bir şeyi ihmal etmişlerdi. İrlanda'ya başsağlığı mektubu gönderilmemişti. Bu kusuru işleyenden ilgisizliğinin acısı çıkartılmış, zavallı Lady Elliot öldüğünde Kellynch'tekiler başsağlığı mektubu almamışlardı, sonuç olarak Dalrymple'ların bu akrabalığa bitmiş gözüyle baktıklarını anlamak için yeterince neden vardı. Sorun, bu üzücü durumun nasıl düzeltileceği ve Elliot'ların tekrar kuzen olarak kabul görmelerinin nasıl sağlanacağıydı, meseleye daha mantıklı yaklaşıyor olsalar da bu sorunun önemsiz olduğunu Lady Russell da Mr. Elliott da düşünmüyordu. "Aile bağlarını korumakta her zaman yarar vardı, iyi insanlarla dostluk etmekte de; Lady Dalrymple, üç aylığına Laura Meydanı'nda bir daire tutmuştu, orada birinci sınıf bir hayat sürecekti. Dul vikontes bir önceki yıl da Bath'e gelmişti ve Lady Russell ondan büyüleyici bir kadın olarak söz edildiğini duymuştu. Aralarındaki ilişki Elliot'lar yakışıksız bir davranışla karşı karşıya kalmadan düzeltilebilirse çok iyi olurdu."
Ancak Sir Walter kendi yöntemlerine başvuracaktı, sonunda kuzenine durumu uzun uzun açıklayan, üzüntüsünü dile getiren ve kabulünü rica eden güzel bir mektup yazdı. Bu mektuptan ne Lady Russell ne de Mr. Elliot memnun kalmışlardı ama sonuçta mektup amacına ulaştı ve Vikontes'in üç satırlık bir not karalamasını sağladı. "Büyük onur duymuştu, onlarla tanışmaktan memnuniyet duyacaktı." Artık bu işin sıkıntılı bölümü hallolmuştu, şimdi semeresini toplama vaktiydi. Laura Meydanı'nı ziyaret ettiler, Vikontes Dalrymple ile saygıdeğer Miss Carteret'in kartlarını alıp en görünen yere yerleştirdiler ve herkese, "Kuzenleri Lady Dalrymple ile Miss Carteret"i anlatıp durdular.
Anne utanmıştı. Lady Dalrymple ile kızı son derece hoş insanlar olsalardı bile kendisi yine de onların neden olduğu bu heyecandan utanacaktı ama beş para etmezlerdi. Davranışlarıyla, anlayışlarıyla ya da herhangi bir başarılarıyla üstünlük sağlayabilecek bir halleri yoktu. Lady Dalrymple'a "büyüleyici bir kadın" denmesinin nedeni herkesle gülümseyerek ve nazik bir tavırla konuşmasıydı. Çok daha az konuşan Miss Carteret ise o kadar çirkin ve kabaydı ki böyle bir ailenin kızı olmasa Camden Meydanı'ndaki kimse ona katlanmazdı.
Lady Russell daha iyisini beklediğini itiraf etti ama yine de onların "tanımaya değer insanlar" olduklarını düşünüyordu; Anne, anne-kız hakkındaki düşüncelerini Mr. Elliot ile paylaşmaya kalktığındaysa genç adam, onların kendi başlarına beş para etmediklerini kabul etti ama akraba olarak, birlikte olunacak insanlar olarak, çevrelerine birlikte olunacak türden insanları toplayabilmeleri açısından değerli olduklarını düşünüyordu. Anne gülümseyerek,
"Benim birlikte olunacak insandan anladığım, Mr. Elliot, zeki, bilgili ve hoşsohbet insanlardır, ben böyle insanlara birlikte olunacak insanlar derim," dedi.
"Yanılıyorsunuz," diye kibarca karşılık verdi Mr. Elliot. "Öylelerine birlikte olunacak insanlar denmez, onların üstüne yoktur. Birlikte olunmaya değer sayılmak için yalnızca soyluluk, eğitim ve görgü gereklidir, eğitim de çok şart değildir. Soyluluk ve görgü olmazsa olmaz ama biraz bilgili olmanın da bir zararı dokunmayacağı gibi aksine yararı olur. Kuzinim Anne bana katılmıyor. Bunlar onu tatmin etmedi. Güç beğeniyor. (Anne'in yanına otururarak konuşmayı sürdürdü.) Sevgili kuzinim, tanıdığım her kadından çok sizin müşkülpesent olmaya hakkınız var ama ne işe yarayacak bu? Sizi mutlu edecek mi? Laura Meydanı'ndaki bu güzel hanımların dostluklarını kabul edip bu yakınlığın sağlayacaklarından yararlanmak daha akıllıca olmaz mı? Onların bu kış Bath'in ileri gelenleri arasına gireceğinden emin olabilirsiniz, sonuçta sınıf sınıftır, onlarla akraba olduğunuzun bilinmesi ailenize (ailemize diyeyim) hepimizin istemesi gereken saygınlığı kazandırmaya yarayacaktır."
Anne içini çekerek, "Evet," dedi, "Onlarla akraba olduğumuz gerçekten duyulacaktır!" Sonra kendini toplayarak ve kendisine karşılık verilmesini istemeyerek, "Sanırım onlarla tanışmak için gereğinden fazla sıkıntıya katlanıldığını düşünüyorum," diye ekledi ve gülümseyerek, "Ben hepinizden daha gururluyum ama onların hiç umursamadıklarından emin olabileceğimiz bu akrabalık ilişkisini kabul ettirmek için bizim bu kadar istekli oluşumuzun sinirime dokunduğunu itiraf etmeliyim," dedi.
"Kusura bakmayın, sevgili kuzinim ama kendinize haksızlık ediyorsunuz. Londra'da olsak belki şu anda sürdüğünüz bu sakin hayat hesaba katıldığında dedikleriniz doğru olabilir ama Bath'te Sir Walter Elliot ile ailesi her zaman tanımaya değer insanlar olarak görüleceklerdir, her zaman aranan dostlar olacaklardır."
"Öyleyse, ben kesinlikle gururluyum, bulunulan yere göre kabul görmekten memnun kalamayacak kadar gururluyum," dedi Anne.
"Öfkeniz hoşuma gidiyor," dedi genç adam, "bu çok doğal. Ama şimdi burada, Bath'tesiniz ve amaç Sir Walter Elliot'ın hakkı olan değeri ve saygınlığı burada yaşarken de görmesi. Gururlu olduğunuzu söylüyorsunuz, bana da gururlu dediklerini biliyorum, olmadığımı düşünmek de istemezdim çünkü ikimizin gururu birbirinden farklı görünse de dikkatli bakıldığında hiç kuşkum yok ki aslında gururumuza düşkün olmamızın nedeni aynı. Bir noktada, sevgili kuzinim, (odada başka kimse olmamasına rağmen daha alçak sesle konuşmaya başladı) bir noktada aynı şeyleri hissettiğimizden eminim. Kendi dengi ya da kendinden üstün olduğu sürece babanızın çevresine katılacak herkes onun ilgisini başka yöne çekerek onun kendinden aşağıda olanlarla daha az ilgilenmesini sağlayabilir."
Mr. Elliot konuşurken az önce Mrs. Clay'in oturduğu koltuğa bakıyordu; ne demek istediğini yeterince açıklıyordu bu, Anne gururlarına düşkün olmalarının nedeninin aynı olduğuna inanmasa da onun Mrs. Clay'den hoşlanmamasına sevinmişti, Mr. Elliot'ın, Sir Walter'ın önemli dostlar edinmesini bu kadından kurtulması için istemesi son derece hoş görülebilirdi.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro