17
Korel Karahanlı'dan
Kaçıncı kez çaldığımı bilmediğim kapıyı en sonunda yumruklamıştım ve karşılığında kapının arkasından bir küfür almıştım.
Sonunda kapının açılmasıyla elimdeki çantayı üzerine attım.
" Hani havaalanına geliyordun göt herif! Uberlerde süründüm senin yüzünden. "
Üstümdeki ceketi de girdiğim salondaki koltuklardan birine rastgele fırlattım.
" Araba bakımda. Ayrıca havaalanı buraya iki buçuk saat. Üşendim gelmeye anasını satayım. Hele senin için... "
Ters bakışımla ellerini suçsuzmuşçasına iki yana kaldırdı.
" Viran! Zaten canım burnumda o çeneni kapat! "
Mutfağa su içmeye giderken arkamdan " Ben ne yaptım- " ile başlayıp bir kaç küfür içeren serzenişini duymuştum.
Ben su içerken kapı pervazına yaslanmış beni izliyordu.
" İçelim mi bir şeyler? "
Bardağı tezgaha bırakıp ona döndüm.
" Unutturacağını bilsem çoktan içerdim. "
Dudaklarını birbirine bastırdı.
Kapıdan geçecekken elini omzuma koyup durdurdu.
Sarılmasını beklemiyordum.
Eliyle sırtıma bir kaç kere vurup
" Anlat hadi, gel. " diyip buzdolabından ne olduğunu göremediğim bir kaç şey alıp omzumdan itekledi balkona doğru.
Kendimi balkondaki koltuğa bırakıp kafamı kolçağa yasladım.
" Anlatılacak bir şey mi var sanki.
Her bok ortada. "
Karşımdaki koltuğa oturup açtığı içki şişesini öylece kafasına dikti.
Bende bana getirdiğini kafama dikip masaya bıraktım.
" Ben senin duygularını merak ediyorum. "
Alayla güldüm.
Hatta kahkaha attım.
Başımı iki yana sallayıp saçlarımı geriye yatırırken " Duygularım öyle mi? "
Yeniden arkama yaslanıp devam ettim.
" Bok gibi hissediyorum. Ona yetememiş gibi hissediyorum. Sinirli hissediyorum. Çok karmaşığım. Oğlum, çocuğu var lan... Çocuğu, çocuğu! O minicik karnında, bir canlı var. Ve o, o herife ait! İdrak etmesi o kadar zor ki... Aklıma sürekli o karnı geliyor. "
" Ben, olayı tam olarak anlamadım şimdi. Sidel, evlenecekti. Bebek ne alaka amına koyayım? "
Evlenecekti diyince aklıma gelen şeyle doğruldum.
" Evlendi. Dün... Yani muhtemelen. "
Masadaki şişeyi kafamda diktim bir kez daha.
Ağzımdan çekilen şeyle ağzımdan dökülmemesi için elimi ağzıma kapattım.
" Napıyorsun lan? Yavaş biraz, su değil bu! "
Cevap vermeyip arkama yaslandım.
O da yeniden yerine oturdu.
" Abicim, anlamadığım şey şu. Demedin mi hiç nasıl yaparsın, neden falan diye. Herifi mi dövdün sadece amına koyayım!? "
Omuz silkip başımı salladım.
" Ne yapacaktım? Bana bunu nasıl yaparsın diyip ayaklarına mı kapanacaktım. Yüzüne bile bakmadım. Tek bir cümle
kurmadık. "
Eliyle alnına vurdu.
" Hayatımda gördüğüm en salak çiftsiniz. Cidden. Ulan belki yalan, belki bir bok var işin içinde! Belki hamile bile değil kız. Nasıl konuşmazsın? Direkt ilk uçakla atlayıp bana mı geldin oğlum
sen? "
" Evet? Viran ne yapmamı bekliyordun ya!? Ertesi gün düğünü var; konuşmak, herşeyi anlatıp düğünden vazgeçmesini istemek için gitmişim. O karşıma geçmiş hamile olduğunu söylüyor! Hayırlı olsun, Allah analı babalı büyütsün mü deseydim? "
Ayaklanıp mutfaktan buz ve bardak alıp geldi.
" Tabi ki hayır da. En azından bir konuşsaydın yani. Ayrıca kendisi mi söyledi sana hamile olduğunu? O kadarına nasıl cesaret
edebilir ki? "
Söylediğiyle aklıma gelen şeyle doğruldum.
" Hassiktir! Bana Sidelya söylemedi ki oğlum. O piç geldi, düğünden sonra söyleyecektik falan dedi. Lan, yalan
olabilir mi? "
Buzu içkiyle doldurduğu bardağa attı.
" Ümitlendirmek istemiyorum. Başka bir şey de olabilir. Düğünün olduğuna emin misin? Belki ne bileyim eğer cidden Sidelya'nın isteği dışında olduysa iptal etmiştir. "
Başımı iki yana sallayıp cebimden telefonumu çıkarttım.
" Bilmiyorum. Sarper'i
arayacağım. "
İsmi bulup çaldırdım.
Bir kaç çalış sonrası açılan telefonu kulağıma yasladım.
" Sarper- "
" Abi! Neredesin sen? Herkes seni arıyor! "
Başımı geriye yatırdım.
" Nerede olduğumu boşver şimdi.
Sana söylediğim gibi orada
mısın? "
" Yeng- Sidelya Hanım'ın kapısının önündeyiz. Haberi var, sorun çıkartmıyor. "
" Güzel. Ben- "
" Nikah iptal oldu. Onu merak ediyorsan. Bir de o adam uzun süredir ortalarda yok. "
İçimden geçen ferahlamaya anlam verememiştim.
" Onu demeyecektim. Kapıdan ayrılabilirsiniz. Kimseye bir şey söyleme benle alakalı. Kimseye de görünme sonra. "
" Ab- "
Sözünü bitirmeden yüzüne kapattım.
Viran'ın gülen yüzüne anlamsız gözlerle bakarken onu gülüşü daha da büyüdü.
" Gururdan öleceksin şimdi. İt
herif... "
" Ne alaka lan? Bir de kapısında adam mı bekleteceğim? "
" Ondan bahsetmiyorum. Onu demeyecektim demeler falan... Bilmesem inanacağım. Allah'ın bildiğini kuldan mı
esirgiyorsun sen? "
Göz devirip elimdeki bardağı kafama dikip bitirdim.
Balkondan görünen Alcazar Sarayı'na bakarken konuşmaya başlamıştım.
" İptal etmiş. O piçle de görüşmemiş bir daha. Bir şeyler var. Ama bilmiyorum... Hamile değilse neden böyle bir olay yaratsın ki? "
Aklına gelen şeyle gerginlikle doğrulmuştu.
Elini ensesine atıp kaşırken alttan alttan bana bakmasıyla kafamı iki yana salladım.
" Hamile değil, değilde. Başka
bi- "
" Ne demeye çalışıyorsun? "
Bir süre o da gözünü manzarada gezdirip gözlerini yine en sonunda bana çevirdi.
Ben ise bardağımdaki içkiyi yeniliyordum.
" Bebek... Senin olamaz mı? "
Elimdeki şişeyle durdum.
Olamazdı.
" Hayır! " sertçe verdiğim cevapla kaşlarını çattı.
" Sakin ol. 3-4 aylık dedin, siz boşanalı da o kadar oluyor zaten.
Bir- "
Elimdeki şişeyi masaya sertçe bıraktım.
" Viran! Uzatma. Olamaz dedim. Gerekli önlemi alıyorduk ve zaten adı üstünde boşanmıştık. Saçma sapan konuşup daha da sinirimi
bozma! "
Anlamayan gözlerle bana baktı.
" Niye bu ihtimale bu kadar tepki verdin amına koyayım? Bebeğin Çağlar'ın olması ihtimali daha mı iyi senin için? "
Elimdeki bardaktan bir kaç yudum alıp dudağımı yaladım.
" Evet. Bir çocuk
istemiyorum. Hele şu saatten sonra ondan olan bir çocuk hiç istemiyorum. "
Bardağı son kez kafama dikip ayaklandım.
" Yatacağım ben. "
Ayaklanıp kolumu tutmasıyla ona döndüm.
" Ne demek bu şimdi? Az önce havalara uçuyordun ondan olmadığını düşününce. Bir anda mı fikrin değişti? "
Derin bir nefes alıp kolumu çektim.
" Havalara falan uçtuğum yoktu.
Götünden uydurup durma. Eğer şu sikik konuyu daha fazla açacaksan bir otele de gidebilirim. "
Kapıya bıraktığım çantayı alıp kapısı açık olan misafir odasına girdim ve kapıyı kapattım.
En son dışarıdan mırıldanışını duymuştum.
Öyle bir şeyin olmasına imkan yoktu.
Yoktu...
***
Sidelya Özkan'dan
" İlk uçakla Viran'a mı gitmiş yani? "
Omuz silkti.
" Öyle görünüyor. Sarper'i biraz sıkıştırdım. İspanya'da deyince aklıma direkt Viran geldi. "
Viran kuzenleriydi.
Ama biraz, belalı bir tipti.
Ben pek sevmesem de Korel ile inanılmaz iyi anlaşıyorlardı.
Abimle de.
Ona gitmesini garipsememin sebebi; uzun süredir görüşmüyor olmalarıydı.
Bilmediğim bir şeyler olmuştu ve konuşmayı kesmişlerdi.
Bildiğim kadarıyla...
Görünüşe göre kesmemişlerdi.
Lavin'in ayaklanıp " Abim arıyor! "
demesiyle bende ayaklanmıştım.
O telefonu cevaplayıp kulağına götürürken bende dikkatlice onu izliyordum.
" Abiciğim, neredesin sen ya? "
" Ne zaman döneceksin peki? " sorusundan sonra gözlerini büyütünce ne olduğunu sorarcasına ona kafamı salladım.
" Ne demek dönmeyeceğim ya!? Korel, annemler delirdi biliyorsun değil mi? "
Telefondan sesli konuştuğu için
" Çok umrumda amına
koyayım." lafını duymuştum.
" Abi- " dese de telefonun kapandığını anlamıştım.
Sinirle masaya koyarken " Of, Sidel. Of! "
" Gerçekten Viran'la mıymış? "
Sandalyeye oturdu yeniden.
" Evet, söylediğine göre öyle. "
Eliyle arkadan saçlarını toplayıp direklerini tezgaha yasladı.
" Gideceksin. "
Anlamsızca ona baktım.
" Ne? "
Hafif doğruldu.
" İspanya'ya gideceksin. Ve söyleyeceksin Sidelya. Çocuk oyuncağı değil bu. İnanır inanmaz, bilemem. Ama söylemek
zorundasın. "
Sıkıntıyla nefes aldım.
" Lavin, söyleyemem. Anlamıyor
musun? "
" Ya neden!? Neden söyleyemezsin anlamıyorum! "
" Çünkü baban ve deden beni tehdit etti! Tamam mı!? Beni, kendi oğlu ve torunun canıyla tehdit ettiler! "
Lavin şaşkınlıkla bana baktı.
" Ne? Ne diyorsun Sidelya sen? "
Birine söylemenin rahatlığıyla direklerimi masaya yaslayıp ellerimle yüzümü kapattım.
" Hastane günü. O kadınla üçü. Korel'in imzaladığı bir kaç senet gösterdiler bana. Sahte bir senet. Korel bilmeden imzalamış
senetleri. Kaçakçılık tarzı bir şeymiş sanırım. Polise vermekle tehdit ettiler işte. "
Devam etmemi ister gibi bakınca nefes alarak devam ettim.
" Kadın, köstebekmiş. Korel'i baştan çıkarmak için gönderilen biriymiş yani. Bir şeyler olduğunu biliyordum ama bu kadarını tahmin
etmemiştim. "
Ağzı açık bir şekilde beni dinlerken
" Bebeği nasıl öğrenmiş
olabilirler Sidelya? "
" Bebeği nasıl öğrenmişler, bilmiyorum. Neden böyle bir şey yaptıklarını da bilmiyorum. Ama göze alamadım. Söyleyemedim işte. Gidene kadar öğrenmemeli dediler. Tamam dedim bende. "
Elini alnına yasladı.
" AVM'dekiler, babanın adamlarıymış.
Anlamıştım zaten. Ama dedenin ve o kadının işin içinde olduğunu bilmiyordum, nasıl
bilebilirdim ki? "
" Sidelya, Yiğit'e söyleseydin keşke...
Ya da hemen abime söyleseydin. "
Alayla güldüm.
" Abin düğün davetiyesini gördü. Söyleyemezdim, ki
inanmazdı da. "
" Ya nereden biliyorsun? Sidelya her şeyi inanmazdı, anlamazdı diyip sakladın ve saklamaya da devam ediyorsun ama nereden biliyorsun? Bunu başkasından öğrenirse neler olacağını tahmin edebiliyor musun sen? Onu alır. O kadar yaptığından sonra onu sana bırakır mı sanıyorsun? Yapma, Allah aşkına. "
Sonlara doğru alaycılaşan sesine karşılık kaşlarımı çattım.
" Lavin, benden hiçbir şeyi alamaz.
Oğlumu ona bırakacak değilim tamam mı? Zaten kendisinin de çok isteyeceğini düşünmüyorum. "
Bir kaç saniye duraksamadan sonra yükselen sesiyle ona döndüm.
" Bir dakika, oğlum mu dedin sen az
önce? "
Yüzümde buruk bir tebessüm oluştu.
" Sabah, doktordaydım. Büyük bir ihtimalle erkekmiş. "
Gözleri dolunca kalkıp sandalyemin önüne geldi ve eğilip ellerimi avuç içine aldı.
" Sidelya, her şeyi bir kenara bırak.
Gerçekten öğrensin istiyor
musun? "
Başımı geriye yatırıp göz yaşlarımın akmasını engelledim.
" Deli misin? Onu kabullenmesini her şeyden çok istiyorum. "
Dudaklarını birbirine bastırdı.
" O zaman lütfen, bu akşam oraya git
ve konuş. Her şeyi kenara bırak, anlat. Sizin beraber çözemeyeceğiniz hiçbir şey yok. Bunu sende
biliyorsun. "
Hayali bile çok güzeldi.
Ama bir anda içimi kaplayan korkuya anlam verememiştim.
" Lavin, inanamazsa? "
İçtenlikle gülümsedi.
" Sidelya, daha yeni böyle bir şey yaşamışken bir anda ondan bunu bu kadar çabuk kabullenmesini bekleyemezsin ki zaten. "
Elini sıktım.
" Haklısın... " sessiz mırıltımdan sonra ellerimi bırakıp ayaklandı.
Elleriyle gözlerini silince bende aynı şeyi yapıp konuştum.
" Siz, Yiğit'le- Hallettiniz mi? "
Başını iki yana salladı.
" Evde kalıyor ama, Havin ile yatıyor.
Ben, yavaş yavaş emziriyorum. O
sürekli yanımızda. Sinirle söylediğini biliyorum ama söylediği şey sineye çekilecek bir şey değildi. "
Başımı salladım.
" Ama çabalıyor. Ve Lavin, bunu ondan saklaman hoş olmamış. Çünkü, bu bir evlilik için çok önemli bir şey ve o senin kocan. "
" Sidel, zaten bir kaç gün önce öğrenmiştim ve gergindim. Daha belli bile değildi, hala değil. Bir sürü tetkik gerekiyor. Sadece o an o olabilirmiş diyince, bilmiyorum... "
Belli olmaması beni mutlu etmişti çünkü Yiğit gerçekten son zamanlarda çok üzgündü.
" O zaman endişelenmeye gerek yok.
Bunu Yiğit'e de anlat, eminim anlayışla karşılayacaktır. "
Parmaklarıyla oynarken " Zaten, ona doktora beraber gitmeyi teklif edecektim ama iki gündür eve geç geliyor. Ve, kafası da yerinde değil.
Kokusundan anlıyorum. Ama konuşacağım, söz veriyorum. "
Bende ona içtenlikle gülümsedim ve kalktım.
" Ben gidip bavul hazırlayacağım. Yalnız Lavin... Babanların gittiğimden haberi olmaması için bir şeyler yapmam gerekiyor. Onları oyalayacak şeyler bulabilir misin? "
Sinsice sırıttı.
" Bence bir kaç liman çokta sıkıntı olmaz gibi. Ne diyorsun? "
Omuz silktim.
" Sana kalmış. "
Bazen bazı şeylerden taviz vermek gerekiyordu.
Kendinden, işinden, parandan, ailenden...
İşinden ve parandan taviz vermek kolaydı.
Kaybın maddi olurdu. Hatta bazen olmazdı bile.
Ama kendinden ve ailenden taviz vermek, zordu.
Masraflıydı, manevi açıdan...
Ama eğer sonunda yeniden birleşecekseniz, mutlu olacaksanız.
Düşünmenize gerek yoktu.
Taviz vermek zorundaydınız...
***
Elimdeki valizi sürüklerken çıkan sesten artık rahatsız olmaya başlamıştım.
Uçaktan inmiş, El Prat Havaalanı'nda
pasaport kontrolüne ilerliyordum.
Viran'ın geleceğimden maalesef ki haberi vardı ve bunu ayarlamak oldukça zor olmuştu.
Lavin'in dediği gibi, gerçekten ilk uçağa bilet almıştım ve Lavin'den beni bırakmasını istemiştim.
O da Viran'ı aramış ve her şeyi olmasa da en azından gelme kısmını ona anlatmıştı.
Viran bir süre itiraz edip Korel'e söylemesi gerektiğini irdelese de en sonunda " Benim hiçbir şeyden haberim yok. " diyerek yüzümüze kapatmıştı.
Bir kaç dakika sonra ise konum atmış gelmeden önce haber vermemi istemişti.
Ben de cebimden telefonumu çıkartıp Uber'e bineceğimi haber vermiştim az önce.
Şimdi çağırdığım Uber'i bekliyordum.
Önümde duran araç ve plakayla bunun çağırdığım otomobil olduğunu anlayıp bindim.
Viran'a bindiğimi haber verirken ondan aldığım cevap sadece bir görüldü olmuştu.
Göz devirip telefonu, ardından da gözlerimi kapattım.
Kafamı geriye yaslayıp yaklaşık bir iki saatlik yolu uyuyarak geçirmeye karar verdim.
***
Çalan telefonla gözlerimi araladım.
Telefonu cevaplayıp kulağıma götürdüm.
" Viran? "
" Sidelya, ne zaman burada
olacaksın? "
Uygulamadan bakınca gördüğüm şeyle gözlerim açıldı.
" Bir kaç dakikaya, ne oldu? "
Bir süre sessizlik oluştu ardından onun sesini duydum.
" Viran, hadi amına koyayım! Seni mi bekleyeceğim akşama kadar? "
" Geliyorum! "
Nereye gidiyorlardı?
" Dışarıda bekle tamam mı? Yukarı çıkma. Ben sen gelince gideceğim. Gerisi sana kalmış. "
Derin bir nefes aldım.
" Tamam, tamam. Gö- "
Görüşürüz demeden kapatmasıyla göz devirdim.
Sürücünün İspanyolca bir şeyler söylemesiyle camdan bakındım.
İnmemişlerdi.
Hızlıca inip bavulu da sürücünün yardımıyla indirince kapıdan görünen Viran ile derin bir nefes aldım.
Değişmişti, fazlasıyla.
Siyah tişörtün açık kalan taraflarından görünen dövmeleri çoğalmıştı.
Simsiyah, tıpkı bir sarmaşık gibi sarmıştı kollarını.
Başını kaldırınca beni görmesiyle bir kaç saniye duraksadı.
Başıyla geriyi işaret edip elindeki anahtarla hemen ilerideki kırmızı Porsche'yi açtı.
Onun arabaya binişini izlerken kapının bir kez daha açılmasıyla oraya döndüm.
Beyaz gömlek, altına da siyah bir pantolon giymişti.
O telefonuna bakarak ilerlerken yapmam gereken şey aklıma geldi ve hareketlendim.
Viran arabayı çalıştırıp giderken Korel arkasından seslenmek için kafasını kaldırınca beni gördü.
Sabit bakışlarının başka şeylere dönüşünü izledim.
O yavaşça göz gezdirip gözlerini karnıma sabitleyince bir yere tutunma ihtiyacı hissedip yanımdaki bavuluma tutunmuştum.
Artık orada bir canın varolduğunu biliyordu.
Bir kaç kez üst üste yutkunup yüzünü bana çevirmektense arkasını dönüp elindeki ceketi diğer eline almıştı.
Beklemeden peşinden hareketlendim.
" Korel! Lütfen... "
Apartman kapısının şifresini hızlıca tuşladı fakat kapı açılmadı.
Bu fırsatla bileğinden tuttum.
" Dinle, sadece dinle lütfen... "
Elini sertçe çekip tuşları yeniden denemeye başlasa da sonuç aynı olmuştu.
" Korel... "
Yumruğunu alete geçirdi.
" Sikeyim! Ne Korel, Korel!
Ne!? Niye geldin? Bu sefer neyin davetiyesini vereceksin? "
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.
" Korel, dinle lütfen! Sadece dinle... "
" Yine hangi boktan yalanı uyduracaksın acaba? "
Alayla kurduğu cümleye karşılık parmak ucumda yükseldim
" Bana bak! "
Gömleğinin yakasından tutup kendime çektim.
" Bak! "
Etrafta olan gözleri gözlerime indi.
" Sadece bir kere söyleyeceğim. Bir kere. Tamam mı? "
Gözleri yüzümde gezinirken bir elini alıp karnıma götürdüm ve kendi elimle üstüne bastırdım.
" O onun değil. O bizim bebeğimiz. Senin oğlun... "
Ellerimde olan vücudunun titrediğini hissettim.
" Ben, benim. Ne? Bizim. Bizim mi?
Ne? "
Buğulu gözlerle ona baktım.
" Senin oğlun o Korel. "
" Yalan söylüyorsun. "
Titreyen sesi bile inandığını belli ediyordu.
Ellerimi yanaklarına çıkarttım ve göz yaşlarını sildim.
" Söylemiyorum. Korel, sana söylediğim her şey yalan olsa bile bu değil, o ikimizin. "
Başını iki yana salladı.
" Benden, benden buna inanmamı bekleme. O kadar şeyden sonra bekleyemezsin. Buna
hakkın yok. "
Başından beri akan göz yaşlarımı silme gereği duymadan başımı salladım onaylarcasına.
" Haklısın. Biliyorum ama, emin ol bunun hakkında yalan söylemek benim için de çok zordu. O yüzden lütfen... "
Yanağındaki ellerimi iki yanımıza indirdi.
" Dalga mı geçiyorsun Sidelya?! "
Kaşlarımı çattım.
" Korel! Yalan söylemiyorum veya şaka yapmıyorum. Eminim, her şeyden çok eminim hemde. "
Elleriyle gömleğin bir kaç düğmesini açtı.
" Nasıl bu kadar eminsin amına koyayım, nasıl ya?! "
Sokaktan geçen insanlar bizi anlamasa da bizi izliyorlardı.
Ellerimi bir kez daha yüzüne çıkarttım.
" Korel, başka birine dokunmadım çünkü. Senden başka kimseye dokunmadım.
Kimseye. "
Alnını alnıma yaslamasıyla gözyaşlarımın arasından tebessüm etmiştim.
" Neden böyle bir şey yaptın? Sidelya... Neden yaptın o
zaman? "
" Bunları şimdi konuşmayalım, lütfen.
Sana vermem gereken bir
şey var. "
İnce montumun cebinden ultrason fotoğrafını çıkarttım titreyen ellerimle.
Ne olduğunu görünce irkildiğini hissetmiştim.
Başımı kaldırıp tepkisine bakarken onun da ağladığını fark ettim.
Başını yana çevirip kendi kendine bir şeyler mırıldanırken ben başımı omzuna yaslayıp gözlerimi kapatmıştım.
" Gerçekmiş gibi gelmiyor. "
Burnumu çektim.
" Ama gerçek. Korel daha fazla yıpranmak istemiyorum, birbirimizden bir şeyler saklamak istemiyorum. Sadece ikinizi istiyorum... "
Elini saçlarımın arasına kaydırdı.
" Bana kızgın mısın? " sessiz mırıldanışıma saçlarıma bir öpücük kondurarak cevap verdi.
" Kızgınım, ama geçer. Geçiririz Yıldız Çiçeği... "
Geçirirdik değil mi?
Selammm
Bu bölüme 200-300 yorum bekliyorum.
Yazdığım en uzun ve en güzel bölümlerden biriydi.
Korel öğrendi ama daha öğrenmediği, sizin de öğrenmediğiniz birr sürü şey var.
Uzatmayayım daha fazla, bir sonraki bölümde görüşmek üzeree
Oy verip yorum yapmayı ve instagramdan @the.magic.of.sentences beni takip etmeyi unutmayınn
2403 kelime
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro