Bölüm 6
MELİKE'NİN DİLİNDEN
Nox uşağa döndü ve "Silahları indirebilirsin. Tehlikeli bir şey yok." dedi ve devam etti. "Melike'yi hazırlattığım misafir odasına götür biraz dinlensin."
"Sadece biraz mı?" dedim. Kabul ediyorum tuhaf bir soruydu ki o da zaten bana garipmişim gibi baktı.
"Evet." Sonra kafasını sallayıp devam etti.
"Sen ne kadar istiyorsun ki?"
"Bir gün falan hiç fena olmazdı."
"Yuh! Sadece aptallar çok fazla uyur. Sen aptal mısın?"
"Ne?"
"Hiç araştırmaları duymadın mı?"
"Duydum ama çok yorgunum ben."
Nox iç çekti ve "Tamam bir gün boyunca uyu ama diğer günler uyuyamazsın. Biliyorsun yapacak çok işimiz var."
"Ne? Ama... tamam, tamam ben vazgeçtim. Biraz uyuyacağım. Sadece merak ettiğim bir şey var o biraz dediğin dinlenme süresi ne kadar?"
"Üç saat."
"Ah öyle desene." Dedikten sonra ona tam vuracaktım ki robot yine silahlarını çıkardı.
"Dostça da mı vurmak yasak? Nox bence bu robot beni pek sevmedi hah ne dersin?"
"Bilemeyeceğim. Ama eğer dediğin gibi seni sevmediyse yandın demektir."
Ona ağzım açık baktım. O da eliyle ağzımı kapattı ve "Ağzını kapat yoksa içine sinek girecek." dedi ve gitti. Bildiğin ışınlanıp gitti. Bildiğiniz bu robotla baş başa kaldım. Robota döndüm ve "Beni sevdin mi?" dedim sırıtaraktan. Robot kafasını hayır anlamında salladı ve "Bu taraftan." dedi robotik bir sesle ki robotlar zaten o sesle konuşuyorlar. "Hayır mı?" dedim.
"Seni tanımıyorum. Tanımadığım bir kişiyi nasıl sevebilirim?" dedi robot.
"Ah o zaman tanışalım. Ben Melike."
"Ben de NOM2350"
"Tanıştığıma memnun oldum." dedim ve elimi uzattım.
"İnsanlarla tokalaşmıyorum." dedi ve bir odanın önünde durduk. NOM2350 kapıyı bir kartla açtı ve bana döndü.
"Bu kart senin odanın anahtarı sakın kaybedeyim deme."
"Niye öyle bir şey yapayım ki?" dediğimde NOM2350 ortadan kaybolmuştu.
OKAN'IN DİLİNDEN
Okula gittim ve yakın dostum olan Mehmet'i buldum. Laboratuvar da her zaman ki gibi çalışıyordu.
"Mehmet." diye seslendim. Kafasını üzerinde çalıştığı bir deneyden kaldırdı ve bana baktı.
"Okan! Ooo nerelerdeydin? Dersler dışında seni göremez olduk."diye sitem etti.
"Bir işim vardı. Hatta sana bu iş için bana yardım eder misin?" diye sormaya gelmiştim.
"Neymiş bu iş?"
Bende ona yaptığım her şeyi ona anlattım.
"Eee bana yardım edecek misin?"
"Hımm. Peki, bundan benim çıkarım ne olacak?
"Laboratuvarımda istediğin kadar deney yapmak?"
"Onu zaten yapıyorum Okan."
"Sanırım yok. Üzgünüm senin de vaktini aldım." dedim. Tam kapıdan çıkacaktım ki Mehmet bana seslendi.
"Hey! Şaka yapıyordum. Bu işi yapacağım."
Arkamı döndüm ve "Harika, o zaman hemen gidelim."
"Dur! Önce kantinde bir çay içelim."
"Ama çabuk olsun."
"Ne bu acelen?"
"Daha çok heyecan."
"Çok fazla heyecana şeytan karışırmış."
"Ne? Öyle bir söz mü varmış?"
"Yok muymuş?"
"O acele işe şeytan karışırmış olmasın."
"Öyle miymiş?"
Evet anlamında kafamı salladım.
"Neyse boş ver edebiyattan anlamıyorum zaten."
SEMRA'NIN DİLİNDEN
Kantinde Melike ile oturuyorduk ki Okan ile Mehmet kantine girdiler. Melike benim baktığım yere kafasını çevirdi ve "Kime bakıyorsun? Ah şu maviş gözlü çocuk."
"Ben ona bakmıyorum ki ben Serkan'a bakıyordum."
"Serkan mı? Serkan'la barıştınız mı?"
"Küs müydük?"
"Değil miydiniz?"
"Öyle miymişiz? Ben niye hatırlamıyorum. Her neyse kesin aptalca bir sebepten ayrıldık. Ben gidip onun bir gönlünü alıyım. Sen de burada otur. Hiçbir yere gitme!"
"Tamam da neden?"
"Ben öyle istiyorum." dedim ve yanından uzaklaştım. Ve Okanların yanına gittim.
"Selam." dedim.
Okan bana bakaraktan "Ah yine geldi. Bu sefer ne var?"
"Sadece sizinle sohbet etmek için gelmiştim."
"Ama biz erkek erkeğe sohbet etmek istiyoruz." dedi Mehmet.
"Erkek erkeğe ne sohbet edeceksiniz ki?"
"Basketbol turnuvasını."
"Şu sıkıcı spor mu?"
"Ah evet o sıkıcı spor. Şimdi buradan gidebilir misin?"
"Tamam be gidiyorum." Döndüğümde Melike bana bakaraktan "Yakaladım seni."
"Neyi yakaladın?"
"Okan ile konuşmanızı sen onu seviyorsun."
"Ah Melike, bir kez olsun beni dinle!"
"Dinledim ki zaten yerimden hiç ayrılmadım ve nereye gittiğini izledim. Eğer sen bir yere ayrılma demeseydin lavaboya gidecektim."
"Ciddi misin?"
Evet anlamında kafasını salladı.
MELİKE'NİN DİLİNDEN
Çok mutlu bir şekilde uyandım. Sebebi ise Okan'ın rüyamda bana beni buradan kurtaracağına dair bir mesaj yollamasıydı. Umarım gerçek bir mesajdır.
OKAN'IN DİLİNDEN
Kantinde çay içip biraz sohbet ettikten yarım saat sonra laboratuvara ışınlanmıştık. Mehmet iğneyi hazırladı ve beni bir simülasyon cihazına bağladı ve
"Hazır mısın?" diye sordu.
Evet anlamında başımı salladım.
"Yarım saat sonra görüşürüz o zaman." dedi ve iğneyi omzuma vurdu. Uyandığımda Lux gezegenindeki bir villamdaki salonun koltuklarında uzanıyor buldum kendimi. Evet buraya hatırlıyorum en son 18 yaşımdayken üniversite sınavının bir gün öncesi buraya gelmiştim.
Koltuktan kalktım ve yatak odama geçtim. Aynada kendimi inceledim. Üzerimde en son giydiğim 18.yaş günü hediyem olan kıyafetlerim vardı. Onları burada mı bırakmışım. Normalde simülasyon cihazında bir eşyanı bırakamazsın. Bu çok ilginç. Yoksa anılar mı? Evet, bu her şeyi açıklıyor. Dışarıda ki havaya baktım. Günlük güneşlikti. Dolabımı açtım ve havaya göre uygun bir kıyafet seçip onu giydim. Sonra saate baktım Nox birazdan burada olurdu. Nox bu dünyadaki hayali arkadaşım. Çocukken kurduğum bu hayali arkadaşı simülasyon cihazıyla gerçeğe dönüştürmüştüm.
Merdivenlerden aşağı indim ve mutfağa gidip buzdolabını açtım. Burada gerçek yiyecekler vardı. Ama kabul edelim karnımızı doyurmuyordu ama gözlerimizi doyuruyordu.Hiç yoktan iyidir. Buzdolabından çıkardığım yemekleri ocağa koyup pişirdim ve tabi ki de onu yedim. Bulaşıkları, bulaşık makinesine koymayı bitirdiğimde zil çaldı. Gelen Nox olmalı. Kapıya açtım.
"Okan! Hoş geldin." dedi gülümseyerekten Nox
"Hoş bulduk. Gelsene."
"Tabi ki de geleceğim. Sonuçta burası benim malım."
"Evet, tabi ki de."
Salona geçtik ve Nox en sevdiğim tekli koltuğa oturdu.
"Bir şeyler içer misin?" diye sordum.
"Hayır, teşekkürler."
"Kaç yıldır görüşmüyoruz?" diye saçma bir soru sordum. Sanki hiç bilmiyormuşum gibi.
"Sen daha iyi bilirsin." diyerek cevap verdi.
"Dört yıl. Baya bir olmuş."
"Evet, eğer sevdiğin bir kız olmasa buraya hiç gelmeyeceksin. Ne oldu beni diğer yetişkinler gibi silmeye mi çalıştın?"
"Silmek mi o nasıl söz? Sen benim bu dünyada ki en güzel anımsın."
"Ama öbür dünyada değil öyle mi?"
Ona şaşkın bir şekilde baktım ve Nox "Şaka! Nasıl da yedin?"
Ona kızgın bir ifadeyle "Hiç değişmemişsin" dedim ve kalkıp birbirimize sarıldık.
"Ne oldu? Fikrini değiştiren ne?" diyerek doğrudan konuya girdi.
"Arkadaşlar, kalbim, iç sesim"
Kafasını salladı anlamış gibi ve "Açıkçası anlamadım."
"Fark ettim."
"O zaman yarın Lux gezegenine göre uygun kıyafetler giyinip seni Melike'nin hocası yapıyoruz."
"Lux gezegeninin kendine özgü kıyafetleri mi var?"
"Tabi ki de."
"Dört yılda neler değişmiş?"
Nox omuzlarını silkti ve bana bir modacının telefon numarasını verdi.
Kapıdan çıkmadan önce son bir kez daha arkasını dönüp "Yarın sabah görüşürüz." dedi ve gitti.
MELİKE'NİN DİLİNDEN
Yine mi şu dant sesi. Kurtulamayacak mıyım ben bu sesten? Gözlerimi açtığımda NOM2350 bana silah doğrultmuştu.
"Bu da ne?" dedim yatakta oturma pozisyonuna geçerek.
"Su tabancası. Akşam yemeği vakti geldi. Dolabınıza yeni kıyafetler ekledim. Lux gezegenine uygun kıyafetler." dedi ve odadan çıktı.
Yataktan kalktım ve banyoya girdim. Evet odanın kendine özel bir banyosu varmış. Bende daha yeni fark ettim. Aynada kendime baktım. Çok tipsiz gözüküyorum. Sonra aynada kendi kendime saçma sapan yüz hareketleri yaptım. Siz de deneyin çok eğlenceli oluyor. Kendimle dalga geçmeyi bıraktıktan hemen sonra yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Ve tabi ki abdestimi almayı da unutmadım. Banyodan çıktım ve dolaba baktım. Bakalım Lux gezegeninde ki kıyafet modası nasıl bir şeymiş? Dolabın içinde sadece elbiseler vardı. Elbise, elbise ve sadece elbise... Elbiselerden birini aldım. Üst kısmı siyah, etek kısmı ise bordoydu. Sevdiğim renge yakın bir renk. Ve tabi ki elbisenin rengine uygun bir şal seçtim. Ayna da şöyle kendime son bir kez daha baktım ve odadan çıktım. Odadan çıktığımda NOM2350 bana bir şey unutmuşum gibi baktı.
"Ne oldu? Bir şey mi eksik?" dediğimde NOM2350 kafasını evet anlamında salladı ve odama girdi. Döndüğünde elinde elbisenin eteğiyle aynı renkte olan bir pelerinle gelmişti.
"Bunu giymek zorunda mıyım?"
"Kurallar."
"Tamam." dedim ve pelerini giydim.
NOM2350 "Beni takip et." dedi ve ben de onu takip ettim. Geldiğimizde sarayın yemek salonuna gelmiştik. Yemek salonunda hani filmlerde görmüşünüzdür. Kocaman bir masa olur en başta kral yanında kraliçe ve prens varsa birde prenses. Ve sanırım prenses vardı. NOM2350 bana oturacağım sandalyeyi gösterdi ve gitti. Ben oturduktan beş dakika sonra kral geldi ve masada ki herkes kralı görünce ayağa kalktı. Bende tabi onlarla beraber kalktım. Kral masanın en başına geçip oturunca herkes oturdu. Kral yemek yemeye başlayınca herkes yemek yemeye başladı. Sonra kral bana baktı ve "Demek sen şu Nox'un sevdiği Dünyalı kızsın." dedi.
Bende cevap verirken saygıdan mıdır nedir gözlerim masada, başım eğik "Evet efendim." dedim.
"Bu kadar mı? Kendini bize tanıtmayacak mısın?"
"Ah tabi." dedim ve nedendir bilinmez sandalyeden kalkıp " Ben Melike Akkurt. Dünya adlı gezegenden geliyorum." dedim ve yerimi oturdum.
Kral bana kaşlarını çatmış bir şekilde bakıyordu. Nox'a baktım. Bana neden böyle bir şey yaptığıma dair soru sorar bir şekilde bakıyordu. Bende ona cevap olarak omuz silktim. Nox bu gergin havayı dağıtmak ister gibi "Melike neden böyle bir şey yaptın. Yoksa Dünyalıların bir geleneği mi?" diye sordu.
"Kısmen." dedim.
Kral kaşlarını çatmaya bıraktı ve bana ailesini tanıtmayı başladı kendisi dahil. Kralın ismi gezegenin ismiyle aynıydı. Yani kralın ismi Lux'tu. Ve kraliçenin ismi ise Luxiana idi. Prensesin ismi ise yani Nox'un kardeşinin ismi ise Mizu idi.
Mizu bu Japonca da su anlamına geliyordu. Burada ne anlama geliyor hiç bilmiyorum. Nox bana bakıp gülümseyerekten "Aynı anlama geliyor." Dedi.
"Yine aklımı okudun değil mi?"
Nox bir yaramazlık yapmış gibi kafasını eğdi ve Japonca özür diledi. "Gomen.". Ve yemeğine devam etti.
OKAN'IN DİLİNDEN
Burayı özlemişim. Yemyeşil çimenleri ve ağaçları, çiçeklerin mis kokusunu...muhteşem. Yiyeceklerin hap şeklinde olmayıp kendi orijinal halinde olması.Ve en çok da uyumayı özlemişim. Şöyle bir altı saat... Kendimi yatağa bıraktım. Heyecanlıydım. Sonunda Melike ile tekrar görüşecektim. Bu yüzden uyuyamıyordum. Ama uyumalıydım. Bende kendimi zorladım. Bir yarım saat geçtikten sonra ancak uykuya dalabildim.
MELİKE'NİN DİLİNDEN
Yemekten sonra Nox yanıma gelip yarın beni biriyle tanıştıracağını bu yüzden yatmamı söylemişti. Uyandığımda bunu düşünüyordum. Saate baktım, saat altı buçuktu. Yedi de kahvaltı başlayacaktı. Anlamıyorum insanlar neden bu kadar erken kalkar ki. Köyde değiliz. NOM2350 bir yerden çıkıp "Biliyorum köydekiler de zaten saat dört civarı kalkıyorlar." dedi.
"NOM2350 öyle birden bire çıkma! Beni korkutuyorsun."
"Üzgünüm."
"Niye geldin?"
"Prens Nox sizin şu dün akşam ki tarzınızı beğenmemiş."
"Hangi tarzımı?"
"Kıyafet seçimi."
"Kıyafet seçimim mi? Ne varmış benim kıyafet seçimimde?"
"Tarzınız berbat ötesiymiş. Hiçbir kız böyle giyinmez dedi. Bu yüzden size bu kıyafetleri getirdim." Bunu derken elindeki kıyafetleri gösterdi. Elinde ki kıyafetlere baktım. Annemin benim için seçtiği kıyafetlere çok benziyordu. Ne yani herkes annem gibi mi düşünüyor?
"Uff! Tamam." dedim kıyafetleri bana vermesini bekleyerek ama NOM2350 kıyafetleri bana vermek yerine yatağın üzerine nazikçe bıraktı ve gitti. Bende arkasından bakakaldım tabi ki de.
Odadan çıktığımda Nox ile karşılaştık. "Aşağıda beklemeyecek miydin?"
"Sen geç kalınca uyuya kaldın zannedip seni uyandırmaya geliyordum. Neyse ki uyuya kalmamışsın." dedi ve ekledi"Günaydın."
"Sana da günaydın."
Sonra aşağıya indik, "Şimdi gelir."
"Kim gelir?"
"Yeni hocan?"
"Yeni hocam mı? Ah demek tanıştıracağın kişi oydu."
"Evet."
"Hey! Bu demek oluyor ki bugün ders mi var?"
"Evet."
"Nasıl ya? Hemen mi?"
"Bir ay var Melike. Konuları yetiştirebilmemiz için hemen başlamamız gerekiyor." dedi ve asansöre bakarak "Geliyor olmalı" dedi. Asansör geldiğinde sevgili hocacım arkası dönüktü. Arkasını döndü yüzünde bir maske vardı. Yanımıza geldi. Nox ile hocam birbirlerine sarıldılar. Sonra Nox bana döndü ve "Kendisi benim çocukluk arkadaşım olur. Maskeni çıkartsana dostum. Maskeli baloda değiliz."
"Pekala" dedi hocam olacak kişi. Nedense bu ses tanıdık geliyordu. Nox'un çocukluk arkadaşı maskesini çıkardı. Biliyordum tanıdık... Okan mı o?
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro