Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

14. Bölüm







Charles ile Mary, Mr. ve Mrs. Musgrove'un Lyme'a gidişinden sonra da orada kalmaya devam etmişlerdi, hatta Anne'in, onlara ihtiyaç duyulduğunu düşünebileceğinden çok daha uzun süre orada kalmışlardı, buna rağmen eve ilk dönenler yine onlar oldu, Uppercross'a döndükten sonra da ilk fırsatta Lady Russell'ın evine gittiler. Onlar Lyme'dan ayrıldıklarında Louisa oturmaya başlamıştı, bilinci yerindeydi ama henüz çok zayıftı, sinirleri de fazlasıyla hassastı; bütün olarak bakıldığında durumunun iyi olduğu söylenebilirdi ama eve dönmeye ne zaman hazır olacağını hâlâ bilemiyorlardı; Noel tatilinde gelecek olan küçük çocuklarını karşılamak için vaktinde eve dönmek zorunda olan anne-babasının, onu da yanlarında götürmelerine izin verileceğinden pek umutları yoktu.

Hepsi birlikte bir kiralık evde kalmışlardı. Mrs. Musgrove, Mrs. Harville'in çocuklarını elinden geldiğince uzak tutmaya çalışmıştı, Harville'lerin yükünü azaltmak için Uppercross'tan akla gelebilecek her türlü malzemeyi getirtmişlerdi, Harville'lerse onları her akşam yemeğe beklemişlerdi, kısacası her iki taraf da daha verici ve konuksever olmak için adeta birbiriyle yarışmıştı.

Mary'nin canını sıkan şeyler olmuştu ama bütünüyle bakıldığında, bu kadar uzun süre kalmasından da anlaşılacağı üzere hoşuna gidenler, gitmeyenlerden fazlaydı. Charles Hayter, Lyme'a onun istediğinden daha sık gelmişti, Harville'lerle akşam yemeği yediklerinde masaya tek bir uşak hizmet ediyordu ve Mrs. Harville ilk başlarda hep Mrs. Musgrove'a öncelik vermişti ama sonra Mary'nin kimin kızı olduğunu öğrendiğinde ondan defalarca özür dilemişti; hem günleri de çok hareketli geçmişti; Harville'lerle kaldıkları ev arasında âdeta mekik dokumuşlardı; kütüphaneden bir sürü kitap almış, onları sık sık değiştirmişti; sonuçta, teraziye vurduğunda Lyme'ın artıları, eksilerinden kesinlikle ağır basıyordu. Onu Charmouth'a da götürmüşlerdi, orada denize girmiş ve kiliseye gitmişti, Lyme'daki kilisede Uppercross'takinden çok daha fazla inceleyebileceği insan vardı, oradakilere yararı dokunduğu hissi de tüm bunlarla birleşince on beş gününü gerçekten de güzel geçirmiş sayılabilirdi.

Anne, Yüzbaşı Benwick'in nasıl olduğunu sordu. Mary'nin bir anda yüzü asılıverdi. Charles ise güldü.

"Ah! Yüzbaşı Benwick çok iyi ama o çok tuhaf bir genç adam. Neyin peşinde olduğunu bilmiyorum. Bir-iki günlüğüne bizimle eve gelmesini istedik. Charles ona avlanmayı öğretmeyi önerdi, o da buna çok sevinmiş görünüyordu, ben her şeyi kararlaştırdığımızı düşünüyordum ama öyle değilmiş! Salı gecesi tuhaf bir mazeret ileri sürdü, 'daha önce hiç avlanmamış' ve 'onu yanlış anlamışız', ona sözü varmış, buna sözü varmış, sonunda anladım ki gelmeye niyeti yok. Sanırım burayı sıkıcı bulmaktan korktu ama yemin ederim bizler Küçük Ev'de Yüzbaşı Benwick gibi kalbi kırık bir adam için hayli hareketli bir yaşam sürüyoruz," dedi Mary.

Charles yine güldü ve "Hadi Mary, aslında ne olduğunu çok iyi biliyorsun," dedi. (Anne'e dönerek) "Hepsi senin yüzünden oldu. Yüzbaşı Benwick bizimle gelirse sana yakın olacağını düşündü, herkesin Uppercross'ta yaşadığını sanıyordu, Lady Russell'ın beş kilometre uzakta oturduğunu öğrenince hayalleri yıkıldı ve gelecek cesareti kalmadı. Şerefim üzerine yemin ederim, gerçek bu. Mary de böyle olduğunu biliyor."

Yüzbaşı Benwick'in soy ve mevki bakımından bir Elliot'a âşık olmaya hakkı olmadığını düşündüğünden mi yoksa Uppercross'u çekici bir yer yapanın kendisinden çok Anne olduğuna inanmak istemediğinden mi bilinmez ama Mary bunu pek sıcak karşılayıp kabul etmedi. Neyse ki, duydukları Anne'in iyi niyetli yaklaşımını değiştirmemişti, iltifat aldığını varsayıp sorularını sürdürdü.

Charles tam, "Ah! Senden söz edip duruyor–" diyordu ki Mary onun sözünü kesti. "Orada olduğum sürece onun Anne'den iki kez bile söz ettiğini duymadım, Charles. Bak söylüyorum Anne, senden hiç söz etmiyor."

Charles, "Hayır, öyle uluorta konuştuğunu ben de hiç duymadım ama yine de sana son derece hayran olduğu apaçık ortada. Aklı fikri senin önerin üzerine okuduğu kitaplarda, onlar hakkında seninle konuşmak istiyor, o kitaplardan birinde bir şey okumuş– ah! hatırlıyormuş gibi yapmayacağım ama çok ince bir şeydi– Benwick, Henrietta'ya anlatırken duydum, işte o zaman 'Miss Elliot' adını büyük hayranlıkla andı! Böyle oldu işte, Mary. Kendi kulaklarımla duydum, sen öbür odadaydın. 'Zarafet, tatlılık, güzellik' Ah! Benwick, Miss Elliot'ın üstün niteliklerini saya saya bitiremiyordu."

Mary, "Böyle yaptıysa bile, onun için pek övünülecek bir şey sayılmaz bu. Mrs. Harville daha geçen haziranda öldü. Böyle birinin kalbini kazanmanın bir değeri yok demektir, öyle değil mi Lady Russell? Eminim siz de bana katılacaksınızdır," dedi.

"Karar vermeden önce Yüzbaşı Benwick'i görmeliyim," diye karşılık verdi Lady Russell, gülümseyerek.

"Büyük olasılıkla pek yakında göreceksiniz zaten, efendim," dedi Charles. "Bizimle birlikte yola çıkıp sonra da buraya resmi bir ziyaret yapacak cesareti bulamadıysa da bir gün Kellynch'e kendi başına gelecektir, bundan emin olabilirsiniz. Ona yolu tarif edip Kellynch'in kaç kilometre uzaklıkta olduğunu söyledim, kilisenin görülmeye değer olduğunu da anlattım, böyle şeylere meraklı olduğu için bunun iyi bir bahane olacağını düşündüm, o da büyük bir dikkat ve hevesle dinledi, halinden sizi pek yakında ziyaret edeceğini anladım. O yüzden, size şimdiden haber veriyorum, Lady Russell," dedi Charles.

Lady Russell, "Anne'in tanıdıklarının her zaman başımın üstünde yeri vardır," diyerek nazik bir karşılık verdi.

"Ah! Yüzbaşı Benwick, Anne'den çok benim tanıdığım sayılır çünkü son iki haftadır onu her gün görüyordum," dedi Mary.

"O halde, her ikinizin ortak tanıdığı olan Yüzbaşı Benwick'i görmekten çok mutlu olurum," dedi Lady Russell.

"Onun pek beğenilecek bir yönünü bulamayacaksınız, inanın. Gelmiş geçmiş en sıkıcı adamlardan biri. Kimi zaman benimle kumsalın bir ucundan ötekine tek kelime etmeden yürürdü. Hiç de görgülü bir adam değil. Ondan hoşlanmayacağınıza eminim," dedi Mary.

"Bu konuda farklı düşünüyoruz, Mary," dedi Anne. "Bence Lady Russell ondan hoşlanacaktır. Hatta onun kafasını o kadar beğenecektir ki çok geçmeden görgüsünde bir eksiklik görmeyecektir."

"Bence de, Anne," dedi Charles. "Lady Russell'ın ondan hoşlanacağından eminim. Yüzbaşı Benwick tam Lady Russell'a göre. Eline bir kitap verdiniz miydi bütün gün okur durur."

"Bak, bunu yapar işte," dedi Mary alay ederek. "Kitabının üstüne öyle bir kapanır ki ne kendisiyle konuşsan, ne de elinden makası düşürsen duyar, olan biten hiçbir şeyi duymaz. Sizce bu Lady Russell'ın hoşuna gider mi?"

Lady Russell gülmekten kendini alamadı. "Biri hakkında ne düşüneceğim üzerine böyle büyük fikir ayrılıkları olacağını hiç düşünmezdim, bir de tutarlı ve gerçekçi olduğumu sanırım. Birbirine bu kadar zıt kanılar uyandıran bir insanı gerçekten de görmek isterim. Keşke onu buraya gelmeye ikna edebilsek. Geldiğinde, sana söz veriyorum Mary, fikrimi söyleyeceğim ama daha önce onun hakkında herhangi bir yorumda bulunmamaya kararlıyım."

"Ben söyleyeyim, ondan hoşlanmayacaksınız," dedi Mary.

Lady Russell konuyu değiştirdi. Mary, Mr. Elliot ile karşılaşmalarını, daha doğrusu onu nasıl ıskaladıklarını heyecanla anlatmaya koyuldu.

"İşte o, hiç görmek istediğim bir adam değil," dedi Lady Russell. "Bu ailenin reisiyle yakın ilişki içinde olmayı reddedişi onu gözümden çok düşürdü."

Bunu duymak Mary'nin hevesini kırdı ve Elliot gösterisini yarıda kesmesine neden oldu.

Anne, Yüzbaşı Wentworth hakkında bir şey sormamış olmasına rağmen onunla ilgili de yeterince haber verildi. Bekleneceği gibi son zamanlarda Yüzbaşı'nın keyfi hayli yerine gelmişti. Louisa iyileştikçe o da iyileşmişti, artık ilk hafta olduğundan çok farklı bir insandı. Louisa'yı görmemişti, böyle bir görüşmenin genç kadını kötü etkilemesinden o kadar çok korkuyordu ki bunu hiç istememişti bile, tersine Louisa'nın bilinci iyice yerine gelene dek sekiz-on günlüğüne oradan uzaklaşmayı planlamıştı. Bir haftalığına Plymouth'a gitmekten söz etmiş, Yüzbaşı Benwick'i de kendisiyle gelmeye ikna etmek istemişti ama Charles'ın sonuna kadar iddia ettiği gibi Benwick, atına atlayıp Kellynch'e gelmeye daha niyetli görünmüştü.

O andan sonra Lady Russell ile Anne'in ara sıra Yüzbaşı Benwick'i düşündüklerinden hiç kuşku yoktu. Ne Lady Russell kapı zilini her duyduğunda bunun Yüzbaşı Benwick'in gelişini müjdelediğini düşünmekten kendini alabiliyor, ne de Anne babasının arazisinde tek başına gezintiye çıktığında ya da hayır işleri için köye gittiğinde onu görüp görmeyeceğini, ondan bir haber alıp almayacağını düşünmeden edebiliyordu. Ancak Yüzbaşı Benwick gelmedi. Ya gelmeye Charles'ın sandığı kadar istekli değildi ya da fazlasıyla çekingendi, Lady Russell ona bir hafta zaman tanıdıktan sonra onun uyandırmaya başladığı heyecana layık olmadığına karar verdi.

Musgrove'lar okuldan dönen neşeli kızlarını ve oğullarını karşılamak üzere evlerine gittiler, Uppercross'taki gürültüyü çoğaltmak ve Lyme'dakini azaltmak için Mrs. Harville'in küçük çocuklarını da yanlarında getirdiler. Henrietta, Louisa'nın yanında kaldı ama ailenin geri kalanı her zamanki mekânlarına dönmüştü.

Lady Russell ile Anne onlara bir hoşgeldin ziyaretine gittiler, Anne Uppercross'un şimdiden eski canlılığına kavuşmuş olduğunu düşünmeden edemedi. Ne Henrietta, ne Louisa, ne Charles Hayter, ne de Yüzbaşı Wentworth oradalardı ama salona, orayı son bıraktığında hâkim olandan öyle farklı bir hava hâkimdi ki bundan iyisi düşünülemezdi.

Küçük Harville'ler, Küçük Ev'den özellikle onları eğlendirmek için gelmiş olan iki çocuğun zorbalıklarından kendilerini azimle koruyan Mrs. Musgrove'un çevresini sarmışlardı. Odanın bir yanında, gevezelik eden kızlar, pelür ve yaldızlı kâğıtları keserek masanın çevresinde oturuyorlardı; öte yandaysa üzerlerindeki domuz etlerinin ve soğuk turtaların ağırlığı altında ezilen sehpalar ve tepsiler duruyordu, şamatacı oğlanlar bunların başında eğleniyorlardı; bu tabloyu, salondakilerin çıkardığı bütün gürültüye rağmen sesini duyurmaya kararlı görünen gürül gürül yanan bir Noel ateşi tamamlıyordu. Lady Russell ile Anne'in ziyareti sırasında elbette Charles ile Mary de geldiler, Mr. Musgrove da Lady Russell'ın yanında on dakika oturup ona saygısını gösterdi, çok yüksek sesle konuşarak onunla sohbet etmeye çalıştı ama dizlerindeki çocukların gürültüsünden çoğunlukla boşa uğraşmış oldu. Çok güzel bir aile tablosu çiziyorlardı.

Anne kendi yaradılışından ötürü, evde böyle bir curcuna olmasının Louisa'nın hastalığı nedeniyle zaten yıpranmış olan sinirleri iyice bozacağını düşünürdü. Ama Mrs. Musgrove, kendilerine gösterdiği ilgiye tekrar tekrar teşekkür etmek için Anne'in yanına gittiğinde çevresine mutlu mutlu şöyle bir baktıktan sonra kendi çektiklerini de özetlemek için tüm yaşadıklarından sonra ona evdeki bu neşeden daha iyi gelebilecek hiçbir şey olmadığını söyledi.

Louisa artık hızla iyileşiyordu. Annesi, kardeşleri okula dönmeden önce onun eve dönüp aralarına katılabileceğini bile düşünebiliyordu. Harville'ler, Louisa döneceği zaman onunla birlikte gelip Uppercross'ta kalacaklarına söz vermişlerdi. Yüzbaşı Wentworth ise şimdilik Shropshire'daki ağabeyini görmeye gitmişti.

Lady Russell, Anne ile birlikte arabaya biner binmez, "Umarım, bundan böyle Uppercross'u Noel tatilinde ziyaret etmemek gerektiğini hatırlarım," dedi.

Başka her konuda olduğu gibi gürültü konusunda da herkesin kendince seçimleri vardır, sesleri rahatsız edici ya da zararsız yapan yüksekliklerinden çok ne sesi olduklarıdır. Lady Russell, aradan çok geçmeden, yağışlı bir öğleden sonra Bath'e vardığında, Old Bridge'den Camden Meydanı'na giden uzun yolda diğer binek arabalarının gürültüsü, el ve yük arabalarının takırtıları; gazete, çörek satıcılarının ve sütçülerin bağırtıları ve tükenmek bilmeyen takunya sesleri arasında ilerlerken hiç yakınmadı. Hayır, bunlar kışa ait hoş seslerdi, bu sesler ona iyi geliyordu ve dile getirmese de tıpkı Mrs. Musgrove gibi o da uzun süre taşrada kaldıktan sonra ona bu neşeli ortamdan daha iyi gelebilecek hiçbir şey olmadığını düşünüyordu.

Anne onunla aynı duyguları paylaşmıyordu. O hiç sesini çıkarmıyordu ama Bath'ten kesinlikle hoşlanmıyordu; yağmur altında bacaları tüten büyük binaların ilk puslu görüntüleri gözüne çarptı, onları daha net görmek hiç içinden gelmedi ama sokaklarda arabayla ilerlemekten bir zevk almıyor olmasına rağmen yine de fazla hızlı yol aldıklarını düşündü, sonuçta, kim ona kavuştuğu için sevinecekti ki? Uppercross'taki koşuşturmayı ve Kellynch'in tenhalığını özlemle andı.

Elisabeth, son mektubunda ilginç bir haber vermişti. Mr. Elliot, Bath'teydi. Camden Meydanı'na ziyarete gitmişti, sonra bir kez daha, sonra da bir üçüncü kez yine uğramıştı, gösterdiği ilgi anlamlıydı. Elisabeth ile babası kendilerini kandırmıyorlarsa Mr. Elliot eskiden bu akrabalık ilişkisini ne kadar ihmal ediyorduysa, şimdi de o kadar onu canlandırmaya çalışıyor ve bu ilişkiye ne kadar değer verdiğini belli etmek istiyordu. Bu doğruysa, harika bir haberdi; Mr. Elliot, Lady Russell'ı olumlu anlamda şaşırtmış ve merakını uyandırmıştı; Lady Russell daha şimdiden onun hakkında Mary'ye söylediği "görmek isteyeceğim bir adam değil" sözlerini yutmuştu. Onu görmeyi çok istiyordu. Eğer gerçekten de soyağacındaki saygılı bir dal gibi uzlaşmak istiyorsa aile ağacından kendini koparmış olması bağışlanmalıydı.

Bu durum Anne'i aynı derecede heyecanlandırmıyordu ama o da Mr. Elliot'ı bir daha görmemektense görmeyi yeğlerdi, Bath'teki birçok başka kişi için söyleyebileceğinden fazlasıydı bu.

Anne, Camden Meydanı'nda arabadan indi; Lady Russell da Rivers Sokağı'ndaki kendi evine doğru yola devam etti.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro