Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 2: TAKIM ARKADAŞI


Duoman Beyin dersiydi. Kendisi burçların iletişim dersine girmekteydi. Burçların diğer burçlarla nasıl iletişim kurmaları gerektiğine dair bilgiler vermekteydi.

Duoman Bey "Hepinize ilişkileriniz için birer mini peri vereceğim. Ve bu mini periler hayatınız boyunca dışarıda ne şekilde davranmanız gerektiğine dair yön verecek." Dedi ve mini perilerin bulunduğu sandığın yanına gitti. Cebinden kanatlı bir anahtar çıkarttı. Sandığın kilidini açtı.

Burcu ikizler olan adam yüzünü sınıfa döndürerek konuşmasına devam etti. Adamın yüzünde tebessüm vardı. Öğrencilerinin ilk mini perileriyle tanıştıklarında yüzlerindeki ifadeyi oldukça merak ediyordu.

"Bu sandığın kapağını açtığımda sandığın içindeki mini periler sizi seçecekler." Dedi ve sandığın kapağını nihayet açtı. Bu sözünün ardından her yılda olduğu gibi aslan burcu ve koç burcu olan öğrencileri ego yaparak seçenin kendileri olması gerektiği konusunda söylenmeye başladılar. Zavallı beyaz saçlı adam yani Duoman Bey derin bir iç çekti. Ne kadar anlatsa da anlamayacaklarını biliyordu. Özellikle koç burçları bu konuda aşırı derecede inatçılardı. Bu yüzden öğrencilerinin homurdanmalarını görmezden gelmeye karar verdi.

O sırada Yey, yüzüne doğru gelen sıcak bir esinti hissetmişti. Bu Yey'in mini perisi Flame'di. Flame, erkek koç mini periydi.

Yey "Merhaba!"

Flame "Merhaba! E ne zaman başlıyoruz?" diye sorduğunda,

Yey şaşkın bir ses tonuyla "Neye, ne zaman başlıyoruz?" diye sordu.

Flame, baş parmağıyla arkasındaki Flesch'i işaret etti. O sırada Flesch daha yeni mini perisiyle tanışmaktaydı. Flesch'in mini perisinin ismi Mizu'ydu. Mizu, dişi yengeç mini periydi.

Mizu, Flesch'in yanına gelmiş ve utangaçça "Merhaba." Demişti. Mini perinin utanmış olduğu yanaklarının al al olmasından belli oluyordu.

Flesch, sıcak bir şekilde tebessüm ederek "Merhaba." diyerek selamladı mini perisini.

Mizu "Onu çok seviyorsun öyle değil mi?" diye sorduğunda sevgili balık erkeğimiz diğer öğrencilerin vermiş olduğu aynı tepkiyi verdi.

Flesch "Ne?" ve Mizu'nun baktığı yere bakarak ne demek istediğini anladı. O sırada Yey de Flame'in parmağıyla gösterdiği yere bakmaktaydı. Flesch ve Yey'in gözleri minicik bir anda bir araya geldi. Utanan Yey, gözlerini ondan çekti ve gözlerini mini perisine odakladı.

Yey "Sen nereden biliyorsun?"

O sırada Duoman Bey bütün sınıfa hitap ederek herkesin aklında kalan soru işaretlerini cevaplandırdı.

"Aklıma gelmişken mini perileriniz sizin ruhunuza bağlı bir ruhtur. Bu da sizin hislerinizi ve duygularınıza ulaşabilmesinin nedenini açıklar." Dedi gülümseyerek. Adamın öğrencilerinden bazıları bu durumdan hoşnut olmuşken bazıları ise bu durumdan hiç hoşnut olmamıştı.

Mizu, Duoman Beyin konuşması bittikten sonra Flesch ile konuşmasına devam etti.

"Hımm, belki de senden hoşlanıyordur."

Flesch "Hiç sanmıyorum. Benden hoşlansaydı eğer yaptığım eylemlere karşılık verirdi."

Mizu, Flesch'e üzgün bir yüzle baktı. O sırada Yey'in mini perisi Flame, Yey'e hitaben,

"Ne zaman başlıyoruz? Bak sen böyle beklersen çocuğu kaparlar."

Yey "Kaptılar zaten." diye homurdandı. Ve ekledi. "Üstelik nasıl adım atabilirim? Bence kalbim ona daha fazla tutulmadan ondan vazgeçsem iyi olacak."

Flame "Saçmalama, çocuğa hiçbir adım atmazsan onun seni sevip sevmediğini nasıl anlayabilirsin? Belki de o sana adım attı ve sen onu görmedin. Ve şimdi o sana adım atmıyor çünkü senden karşılık alamadı. Böyle bir durum olmuş olamaz mı?"

"Olabilir mi?" derken umutlu bir şekilde Flame'in minik gözlerinin için baktı Yey.

"Evet, olabilir. Sen yay burcusun kesin olmuştur. Siz yay grubu arkadaşlık ile aşkı karıştıran tek grupsunuz. Kesin olmuştur."

"Hey! Hımm, umarım... tamam. Ondan vazgeçmeyeceğim."

Yey, Flame ile konuştuktan sonra şöyle düşündü. 'Evet ya olabilir aslında. Belki de benim yüzünden, benim salaklığım yüzünden olabilir. Ama ya tahmin ettiğim gibi arkadaşça davranıyorsa... aman neyse attığım adımdan bunu görürüm nasıl olsa.'

O sırada Mizu,

"Demek bu yüzden Duosilya ile sevgilisin. Peki ama neden? Güçlü ise ne olmuş? Aşkta ego olmamalı. Bu yüzden kaybediyorsun işte."

Flesch "Ben ego yapmıyorum. Sadece... "

Mizu "Sadece ne?"

Flesch "Sadece önünde sonunda kontrolü ele verecek. Zafer benim olacak."

Mizu, Flesch'e bir şey söyleyemedi. Ama onun adına üzülüyordu. Çünkü böyle yaparsa asla sevdiklerine kavuşamayacaktı. Sevdiklerine değer vermeyen insan o insanları kaybedince sonsuza dek pişman olmaya mahkumdu. Peki ama Flesch'e bunu nasıl anlatabilirdi? Nasıl?

Flesch düşündü. Yaptığı adımları tek tek düşündü. Gerçekten de ego yapıyordu. Yok canım sadece hakkım olanı istiyorum diye düşündü. Bir süreliğine bunu kabullenmeyecekti ta ki bir gün asıl aşkın ne demek olduğunu anlayana kadar.

O sırada Flame, Flesch'in dişi mini perisine bakmaktaydı.

"Flesch'in mini perisi çok güzel." Sonra da sahibine kızgınca bakarak "Ama sahibim yüzünden ona ulaşamıyorum." Diye homurdandı.

Yey "Sana hazır olmadığımı söylemiştim" diye tısladı.

Flame "İlla gidip ona aşkını ilan etmek zorunda değilsin. Ona sinyal gönder."

Yey, kaşlarından birini kaldırdı. "Nasıl?"

Flame "Hırskil'e nasıl aşkını belli ettiysen o şekilde."

Yey "Nasıl belirttiğimi bilmiyorum ki ona sevdiğimi söylediğimde ben aslında bunu biliyordum dedi. Ama bana nasıl öğrendiğini söylemedi."

Flame "O halde git Hırskil'e sor. Nasıl anlamış?"

Yey "Hayır, anlamıyorsun."

Flame "Neyi anlamıyorum?"

Yey "Anneme söz verdim. Bir daha onunla konuşmayacağımı."

Flame "Bu senin hayatın Yey, annenin değil. Bırak da aşk ilişkilerine sen karar ver. Bence bu bir bahane ve sen bu bahanenin arkasına saklanıyorsun. Flesch'e ulaşmak için Hırskil'e ulaşmamız lazım."

Bir süre sessiz kaldılar. Hatta uzun bir süre sessiz kaldılar.

O gün okul bittiğinde Yey kendini Labirent bahçeye attı. Labirent bahçede gezinirken Flame'in dediklerini düşünmekteydi. Labirentin sonuna geldiğinde yay kızımız yanında uçan mini perisine döndü.

"Tamam, şuna ne dersin? Ona yavaş adımlar atacağım. Eğer bu sinyallerimi ve adımlarımı anlamazsa onun karşısına çıkıp ona, onu ne kadar çok sevdiğimi söyleyeceğim."

Flame "Ne kadar seviyorsun peki?"

Yey "Bilmem ne kadar seviyorumdur? Sevgi ölçülebilir bir şey mi? Peki nasıl ölçeriz?"

Flame "Ah bilmiyorum. Ama eğer bir gün Eros ile karşılaşırsam ona sorarım."

Yey "Eve gitsek iyi olur. Yarın çok acayip bir ders bizi bekliyor olacak."

->)->) vvvvvv < 3 < 3 <3<3<33<3<3<3<33<3<3<3<33<3<3<33<3<3<33<3<3<3<3<33<3<3<3<3

Yey'in dediği gün gelmişti. Yay kızımız aşırı derece de heyecanlıydı. Çünkü ders sınıfta değil ormanın derinliklerinde gerçekleşecekti. Yani kısaca bugünkü ders teorik değil uygulamalıydı.

Açıkçası bu ders hava ve ateş elementlerin en sevdiği dersti şu an. Su elementlerinden ise bu duruma bir tek balık burçları bayılmıştı. Toprak gruplarından ise dişi boğa burçları sevinirken, erkek boğa burçları bu konuda homurdanmakla meşguldü. Oğlak burçlarının ise yüzündeki sabit ifadeden dersten memnun olup olmadıklarını zerre anlamıyordunuz. Başak burçlarına gelirsek sırtlarındaki çanta aşırı derece de ağır gözüküyordu artık her ne getirdilerse.

Abbey "Evet, arkadaşlar. Bugünkü dersimizi dışarıda ormanın derinliklerinde işleyeceğiz. Bu derste çok zor durumlarla karşılaşmadığınız sürece yanınızda olmayacağım. Yani demek istediğim küçük işleriniz için beni çağırmayın. Ve benim hazırladığım takımlarla beraber ormana gireceksiniz. Ormanın diğer tarafında sizi bekliyor olacağım. Evet, eklemediğim bir şey var mı? Sanırım yok. Şimdi takımları söylüyorum. Kızılcık ve Baltafa bir takım."

Baltafa ve Kızılcık birbirlerine bakıp bir beşlik çaktılar. O sırada Duosilya umut dolu gözlerle Flesch ile aynı takımda olmayı dilemek ile meşguldü. Fakat bir mucize oldu. Flesch ve Yey aynı takımda oldular. Flesch sonunda Yey'in onu sevip sevmediğini anlayabilecekti. Eğer seviyorsa Yey'in kendisine gelip aşkını itiraf etmesini bekleyecekti. Sevmiyorsa da minik eylemleri ile onun kalbini çalmayı planlıyordu.

Flame "İşte, fırsat bu fırsat."

Yey "Aman Tengrim1."

O sırada Flesch'in omuzunda oturan mini perisi "Şans bizden yana galiba." Dedi.

Evet, şans onlardan yanaydı. Ama şimdilik.

Abbey konuşmasını yaptıktan sonra otobüsten inmişti ve diğer burçların inmesini beklemişti.

"Evet, şimdi herkes ormana girsin." Dedi ve ormanın içine dalıp gözden kayboldu. Flesch, Yey'e baktı ve ormana girdi. Yey de onun arkasından ilerlemeye başladı. O sırada mini perisi Flame "Hey! Hey! Ne yapıyorsun?"

"Onu takip ediyorum." Dedi ne oldu dercesine.

"Liderliği ona mı vereceksin yani?" diyen mini perisi küçük ellerini beline koyarak kendisine çakmak çakan gözleri ile bakmaktaydı.

Yey, mini perisinin bedene dilini görmezden gelerek "Neden ki?" diye sordu.

Flame "Bak böyle yaparsan bütün özgürlüğünü kaybedersin!" diye sinirli bir şekilde bağırarak cevap verdi. Tabi Yey, duygular konusunda fazla hızlı etkileniyordu. Flame'in üzerindeki sinir birden onun üzerine sıçradı. Ne bekliyorsunuz ki? Sonuçta ikisi de ateşti ve bu hızlıca parlamasını sağladı.

Yey "A git başımdan bir türlü çocuğu izletmedin!!!"

Tabi bu sözü, Flesch kendi üzerine alındı ve "Özür dilerim." Dedi. Özür dilerken kendi kendine olamaz benden nefret ediyor galiba. Bu çok kötü. Minik eylemler onun bu nefretini söndürecek kadar yeterli olamaz. Ne yapacağım ben? Diye düşünüyordu.

Yey'in siniri geçmemişti ve bu sefer ikinci defa Flesch'e patladı. "Sana demedim ben onu. Hemen kendi üzerine alınma!" dediğinde,

Flame hemen kendine gelmiş ve rehberlik etmeye başlamış olduğu yeni yoldaşına doğru sakinleştirici bir ses tonuyla "Hop, hop dur bakalım. Dikkat et! Karşındaki bir balık." Dedi. Açıkçası Flesch'in üzerinde renk değiştiren okul üniformaları yerine normal spor kıyafetleri bulunduğundan duygularının şu an ne olduğu anlaşılamıyordu.

Yey "E ne olmuş yani?" dedi balık burçlarının aşırı alıngan olduğu kuralını unutarak ki unutması da saçmaydı hani. Sonuçta kendi öz annesi balık burcuydu.

Flame, kaş göz işaretleri ile Flesch'i işaret etti. Flesch gerçekten kırılmıştı ve yanağından göz yaşları süzülmekteydi. Yey birden onu ağlattığı için kendi dilini kesmeyi düşündü. Bunu ona nasıl yapabilmişti? Yey hemen minik sevgili balık burcu olan platonik aşkının yanına gitti. Yay kızımız, Flesch'in gönlünü almaya çalışırken aklından şu düşünceler geçmekteydi. Eğer ona yakın olsaydım. Ona sarılırdım ve belki de o beni affederdi.

Flesch ise içten içe mutluydu. Çünkü Yey'i avlamayı başarmıştı. Şimdi işi daha kolay olacaktı. Balık burcu olmayı seviyordu. Kızlar hep bu şekilde ağına geliyordu.

Yey "Özür dilerim. Ben öyle demek istememiştim. Mini perim... ben o sözü mini perime diyordum. Ne olur affet beni?"

Flesch ilk başta naz yapmayı düşündü sonra vazgeçip onun affettiğini belirten bir gülücük gönderdi. Yey, Flesch'in gülümsemesine büyülenerek baktı.

Flesch "Efendim?"

Yey güzel bir rüyadan uyanmışçasına "Diyorum ki orman çok güzel." Dedi.

Flesch, etrafındaki ağaçlara baktı ve "Evet, çok güzel." Diyerek onu onayladı.

Biricik aşkı arkasını dönüp ilerlemeye başladığında Flame ellerini kavuşturmuş bir şekilde Yey'in önünde uçmaktaydı.

Yey "Ne?"

Flame ona küçümsercesine bakarak "Orman çok güzel, öyle mi? Cık,cık, cık. Her neyse şanslısın ki sen Flesch ile konuşurken bende Eros ile karşılaştım."

"Şu aşk meleği olan mı?"

"Evet, ta kendisi."

"E?"

"E si senin için ondan bir şey aldım?"

Flame, elindeki kalpli oku gösterdi.

Yey "Ok ne kadar da küçükmüş."

Flame "Eline geçtiğinde büyüyecek o. Ok büyülü. Kullanıcıya bağlı olarak boyutu değişmekte." Dedi ve oku Yey'e verdi ve ekledi "Hadi kızım, sihrini göster ona." Dediğinde bu tür sözlere alışık olmayan yay kızımız kızarmıştı. Hemen sevgili platonik aşık olduğu sarı saçlı oğlanın olduğu yere doğru kafasını çevirdi.

Flesch, Yey'in biraz ilerisindeydi. Yey, Flesch'in bu aralarındaki mesafeden duyamayacağı bir ses ile "Sagittarius!" dedi. Ve karşısında büyülü bir halka belirdi. Elini bu büyülü halkanın içine sokarak sihirli yayını aldı. Ardından yayını gerdi ve Eros'un okunu Flesch'in kalbine hedef aldı. Tabi, Yey'in güzel şansına ok Flesch'e değil önünden geçen Hırskil'in kalbine saplandı. Evet, biliyorum bu kötü bir şans gibi gözükebilir. Fakat bilmediğiniz bir şey var. Eros'un oku kalpte olmayan sevgiyi oluşturur. Fakat Flesch'in kalbinde bu sevgi az da olsa vardı. Eğer o ok Flesch'in kalbine denk gelmiş olsaydı kalbindeki sevgi nefrete dönüştürecekti. Yani demek istediğim Yey yine kıl payı atlatmıştı.

Yey "Nasıl ya? Satürn'ün etkisinden kurtulduğumu zannediyordum."

Flame "Satürn etkisi geçti zaten. Şu an Neptün retrosundayız. Ben yerinde olsaydım Hırskil'den kaçardım."

Yey, Flame'in haklı olduğunu bildiği için gözünü kestirdiği ilk ağaca çıktı. O sırada Flesch, Yey'in çıkmış olduğu ağaçtan Yey'i izlemekteydi. Hırskil'in geldiğini görmüş ve Yey'in onunla karşılaştığında ne yapacağını görmek için ağaca çıkmıştı. Flesch aşağıya bakarken Yey'in gözden kaybolduğunu fark etti. O sırada Yey, Flesch'in yanındaki dalda oturup aşağıyı izlediğini fark etti.

Yey şaşkınlık belirtilerinin olduğu ses nidalarıyla "Sen oraya ne ara çıktın?"

Yey'in sesi ile irkilen Flesch, sesin geldiği tarafa baktı. Zavallı oğlan, az kalsın daldan düşecekti. Yay kızımız karşısında düşmekten son anda kurtulan oğlana yüreği ağzına gelerek izledi ardından kısa süreli bir sessizlikten sonra gülümseyerek konuşmasına devam etti.

"İçinde bir koç var da ben mi bilmiyorum? Gerçi ben seni ilk gördüğümde koç olduğunu zannettim. Koça benzeyen balık mı olur ya? Neyse ikisi de yeniyor." Diyerek kendi yapmış olduğu berbat espriye güldü Yey. Flesch'in omuzunda oturan Mizu ise rehberlik etmiş olduğu yoldaşının kulağına doğru "Espri yaptı galiba. Gül bence." Dedi.

O sırada Flame, Yey'in kulağına gelerek "O nasıl espri ya. Ha evet, sen böyle çocuğu tavlarsın."

Yey "Niye ki gülüyor işte?

Flame "Karşındaki vatandaş balık. Balıklar nazik insanlardır. Karşılarındaki insanları kırmamak için gerekirse gülüyormuş gibi yaparlar."

Yey, Flesch'in yüzüne uzun uzun bakmaya başladı. Çocuğun yüzündeki gülümsemenin yalan olup olmadığını ayırt etmeye çalışıyordu. Tabi, Flesch, Yey'in ifadesiz yüz halinden ne düşündüğünü anlayamadı. 'Neden bana bakıyor ki? Yanlış bir şey mi yaptım? Yoksa... ' şeklinde düşünen balık erkeğimiz, birdenbire yay kızına doğru yaklaşmakta olan bir aslan gördü. Aslan Yey'in tam arkasındaydı. Yey'in kolunu tutup hızlıca kendisine doğru çekti ve "Pisces, koruma baloncuğu!" diye bağırdı. Flesch'in elinden büyülü balık desenleri olan bir halka ve o halkanın içinden de etraflarını saran köpük çıktı. Yey, kafasını Flesch'in göğsünden çıkartarak kızarmış yüzüyle ona doğru baktı. Açıkçası böyle bir şey kesinlikle beklemiyordu.

SON GÜNCELLENME TARİHİ: 27 TEMMUZ 2023     

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro