Bölüm 7
{Bölümün müziği ft'ısland dan Shadow, iyi okumalar, iyi dinlemeler}
Gözlerime inanamıyordum gerçekten beni kurtarmaya gelmişti. "Artık kendini burada tek Dünyalıymışsın gibi hissetmeyeceksin Melike."
Okan bana gülümseyip "Kendimi tanıtayım." dedi.
Nox " Ne tanıtması birbirinizi tanımıyor musunuz zaten?" dedi
"Sen bizim birbirimizi tanıdığımızı nereden biliyorsun?" dedim.
"Seni kaçırırken onu görmüştüm. Sana bağırıyordu ismini bağırdı. Ben de bu sayede ismini öğrendim."
Kafamı salladım.
Nox "Her neyse bu kadar konuşma yeter. Şimdi sınıfa geçelim sizde hemen derse başlayın. Akşam yemekte görüşürüz."
"Akşam mı?" dedim ama sorum havada asılı kaldı.
Sınıfa girdik. Sınıf üniversite de girdiğimiz sınıfların mini versiyonu gibiydi. Sadece iki kişilikti. Birebir ders. Sınıf küçük olmasına rağmen ferahtı.Nox, Okan'a bu sınıfı nasıl kullanacağını öğretiyordu. Mesela öğrencinin uyumaması için su boşaltma düğmesine basması gerektiği gibi şeyleri anlatıyordu. Nox bana dönüp gülerekten "Eğer ıslanmak istemiyorsan uyumamaya dikkat et." dedi ve gitti. Okan ile baş başa kalmıştık. Ona "Eee planın nedir?"
"Planım mı?" dedi ve düşünmeye başlamış gibi yaparaktan "Konuları işlemek ve... tabi ki seni kaçırmak." dedi.
"Ne?"
"Bu kadar konuşma yeter. İşleyeceğimiz dersin adı Biyoloji 1" dedi bu derse özet olarak geçersek geçmişteki tüm bitkileri anlatıyordu. Bir de bunun ikisi vardı o da hayvanları anlatıyordu.
Üç saat sonra uykum gelmeye başlamıştı. Yani uyudum uyacağımdaydım. Okan tabi bunu gördü ve bir düğmeye basarak içeriye hava girmesini sağladı. Ardından altı saat sonra bütün ders boyunca karnım guruldayıp durdu. Resmen midem bana isyan ediyordu.
"Hocam artık bir mola versek, siz hiç yorulmadınız mı?" dedim o da bana bakaraktan "Hayır." dedi ve bana gofret uzattı. "Mideni susturmak için." dedi. Ben de tabi ki gofreti aldım ve yedim. Tabi ben gofreti yerken hoca yani Okan beni bekliyordu. Okan bana bakaraktan "Bu kadar mola yetmiştir. Hadi birazcık daha sabret üç saat sonra akşam olacak." dedi. Ve derse devam etti. Ders bittiğinde Allah'a şükrediyordum. Sonunda kurtuldum yaşasın. Bir gün de Biyoloji1'i bitirmiştik ve ben bundan sınav olacaktım yarın ve yine derse geçiş yapacaktık. Umarım bu bir ay içerisinde kafayı yemem.
Akşam yemeğine geldiğimizde herkes yerine oturmuştu ve kral gelince de herkes ayağa kalkmıştı. Oturduğumuzda kral Okan'a dönerek "Hoş geldin Okan. Nerelerdeydin seni kaç yıldır göremiyorduk?"
"İşlerden dolayı pek vakit bulamadım gelmeye." diye cevap verdi Okan.
Dün hiç konuşmayan prenses Mizu bugün Okan geldi diye konuşmaya başladı. Anladığım kadarıyla Mizu, Okan'a aşıktı. Kral "Peki buraya gelme sebebin nedir?"
"Nox benden bir iyilik istedi. Ben de kırmayıp geldim." dedi kral.
Kral, Nox'a dönerekten "Neymiş bu iyilik?" diye sordu.
"Melike için bir iyilik. Biliyorsun baba o da Dünyalı, Okan da Dünyalı. Kendini burada yalnız hissetmesin diye. Üstelik ikisi de aynı üniversite de öğrenciler."
Kral bu sefer Okan'a döndü ve "Arkadaşını kaçırmasak buraya hiç gelmeyeceksin Okan."
"O nasıl söz. Tabi ki gelirdim yani işler bitince." dedi Okan.
O sırada Mizu büyük bir kıskançlıkla beni süzüyordu. Ben de ona, bak gördün mü benim için gelmiş bakışı attım.
Prenses Mizu umurumda değil anlamında omuzlarını silkti ve masadan kalkarak.
"Kralım izninizle bugün çok yoruldum odama çekilmek istiyorum." dedi ve tabi kral da gitmesine izin verdi. O gittikten beş dakika sonra NOM2350 yanıma gelip bana okumam için bir not verdi. Not prenses Mizu'dandı. Benimle sarayın bahçesinde buluşmak istiyordu. Sarayın bahçesi mi varmış? Ben de masadan kalktım ve "İzninizle efendim yarın ki sınav için çalışmam gerekiyor." dedim.
Kral "Ne sınavıymış bu?" dedi.
Okan "Benim ona yapacağım sınav." dedi. Kralda "Gidebilirsin." dedi.
Yemek salonundan çıktığımda NOM2350 beni bekliyordu. "Beni takip et." dedi. Bende onu takip ettim. Sarayın en üst katında bulunuyordu bahçe. Bahçenin kapısını açtım ve içeriye girdim. Sonra arkama dönüp NOM2350'ye dönüp "Sen gelmiyor musun?" dedim.
NOM2350"Robotların oraya girmesi yasaktır." dedi ve gitti. Bu da hep gidiyor zaten. Ağaçların arasında biraz gezindikten sonra bir havuz gördüm. Prenses Mizu havuzun kenarına oturmuş beni bekliyordu. Yanına doğru ilerledim.
"Fazla yaklaşma!" dedi.
"Evet, beni ne için çağırmıştın?"
"Seni Okan için çağırmıştım."
"Devam et."
"Okan benim için bir abi gibidir. Gibi değil hatta o benim öz abim. Sen de onun seçtiği eşisin. Okan çoğu kızla konuşur ve onlarla arkadaşlık kurar ama hiçbirini buraya getirmez..."
Onun sözünü kestim ve "Ne demek istiyorsun?"
"Sen onun hayali dünyası olduğunu bilmiyor musun?"
"Hayali dünya derken?"
"Şu an bir simülasyon cihazına bağlısın."
"Nasıl yani? Ayrıca o senin nasıl kardeşin olabiliyor? Asıl kardeşin Nox değil mi?"
"Nox ile Okan aynı kişiler."
"Sana inanmıyorum. Beni ondan uzaklaştırmayı çalışıyorsun değil mi?"
"Neden abime böyle bir kötülük yapayım ki?"
"Peki onun bana yaptığı...?"
Sözümü devam ettiremedim. Bu gerçek olamaz. Bir kabus olmalı evet her şey kabus bunların hiçbirisi yaşanmadı. Gözlerimi kapattım ve içimden 10'a kadar saydım. Gözlerim açtığımda Okan karşımda duruyordu. Okan bana baktı ve Mizu'ya dönerek
"Mizu, ona anlatmadın değil mi?"
"Bildiğini düşünmüştüm. Her şeyi mahvettiğim için üzgünüm." dedi ağlayarak. Okan bana döndü ve "Her şeyi açıklayabilirim." dedi.
"Sana bir sorum var. Kardeşinin dedikleri gerçek mi yoksa bir şaka mı?"
Okan gözlerini yere indirdi ve "Gerçek." dedi.
"Neden?...Neden beni gerçek hayattan kopardın? Neden beni buraya hapsettin?"
"Çünkü seni sevdiğimi fark ettim. Diğer kızlardan farklıydın. Edepliydin. Bakma bana öyle çevremde öyle senin kadar masum ve edepli bir kız yok."
"Bu senin beni buraya hapsetme hakkını vermez. Artık gerçekleri öğrendiğime göre beni buradan çıkarabilirsin."
"Bu imkansız."
"Ne demek imkansız?"
"Gördüğün gibi bende buradayım. Mehmet'e bizi bir ay sonra simülasyondan çıkar." dedim.
"Peki sevgili kız kardeşin eve döndüğünde Mehmet'i arasa o da bizi çıkarsa olmaz mı?"
"Vay canına bazen gerçekten çok zeki oluyorsun."
"Bunu herkes akıl ederdi."
Okan kardeşine döndü ve "Sen buradan ne zaman ayrılacaksın?" diye sordu.
Kardeşi düşündü ve "On beş dakika sonra yani senin de gittiğin vakit."
"Mizu!"
"Ovv bunu da mı bilmiyordu?"
"Tüm bu şeyleri bilmeyen birisi sence bunu bilebilir mi?"
"Hey! Gözlerime baka baka yalan söyledin." dedim ve ekledim. "Eve dönünce bir daha seninle asla konuşmayacağım."
"Tamam, o zaman bende seni buradan hiç çıkarmayacağım."
"Bunu yapamazsın. Ailem yokluğumu fark ederler."
"Fark edeceklerini zannetmiyorum."
"Ne demek bu?"
"Seni klonladım."
"Benden habersiz beni klonladın mı? Eve dönünce seni dava edeceğim."
"Tabi dönebilirsen, hoşça kalın bayanlar. Ben yatmaya gidiyorum." dedi ve ışınlandı.
Mizu bana döndü ve "Sana gerçek ismimi söyleyeyim ben Su Kandemir." dedi ve elini uzattı.
"Ben de Melike Akkurt. Tanıştığıma memnun oldum. Keşke Okan'ın kardeşi olmasaydın."
"Okan'ın böyle yapmasının bir sebebi var."
"Neymiş o sebep?"
"Sevdiği bir kızla asla doğru düzgün konuşamaz. Hatta hiç konuşamaz."
"Ama diğer kızlarla konuşuyor."
"Onlar diğer ama. Sen diğer değilsin. Sen onun gelecekte ki kıymetli eşisin."
"Eşi falan değilim."
"Hadi ama onu sende seviyorsun. Gözlerinde gördüm bunu."
"Sevsem bile ne fark eder? Okan bana güvenmiyor. Onu bekleyebileceğime güvenmiyor ve bana güvenmediği için ben buradayım. Bana güvenseydi böyle olmazdı."
Su sonunda kafasını eğmişti "Hayır anlamıyorsun. O sana güveniyor bu yüzden sana yardım etmek istedi."
"Hangi konuda?"
"İş."
"İş?"
"Dersler."
"Bu yüzden mi bana ders veriyor?"
Su kafasını salladı.
"Hem bana güvenmiyor bu da yetmezmiş gibi üstüne bir de beceriksiz diyor. Okan'ın kaldığı oda nerede?"
"Ne yapacaksın?"
"Onunla konuşacağım." dediğimde Su kabul etti ve "Beni takip et." dedi. Eğer suya abisini boğazlayacağımı söyleseydim muhtemelen beni abisinin odasına götürmezdi.
SEMRA'NIN DİLİNDEN
Saatime baktım Mehmet hala Okan'ın laboratuvarından çıkmamıştı. Bugün derse girmek yerine Okan ile Mehmet'i takip etmiştim. İçimde kötü bir his vardı Okan'ın kötü bir şey yaptığına dair. Artık beklemekten sıkıldığım için Laboratuvarın kapısını tıklattım. Mehmet kapıyı açtı ve "Ne oldu? Ne istiyorsun?"
"Arkadaşım buradaymış" diye yalan söyledim. Tabi Mehmet buna kandı. "Gel, gel ben de can sıkıntısından çatlıyordum." dedi.
İçeriye girdiğimde içimdeki kötü hissin doğruluğu kanıtlanmış oldu. Okan ile Melike simülasyon cihazına bağlanmıştı.
"Biliyordum!" diye bağırdım.
Mehmet anlamamış olacak ki "Tabi ki biliyorsun, bilmeseydin burada olmazdın."
"Siz ne halt ettiğinizi zannediyorsunuz bir insanı bundan habersiz simülasyon cihazına bağlamak kanunlara aykırı." dedim.
Mehmet "Para verir kurtuluruz." dedi bunu Mehmet den hiç beklemiyordum.
"Okan sana ne yaptı?"
"Hiçbir şey." dedi.
"Her neyse bu kadar yeter onları bu şeyden çıkartacağım."
"Hayır çıkartmayacaksın."
"Evet çıkartacağım." dedim ve çantamdan bayıltma spreyini Mehmet'in yüzüne sıktım.
MELİKE'NİN DİLİNDEN
"Okan'ın odası." dedi Su gülümseyerekten.
Okan'ın kapısını tıklattım. Okan gelip kapıyı açtı "Ne oldu?"
"Seninle konuşmak istediğim özel bir konu var." dedim aslında yoktu ama Su'nun bizim yanımızda bulunmasını istemediğimden böyle söylemiştim. Aslında bir fark olmadı. O zaman doğru söylemişim. Okan kenara çekildi.
"Burada olmaz."
"Neden?"
Kafamı salladım.
"Bir erkekle bir kız aynı odada olmamalı."
"Tamam, o zaman sen bahçeye çık, bende üzerime bir şeyler geçireyim." dedi. Üzerinde sadece atlet ve pijama altı vardı.
Bahçeye gerçekleri öğrendiğim havuzun kenarına oturup Okan'ı beklemeye başladım. Okan'ı beklerken havuzun içine bakıyordum ki bir de ne göreyim havuzun içinde bizim gerçek dünya vardı. Bir an merak ettim acaba havuzun içine girersem gerçek dünya da uyanır mıyım diye. Tam denemeye karar vermiştim ki Okan geldi ve "Sakın aklından geçeni uygulamaya kalkma!"
"Neden?"
"Çünkü bir daha asla uyanamayabilirsin." deyince bende havuzun kenarından uzaklaşıp Okan'ın yanına geldim.
"Evet, konuşacağın konu nedir?"
"Neden bana güvenmiyorsun?"
"Sana güveniyorum."
"O zaman niye beni buraya hapsettin?"
"Seni geliştirmek için."
"Geliştirmek?"
"Ailemi biliyorsun. Aralarında asla beceriksiz birini istemezler."
"Beceriksiz mi? Bana beceriksiz mi diyorsun."
"Sana öyle bir şey demedim."
"Evet, öyle bir şey dedin."
Biz böyle tartışmaya devam ederken etrafta tuhaf bir şeyler olmaya başladı.
"Hey! Neler oluyor?"
"Ne?" dedi ve ardından etrafına baktı. "Simülasyondan çıkıyoruz." dedi.
"Ciddi misin? Harika!"
"Evet, senin için" dedi ve bana sarıldı.
"Seni özleyeceğim. Orada görüşürüz." dedi ve kayboldu.
Sonrası her yer karanlıktı.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro