23
(BU BÖLÜM YAZARIN TESADÜF, KİTABIYLA BAĞLANTILIDIR.)
Sidelya Özkan'dan
Hafif hafif batmaya başlayan güneşi izliyordum.
Uyanalı yarım saat kadar olmuştu.
Viran az önce gitmişti.
Lavin ve Yiğit de yoktu.
Tek başıma hastane yatağında uzanmış öylece bakınıyordum.
Oğlumu görmek istiyordum.
Fakat göstermiyorlardı.
Yaşıyordu ama ilerisi belli değildi.
Bu belirsizlik beni yoruyordu.
Aylarca onu ilk defa kucağıma alacağım anı düşlemiştim.
O bebek kokusunu derince içime çekişimi, emzirişimi...
Tabii bunların hepsi onunla istediğim şeylerdi.
Beni umursamıyordu, olabilirdi.
Ben her ne kadar yıllardır tanıdığı biri olsam da, olay o değildi.
Orada yatan minik, ona aitti.
Onun kanından, canından biriydi.
İnsan nasıl gelmezdi?
Hadi doğumuna da gelemedi diyelim, sonradan görmek istemez miydi?
Ve oğlum iki ay erken doğmuştu.
Bunu biliyordu. Bildiğine emindim.
O zaman neden burada değildi?
Neden oğlunun yanında yoktu?
Neden sevdiğini iddia ettiği kadına, böylesi bir süreçte destek olmuyordu.
Düşüncelerimi, çalan kapı böldü.
Ama kafamı kapıya çevirmedim.
Kapı açılıp kapandı.
Oydu.
Adım seslerini duyduğum gibi konuştum.
" Çık dışarı. "
Adım sesleri kesilmedi.
Yatağın yanında durduğunu hissettim.
" Biraz konuşalım mı? "
Serum takılı olan elimle yorganın altından çarşafı sıktım.
Nasıl bu kadar yüzsüz olabiliyordu?
Gözlerim hala camdayken ona cevap vermedim.
Yatağın yanındaki koltuğa oturdu.
Ona dönmedim.
Dönersem gözlerimdeki acıyı, onun yüzünden bu kadar yıkıldığımı görmesini istemiyordum.
Bu yüzden gözlerimi batmasına neredeyse bir kaç dakika kalan güneşten çekmedim.
" Benim, yeni haberim oldu. "
Dolan gözlerim minik bir tebessüm ile yanağımdan kaydı.
" Bilseydim... "
" Çık odadan! "
Yükselen sesimle ayaklandı.
" Sidelya, lütfen. Yapmam gereken şeyler- "
Sinirle başımı ona çevirdim.
" Sakın! Yüzsüz gibi gelmiş, yapmam gereken şeyler vardı diyorsun bir de!
Yurt dışı tatilin nasıldı?! Eminim çok
eğlenmişsinizdir(!) "
İğneleyici konuşmam yutkunmasını sağlamıştı.
" Sana bir kez olsun inanmak istedim.
Hayatımda bir kez olsun birine güvenmek istedim Korel... Her seferinde, her seferinde yarı yolda bıraktın sen beni! Daha küçücüktük, herhangi bir olayda bile ilk benden vazgeçerdin. Büyüdük, evlendik. Evlendik ya! Dedim bu sefer
tamam, bu sefer beni bırakmaz. Önceden yaptıklarını
saymıyorum! "
Alayla gülüp devam ettim.
O sırada bir şey söylemek için ayaklanmıştı ki sözünü kesip devam ettim.
" Onlara girersek... Her neyse. Bu sefer bırakmaz dedim, tamam mı?
Babam gibi yapmaz! Boşandın! Boşandın, Korel. Daha ne yapabilirdin! Beni daha fazla nasıl hayal kırıklığına
uğratabilirdin?! "
Serum takılı olmayan elimin dışıyla gözlerimi sildim.
" Sana yemin ederim, buraya kadar her şey tamam! Bana yaptığın her şeye tamam! "
" Ben annen değilim, kardeşin değilim. Ama o senin kanından bir can! "
Başımı yukarı kaldırıp yüzüne baktım.
" Her şeye tamam ama bu çok fazlaydı. Oğlun o senin! Senin kanından, canından olan bir bebek
ya! "
Gözlerimi bir kez daha pencereye çevirdim.
" Şimdi söyle, yapmam gerekenler vardı de. "
Cevap vermedi.
" Söyle! "
Bir kez daha sessiz kaldı.
" Çık şimdi odadan. "
Üzerimdeki örtüyü kaldırıp ayaklarımı yataktan sarkıttım.
Dikişlerime dikkat ederek odadaki tuvalete gitmeye çalışırken sendelememle refleks olarak bana uzanmıştı.
" Sakın! "
Onu arkamda bırakıp tuvalete giderken rahatça göz yaşlarımı akıtıyordum.
Tuvaletin kapısını titreyen ellerimle kapatıp kilitledim.
Ellerimi lavaboya koyup ayakta kalmak için destek alırken kapının açılma sesini duymuştum.
Korkaktı işte.
Ben ona inanmak isterken o yalanlar söyleyerek, bir şeyler saklayarak beni inandırmak istemiyor gibiydi...
Viran Efkan Karahanlı'dan
Elimdeki çayı içerken gördüğüm kişi kaşlarımı çatmama sebep olmuştu.
Korel, bebek yoğun bakım ünitesinin önündeki minik camdan, bebeklere bakıyordu.
Çayı yandaki çöp kutusuna atıp sinirle yürümeye başladım.
" Ne işin var burada!? "
Sesimi duysa da dönmedi.
Yanına gidip yakasından kavrayacaktım ki söylediği söz beni yerime sabitledi.
" Hangisi? Hangisi benim oğlum? "
Bu cümle yutkunmamı sağlamıştı.
" Ortadaki... "
Onu buraya almamam gerekiyordu.
Sidel duyarsa sinirlenirdi biliyordum ama o onun babasıydı.
Hiçbir şey bunu değiştiremezdi.
Ben de bebeklere karşı fazla hassastım.
Onun da öyle olduğunu biliyordum.
Babasız büyüyen çocuklara...
Kendisi gibi.
Ama onu aynı zamanda anlayamıyordum da.
Boşandıklarında zaten çok şaşırmıştım.
Nedenini öğrenince Türkiye'ye gelmeyi bile düşünmüştüm.
Bildiklerini okumuş, aylarca birbirlerine acı çektirmişlerdi.
Tam barıştılar derken bu olmuştu işte.
Korel her defasında bir şeyleri batırmayı beceriyordu.
Farkında mıydı bilmiyordum ama her şeyi daha da çıkmaza sokuyordu.
Onu kaybediyordu.
Bu sefer sadece onu değil, ondan olan bir parçayı da kaybediyordu...
Korel Karahanlı'dan
Viran'ın onca sözüne rağmen hala yoğun bakım ünitesinin önünde, elimde minik bir tişörtle o minik bedeni izliyordum.
Hemşireler bana oğlumun üzerinden çıkarttıkları bir üstü vermişlerdi.
Çok güzel kokuyordu. O kadar güzel kokuyordu ki...
Viran ise arkada oturmuş, sinirli gözlerle bana bakıyordu.
Anlattığına göre, Sidel doğumdan önce onu aramıştı.
İlk uçağa binmiş, benim yapamadığımı yapıp buraya gelmişti.
Az önce Alper ile de konuşmuştum.
Doğum benim yüzümden başlamıştı.
Arabada yaşadıkları şeyleri detayı detayına anlatmıştı.
Bu daha da çok vicdan azabı çekmemi sağlıyordu.
Her şeye sebep olanın kim olduğunu bilmek omuzlarıma öyle bir yük veriyordu ki...
Korhan Karahanlı'ıyla olan hesabımı sonra da kapatadabilirdim.
O an düşünmemiştim.
O sabah yanında uzanıp onu izlerken yüzünün gördüğü rüyadan dolayı aldığı şekil beni ayıltmıştı.
Ya da ben öyle sanmıştım.
O iyi olsun diye çabalarken bir anda herkesi üzmüştüm.
İyi diyebileceğim tek bir şey vardı; Korhan Karahanlı'nın ölümü.
Bunu yapmak için oraya ben gitmiştim ama gittiğimde o son nefesini zaten vermişti.
Bunu hiç beklemediğim biri yapmıştı.
Bana can borcu olan biri.
Şaşırdım desem yalan olurdu çünkü bunu yapabilecek bir tek o ve ben vardım.
Yapmasını tabii ki de beklemiyordum, en azından şimdilik.
Fakat yapmıştı.
Sonrasında onunla bazı şeyleri konuşmak için Fransa'ya gitmiştik ve 24 saat dolmadan bu haberi almıştım.
Evet her şey benim yüzümden olabilirdi ama asla onu üzmek istememiştim.
Sadece gerçekten, gerçekten iyi bir hayata sahip olmasını istemiştim.
Bunu isterken işleri batırmam saçmaydı, biliyordum.
Beni anlamasını da beklemiyorsum çünkü onu çokça kez üzmüştüm.
Dediği gibi, o bana inanmak isterken ben ona böyle bir fırsat vermemiştim.
Şimdi o fırsatı tepmeyelim istiyordum.
Üçümüz, bir aile olalım istiyordum.
Korkuyordum.
Yemin ederim, şu hayatta hiçbir şeyden korkmadığım kadar korkuyordum.
Baba olmaktan.
Daha doğrusu, onun gibi bir baba olmaktan.
Sidel beni iyi bir baba olacağıma inandırmıştı ama şimdi belki de o bile şimdiden iğrenç bir baba olduğumu düşünüyordu.
Her şeye dayanabilirdim ama gözlerimin içine buna inanır gibi bakarsa devam edebilir miydim? Hiç sanmıyorum.
Beni kendime getiren onun sesi oldu.
Duyunca arkamı döndüm.
Gözleri gözlerime değmeden hemen duvar dibindeki koltuklarda oturan Viran'a değdi.
" Sana, onu buraya sokmayacaksın demiştim... Buraya sokmayacaktın! Söz verdin Viran! Söz
vermiştin! " ağlamaya başlamasıyla yutkundum.
Oğlumu bana göstermemeyi mi düşünmüştü?
Ayaklanan Viran'ı göğsünden itti.
" Söz verdin! Yalancısın sen! Yalan söyledin bana! "
Viran bileklerinden tutup vurmasını engellemeye çalıştı ama Sidelya öylesine bir güç uyguluyordu ki onun elini itip vurmaya devam etti.
Bir tür kriz geçirdiğine emindim ama ne yapacağımı bilmiyordum.
Aklıma elimdeki minik bez parçası gelince ona baktım.
Ona daha dokunamadığını biliyordum.
Çok zor olmalıydı.
Onu emziremiyordu bile, sadece kendi sütünü sağıp hemşirelere vermekle yetiniyordu.
Kokusunu alamadığını da biliyordum.
O yüzden belki bu onu sakinleştirebilirdi.
Daha da tetiklememek için yavaş adımlarla ona ilerlediğimde Viran ne yaptığımı çözmek için bana bakıyordu.
Yanına ulaştığımda yaşlı gözlerini bana çevirmişti.
" Git! İstemiyorum! Seni
görmek, duymak istemiyorum!
Çık hayatımdan artık! Nefret ediyorum senden! "
Sözlerinin hedefi olan bu sefer bendim.
Duyduklarım ardı ardına yutkunmamı sağlarken bunları kriz etkisiyle söylediğini umuyordum.
" Keşke, keşke hiç girmeseydin hayatıma! Her şeyi mahvettin, her şeyi! Öncesinde çıktığın gibi çık hayatımdan, sessizce! "
Viran onu tutmaya çalışırken ben öylece durmuş tekrarladığı şeyleri dinliyordum.
Keşke hiç girmeseydin hayatıma.
" Yeter, Sidelya kendine gel! Bak bana, bana bak! "
Koridordan gelen Yiğit ve Lavin ile Sidelya'dan uzaklaştım.
Yiğit geçerken bana öfkeli bir bakış atmıştı.
" Sidel, bana bak güzelim hadi!
Hadi, abisinin güzeli. Hadi abicim. Bak buraya
Sidel! "
Lavin bana yandan bir bakış atıp önüne dönünce neye sebep olduğumu anladım.
Benden nefret eden sadece o değildi...
Elimdeki tişört öylece yere düşerken
bir kez daha arkama bakmadan boş koridordan, ardından da hastaneden çıkmıştım.
Titreyen ellerimle arabaya binerken başımı direksiyona yaslamıştım.
" Of! " yumruğumu direksiyona geçirirken gözümden akan yaşlara hakim olamamıştım.
Onu o halde görmek çok zoruma gidiyordu.
Çok kötü durumdaydı.
Psikolojik olarak, gerçekten çok kötüydü.
Ben yaralarını sarmaya çalıştıkça aksine bandajları sıkıyor, onun canını daha fazla yakıyordum.
İki elimle ağrıyan başımı ovuşturdum.
Oğlumuz doğmuştu, Korhan ve Koral Karahanlı'yı resmen hayatımızdan çıkarmıştık ama mutlu değildik.
Hiçbir şey yolunda değildi.
Oğlumuz erken doğmuştu, her ne kadar Koral ve Korhan Karahanlı'yı bitirmiş olsak da onlar bazı şeylerin yıkımına sebep olmuşlardı.
Nasıl yola koyacağımızı
bilmiyordum, beni affeder miydi bilmiyordum.
Benden ilk başta oğlumu saklamaya çalışmıştı, aylarca.
Sonra öğrenmiştim ve barışmıştık ve son ayların en güzel bir ayını geçirmiştik.
Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bunun da sonu gelmişti.
Ben artık mutsuz sonları değil mutlu sonsuzlukları istiyordum...
Selamm
Biliyorum bölüm gecikti, hepinizden özür diliyorum bunun için
Ama bölüm başında dediğim gibi bu bölüm Tesadüf'le bağlantılı olduğu için bağlantılı bölümleri aynı anda yazıyorum
Bu yüzden süreç biraz uzadı ama şimdi yeniden beraberizz
Final tarihi Tesadüf'ün erken yayınlanması nedeniyle biraz uzadı
Ne zaman olur belli değil ama ben sizi zaten bilgilendiririmm
Bölüme gelirsek; son zamanlarda Sidelya'nın duygularını betimlemekte o kadar zorluk çekiyorum ki... Çünkü gerçekten o acı nasıl anlatılır nasıl betimlenir bunun üzerine çok fazla kafa yormak gerekiyor
Umarım o duyguyu en iyi şekilde size verebiliyorumdur
Sizlerin bölüm hakkındaki düşünceleriniz neler??
Bu arada son zamanlarda okunmalar ve oylar düşüyor, lütfen onları yükseltelimm
Sidel??
Korel??
Viran??
Sizce Korel'in Fransa'ya gittiği kişi kim ve niye?
Soruları mutlaka cevaplayınn
Bu arada dediğim gibi Tesadüf'ü okumazsanız son bölümleri anlamakta zorluk çekebilirsiniz
İki kitap birbiriyle bağlantılı olacak
Başka söyleyeceğim bir şey yook
Sizleri seviyorum, bir sonraki bölümde görüşmek üzeree
Oy verip yorum yapmayı unutmayın
1489 kelime
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro