Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

12

Korel Karahanlı'dan

Yüzümde, saçlarımda ve boynumda gezinen eller ile kapalı tutmaya çalıştığım gözlerimi araladım.

Havin koluma bir nevi tırmanmış gülerek benimle oynuyordu.

Onu kolumdan indirip diğer tarafa koyacakken yanımızda yatan birini gördüm.

Sidel'i...

" İyice şizofren oluyorum amına koyayım. "

Havin'i hızlıca bırakıp elimle gözlerimi kaşıdım.

Gözlerimi yeniden araladığımda hala orada olduğunu görünce hızlıca doğruldum.

Gözlerimi açık ve dağılmış saçlarında,
uzun kirpiklerinde, biçimli dudaklarında ve uyumaktan şişmiş yanaklarında gezdiriyordum yavaş yavaş.

Bir elimle boynuna dolanan saç tutamlarını hafifçe çekip boynundan geriye bırakıyordum.

Bir süre sonra huylanıp kendini iyice benden tarafa doğru çevirince hızlıca elimi geri çektim.

Havin arkamdan bir şeyler söylemeye çalışarak tişörtümü çekiştiriyordu.

Geriye dönüp huysuzlanan ona baktım.

" Annen nerde dayıcım senin? "

Koltuk altlarından tutup onu kucakladım.

O da hızlıca kollarını boynuma doladı.

Odada beşik vardı ama Sidel onu oraya koymamıştı.

Yataktan düşebileceği için şimdilik onu beşiğine koyup eline bir kaç oyuncak verdim.

Ağrıyan başımı ovuşturup dağınık saçlarımı düzelmesi için daha da karıştırdım.

Uykum yoktu ama onun yanına uzanıp bu fırsatı değerlendirmek kulağa güzel geliyordu.

Üzerinden attığı pikeyi yavaşça bacakları altından alıp beline kadar örttüm.

Yatağın diğer tarafına geçip bende yana uzanacakken aklıma gelen şeyle durdum.

Biz nasıl beraber yatmıştık lan?

Dün geceye dair hiçbir şey hatırlamıyordum.

Aslında, hatırlıyordum.

Ama hatırladığım şey sabahki durumumuzun tam tersi bir şeydi.

O gerçekten evleniyordu, 6 gün
sonra.

Anıl sabah beni aramış, önce ne zaman ve neden boşandığımızı ardından da Sidelya'nın nasıl bu kadar çabuk evlenebileceğini sormuştu.

Eh, o kadar erken olmasını bende beklemiyordum.

Hatta biriyle evlenme ihtimalini hiç düşünmemiştim.

Bilmiyorum, sanki boşanmış olsak bile hep benimle kalacak gibiydi.

O kadar belge hazırlatıp yüzüne onu sevmediğimi söylerken gidip de başka biriyle olacağı aklımın en ücra köşesinden bile geçmemişti.

Ama bir şey de yapamıyordum.

Resmen gözümün önünde ellerimden kayıp gidiyordu ama ben müdahale edemiyordum.

Yatakta uzanan ona baktım.

Benim kadar o da dengesizdi son zamanlarda.

Bir bağırıyor, bir ağlıyor, bir gülüyordu...

Şimdi yatakta masum masum yatarken içimden, gitmesine izin vermek gelmiyordu.

Ama içinde olduğum iş o kadar garipti ki...

Onu yeterince bulaştırmışken daha da açık hedef haline getirmek istemiyordum.

O gün alışveriş merkezinde zaten bir hedef olduğunu bana açıkça göstermişlerdi.

Sen böyle yapıyorsan, biz de böylesini yaparız tarzı bir restti bu.

Bu duruma Lavin ve Havin'i de dahil ettiğim için kendimi ayrı kötü hissediyordum.

Havin bu yüzden en küçük sesten korkuyordu, Lavin ise ona, bana ve Sidelya'ya bir şey olmasından.

Bu yüzden gitmesine izin vermekten başka çarem yoktu.

O herifle evlenme sebebinin orada çalışmak için olduğunu öğrendiğimde rahatlarım sanmıştım ama aksine,
tanımadığım bir insanın aylarını hatta belki de yıllarını onunla geçirecek olması düşüncesi... Berbat hissettiriyordu.

Ve o adamdan iyi bir izlenim aldığımı da söyleyemezdim.

Farklı bakıyordu ona.

Ben ise sadece arkadaş olduklarını ummakla yetiniyordum.

Bunları düşününce bu günü değerlendirmeye karar vermiştim.

Elimdeki pikeyi yatabileceğim mesafede açıp uzandıktan sonra ikimizin üstünü güzelce örttüm.

Zaten bana dönük yatan Sidelya'yı az da olsa kendime yaklaştırıp kolumu kafasının altından geçirdim.

O da sıcak kolların arasında olmanın verdiği hisle iyice bana sokulmuştu.

Kendimin bile zor duyacağı şekilde ona onu sevdiğimi, gitmeden önce belki de son kez fısıldarken saçlarından gelen o kokuyla bende gözlerimi kapatıp yavaşça uykuya dalmıştım...

***

Lavin Özkan'dan

Duyduğum gürültülü kapı açılması ve aynı gürültüyle kapanmasıyla yatakta döndüm.

Elimle yan tarafı kontrol ederken boş olan yerle dün yaşananlar gelmişti aklıma.

Tabii ki de burada olmayacaktı!

Salonun içinden gelen gürültülerle hafifçe doğrulmuştum.

" Lavin! "

Girişten gelen sesle iyice doğrulup sırtımı yatak başlığına yaslamıştım.

Saat kaçtı?

Odanın karşısındaki camdan dışarıya bakınca havanın daha aydınlanmakta olduğunu fark etmiştim.

Hızlıca ayaklanıp saten pijama takımının üstüne sabahlığımı geçirip yan odadaki misafir odasına kapıyı tıklatmadan girdim.

Sidelya ve Korel birbirlerine sarılmış, yatıyorlardı.

Kızım nerdeydi benim?

Beşikten gelen sesle oraya ilerledim.

Havin de aşağıdan gelen sese uyanmış olacak ki ağladı ağlayacak bir surat ifadesiyle bana bakıyordu.

O ağlayıp abimleri uyandırmadan onu kucaklayıp odadan çıktım.

Yiğit aşağıda dolanıyor olmalıydı ki ayak sesleri geliyordu.

" Lavin! "

Havin iyice huysuzlanınca onu hafifçe zıplatarak aşağı inmeye başladım.

Merdivenden gelen ses ile bana döndü.

Elinde çıkarken aldığı çantası vardı.

Beni görünce onu koltuğa bırakıp bize doğru gelmeye başladı.

Tek elimi kaldırıp durmasını söylerken Havin'i omzuma yatırıyordum. 

Yürüyerek yanımıza geldi.

" Lavin, ben bir şey öğrendim. "

Kaşlarımı çatıp ona bakmayı sürdürdüm.

" Ve sen bunu bana söylememişsin. Hemde aylardır. Bana neden söylemedin? Sakladın benden! Saklamışsın, söylememişsin.
Bilmek benim de
hakkımdı, söylememişsin... "

Kalp atışlarım hızlandı.

" Ne, neyi söylememişim sana? "

Stresle Havin'i tutuşum sıkılaşmıştı.

" Başka bir çocuğumuzun olamayacağını... "

Nefes alışverişim durdu.

" Bilseydim söylemezdim ki sana zaten, kırmazdım ki seni. Senin
hatan. Söylemedin! Lavin hayalimdi bu benim. Bir kızım bir oğlum olması hayalimdi... Yalan söyledin, suçlu hissetmemi sağladın! Ben şu evden çıktığımdan beri neler düşündüm biliyor musun? Kötü bir eş miyim? Kötü bir baba mıyım? Saatlerdir beynimde dönüyor! "

İstemsizce gözlerimden yaşlar akıyordu.

" Senin hayalindi de benim değil miydi? Bende isterdim! Neden istemeyeyim? "

Bana bakmadan dönüp koltuğa oturdu.

Çok geçmeden kalkıp salonda dolanmaya başladı.

Ensesindeki saçları karıştırıyordu.

Havin'i salondaki oyun matına bırakıp Yiğit'in önünde durdum.

" Yalan söyledin. Lavin. Sen bana yalan söyledin, yalan-  "

" Yalan falan söylemedim! Saçma sapan konuşup durma! Asıl sen bana yalan söyledin, nasıl benden habersiz böyle bir şey yapmaya kalkışırsın aklım almıyor! "

Bana çok saçma bir şey söylemişim gibi bakmaya başladı.

" Ben miyim suçlu? Lavin sen, sen bir kaç saat önce beni kızımla tehdit ettin farkında mısın? Kendi kızımla, kızımızla. Saçma sapan bir şey yüzünden kızımı görememekle tehdit ettin sen beni! "

Dolu gözlerle ona bakıyordum.

" Ağlama! Niye ağlıyorsun? Ben mi suçluyum kızım? "

" Konuşmak istemiyorum
daha fazla. "

Salondan çıkıp aradaki depo gibi olan odaya girdim.

Bir yastık ve battaniye alıp çıktım.

Anlamsız bakışlarına aldırmadan elimdekileri koltuğa bırakıp arkama bakmadan geri yukarı çıktım.

Sırtımı odanın kapısına yaslayıp oturdum.

Elimle gözyaşlarımı silmeye çalışıyordum.

Gerçekten suçlu olan ben miydim?

Ona söylememekle hata mı yapmıştım?

Yiğit Özkan'dan

Havin'i burada bırakmıştı.

Kızını oyun matında unutmuş, odasına çıkmıştı.

Bende üstündeki oyuncaklarla oynayan kızımı izliyordum.

O yukarı çıkalı dakikalar olmuştu.

Havin'i almaya gelir diye düşünmüştüm ama sanırım gerçekten
ne yaptığını bilmiyordu.

Gelmemişti.

Bende Havin'e dokunamamıştım.

Doğduğunda olduğu gibi hissediyordum.

Doğduğunda, onu kucağıma alamamıştım korkudan.

Sidelya almıştı, annem ve Lavin'in annesi almıştı, Korel bile almıştı!

Ama ben 1 hafta boyunca kızıma dokunamamıştım.

Baba olmak, anne olmak... Çok kutsal şeylerdi.

Herkes beceremiyordu ve bende bunu yapamayacağımdan korkmuştum sanırım.

Sonrasında alışmıştım.

Her gün uyandırıyor, küçücük kıyafetlerini giydiriyor, akşama kadar onunla ilgileniyordum.

Sonra iki çocuğa bakmanın güzel olabileceğini düşünmüştüm.

Sidelya daha ben küçükken doğduğu için hep beraber büyümüştük.

Okulda biri ona sataştığında gidip onlarla kavga ediyordum, o da benden hoşlanan kızların saçlarını çekip duruyordu her seferinde.

Kızımın da bunu yaşamasını istemiştim.

Evet, Lavin'e sormamam hataydı ama onun bu hayalimi bilmesine rağmen benden saklaması, bana yalan söylemesi daha büyük bir hataydı.

En ufak kavgamızda konuşmak yerine odaları ayırması hataydı, her şeye rağmen kızını unutması hataydı...

Herkesin hataları olabilirdi elbette ama bunlardan ders çıkarılmadığı sürece hataların bize hiçbir artısı yoktu.

Düşüncelerimin arasından Havin'in ağlamasını duydum.

Hava iyice aydınlanmıştı.

Acıkmış olabilirdi, bezinin değişmesi gerekiyor olabilirdi, uykusu olabilirdi...

Koltuktan tereddütle kalktım.

Hafif başlayan ağlaması şiddetlenirken benim de içim acımaya başlamıştı.

Eliyle üstündeki oyuncaklara vurup ayaklarını sürekli sallıyordu.

Oyun matının önüne gelip eğildim.

Havin beni görünce minik ellerini bana doğru uzattı.

Onu yavaşça koltuk altlarından tutup kucağıma aldım.

Minik kafasını omzuma yaslayıp içini çeke çeke ağlamaya devam edince gerilmiştim.

" Kızım, neyin var babacım? Neyin var güzelim? "

Elleriyle yeni çıkmaya başlayan sakallarımı okşamaya başladı.

Minik eline bir öpücük kondurdum.

Havin ayaklarını çırpmaya devam ediyordu.

Derin bir nefes aldım.

" Havin'im. Lütfen babacım. Ben seni anlayamıyorum sen
beni anla, lütfen. "

Elbette beni anlamıyordu!

Gazı varsa diye sırtını pış pışlamaya başladım fakat gazı nasıl olabilirdi ki?

Çocuk yemek yememişti!

" Ah Lavin, ah
Lavin... "

Biraz düşünsem de Lavin'in bunu geri çevirmeyeceğini düşünerek
merdivenlere yöneldim.

Havin hala ağlıyordu.

Geldiğimde fark etmemiştim ama Sidel ve Korel neredeydi?

En son evden çıkarken salonda görmüştüm onları.

Havin'in ağlaması beni kendime getirirken odamızın kapısında durup kapıyı tıklattım tek elimle.

" Git! " içeriden gelen bağırışıyla gözlerimi kapattım.

" Lavin aç şu kapıyı! " bu kez kapının kulbunu zorladım ama kilitliydi.

" Lavin! " Havin yüksek sesten hoşlanmadığını belli ederek daha yüksek sesle ağlamaya başlamıştı.

" Lavin dedim! " kapıyı hızlıca tıklıklarken açılan kapıyla elimi indirdim.

Gözleri ağlamaktan şişmişti.

Ama şuan buna kafa yoramayacak kadar önemli bir işim vardı çünkü kızım açtı.

" Havin açlıktan ağlıyor. Onu, onu aşağıda unutmuşsun Lavin. Kızımızı aşağıda unutmuşsun! "

Havin annesini görünce kucağımdan sarkıp annesine gitmeye çalışmıştı.

Düşmemesi için diğer elimle de belini sardım.

Lavin hiçbir şey söylemeden Havin'e bakıyordu.

" Emziremem. Maması mutfakta. "

Yaşadığım şokla kapının üstüme kapanmasını engelleyememiştim.

" Lavin! Saçmalama!
Aç şu kapıyı! "

En sonunda tıklamayı bırakıp kapıya bir kaç yumruk indirmiştim ama açmayacağını biliyordum.

Havin kucağımda ağlarken bir elimle başını tutup omzuma yatırdım.

Sinirden derin nefesler alıp verirken
belki de pişman olacağım bir cümleyi kurdum.

" Biliyor musun? İyi ki bir çocuğumuz daha olamazmış Lavin. Kimse sorumsuz bir anne istemez. "

Selammmmm

Bu bölüm daha çok Yiğit/Lavin ikilisi üzerinde durduk ama bekleyin daha neler göreceğiz bu ikili hakkında.

Şimdi kaosu başlatıyorum...

Lavin mi haklı?

Yoksaa

Yiğit mi??

Ben sessizlik hakkımı kullanarak
bölüm sonu keyfinizin içine etmemiş gibi kahvemi içmeye gidiyorum aşklar

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi hemen bu satıra alalım.

Bu arada lütfen satır arası yorumlarımızı unutmayalım çünküü sizin fikirlerinizi okumak benim çoook hoşuma gidiyor.

O zaman bir sonraki bölümde görüşmek üzere Yıldız Çiçeklerimm

1487 kelime


Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro