Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

8-

********

''Gökyüzüne ve kuşlara bak baba. Ne kadar da sonsuz ve özgür bir biçimde!''

''Senin gözlerin kadar özgür olamazlar prensesim..''

''Oraya çıkmak mümkün baba?''

''Evet güzelim,mümkün..''

  Omuzlarına aldı beni babam.Kollarımı açtım.Şimdiden sarı saçlarımın kahverengine dönmeye yüz tutmuş tellerim teker teker sert esen rüzgarla havalandı. Mutluluktan attığım çocuksu çığlıklarım babamın gülüşlerine karışırken parmaklarım yumuşak saçlarına tutundu.

 Sonra,ayak parmaklarımın arasına kumlar doldu,küçük bir dalga bileklerime kadar uzandı ve kumların arasından bir deniz yıldızı göründü.

Babamın elini bırakmadan eğildim ve onu aldım. Küçüktü.Bembeyaz öyle güzeldi ki onu havaya kaldırp güneşe doğru tuttum.

Bu doğanın eşsiz cennetlerinden birisi olmalıydı.

Yaşımın küçük olmasına rağmen babam hep güçlü bir kız olduğumu söylerdi. Ve büyüyünce bunun hep devam edeceğini..

Sahiden şimdi öyle miydim?

Tembelliğin tarihini yazmış olduğum uyuşuk hareketlerim sabahtan beri devam ederken kaç bardak içtiğimi bilmediğim kahve bardağımın bitmiş olduğunu gördüğümde camın kenarından sağanak yağmuru izlemeyi bırakıp mutfağa geçtim. Selin,sabah erkenden gitmiş ve bana bir not bırakıp buz dolabının kapağına asmıştı. Onu hala daha almadığımı fark ederek mıknatıslı süsün arasına tutturduğu kağıdı alıp buruşturarak çöpe attım. Sabahtan dersim yoktu ve rahat hareket etmemin bir sebebi de buydu.Normalde çok seri ve aceleci davranan bir kızdım.

 Dünden kalan cips paketlerini,boşalmış kola tenekelerini ve tabakları alıp mutfağa götürdüm. Elimde açık mavi bir bezle yeniden salona girdiğimde üzerlerine dökülmüş mısırları ve çiğdem kabuklarını tek seferde temizlemiş bir güzel yağlı masayı temizleyerek eski haline çevirmiştim.

 Mümkün olduğunca elimden her iş gelirdi.Sadece biraz yemek yapmakta zorlanıyordum ama yine de karnımı doyuracak kadar yapabiliyordum bir şeyler.

Boş kalan zamanımı evi derleyip toplamakla geçtiğinde saatimin çoktan geldiğini anlayıp odama geçerek üstümü değiştirdim. Her zamanki gibi siyah bir gömlek ve siyah kumaş pantolon giyerek seçimimi yapmışken siyah fiyonklu babetlerimle bu günkü kombinimi tamamlamış bulunmaktaydım.

Belime ince bir kemer takmış,gömleğimin eteklerini de kumaş pantolonumun içine sokmuşken saçlarımı da gevşek bir örgü yaptıktan sonra üzerime siyah bir hırka geçirmiştim.

 Kitaplarımı elime çantamı da sağ omzuma asarak anahtarlarımı aldığım gibi evden çıkmıştım.

Bu gün onu görebilecek miydim?

Ya da bir anda karşıma çıkarda kendimi bir anda bahsettiği oda da bulursam? Aklımdan hiç çıkmamıştı.Onu ne zaman görsem 9 kişiyi aynı anda tek başına dövecek güce sahip olduğunu düşünürdüm. 

Sürekli bunu kendine hatırlatmayı kes Eslem.Tamam ruhsal bir rahatsızlığı olabilir ama sonuçta o da senin benim gibi bir insan.Hani insan yemiyor sonuçta.

İç sesimi ilk defa haklı bulurken pes ettim.
Böyle düşünmek ne bana yarar ne de ona.

Bir kaç dakika yürümemin ardından okula giriş yaptığımda,çantamdan çıkardığım bir kaç evrağı Şükran hanıma teslim etmek üzere merdivenlere yol almışken bir an önce derslere girmekti amacım.Bu günün de çabucak bitmesini dört gözle bekliyor gibiydim.

Odasına girerken kapısını iki kere tıklatıp girdiğimde gülmeye çalıştım."Ah bende seni bekliyordum canım." Şükran hanım ayağa kalkıp burnunun tam dibinde bitmiş Gözlüklerini çıkarıp bana yaklaştı.

"Şey ben,malum bu senem son verdiğiniz kağıtları doldurdum efendim.Buyrun."

Ona uzattığım evrakları alıp masanın bir köşesine bırakırken güler yüzünü hiç bir zaman eksiltmemişti yüzünden. İnsanların -sadece Şükran hanım için geçerli değil- bu şekilde daima pozitif ve enerji dolu daima nasıl gülümsediklerini anlayamazdım bazen.

Bunu başarabilenler ne mutludur ki onlara...

"Eslem?"

"Efendim?"

"Otursana"

"Şükran hanım inanın ki çok isterdim ama dersim var.Başka bir zaman."

Boynu yana eğik bir şekilde topuklu ayakkabılarının zeminde hafifçe ses yaptığı kadarıyla yerine oturup kendisini masasına doğru çekti."Pekala.Dersin ne zaman bitiyorsa o zaman seni odamda bekliyorum."

Ondan kurtulamayacağımı anlayıp başımı sallarken "Peki" dedim."iyi günler."

Koray tarafından...

"Hadi babacım.Aç ağzını."

"Baba yemek istemiyorum.."

Elimdeki tabağı elinin tersiyle ittiren Can,kollarını göğsünde bağlayıp bir kaç kere güçlü bir şekilde öksürünce  içimden bir şeyler kopmuş gibi hissetmiştim.

"Oğlum, sen beni öldürtmek mi istiyorsun? Bak şu çorbayı iç başka hiç bir şey istemiyorum."  omuzlarını yeniden güçlü bir şekilde silkip yanaklarını şişirirken derin bir nefes alıp elimdeki tabağı masaya bıraktım.

"İştahının olmadığını biliyorum." sarı saçlarını okşayıp alnına bir öpücük bıraktım.  "Belki de daha fazla zorlamamalıyım."

Ne demişti doktor?
Bolca istirahat etmeli..

En azından midesine bir şeyler girmişti.

"Hadi dinlen bakalım."

Örtüsünü kaldırıp yavaşça yanı başından kalkarken onu yatağına yatırdım.Üstünü örtüp yeniden şefkat dolusu bir öpücük kondurup hala daha dibinde kalan çorba tabağını alarak odadan çıktım.

Sıkıntı dolu aldığım her nefes,ciğerlerime kadar doluyor gerginliğimi iki katına çıkarıyordu.
O hasta olunca ben daha kötü oluyormuşum meğersem.

En katlanılamaz konu ise Leyla.
Ne aradığı var ne sorduğu. Bir insan hiçte mi merak etmez oğlunu?

En çok ben bakmıştım Can'a.  Benim kollarımın arasında büyümüştü hep.

Tabağı gergince mutfaktaki tezgaha koyup belimi mermere dayayarak cebimden çıkardığım telefonumun ekran kilidini açtım.

Bir kaç günlüğüne,en azından Can iyi olana kadar şirketteki işlere ara vermiştim.

Ama ilk önce şu kadını aramalıydım.

"Alo?"

"Leyla?Neredesin sen!? Burada bir adet oğlunun olduğunu unuttun galiba."
O her ne olursa olsun anneydi,ve bunun başta benden sonra ilk olarak oğluyla ilgilenmesi gerekende oydu.

"Oğlumun sende kaldığını biliyorum Koray.Bunda bir anormallik göremiyorum ben."

"Can bende evet.Ama tek anormal olan şey,o  hasta ve sen onun yanında yoksun Leyla!"

dayamış olduğum belimi tezgahtan çekerek mutfağı turlamaya başlayınca sıkıntıdan boşta kalan elimi yumruk yapıp sıkıyordum.

"Ne? Ko-Koray Can hasta mı!?"

"Günaydın!"

Beni daha fazla bu denli rahatsız edemezdi.
Bu..Ne biçim annelik?
Onun neler yaptığını bilmiyordum sanki.

"Ben,hemen geliyorum.!"

Cevap vermeyip suratına kapattım telefonu.
Üstümdeki beyaz gömleğin bir kaç düğmesini daha açarken boğuluyormuş hissine kapılarak kendimi bahçeye attım.

Önümdeki engellerden destek alarak içi boş olan havuzun dibine kadar giderek şezlonglardan birine oturdum.

Kollarımı dizlerime dayayıp derin derin nefesler almaya başladığım an yavaşça sakinleştim.

Kesmeye üşendiğim sakallarımı,çenemi ovdum bir süre.

Sonra ön kapıdan büyük bir gürültü duyuldu.

Hele şükür mü demeliyim?

*----*

"Can,oğlum nasıl? Onu görmek istiyorum!"

"Senin yerinde olsaydım onu uyandırmak istemezdim Leyla.Sakin ol."

Kapıyı açıp içeriye geçmesi için beklerken çantasını bir kenara atar atmaz yatağın baş ucuna diz çöktü.

Çok abartıyordu.Ben sadece onun yanında olmasını az da olsa oğlumun anne eksikliğini hissetmemesi için bunu yapıyordum.

"Anne geldi bebeğim. Burada..." elini tutup yavaşça  öperken yutkunup duygusuzca tavana bakmaya başladım.

"Ne zamandan beri böyle. Neden bana haber vermedin?"

Hadi bakalım,başlıyorduk yine tartışmaya ve üzerime yük edindiğim suçlamalara.

"Aradığın veya sorduğun mu var sanki.." histerik bir şekilde gülüp çalışma odama girdim.Tabi arkamdan oda.

"Ha yani aramama gerek yok.O mavi gözlü kız zaten oğluma bakar diyorsun."

Kaşlarımı son zerresine kadar çatarak ona döndüm."Mavi gözlü kız?"

"Hah bir de bilmemiş gibi yapıyorsun."  masamın yanlarındaki koltuklardan birine oturup bacak bacak üstüne attı.

İtici olmaktan başka bir işe yaramıyordu.

"O gün telefonlarıma cevap vermediğin sabah.Üzerinde bluzunun olduğu yarı çıplak bir kadın.."

"Eslem.."

"Adı her neyse.Senin gözünü kör etmiş durumda bakıyorum."

Dişlerimi birbirine bastırarak çalışma masamın olduğu bölüme oturdum."İsteseydim onu çoktan yanıma almış oğluma bakması gerektiğini söylemiştim bile Leyla."

"Doğru. Sen insanlara bu psikopat ruhlu halinle her şeyi yaptırırsın." gözlerini başka bir yere dikip devirdi. "Bir de Eslem denen kızımız eksikti zaten."

"Anlamadım ki sana ne oluyor? Hayatımda olup bitenler seni ilgilendirmiyor diye biliyorum ben."

"Bak Koray.." bacağını indirdiği gibi tamamen bana döndü."Ortada bir çocuğumuz var.Bizi bağlayan tek engel bu.Anladın mı? Ve hala daha ayrılmış olsak da,sen benim kocamsın."

"Sırf ilişkimizi yeniden güçlendirmek amacıyla Can'ı kullandığına inanamıyorum.Çocuğun olması  bir şey değiştirmiyor Leyla. Benim böyle şeylerde kolay kolay ikna olmayacağımı sana geri dönmeyeceğimi biliyorsun ikimizi de kandırma istersen.Böyle olmasını sen istedin.Bunu defalarca konuştuk.Evet  bir çocuk var ve onun için yeniden bir araya geleceğiz. Ben onun yine babası sende onun annesi olarak kalacaksın.Ama ikimizin arasında biz diye bir şey yok."

Defalarca değişen surat ifadesi gözlerinin dolmasıyla son buldu.

Bir kaç dakika konuşmadan derin bir sessizlik oluştu yüreğimde.Kulaklarımı kapatıp gözlerimi yavaşça yumdum.

İçimdeki o meşhur ses buradan uzaklaşmamı söylüyordu.

"Ben gidiyorum.Bir şey olursa ararsın." sakin çıkan sesim çatallaşırken başını yavaşça sallamasıyla kendimi dışarıya attım

**

Belki de kafamı dağıtacağım bir okul,veya oda..

Oda deyince..
Gökyüzü gözler?

Ya da Leylanın deyişi ile "mavi gözlü kız..?"

Peh! Onun tabirini kullanmam bile yanlış.

Belki de sadece...

Arabayı durdurdum okulun önünde. Kampüs sonuçta büyüktü.
Ki zaten amacım seminer vermeye gelecek olduğum okulun etrafını görebilmekti..

Belki de onu.
Bilmiyorum.

İstemediğim bakışlar içerisinde yer aldım.
Etrafıma baktığımda kızların büyük bir çoğunluğun şaşkınlık ve süzme işi ,erkeklerin ise ciddi bakışlarından sonra nihayet içeri girdiğimde,karşımdaki merdivenlerden tanıdık yüzleri görmem kısa sürmedi.

Allahım,gerçekten şaka mı bu?
Bir mucize veya sadece bir tesadüf?

Belki de  en tatlı gülüş..

Gülümsedim.

Elindeki bir kaç kitapla Şükran hanımla koyu bir sohbet halindeyken onu inceledim.

Siyah kumaş pantolon, gömlek, hırka.
Her zaman ki gibi..
Sade.

Şükran hanımın gözleri etrafta dolanırken beni görür görmez put kesilmiş gibi durdu.Bir şey mi yaptım diye kendimi bir ara sorgulasam da yanlarına yaklaştım.

"Koray bey?"

"Merhaba Şükran hanım." uzattığım elimi hiç durmadan sıkıca tutarken "Efendim gerçekten geleceğinizi bu gün tahmin etmemiştim."dedi endişe ile.

"Hayır kesinlikle.Ben sadece etrafı görmek için malum eski okulum sonuçta."

"Ah tabi tabi.İstediğiniz gibi.Eslem yardımcı ol lütfen."

Gözlerimiz onunla buluştuğunda aralık olan dudaklarını saniyeler içerisinde kapatıp başını salladı."Tabii ki."

İçimdeki tarif edilemez o duygu yanlız kalıncaya kadar bir türlü son bulmazken sessizliğine dayanamadım.
Ve  bu kadar ürkek olmasına..

"Az önce eski okulum dedin.Burada mıydın?"

Başımı salladım."Evet. Ve görmeyeli hiç de değişmemiş. Tarih kokan bir okul."

Etrafı inceledim.Daha modern bir hal almasına rağmen hakikaten eski güzelliğini yitirmemişti.
Va bazen gerçekten her şey değiştiği halde eskisi gibi kalabiliyormuş.

"Daha sakin  bir yere geçelim mi? Daha fazla bu bakışlara maaruz kalmak istemiyorum."  gözlerini kaçamak bir şekilde etrafta gezdirirken kollarının arasında tuttuğu kitaplarına biraz daha sindi.

Evet,okul değişmez ama türlü insanlar değişir..

"Peki.Sen bilirsin.."

Okulun bir üst katındaki geniş ve oldukça büyük konferans salonuna girdik.

Sahneye bakıp hemen az ötesinde bulunan kürsüye de göz gezdirirken son derece de memnun olmuştum.

Mezun olduğum okulda yeniden sonraki nesillere hitaben bir sesleniş..
Eminim güzel geçecektir..

"Ne zaman burada olacaksın?"

"Yarın.."diye yanıt verdim.

Elimdeki sıcak dokunuşu fark ederken bakışlarımı aşağıya kaydırdım.
"Eline ne oldu?"

"Şey, sadece bir kaza.."

Sargılı olan avuç içim deli gibi yanarken elimi kaldırıp yavaşça yanağına temas ettirdim.

Gözleri sönük bir fener biçiminde yüzümün her köşesinde gezindi ve yaşadığım karanlık kuyu o mavi fener aydınlattı.

"Ben,neden bu kadar kötü gözüküyorum sence Koray?"

"Ben neden aşağlık bir babayım sence Eslem?"

Her iki elim bu sefer yanaklarını daha sıkı kavradı.O kesinlikle kötü gözükmüyordu.O,öyle zannediyordu.

Onun güzelliği bazen yüzüme öyle bir vuruyordu ki,karanlık olmasına rağmen kendi yolunu aydınlattığını bilmiyordu.

"Kendimi iyi hissetmiyorum."

"Eslem.."

Yüzlerimiz fazlaca yakındaydı ve ben nefesimi olabildiğince tutuyordum.Sanki bildiğim her şeyi unutmuş gibiydim.

"Sence,geçen geceki o sarılma sadece dostluktan daha farklı bir sarılma  değil miydi?

********



Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro