26
Sidelya Özkan'dan
3 hafta sonra
Kucağımdaki Sidar'ı uyuması için pış pışlarken odadan çıkıp karşıdaki odaya yürümüştüm.
Saat dörttü ve Sidar yaklaşık iki saattir aralıksız bir şekilde ağlıyordu.
İlk zamanlarda bunu çok yapmasa da son bir haftadır fazlalaşmaya başlamıştı ve bu hepimizi etkiliyordu.
Hâlâ Korel'in evindeydik.
O son konuşmamızdan sonra aramız mesafeli olsa da kötü değildi.
Ben Sidar ile büyük bir odada, o ise hemen karşımızaki odada kalıyordu.
Sabahları onlar beraber vakit geçirirken, ben uzun süredir ertelediğim ve devrettiğim davalara bakıyordum.
Akşamları ise Korel çalışma odasında vakit geçirirken ben Sidar ile oyalanıyordum veya dışarı çıkıyorduk.
Üç haftamız böyle geçerken Sidar neredeyse üç buçuk aylık olacaktı.
Bazenleri o kadar küçük geliyordu ki... Hatta geçen gün, ağladığı için onu kucağıma alacağımda onu battaniyenin içinde kaybediyordum neredeyse.
Onun dışında sağlığında bir problem yoktu.
Kontrollere iki kere gitmiştik ve çok şükür ki ikisinde de bir şey çıkmamıştı.
Bir tek bu ağlama olayı vardı.
Önceleri çok takmasam da şuan da onunla beraber gözlerimde olan yaşlar, olayın çokta küçümsenecek bir şey olmadığını bana kanıtlar nitelikteydi.
Korel'in kapısını tıklamadan açarken açtığım gibi yatakta doğrulup bu tarafa dönmüştü.
" Korel, susmuyor. Bezini
değiştirdim, gazı yok.
Ama susmuyor. Lütfen biraz ilgilenir misin? Önemli olmasa getirmezdim. "
Dirsekleri üzerinde doğrulup saçlarını karıştırdı.
" Ağlıyor musun sen? "
Yarı kapalı gözlerle bana bakmasıyla yutkundum.
Hafifçe başımı sallarken Korel ayaklanıp yanımıza gelmişti.
Derin iç çekişlerle ağlamasını sürdüren Sidar'a bir bakış atıp gözlerini yüzüme çevirdi.
Ben de gözlerimi oğlumdan alıp ona çevirdim.
Bir süre anlamsızca bakışsak da bu bakışmayı bozan elini kaldırarak o olmuştu.
Diğer elini de kaldırıp iki baş parmağıyla benim gözlerimdeki yaşları silip kucağındaki Sidar'ı kucağına aldı.
Ellerim iki yanıma düşerken aramızda adım farkı bile olmayan onu izlemeye başladım.
Bir kaç aydır iyice geliştirdiği kasları, şimdi üstünde hiçbir şey yokken oldukça göz önündeydi ve bu hiç hoş değildi.
Kaymasını engellemeye çalışsamda bu o, kucağında Sidar'ı tutarken ve bunu gözümün önünde yaparken çok da mümkün olmuyordu.
" Sidel? "
Dudaklarındaki hınzır gülüşten bir şeyleri fark ettiği anlaşılıyordu.
Göz devirip sorusuna hafif bir baş sallayışla karşılık verdim.
Şerefsizdi işte.
Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken Sidar hâlâ içini çekip duruyordu.
" Emzirdin mi? "
Başımı " Evet. " anlamında salladım.
Hâlâ gözlerimde yaşlar vardı fakat ağlamıyordum.
" Korel ya bir şey varsa? Fark etmedilerse? Etmediysek? "
Korel'in az önceki tebessümü yavaşça yok oldu.
" Olsa anlarlardı Sidelya. "
Böyle dese de onun da şüphe duyduğunu biliyordum.
Bir süre kucağında Sidar ile odanın içinde gezinirken nemli yanaklarımla ikisini izliyordum.
Hâlâ ağlıyordu ama önceki kadar değildi.
Zaten o kadar çok ağlamıştı ki, sesi kısılmıştı.
Korel bunca saat sesini nasıl duymamıştı bilmiyordum.
En sonunda önümde durduğunda tek eliyle nemli yanaklarımı tek tek sildi.
Bana minik bir tebessüm ederken
" Sen uyu, uykusuzsun zaten. Ben uyuturum onu. "
Başım gerçekten de uykusuzluktan eline doğru gidiyordu.
Yavaşça eğilip alnıma bir öpücük kondurduğunda daha da mayışmıştım.
Gerçekten günlerdir uykusuzdum.
Bazı geceler gazı olması dışında çok ağlamıyordu ama ben her an ağlayacakmış gibi başında bekliyor, en fazla 1-2 saat uyuyordum.
Şikayetçi değildim.
Varsın aylarca ağlasındı.
Sağlıklı bir şekilde buradaydı, yanımızdaydı.
Şuan onun o savaşçı ruhu olmasaydı belki çok farklı yerlerde, durumlarda olabilirdik.
Bu yüzden hiçbir uykusuz kalmışımda isyan etmemiştim.
Ama şimdi Korel'in tepkisi o kadar cazip gelmişti ki...
Başımı olumlu anlamda sallayıp kapıya yöneldim.
" Sidel? "
Ona dönerek devam etmesine izin verdim.
" Burada yatabilirsin. Hem bir şey olursa daha çabuk
duyarsın falan. "
Dudağımın kenarı kıvrıldı.
Görmemesi için başımı hafif eğerek yatağa adımladım.
Kesin o yüzdendir.
Yorganı kaldırıp yatağın onun olmayan tarafına uzanırken yastığından gelen kokuyla gözlerim kendiliğinden kapandı.
Korel'in odada gezinen senkronize ayak sesleriyle de bilincim yorgunluğun etkisiyle kapanmıştı.
***
Saçlarımda minik dokunuşlar hissederek gözlerimi araladım.
Korel yatağın ona ait tarafına uzanmış bana bakıyordu.
" Günaydın. "
Ona bir şey demeden etrafa bakındım endişeyle.
" Sidar nerede? Acıkmış- "
Dirseğimi yatağa yaslayıp doğrulacak iken eliyle durmamı işaret etti.
" Biberondakilerden içirdim. Şimdi de uyuyor Sidel, sakin ol. "
Söyledikleriyle kafamı yeniden yastığa yaslayıp ona doğru döndüm.
O da yanıma uzanıp saçlarımla oynamaya devam etti.
" Bir şey soracağım. " hafif kısık çıkan sesimle kaşlarını çattı.
" O gün, hamile olduğumu öğrendiğin gün yani- "
Cümlemi tamamlamama izin vermeden sözümü kesti.
" Sidelya, her şey kapandı. Açmak istemiyorum. "
" Korel dinle, lütfen. "
Gözlerini kısa bir süre kapatıp tekrar açtı.
" Tamam. "
Derin bir nefes alıp iyice ona döndüm.
Bu sefer o sırt üstü uzanmış, tavana bakıyordu.
Ben ise bir elimi yanağıma yaslamış onu izliyordum.
" Çağlar- "
" O piçin adını ağzına alma
Sidelya! "
Sert çıkan sesi yutkunmamı sağladı.
" O söylediklerinden sonra ne hissettin? " adeta fısıltı şeklinde çıkan sesim yüzünü buruşturmasını sağladı.
Doğrulup sırtını bana doğru dönerek yatakta oturduğunda arkasından ben de hafifçe doğrulmuştum.
" Sidelya önemi
yok, gerçekten. "
Ayaklarımı kendi tarafımdan sarkıtıp yanına adımladım.
Önünde durup dizlerimin üstünde eğildim.
" Korel önemi var. O senin oğlundu ve ben, aylarca bunu bilmeme rağmen senin yanındaydım. Sürekli etrafındaydım ve bunu saklıyordum.
Üstelik evlenecektim Korel! Nasıl önemi yok diyebiliyorsun?! Aylarca sana yaptığım bencilliğin yüküyle yatıp kalktım ben! "
Eğik olan başını çenesinden tutarak hafifçe kaldırdım.
" Susma, lütfen. Bağır, çağır ama susma Korel. Beni ne kadar zor bir duruma soktuğunu
anlamıyorsun... "
Sol gözünden bir yaş düşünce baş parmağımla onu hızlıca sildim.
" Asıl sen şu an beni ne kadar zor bir duruma soktuğunun farkında değilsin Sidelya. O kadar ince düşünüyorsun ki asıl suçlunun kim olduğunu idrak edemiyorsun. Eğer biz boşanmasaydık, ben o sikik evrakları sahte imzalarla adliyeye teslim etmeseydim bunların hiçbirini yaşamazdık. O yüzden lütfen, bunu yapma. Önümde eğilme, göz yaşımı silme. Ben seni bir daha görmem diye o kocaman evin koca bir odasına her anını çerçeveletmişken birden karnında oğlumuzla geldin Yıldız Çiçeği. "
Eliyle saçlarını karıştırıp devam etti.
" O gün o, o gerçekleşseydi de ben seni suçlamazdım. Suçlayamazdım. Yüzüm yok anlıyor musun? Şu an da yapsan yeminim olsun sesimi çıkaramam ama dağılırım. O zaman da dağılırdım ama ağzımı açmazdım, açmam Sidelya. "
Duyduklarımla istemsizce gözlerimden yaşlar akarken o durmayıp devam etti.
" Şimdi gözyaşlarını bile silemiyorum. Dokunmak yasak geliyor. Hakkım değilmiş gibi hissediyorum. Bir de sen,- "
Burnunu çekti.
" Karşıma geçip sanki her şey senin suçunmuş gibi konuştukça beni daha da çıkmaza
sokuyorsun. "
Onun silmediği gözyaşlarımı sildim.
" Korel, hiç seni suçlamadım diyemem senin gibi. Ama şunu söyleyeyim, hiç pişman olmadım. Ne seninle olmaktan, ne seninle bir oğlumuz olmasından... Şu anda da hiç pişmanlık duymuyorum. Yapmasaydın, farklı olur muydu? Olurdu. Ama dedeni
tanıyorsun. "
Yeşile çalan nemli elalarına bakarken tebessüm ettim.
" Sen doğru olanı yaptın. Bize bir şey de olabilirdi. Bilemezdin, ben de bilemezdim. Bu yüzden kendini suçlama, ben de
suçlamıyorum. "
Ayaklandım.
Nazik bir hareket ile başını yukarı kaldırırken gözlerinin altını silmiştim.
Gözleri yüzümde gezinirken dayanamayıp eğildim ve dudaklarımı önce alnına bastırdım.
Ardından başını daha da kaldırmasıyla istediği şeyi anlayıp biraz daha eğilmiş, dudaklarımı dudaklarına bastırmıştım.
Eli belime giderken ben de elimi boynuna sardım.
Fazla uzatmayıp doğrulduğumda çenesini karnıma yasladı.
Ben de parmaklarımı ensesindeki saçlarda gezdirirken uzun süre sonra ilk defa bu kadar rahatlamış hissediyordum.
" Ona niye hiç Karel diye hitap etmiyorsun? "
Sorduğu soru gülüşümün büyümesine sebep oldu.
" Karel sana özel. Sidar'ın bana özel olduğu gibi. İkimizden bir parça olduğunu anlaması için. Ayrıca Sidar ağaç gölgesi demek. Kendimi onun ağacının gölgesinde oturmuş soluklanan biri gibi
hissediyorum. "
Bu doğruydu.
İsmini özellikle seçmiştim.
Tabii ki ikimizden de parça taşımasını istiyordum ama isminin anlamı benim için oldukça önemliydi.
O bana huzur getirmişti.
Benim için huzur demek, bir ağacın gölgesinde soluklanmaktı. Sidar'dı.
Tabii Karel'i de ayrı seviyordum.
Allah'ın göndermiş olduğu mucize demekti.
Babası gibi, o da bana bir mucize olarak gelmişti.
Bir mucizeden varolmuştu.
" Çok şanslı biliyorsun
değil mi? Ben de öyle. "
Öyle aşağıdan bana hayran hayran bakarken gülümsememek elde değildi.
" Asıl ben çok şanslıyım. "
Karnıma bir öpücük bırakıp belime sardığı ellerini indirdi.
" Bugün Lavinler'e
gidelim mi? "
Taburcu olduğumuzdan beri görüşmemiştik.
Sidar'ın sağlık problemleri gereği doktor çok fazla kişiyle görüşülmesinin riski olduğunu söylemişti.
Bu yüzden de ne onlar bize gelebilmişti, ne biz onlara gidebilmiştik.
Lavin ile gün içinde mesajlaşıyordum fakat abimle en son taburcu olacağımız gün konuşmuştum.
Artık Sidar'ın da çok şükür ki bir sağlık problemi olmadığı için görüşebilirdik.
Sorum Korel tarafından cevapsız bırakılınca düşüncelerimden sıyrılıp başımı aşağı eğdim.
Yüzüme bakmıyordu.
" Yiğit meselesi değil mi? "
" Biliyorsun işte. " mırın kırın etmesine göz devirdim.
" Korel, bizim aramızda bir problem yoksa o buna karışamaz. Bundan mı çekiniyorsun. "
" Sidel ne olursa olsun. Benim ne kadar arkadaşım olsa da senin abin.
Söylediklerini öylece görmezden gelemem ki haklı- "
" Korel! Az önce ne konuştuk biz seninle? "
Ofladı.
" Kalk hadi! Havin'i özledim. Doğum gününe de gidemedik zaten. Bir şeyler alırız. Hem oğlumuza hem yeğenimize. Lütfen, ailecek bir şeyler yapalım istiyorum. "
Duygu sömürüsü moduna geçtiğimi anladığında kendini yatağa bırakıp öncesine nazaran daha sesli bir of çekmişti.
" Hadi sevgilim. " sinsi bir tebessümle dolaba ilerlerken tek dirseği üzerinde doğruldu.
" Neyin? Söyle bakayım bir daha. Duyayım o güzel ağzından o
kelimeyi yeniden. "
Kıkırdadım.
" Kalkıp bu koyduklarımı giyersen belki... "
Dolaptan beyaz bir tişört ile kumaş bir pantolon çıkartıp yatağa bıraktım.
Koyduklarıma göz ucuyla bakıp sonunda yataktan kalkmıştı.
Muhtemelen sabah üzerine giydiği sweatshirti yakasından tuttuğu gibi çıkartırken ben de kendime bir şeyler almak için kapıya adımlamıştım.
Arkamdan " Kalmayacak mısın güzelim? " lafını duyunca dönüp ona baktım.
Tişörtü üzerine geçiriyordu.
" Gerizekalı! "
Yatağın üzerindeki küçük yastığa uzanıp ona fırlattım.
Gülerek yana çekilirken ben de gülüp odadan çıkmıştım.
Yavaş yavaş eski halimize dönüyorduk...
Selamm
Nasılsınız??
Ben inanılmaz yorgunum, bir haftadır dershane-ev arası resmen mekik dokuyorum ve bölümü yazmak inanılmaz uzun sürdü.
Ayrıca şaşırtıcı bir şekilde Tesadüf yazmak için bir ilham gelmiyor şu aralar.
Bunun sebebi okunmalar da olabilir, lütfen eğer Yıldız Çiçeği'ni oluyorsanız gidip ona da bir göz atın.
Seveceğinize eminimm
Bölüme gelirsek, Korel ve Sidel'i böyle anne ve baba olarak yazmak ve okumak ayrı bir keyifmiş gerçekten.
Umarım sizler içinde öyledirr
Bölüm hakkındaki düşünceleriniz neler?? Buraya yazabilirsiniz
Genel sorularınız vs. buraya yazabilirsiniz
Korel??
Sidel??
O zamann bir sonraki bölümde görüşmek üzeree
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro