Mutluluk(düzenlendi)
2016 Kemer...
Çocukluk sevgimin ilk kıvılcımları Alper'in sevgilisi olduğunu öğrendiğimde suya düşmüş yağlı güreşe olan ilgim başladığı gün bitmişti. Ama Alper'e olan hayranlığım... Babamın yıllık izinleri de güreş sezonuna denk gelmediği için onu bir daha yakından görme fırsatım olmamıştı. Alper'in başarılarını sosyal medyadan takip ediyordum. Alper güreşte büyük ilerleme kaydetmişti. Yavaş yavaş ünlü olmaya başlamıştı. Haberlerde sıkça adı geçiyordu. Türkiye'nin gurur kaynağı diyorlardı. Onun her başarısında kendimmiş gibi mutlu oluyordum. Kaybettiği maçlarda da üzülüyordum. Yıllar içinde içimde beslediğim duygunun adını koyabilmiştim. Hissettiğim hayranlıktan çok daha fazlasıydı. Alper'i seviyordum ona aşık olmuştum. Belki hissettiğim gelip geçici çocuksu duygulardı ama şimdilik hissettiklerimin önüne geçemiyordum. Aramızda ki yaş farkından çok sevgilisinin olması beni üzüyordu. İmkânsızı istiyordum. O artık ünlü bir güreşçiydi ben sadece yüzlerce hayranları arasında yer alıyordum.
Günlerim aylarım hatta yıllarım bu şekilde geçmişti. Artık on altı yaşındaydım. Babam tayinini Antalya'ya almayı başarmıştı. Sonunda doğup büyüdüğüm topraklara geri dönmüştüm. Alper'le aynı şehirdeydim düşüncesi bile kendimi bana harika hissettiriyordu. Alper artık 27 yaşındaydı. Aramızda ki yaş farkı hiç kapanmayacaktı. Üstelik onun bir sevgilisi vardı. Tam bir umutsuz vakaydım. Bazen onu takıntı haline getirdiğimi düşünüyordum. Çocukça bir saplantıydı belki de.
Akşam yemekten sonra odama geçmiş sosyal medyada takılıyordum. Biraz gezindikten sonra Alper'in herkese açık Facebook'una gözgezdirdim. Üç yıl boyunca herkese açık profiline ara sıra bakıyordum. Aslında bunu sevgilisi hâlâ var mı yok mu diye kontrol etmek için yapıyordum. Üç yıl boyunca değişen bir şey yoktu. İlişkisi var yazısı yerli yerinde duruyordu. Olmayacak ama bu seferde bir ümit profiline göz gezdirdim. Gözlerim yuvalarından fırlayacaktı. Duvarında ilişkisi yok yazıyordu. İnanamıyordum.
Bana cennet bağışlanmıştı sanki. O kadar sevinmiştim ki bilgisayarı kenara bırakıp yatağın üzerinde sevinçten zıplamaya başladım.
"İnanamıyorum... İnanamıyorum... Sevgilisi artık yok... İnanamıyorum...
Kendimi yatağa bırakıp yattım yuvarladım. Hâlâ inanamıyordum. Alper sevgilisinden ayrılmıştı. Sevincim kısa sürmüştü. Durup düşündüm biraz. Olmadık hayaller kuruyordum. Belki de buna inanmak istiyordum. Duvarında ilişkisi yok yazıyor olması sevgilisi olmadığı anlamına gelmeyebilirdi. Yatağımın üzerine oturup dizlerimi kendime çektim. Belki yeni başlayan başka bir ilişkisi de olabilirdi. Ah düşündükçe kafayı yiyecektim. Boş şeyler düşünüyordum. Ne olacaktı halim böyle. Gerçekten sevgilisinden ayrıldıysa sanki onunla beraber olacaktım. Sonuçta onaltı yaşında bir çocuktum. Aramıza çok fazla yaş farkı vardı. Tek sevinebileceğim taraf aramda ki bir engel kalkmıştı. Hım... Ne yapmalıydım? Düşün Eyşan... Düşün... Buldum. Ona arkadaşlık isteği gönderip iletişime geçmeye deneyecektim. En azından yakın arkadaş olabilirdik. Hayranı olarak da olsa onunla arkadaş olabilirdim.
Hemen ona arkadaşlık isteği gönderip beklemeye başladım. Dakikalarım hatta saatlerim isteğimi kabul etmesini beklemekle geçmişti. Tam üç gün sonra isteğimi kabul etmişti. Kabul ettiğin de yerimde dakikalarca sevinçten zıplamıştım. Onu bir adım daha yaklaştığımı hissediyordum. İsteğimi kabul etmişti etmesine ama önemli olan onunla konuşabilmekti. Günlerce bana mesaj atmasını bekledim. Ancak ondan en ufak bir hareket gelmemişti. Facede bir yüzlerce kız ve erkek arkadaşı vardı bana mı mesaj atacaktı ki. Bunu düşünmek fazla hayalperestcilik olurdu.
Anladım ki bana mesaj atmayacak ilk adımı ben atmaya karar verdim. Telefonumu elime aldım. Heyecandan elim titriyordu. "Ne yazsam acaba?"
Meraba, selam, nasılsın peh... Düşüncelerimi hemen toparladım.
"Selam" yazdım. Heyecanla ondan gelecek mesajı beklerken büyük bir hayal kırıklığına uğradım.
"Selam abim" Yıkıldığımın andı resmen. Adamı seviyordum hissettiğim çok daha fazlasıydı bana abim demişti. Boşa kürek çekiyordum. Yazdığı mesajla tüm hayallerim çöpe gitmişti. Ellerimle saçlarımı sıkıntıyla karıştırdım.
Ne olacaktı halim böyle?
****
Ondan sonra bir kaç ay bir daha Alper Altındağ'a mesaj atmadım. Doğal olarak o da bana atmadı. Aradan bir kaç ay geçmişti onunla konuşamamak beni çıldırtmaya başlamıştı. Baktım bu iş böyle olmayacak ona tekrar mesaj atmaya karar verdim. Şuan çevrim içi gözüküyordu.
"Selam nasılsın? Uzun zaman oldu" Kısa zaman sonra cevap gelmişti.
"İyiyim sen nasılsın?" Ah sevinçten çığlık atabilirdim. Bu sefer beni küçük bir kız olarak görmemişti. Bana abimli konuşmamıştı. Bu iyi bir şeydi.
"Başarılarını sosyal medyadan takip ediyorum. Kendi şehrimden şampiyon bir sporcu olması doğrusu gurur verici"
"Teşekkür ederim. Seni bir kere güreşlere gördüğümü hatırlıyorum. Hatta fotoğraf çektirmiştik" İnanamıyordum. Üç yıl olmuştu ama benim maçlara gittiğimi hatırlamıştı. Evet babam ve annemle gelmiştik bir kere ama sonrakilere gelemedim. Babam Ordu'da çalışıyordu. Tayinini Antalya'ya aldırdı. Bundan sonra hiç bir güreşi kaçırmayacağıma emin olabilirsin"
"Hımmm kız bir güreşçi hayranım olması güzel"
" Evet neden olmasın. Hem yağlı güreş ata sporumuz bizim. "
"Doğru Eyşan." Sevinçten ölebilirdim. Bana ismimle hitap etmişti.
"Yıldan yıla da güreşlere ilgi artıyor. Artık sebebi güreş mi sen misin bilemem"
"Sen kıskandın mı yoksa?" Elbette ki kıskanmıştım. Hayranlarından birine âşık olursa... O biri sadece ben olmalıydım.
"Yok canım sen zaten ünlü bir sporcusun. Hayranların olması normal"
"Bu yaz ki Feslikan güreşlerine gelecek misin?"
"En önde seni izliyor olacağım"
"Tamam. Görüşmek üzere. Şimdi gitmeliyim. Arkadaşımla buluşacağım"
"Kız arkadaşınla mı?" Yazı verdim bir anda. Çünkü onun bir kızla olduğu düşüncesinden nefret etmiştim."
"Takım arkadaşımla" Yani erkekti. Rahat bir nefes vermiştim.
"Peki görüşürüz🙋♀️😊
"Görüşürüz😀"
"İnanamıyordum. Yıllar sonra Alper'le arkadaş gibi konuşmuştuk. Belki de hayallerim gerçek olmaya başlamıştı. Bu gün ilk adımları atmıştım belki de.
****
Bundan sonra Alper'e iki günde bir mesaj atmaya başlamıştım. iki arkadaş gibi muhabbet ediyor şakalaşıyorduk. Dikkati kendime çekecek muhabbetler açıyordum ama o ağır abi takılıyordu. İleri gidecek sözler sarf etmiyordu. Ben ona mesaj atmadıkça o bana mesaj atmıyordu. Bir süre bu şekilde mesajlaşmaya devam ettik. Tek sevinebildiğim bu süre zarfında bana yaşımı hiç sormadığıydı. İki arkadaş gibi mesajlaşmaya devam ederken 2016 yaz Feslikan güreşleri gelip çatmıştı.
Uzun zamandan sonra ilk defa Alper'i kanlı canlı görecektim. O gece heyecandan sabaha kadar gözüme tek damla uyku girmemişti. Tek düşündüğüm Alper'in çekici mavi gözleriydi.
Sabah erkenden kalkıp hazırlanmaya başladım. Bir yandan saçlarımı düzeltiyor bir yandan da beni ergen gibi görmesin diye fondötenle sivilcelerimi kapatmaya çalışıyordum. İşim bitince kahvaltıyı hazırlamış anne babamı kardeşlerimi kahvaltıya çağırmıştım.
"Kahvaltı hazır hadi herkes sofraya" Çok geçmeden annem babam kardeşlerim mutfaktan içeri girmişti. Kardeşlerim gözlerini ovuşturuyordu. Henüz ayılamamışlardı.
"Hepinize günaydın"
"Günaydın kızım" dedi babam sofraya oturdu.
"Kızım hayırdır sen bu saatte kalkar mıydın? Üstelik kahvaltı hazırlamışsın. Bak sen!!! Hamaratlığın tutmuş" dedi kinayeli bir sesle. Evet hamaratlığım tutmuştu bunu da Alper'e borçluydum. Ama annemin bilmesine gerek yoktu.
"Aşk olsun anne içimden gelerek bir kahvaltı hazırlayamaz mıyım?"
"Meral kızımız büyüdü olsun okadar. İyi de oldu bugün güreşler başlıyor erkenden yola çıkmam gerekiyordu zaten. Üç yıl aradan sonra güreşlere gitmek için ben de heyecanlıyım doğrusu."
"Evet baba biliyorum bu gün bende seninle güreş geleceğim"
"Anlaşıldı neden erken kalkıp kahvaltı hazırlamanın sebebi. Süslenmeni de unutmamam gerek" Bunun üzerine babam meraklı bakışlarını üzerime dikti.
"Hayırdır kızım bir kaç senede ne değişti. Seni ilk kez güreşlere götürdüğüm zamanı hatırlıyorum da daha dün gibiydi. " deyip beni taklit ederek devam etti. "Ya baba ne işim var yağlı kıllı adamların için de " Babam sözlerini tamamladığında koca bir kahkaha atarken annem de babama gülerek eşlik etmişti.
"Hiç baba aşk olsun, o zaman çocuktum, şimdi büyüdüm daha mantıklı bakıyorum. Güreş bizim ata sporumuz ve ben bu sporla ilgili her şeyi bilmek istiyorum " Babam bana şaşkın şaşkın bakarken
"Madem öyle çabuk olalım biraz. Feslikan'a epey yolumuz var." Dediğin de gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Bu işten de bu şekil de sıyrılmıştım.
"Kızımda büyük ilerleme var Meral"dedi babam. Kahvaltıyı yapıp annemle mutfağı alel acele topladık. Annem önde kardeşlerim ben arkada arabaya binip yaylanın yolunu tuttuk. Yayla bir kaç saat uzaktaydı. Alper'i göreceğimden olsa gerek yollar bir türlü bitmemişti. Gittikçe heyecanım artmıştı. Feslikan'a öğlene ancak varabilmiştik. Babam arabayı uygun bir yere park etti. Çok kalabalıktı. Her yer araba ve insan kaynıyordu. İğne atsan yere düşmezdi. Babamın polis bir arkadaşı da oradaydı. Onun sayesinde bizde protokol bölümünde oturduk. Saha önümüzde her şeyi çok net bir şekilde görebiliyordum. Tüm gözler yine üstümdeydi. Artık üç yıl öncesine göre daha büyümüş serpilmiştim. Bu durum hoşuma gitmeye bile başlamıştı. Beğenilmek her genç kız için güzel bir duyguydu. Gözler benim üstümde olabilirdi ama benim gözlerim Alper'i arıyordu. Henüz Alper ortalarda görünmüyordu. Bakışlarım sahanın kenarına kaydı. İnanamıyordum! Alper geliyordu. Üzerinde kot pantolan ve mavi bir tişört vardı. Oldukça yakışıklı gözüküyordu benim Sarı Boğam. Önümüze geldiğin de kameramanlar onu durdurdu. Alper'le röportaj yapmak istiyorlardı. Alper olumlu karşılamıştı. O röpörtaj yaparken ben hayran hayran ona bakıyordum.
İçimden sevinç çığlıkları atıyordum. Heyecandan ölebilirdim. Annemin gözünden bu durum kaçmamıştı.
"Kalk git selam ver" Annemin sözleri beni cesaretlendirmişti. Yerimden kalkıp yanına yaklaştım.
Alper o sıra da yere bakıyordu. Kafasını bir kaldırdığında gözlerimiz buluşmuştu. Olduğum yere çakılı kalsam da gidip boynuna sarılmamak için kendimi zor tutuyordum. Bana doğru gülümsediğin de ise kalbim atmayı durdurmuştu. Üç yıl sonra ilk kez yanyana geliyorduk. Mutluluktan ağlayabilirdim. Alper'in yaptığı hareketi annemde görmüş şok içinde bana bakıyordu. Alper'e doğru biraz daha yaklaştım. Alper bir yandan soruları cevaplıyordu ara da bir bana bakıp gülümsüyordu. Sonunda röportaj bitmişti. Alper teşekkür etti. Bir iki adımda yanıma geliverdi.
"Selam hoş geldin" Eğilip yanaktan öptük birbirimizi. O an aldığım o kokuyla konuşmam mümkün değildi. Kokusu tüm bedenimi ele geçirmişti. Eli elime değdiği yetmezmiş gibi yanağı yanağımdaydı. O da yetmezmiş gibi buram buram cennet kokuyordu. Hafif çıkmış sarı sakalları yüzüme değerken bayılmamak için zor duruyordum. Sonra o deniz mavisi gözlerini tüm ışıltısıyla benim koca gözlerime dikti.
Artık konuşmam gerektiğini fark edip "hoşbuldum"dedim. Bir yandan da hareketlerini gözlemlemeye çalışıyordum. Yanakları kızarmış heyecanlanmıştı. Bu durum beni çok şaşırtmıştı. Sonuçta o bir erkekti ve ünlü bir güreşçiydi.
"Kiminle geldin, yalnız mısın?"
"Hayır, ailemle geldim"
"Ne taraftalar" Elimle oldukları yeri gösterdim.
"Aaa ben de o tarafta oturmam lazım. Belediye başkanı hemen yan tarafta çünkü" dedi. Baktım bizimkilerle dipdibeydiler. Sevinçten çığlık atabilirdim. Kendimi zor zapt ediyordum.
"E gidelim o zaman" Bana gülümsediğinde dünyalar benim oluyordu. Bir iki adım atınca bana bakışlarını yakaladım. Ayaklarım titremişti. Kendimi zor taşıyordum. Düşmemem bir mucizeydi. O kadar güzel kokuyordu ki ses tonu o kadar muazzamdı ki. Deniz gözleri içinde kayboluyordum sanki. Hele elleri sıcacıktı. Sanki yüreğini alıp elime koymuştu. Bir kaç adımda yerimize geldik. Ancak benim için saatler kadar uzun geçmişti onunla sonsuza dek yürüyebilirdim.
"Ben annemlerin yanına doğru geçiyorum" Bakışlarını bana çevirdi.
"Tamam sen geç ben de şu tarafta oturayım" dedi. Gösterdiği yer bizim sol alt çaprazımızdı. Belediye başkanı o taraftaydı ve Alper belediye başkanının güreşçisiydi.
"Görüşürüz sonra" deyip annemin yanına döndüm. İliklerime kadar titriyordum. Anneme bir baktım gözleri buğulanmış bana bakıyordu.
"Anne n'oldu?"
"Az önce o kadar güzeldiniz ki ben inanamadım, siz yan yanaydınız." diye ardı ardına sıraladı tüm cümleleri. Alper'e baktı ellerini açtı.
"Allah'ım bu çocuğu bana damat olarak nasip et" diye dua etti. Annemin söyledikleri beni şaşırtmıştı. Çünkü asla sevgili durumlarına sıcak bakmıyordu. Her zaman beni erkeklerden uzak tutup küçük bir kız olduğumu söylüyordu. Dediği şeye çok şaşırmıştım ve kendide dediği şeye çok şaşırmıştı hemen toplardı. "Kızım böyle dua ettiğime bakma hâlâ çocuksun boş hayallere kapılıpta üzme kendini."
"Tamam" desem de aşk bacayı çoktan sarmıştı benim için.
Biz o sırada annemle konuşurken Alper arkasını dönüp bana baktı. Gözlerimiz birbirine kenetlenmişti. Gülümseyip önüne döndü. Rüya alemindeydim. Mutluluktan ölebilirdim. Annem de bu durumun farkındaydı. Ve uyarılarına yenilerini de ekliyordu.
Birazdan Alper birinci müsabaka için hazırlanmaya gidecekti. Ayağa kalktı ve bana doğru döndü yine gözlerimiz buluştu. Seslice yutkundum.
"Ben hazırlanmaya gidiyorum görüşürüz sonra" dedi sessizce. Ben dudaklarını okuyordum sadece.
Aynı şekilde ben de "tamam" dedim dudaklarımı oynatarak. Onun görebileceği şekilde el salladım. Göz kırpıp soyunma odasına doğru gitmeye başladı. Ben ise hâlâ yaşadıklarımın hayal olduğunu düşünüyordum. Annem de bu duruma karşı şaşkınlığını gizleyemiyordu. Anladım ki ona karşı bu hissettiklerim aşktan başka bir şey olamazdı.
Zaman geçmişti tüm başpehlivanlar tüm muhteşemlikleriyle karışımızdaydılar. Hepsi manken gibiydi hepsi çok yakışıklı iri yapılı ve yarı çıplaktı. Öfff beee yavrum diyesi geliyordu insanın. Aslında o an da güreşi sevdiğime karar vermiştim. Çünkü o çimen ve yağın kokusu, davul sesi çok asil geliyordu bana. Türklüğümü damarlarıma kadar hissettiriyordu. Yağlı güreş müsabakası yapanların maçlarını seyretmek inanılmaz keyif veriyordu.
O an karar vermiştim ben ait olduğum yerdeydim. Bu sırada benim gözlerim sarı boğamı arıyordu. Bu saatten sonra istesem de güreşten kopamazdım o kesindi. Gözlerim üzerindeydi. Her zerresini inceliyordum. Gülüyordu. Gülüşü midemde kelebekler uçuşturuyordu.
Tam karşımda saha da başka bir güreşçi arkadaşıyla konuşuyordu. Şükür etmek için ne çok sebebim vardı. Ben aşkı damarlarıma kadar hissediyordum. Hayata geldiğim için şükür ediyordum, güreşi bana tanıtan bir babam olduğu için şükür ediyordum. Alper dünyaya geldiği için şükür ediyordum. Alper' in o muhteşem vücudunu görmek inanılmaz bir şeydi.
Kaç metre uzaklıktan bile tüm kasları çok net görünüyordu. Ben bunları düşünürken ilk tur başlamıştı ve Alper'i tüm hayranlığımla izliyordum. Rakibini öyle bir yenmişti ki alkışlar eşliğinde koşarak sahadan ayrıldı. Arkaya dinlenme yerine gidiyordu.
Ne yapacaktım şimdi acaba gitmeli miydim yoksa ikinci tura kadar beklemeli miydim?
Yeni bölümde görüşmek üzere...
Yorumlarınızı bekliyorum...
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro