Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

21

medya: 7 aylık bebişimiz

NOT: 18. BÖLÜMDEKİ ZAMAN GEÇİŞİ 1 AY DEĞİL, 2 AY OLARAK DEĞİŞTİRİLDİ.

Sidelya Özkan'dan

Saatlerdir sadece çalma sesi çıkaran telefonumu sinirle koltuğa bıraktım.

Açmıyordu!

Delirecektim.

İş yerinden tanıdığım herkesi aramıştım.

Fakat ne hikmetse herkes farklı bir şey söylüyordu!

Sarper telefonları bile açmıyordu.

Doğursam haberleri bile olmayacaktı yani.

Salonun ortasında volta atmaya devam ederken camdan dışarıya bakındım.

Saat 6'ydı.

Ben saatler önce çoktan evimize gelmiştim.

Onun da bir saat önce çoktan gelmiş olması gerekiyordu.

Endişeyle saçlarımı enseme toplarken gelen zil sesiyle kapıya hızlıca koştum.

Açtığım kapıda görmeyi beklediğim yüz nefes nefese kalmış bir Alper'in yüzü değildi.

" Yenge, evden çıkmamız gerekiyor. Soru sorma, lütfen. Hızlıca iki-üç günlük bir şeyler al yanına çıkalım hemen. "

Ağzım şaşkınlıkla açılırken soru sormayı son anda akıl edebilmiştim.

" Korel nerede Alper? Nereye gidiyoruz? "

Endişeyle dudaklarını ıslattı.

" Yenge götüreceğim seni abime
hadi! "

Anlam veremesem de dediği gibi yaptım.

Buraya getirdiğim fazla kıyafetleri katlamadan hızlıca bir bavula koyarken onu merdivenlerden resmen fırlatarak taşıyabilmiştim.

Kişisel eşyalarımı çantaya tıkıştırıp üzerime bir şeyler aldığımda çıkıp simsiyah bir otomobile binmiştik.

Arka koltukta tırnak derinlerimle oynarken koltuğun arasından başımı uzatıp yolcu koltuğunda oturan Alper'e " Korel nerede? " diye bezginlik ve endişeyle sordum.

" Bilmiyoruz. "

Duyduğum cümle beni yerime öylece sabitlemişti.

" N-ne demek bilmiyoruz Alper. Nereye gidiyoruz?! "

" Yenge, abim... Vurulmuş
olabilir. "

Şokla elimi ağzıma kapattım.

" Alper ne diyorsun sen!? Ne vurulması? "

" Korhan Karahanlı... Abim onunla bulışacaktı. Tek başına gitti. Saatlerdir haber alamıyoruz. Sarper'e de ulaşamıyoruz. Abim sadece seni evden çıkartmamızı belirten bir mesaj yazmış. "

Gittikçe daha da şoka girerken karnıma giren krampları hissediyordum.

" En son ne zaman, ne zaman
yazmış? "

" Dört saat önce. "

Elimi karnımın üstünde tutmaya devam ederken diğer elim sıkıca koltuğu kavramıştı.

" Alper, bulun onu. Lütfen... Daha yeni kavuştuk, bir ayrılığı daha kaldıramam lütfen. " dolan gözlerimi kırpıştırmaya devam ettim.

Alper'in hüzünlü gözlerle bana bakmasıyla gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı.

" Ona bir şey olmasın... " kendi kendime bunları fısılarken karnımdaki kramplar artıyordu.

Yerimde kıpırdamadan bir şeyler olduğunu anlayan Alper bana dönüp iyi olup olmadığımı sorarken başımı iyiyim dercesine sallamıştım.

" Alper, abimler... Onları ara. Onları da alalım. "

" Biliyorum yenge onları almaya da gittiler. "

Bir nebze rahatlamayla krampların azalması için hareket ederken Alper sürekli geriye dönüp beni kontrol ediyordu.

Düşünüyordum.

Eğer öyle bir durum varsa hastaneye gidemezdi.

Belki kendi hastanelerinden birine...

Ama sanmıyordum, birisine gitmiş olmalıydı.

Aklıma gelen şeyle doğruldum.

" Alper! Viran'ı ara! Viran! Ara, hemen. "

Şaşkın şaşkın bana baktı.

" Yenge, neden Viran Bey'i
arıyoruz? "

Krampları unutmaya çalışarak " Soru sorma! Ara ve bana
ver. "

Anlamasa da onaylayıp aramayı başlattı.

Çaldı, çaldı...

En son çalışta açılırken onun konuşmasına fırsat vermeden konuştum.

" Viran! Korel nerede? "

Bir süre ses gelmedi.

" Viran! Cevap ver! "

" Nereden bileyim kızım
ben? Şirkette- "

Göz yaşlarıma hakim olamazken
" Yalan söylemeyin bana artık!
Değil, açmıyor! Bildiğini
biliyorum, söyle! "

Sinirle soludu.

" O herifin yanına gitti. Konuşacaktı.
Ne oldu bilmiyorum
Sidelya! "

Burnumu çektim.

" Viran, buraya gel.
Lütfen... "

" Sidel, beni korkutma. İyi
misin? "

Görebilecekmiş gibi başımı iki yana salladım.

" İyi hissetmiyorum, buraya gel. Viran lütfen... "

" Tamam, Sidel telefonu aradığın kişiye ver. Ben ilk uçakla
geleceğim. "

Telefonu titreyen elimle Alper'e uzattım.

Bir şeyler konuşuyorlardı ama tam anlayamıyordum.

Kramplar çoğaldıkça, soğuk soğuk terliyordum.

Bel ağrısı da başlamıştı ve neden olduğunu bilmiyordum.

Bir elim sürekli koltuğu sıkıyordu.

Başımı geriye yaslayıp gözlerimi kapattım.

" Yenge, terliyorsun. İyi
misin? "

Bir şey yok, dercesine başımı iki yana sallasam da inanılmaz bir ağrı çekiyordum.

Viran ilk uçağa bineceğini söylemişti.

Bir an önce gelmesini umuyordum.

En azından yarım saat uyumak için gözlerimi kapattım.

Herkes iyi olacaktı...

****

Terden sırılsıklam bir şekilde, ağrılarla uyandım.

Ağrı o kadar çoğalmıştı ki, bunun normal bir ağrı olmadığını düşünmeye başlamıştım.

Hala arabadaydık.

Ama Alper ve arabayı kullanan adam arabada değildi.

Yağmur yağıyordu, hemde şakır şakır.

Yağmur damlaları cama vuruyordu.

İleride sigara içen Alper ve şoförümüzü görmem ile rahatlamıştım.

Ama şuan herhangi bir rahatlama sancımı dindirmiyordu.

Derin nefesler alıp üzerime hırkamı giydim ve arabadan indim.

Alper arabadan gelen sesle buraya dönmüş, beni görmüştü.

" Alper. " sesim bir fısıltıdan farksız çıkmıştı.

Acıdan kıvranıyordum adeta.

Alper sigarasını yere atıp hızlıca bana ilerlerken elimle arabaya tutunmuştum can havliyle.

" Yenge! Ne oldu?! "

Elimle karnımı tuttum.

Suyum gelmişti.

" Su-, Suyum... " Alper şokla bana bakarken ben gittikçe güçsüzleşiyor gibi hissediyordum.

Çok erkendi, çok erkendi.

" Alper, hastan- " diyemeden güçsüzleşen elim arabadan düşmüştü.

Alper hızlıca beni sırtımdan tutup ayakta durmamı sağlarken şoföre hastaneye gitmemizle alakalı bir şeyler söylüyordu.

Beni arabaya bindirip kendisi de yanıma oturdu.

" Yenge, bende kal. Kapatma
gözlerini! "

Ne kadar açık tutmak istesem de kendi kendine kapanan gözlerimle en son Alper'in bana endişeli bakışını görebilmiştim...

***

Viran Karahanlı'dan

" Neredesin ulan
nerdesin şerefsiz! "

Delirecektim.

Sidel doğumdaydı.

Sidel doğumdaydı ve Korel yoktu.

Sidel doğumdaydı ama çok erkendi, çok erkendi.

Uçaktan ineli 40 dakika falan olmuştu.

Yakınlarda bir hastaneydi ama trafik vardı, Korel iti ortada yoktu ve bebeğin doğumu için daha çok erkendi.

Sidel'in kendimi iyi hissetmiyorum dediği şey buydu.

Hissetmişti...

Sol elimle direksiyona vurup bir küfür savurdum.

" Kahretsin ya! "

Çalan telefonla gözüm oraya kaydı, Lavin arıyordu.

" Viran! Neredesin?! "

Saate baktım.

" Güzelim 15 dakikaya oradayım. Var mı bir haber? "

Ağlama sesini duydum.

" Viran iki saat, iki saattir orada! O bebek daha 7 aylık... Daha çok küçük o Viran. " sonlara doğru iyice kısılan sesiyle gözlerimi kapatıp açmıştım.

" Ona bir şey olmayacak, tamam mı? Ağlamayın. Yiğit'e dikkat et Lavin, lütfen! Bir şey yapmasın. "

Burnunu çekme sesini duydum telefonun arkasından.

" Viran, abim... Abimden haber yok mu hala? "

Çenemi sıktım.

" Yok Lavin. Herif yok ortalıkta. Ulan! Ağzımı açacağım şimdi. " sinirle soludum.

" Nerede olabilir amına koyayım ya? Kız orada canıyla, evladının canıyla uğraşıyor. Bu it nerede?! Kafayı yiyeceğim. İntikam hırsı yüzünden her şeyinden olacak lan! "

Lavin'in ağlamasının şiddetlendiğini fark edince söylediklerimden pişman olmuştum.

" Güzelim, lütfen. Bak senin de bir kızın var. Korel puştunun bir şeyi yoktur tamam mı? En fazla yaralanmıştır. Haberi aldığı gibi yanımıza geleceğine eminim tamam mı? Kendini hırpalama, bir şey olursa haber ver. 15 dakikaya
oradayım. "

Onaylamasını duyunca telefonu kapatmış hafif hafif akmaya başlayan trafikte ilerlemeye başlamıştım.

Neredeysen çabuk dönsen iyi olur Korel...

***

4 saat olmuş, saat gece 01.00'i geçmişti.

Buz gibi bir Aralık günüydü.

21 Aralık, en uzun gece...

Gerçekten de en uzun gece bugündü.

Hala bir haber yoktu. İkisinden de...

Yiğit delirmişti. Korel'i bulduğu yerde geberteceği hakkında bir şeyler söylüyordu ve haklıydı da.

Hepimizin o adamla buluşacağından haberi vardı ama o kızın yoktu.

Hiçbirimizi dinlememişti.

Eğer gerçekten vurulduysa ya da aklımıza getirmek istemediğimiz bir başka ihtimal olduysa o zaten büyük bir problemdi.

Ama eğer bir plan uğruna şuan burada, çocuğunun doğumunda değilse...

O zaman Sidelya onu asla affetmezdi.

Aylardır tek isteği kaossuz, sessiz ve sakin bir aile kurmaktı hayali.

Korel hepsini tek tek nasıl yok etmeyi başarabiliyordu?

Başımı duvara yasladım.

Hiç kimse için kolay değildi elbette.

Ama Sidelya'nın yanında isteyeceği kişinin biz değil o olduğunu biliyorduk, o da biliyordu.

Ve az önce dediğim gibi, buna rağmen saçma sapan bir şey için şuan bu koridorda, bu duvarlardan birine yaslanmış oğlunun sağlıkla kucağına gelmesini beklemiyorsa o zaman bazı şeyleri göze alıyor olmalıydı.

Ayrıca, oğlu erken doğuyordu, 2 ay...

Bunun ne kadar zor bir süreç olduğunu bilmiyorduk.

Sidelya bütün olanlara ne tepki verecek bilmiyorduk.

Ameliyathane'nin kapısının açılmasıyla irkilip ayaklandım.

Önden çıkan doktor bize doğru gelirken Yiğit hızlıca ona doğru koşmuştu.

" Kardeşim iyi mi? "

Doktor maskesini çıkartıp eline aldı.

" Sidelya Hanım iyi, endişelenmenize gerek yok fakat- "

Duyduğum kelime olduğum yerde kalmama sebep oldu.

Yiğit ve Lavin de aynı şekilde kalakalırken doktor devam etti.

" Bebek, olduğundan çok daha erken doğdu. Bu demek değil ki yaşamasının hiçbir ihtimali yok ama maalesef sekizinci aydan önce doğan 5 bebekten 3'ü hayata tutunamıyor.
Bebeğimiz 29. haftada doğdu. Dediğim gibi %60 ihtimalle hayata tutunabilir fakat bu bebeğin bünyesine bağlı. Uzun bir süre yoğun bakım ünitesinde tedavi görecek, siz yine de kendinizi her olasılığa karşı hazırlayın. İyi günler. "

Biz söylediklerini atlatamadan yanımızdan ayrılırken ardından çıkan küvezdeki miniğe kaydı gözlerimiz.

Çok küçüktü, gerçekten resmen elim kadardı...

Hemşire onu yanımızdan götürürken Sidelya'yı normal odaya alacaklarını söyledi.

Yiğit yanımızdan geçen miniğe bakmaya devam ederken ben onu ilk görenin Korel değilde biz olmasının ağırlığı altında eziliyordum.

Sidelya çok üzülecekti, çok kızacaktı...

Bir kaç dakika sonra sedye tarzı bir şeyle kapıdan çıkan Sidelya soğuktan ve anestezi etkisinden titriyordu.

Onun peşinden ilerlerken Yiğit sigara içeceğini söyleyip çıkmıştı.

Derdinin sigara değilde, kardeşine o şeyi nasıl anlatacağını bilmemek olduğunu biliyordum.

Lavin de peşinden gideceğini söylerken ben Sidel ile beraber asansöre binmiştim.

Hemşire odaya götürüp serumuyla ve genel şeylerle alakalı işlerini yaparken öylece uzanan Sidelya'ya bakıyordum.

Hemşire geçmiş olsun diyip odadan çıkarken yatağın yanındaki koltuğa oturdum.

Sidelya'nın titremeleri az önce hemşirenin üzerine örttüğü örtüyle azalırken gözlerini yavaş yavaş aralıyordu.

" Korel..."

Duyduğum şeyle olduğum yerde kaldım.

Neredesin oğlum? Neredesin ya?!

Sidel acıyla yüzünü buruşturdu.

Gözlerini tamamen araladığında karşısında beni gördü.

Ardından etrafa bakındı.

Gözü bileğine takılınca yutkunmuştu.

" Nerede? Nerede Viran? Oğlum nerede!? Bir şey olmadı değil mi? Olmadı! Viran cevap ver!
Ne oldu?! "

Ayaklanıp yatağın kenarına oturdum.

" Sidel sakinleş, sakin ol
önce. "

Beni dinlemeden gözünden akan yaşlarla yutkundum.

" Çok erkendi, Viran daha 7 aylıktı o! Bir şey olmasın
ona, lütfen... "

Eli kolundaki seruma giderken bileğini tuttum.

" Bırak oğlumu göreceğim! Ona gideceğim Viran bırak! "

" Göremezsin!! Yoğun bakımda
Sidel!"

Sertçe kurduğum cümle onu durdururken endişeyle yüzüme baktı.

" Hayır, hayır. Hayır bir şey söyleme. Söyleme! Duymak istemiyorum! Sus! SUS! "

Sesi iyice yükselirken içeri giren hemşireler Sidelya'yı tutmaya çalıştı.

" Oğlumu gösterin bana! Onu görmek istiyorum, bırak! BIRAKIN
BENİ! "

Elimle yüzümü sıvazladım.

Bu kıza bunu yaşattığı için Korel'den o kadar çok nefret ediyordum ki...

Hemşireler ona sakinleştirici yaparken ben daha fazla bir şey görmeye dayanamayacağım için odadan çıkmıştım.

Benim ardımdan içeri Lavin ve Yiğit girmiş ben ise bahçeye çıkmıştım.

Cebimden sigara paketini çıkartmış, içinden bir tane alıp yaktım.

Bir süre etraftaki hastaları, hasta yakınlarını izlerken çalan telefonda gördüğüm isimle aramayı hemen onayladım.

" Sarper! Neredesiniz lan
siz?! "

" Viran abi- "

" Bırak abiyi mabiyi şimdi o ite ver telefonu. "

Derin bir nefes aldı.

" Abi vermemem şuan. "

Sinirle telefonu sıktım.

" Lan ver şu telefonu şu
herife! "

" Abimin bir işi var Viran abi. Açamaz şuan. "

Elimdeki sigarayı yere atıp söndürdüm.

" Sarper, o telefonu bir yerinde bulmadan telefonu o
puşta ver! "

" Viran abi, veremem! "

" Ulan! OĞLU DOĞDU, OĞLU! NEREDE O?! "

Telefon herhangi bir cevap alamadan yüzüme kapandı.

Ardından bir kez daha çaldı.

Bilinmeyen bir numaradan.

Sinirden göğsüm kalkıp inerken Korel iti olduğunu düşünüp telefonu açtım.

Ardından keyifli bir ses duydum.

Onun sesini.

" Viran Efkan Karahanlı... Oyuna sen de dahil oldun demek. "

Ardından bir kez daha telefonun kapanma sesini duydum.

Oyuna dahil olmamıştım, oyuna dahil edilmiştim...

Selam Yıldız Çiçeklerimm

BİZ 100.000 OLDUKKK

Çok duygusal bir kekim 🥺

Pazartesi okullar
açılıyor, heyecanlı mıyızz??

Ben inanılmaz üzgünüm, tüm arkadaşlarımla ayrı sınıftayız. Bir şekilde dilekçeyle falan halletmeye çalışacağım umarım değiştirirler ya.

Sizin var mı sınıfları değişen, öğretmenleri değişen falan?

Bölüme gelirsek, o kadar uzun sürdü ki yazmak... Niye böyle oldu bu sefer anlamadım.

Çünkü o duyguyu yansıtmak cidden zordu, özellikle Sidelya'yı anlamanızı çok istedim.

Çünkü bir iki hafta değil resmen iki ay önce doğdu bebişimiz :((

Ve gerçekten, Sidelya'nın psikolojisi özellikle bu barışma döneminde oldukça dengesizdi.

Tepkileri de oldukça normal, bir sonraki bölümde anlayacaksınız zaten canlarım

Bu arada sürprizimiz hazır, ayın 15'inde kavuşacağız inşallah1...

Bu arada lütfen Wattpad hesabımı takip edin, yoksa geldiğini göremeyebilirsinizz.

Duyurulara atacağım çünkü, oradan bakabilirsinizz

İnstagramınız varsa oradan da takip edebilirsiniz, oraya özel belki ufak bir spoiler verebilirim

O yüzden lütfen instagrama da gelin

İnstagram: @the.magic.of.sentences

Bölüm hakkındaki yorumlarınızı bu satırda belirtebilirsinizz

Korel??

Viran??

Sidelya??

Genel bir yorum, soru??

O zaman, bir sonraki bölümde görüşürüz Yıldız Çiçeklerimm

Oy verip yorum yapmayı unutmayınnnn

1850 kelime






Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro