Bölüm 13: Seçimler ve Tehditler
Ateş kralı tahtında oturmuş, oğlunu bekliyordu. Asker içeri girdiğinde oğlunun geldiğini biliyordu bu yüzden eliyle işaret verdi. Asker kafasıyla selam verip içeriye Talu'yu aldı ve kendisi dışarı çıktı. Talu, ateş kralının önünde eğilmek yerine kafasını önüne eğerek selam verdi. Bu krallıkta halk, kralın önünde eğilirken bu şekilde selam verirdi kafasını öne eğerek.
Talu "Majesteleri, neler oluyor?" şeklinde bir konuşmaya başladı. Anlaşılan Kupa Kraliçesinden olan kızı Köpük ondan önce bütün bilgiyi ona aktarmıştı. Zavallı kız! Kraliçeyi bulması ile ayaklarının deniz kuyruğuna dönüşmesi bir anda olmuştu. Ona demişti. Gitme demişti. 'Annen yaparım dediğini mutlaka yapar.' Ama dinleyen kimdi? Gençler, ne zaman büyüklerini dinlemişlerdi ki?
"Yani bunları biliyorsun öyle mi?"
Genç delikanlı ilk önce bir yutkundu. Sonra da ne duyduysa onu aktardı. Bir yandan da 'Umarım kız kardeşimin başını yakmıyorumdur.' Diye düşünüyordu.
Talu "Dediğim gibi Köpük'den duydum."
"Köpük nereden duymuş peki?"
Haber kaynaklarını merak ediyordu doğrusu. Onun bu kadar hızlı ulaşabildiği ama kendisinin bir türlü ulaşamadığı kaynakları...
Talu, ilk başta söylemekle söylememek arasında kaldı. Ama bu bilgiyi bilmesi gerekiyordu, değil mi?
"Kupa prensinin yakın dostundan."
Ateş kralı, bir kaşını havaya kaldırarak baktı. Kupa prensinin dostu buradaydı. Bir zamanlar Kupa Kralı ile onlar da öylelerdi. Ama sevgili dostu sevdiği kadınla evlenmişti. O günden beri nefret ediyordu o adamdan. İstifini bozmadan konuşmaya devam etti değnek kralı.
"Kupa prensinin yakın dostu burada, öyle mi? Güzel. Onunla git ve tanış. Bir gün işimize yarayabilir. Hatta sana bir görev veriyorum. O delikanlıya, Kupa Prensinden daha yakın ol! Onu içten içe zehirle ki, savaş çıktığında bizim yanımızda durabilsin."
Talu, bir anlık şaşkınlıktan sonra "Emredersiniz, majesteleri!" diyebildi.
Değnek Kralı, gitmeyi hazırlanan Değnek prensini son anda durdurarak "Bir de şu dedikodular! Öğrencinle bir ilişkin varmış. Doğru mu?"
Genç delikanlı bu konuyu dürüst bir şekilde cevap verdi. Aşk konularında destek olacağını söz vermişti çünkü. Hem İnci'den de iyiydi. En azından halktan biriydi.
"Olmasını diliyorum majesteleri."
Ateş kralı oğlu için üzülmeyi başlamıştı. Bu çocukta hep en olmadık kişilere âşık oluyordu. Bu yeteneğini annesinden almış olmalıydı. Joker yüzüyle devam etti baba -oğul sohbetine. Fakat sonuna doğru hayal kırıklığına uğrayacaktı genç prens.
"Eğer ona değer veriyorsan okul bittikten sonra adım atarsın diye düşünüyorum zarar görmemesi için." Dedi ve içinden 'Benim bir zamanların Kupa Prensesine yaptığım gibi.'
"Evet, efendim."
"Kupa prensinin gelmesi bir sorun olmalı senin için."
"Aynen öyle. Yakınlaşmalarını istemiyorum."
"O da senin için öyle düşünüyor olmalı. Bu söyleyeceklerim şu an seni üzecek olabilir fakat krallığın iyiliği için bunu yapmak zorundayım."
Genç delikanlının içi birden endişeyle dolmuştu. Hayır, yine oluyordu. İnci için de böyle demişti. Kralın ne diyeceğini merak ettiği için itiraz etmek yerine önce dinledi.
"Kupa prensinin ona yaklaşmasını izin vereceksin. Sana tamamen ondan uzak dur demiyorum. Ona yakın ol, çok yakın ol ki kupa prensi kaybetmemek için kıza adım atsın. Sonra onların bir arada bulundukları fotoğraflarını çekip bütün basına bildiririz. Böylece savaşta kılıç kralı da yanımızda olur." Sonlara doğru ateş kralı heyecanlı bir çocuk misali anlatmaya başlamıştı.
Talu, hayal kırıklığını sesine yansıtarak "Ama majesteleri bunu nasıl yapabilirim? Ona bu kadar çok bağlanmışken..."
Başka çare yoktu. Oğlunu bir korsana kaptıracaktı. Ama buna değerdi değil mi?
"Karşılığında İnci ile evlenmene izin veririm. Seçimini yap."
Kral son sözlerini söylemişti. Talu, kafasını önüne eğdi ve kalbinin acısıyla beraber taht odasından dışarı çıktı. Bu haksızlıktı. Onu bu şekilde vurması. Geçmişiyle... Fakat merak ettiği bir şey daha vardı. Evet, yıllar önce o korsana deliler gibi âşık olmuştu. Peki ya şimdi? Şimdi de onu bu şekilde tekrar yeniden sevebilecek miydi?
77777777777777777777777777777777777777777777777777777777777777777777777777
Dersleri için gerekli eşyaları almıştı şimdi ise masasının üzerinde duran ders programına bakmaktaydı. İlk ders, seçmeli dersi olan dövüş eğitimiydi. İkinci ders ise savunma eğitimiydi. İki derste fiziksel olduğu için kırmızı-gri eşofmanlarını giymişti.
Dersin işleneceği yere geldiğinde büyük geniş cam kapıdan içeri girmişti. Dersin yapılacağı yer neredeyse bir halı saha genişliğindeydi. Zeminde kırmızı minderler vardı. Ayakkabılarını çıkarttı genç kız. Serin minderlerde ilerlerken karşısına tanıdık bir beden çıkmıştı. Biraz daha ilerlediğinde bu tombik bedene sahip olan kişinin Flesch olduğunu fark etti. Genç kızın kalbi birden hızlı bir şekilde çarpmaya başladı. Kafasındaki soru işaretlerle beraber kupa prensine doğru yaklaştı.
Kupa prensi, Yey'in geldiğini görmüştü.
"Merhaba, Yey. Tekrar karşılaştık."
"Evet, nasıl oldu bu?" hayret dolu bir sesle sordu sorusunu genç kız.
Genç delikanlı bu soruya karşılık şöyle bir cevap verdi:
"Değnek Krallığı ile Kupa Krallığı eğitim alanı için aralarında anlaşma yaptı. Seçmeli dersleri ortak olarak sizinle alabileceğiz." Bu cümlesinden sonra Yey'e tatlı bir gülümseme sundu.
Yey, Flesch'in gülümsemesini fark etmemişti bile çünkü o anda etrafına bakmakla meşguldü. Gözleri kıvırcık saçlı, kısa boylu, esmer kızı arıyordu. Merak dolu bir sesle "Duosilya nerede?" diye sordu.
"O bale dersini seçti. Bale ilgimi çekmiyor." Dedi Yey'e yalan söyleyerek. Bir balık burcuydu. Şiddetten çok sanatsal faaliyetler daha çok ilgisini çekiyordu. Eğer Yey'i başkasına kaptırma korkusu olmasaydı şu an burada bu dersi alırken onu göremezdiniz bile.
"Dövüşte ilgini çekmiyor diye biliyordum ben." Dedi Yey kaşlarından birini havaya kaldırarak.
"Ormanda o yaptığın havalı hareketlerden sonra ilgimi çekmeye başladı diyelim." Şeklinde karşılık verdi yakışıklı prens.
Gelen öksürük sesi ile ikisinin de başı cam kapıya doğru dönmüştü. Öksürüğün sahibi Değnek Prensi Talu'ydu. Kaşlarını çatmış bir şekilde "Sohbetinizi bölmüyorum umarım." Dedi sert bir ses tonuyla. İkilinin birbirleriyle konuşması sinirini bozmuştu. Lanet kraliyet politikası olmasaydı şu an yumruğunu Flesch'in burnuna çakmıştı bile.
33333333333333333333333333333333333333333333333333333333333333333333333333
Köpük kaşlarını çatmış bir şekilde Baltafa'nın sevgilisi Kızılcık'ı süzmekteydi. Nereden çıkmıştı ki bu şimdi?
"Demek sen onun sevgilisisin. Sevgilin olduğunu bilmiyordum Baltafa." Dedi imalı bir şekilde. Baltafa, ensesini eliyle kaşıyarak ve bir yandan da sırıtarak "Ah var. Ve anladığım kadarıyla hala devam ediyor."
Kızılcık kaşlarını v şeklinde çatarak kendisine sırıtan bu genç delikanlıya bakmaktaydı. Ne demek istedi? Onu bu ucube olan yaratık için terk etmeyecekti değil mi?
Genç delikanlı bu süre zarfında Köpük'ün yanına gelip kulağına fısıldamıştı.
"Onu dersten sonra terk edeceğim, tamam mı?"
Köpük yüzünde hiçbir ifade belirmesine izin vermeden düz ve sakin bir tonda "Her neyse derse geçelim." Dedi.
Kıvırcık saçlı kılıç prensesi "Bale hocamız siz misiniz?"
Köpük sert bir ses tonuyla karşılık verdi "Başka birini mi bekliyordunuz?"
Duosilya bu sert cevap karşısında cevap vermek yerine susmayı tercih etmişti. Kızılcık ise bu tavrı görünce çok yanlış bir karara kapılmıştı. Baltafa'yı tanıdığını zannediyordu. Fakat çok yanılıyordu.
Dersin sonunda Baltafa, eski sevgilisinin yanına gitti. Ciddi bir ses tonuyla "Gitmeden önce seninle konuşmam gerek."
Kızılcık, meraklı gözlerle "Evet?" dedikten sonra ellerini kollarına kavuşturmuştu.
"Artık senden hoşlanmıyorum. Ben..."
Kızılcık, parmağını Baltafa'nın dudaklarını susturmak için kullanarak konuşmaya başlamıştı.
"Bir bilge ile ilişkiye girersen ona ne olacağını biliyor musun? Sana bir şey olmaz. Sen yay burcusun. Peki ya o? Onu seviyorsan benim olmaya devam edersin. Olmazsan da hiç kimsenin olamazsın, tatlım." Dedi ve sinsi bir şekilde gülümseyerek sınıftan dışarı çıktı.
Baltafa, onun haklı olmasından nefret ederek sadece arkasından baktı. Köpük ise Baltafa'nın yüzündeki ifadesinden onu terk edemediğini anlamıştı. Muhtemelen onu tahmin edilmesi zor olmayan bir sebep üzerine tehdit etmişti. Fakat kova kızının bilmediği bir şey vardı. Birincisi Değnek Kralı onun öz babasıydı. İkincisi ise Değnek Kraliçesi ile çok iyi dosttular. En azından öz annesi ile Değnek Kralından olduğunu bilmediği sürece...
Baltafa'nın yanına doğru ilerledi.
"Tehdit etti, değil mi?"
Baltafa mahcup bir ifadeyle Köpük'ün güzel yeşil gözlerine bakıyordu şimdi. Kafasını evet anlamında salladı. Deniz kızı elini Baltafa'nın omuzuna koyarak konuşmaya başladı.
"İnan bana, hiçbir şey olmayacak. Onu rahat bir şekilde terk edebilirsin. Biliyorsun, Talu ile kardeş gibiyizdir. Bana bir şey olmasına izin vermez."
Ve işte o zaman yay erkeğimizin kafasında ampul yanmıştı.
"Evvvvvet." Dedikten sonra deniz kızını tutkulu bir şekilde öpmeye başladı.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro