Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

3| Let's Make Love With Art

"Remus!" Siyah saçlı çocuk bağırdı ani öfkeyle ev arkadaşına doğru.

Halbuki kumral olan oldukça sakindi diğerinin tavrına karşı. Ellerini beline yerleştirdi, alnındaki ter onu rahatsız etse de aldırmadı.

"Ne oldu Sirius, banyodaki sızıntıyla uğraşıyordum, duymadım."

Sirius karşısındaki 20 yaşında gencin ince belinde asılı olan alet çantasına dikti gözlerini.

"Elektriğimiz yok! Faturayı ödemedin mi?"

"Ne demek elektrik yok?" Remus Lupin eliyle alnını ovuşturduktan sonra gözlerini yumdu sıkıca. "Fatura parasıyla yemek yedik, unuttun mu?"

Sirius Black, cevap vermemeyi tercih ederek 1 + 1 kiralık evlerinin minik salonuna ilerledi.

Her şey tam anlamıyla mahvolmuştu. Liseden sonra iki en iyi arkadaş olarak taşınmışlardı minik evlerine. Üniversite okuyacak parayı bulamamıştı ikisi de, Sirius'un anneannesine yalvar yakar boş evlerini kendilerine kiralık versin diye kabul ettirmişlerdi. İki yıl, koskoca iki yıl beklemişlerdi işler yoluna girsin diye, olmamıştı, ve görünüşe göre de olmayacaktı. İki sanatçı olarak aynı evde uyum sağlamak yeterince zorken bir de başlarını geçim denen bela sarmıştı. Kariyerlerini ne tarafa doğru ilerletmeye kalksalar para denen illet onlara engel olmayı başarmıştı.

Sirius Black bir müzisyendi, çoğu kişinin giyim tarzından dolayı inandığı rock sanatçılarından denebilirdi. Çoğu meslektaşı gibi minik bir gruba sahip değildi, yolunda tek ilerleyenlerdendi. Her çeşit müziğe hitap eder olmuştu parasızlıktan, barlarda şarkı söylemekten, sokaklarda gitar çalmaya kadar her işi yapmıştı. Annesi bir öğretmen, babası ise zengin bir iş adamıyken refah içinde büyümüştü. Daha sonra ise ikisini de aynı trafik kazasında yitirmiş, hayatına anneannesi ve babaannesiyle devam etmişti. Sirius'un anlayamadığı ve takip etmek için çok küçük olduğu davalar sonucu anne ve babasının mirası ona geçmemişti; anne ve babasından tek kuruş kalmamıştı ona. Maddi sıkıntıları duygusal acılarını bloke etmeyi denemiş ancak başarısız olunmuştu. Manevi acısı asla dinmeyecekti. Değerli madenlerini yitirmişti, her şeyi kaybolmuştu.  Babasından çok annesini özlüyordu Sirius, yumuşak karakterli, sevgi dolu annesini. Yazdığı çoğu şarkı onu anlatıyordu zaten, sokaklarda annesine sesleniyor nazikçe; barlarda ise babasına küfrediyordu arabayı kullanmayı beceremediği için. Hayatındaki iki farklı ebeveyn, ona iki farklı müzik anlayışı kazandırmıştı. Duvarlarından tuvalet kağıtlarına kadar her yere yazdığı şarkı sözlerindeki derin anlamları kendisi bile fark edemez olmuştu.

Remus Lupin ise ressamdı. Babası basit bir giyim fabrikasında çalışıyordu, gerçi geçen yıl Remus fabrika duvarlarına resimler çizdiği için kovulmuştu, annesi ise pek tanınmayan parlak bir yazardı. Remus sanatçı ruhlu bir çocuk olmuştu her zaman, asla arkadaşı Sirius gibi sert bir karakteri olmamıştı, o Frida Kahlo ile büyüyen çocuklardandı. Ressam olmak kaderinde vardı ona göre, sanatçılık el falında bile yazılı olmalıydı. Kendisini başka bir şey yaparken düşünemiyordu, elindeki boy boy fırçalar ve özgürlüğünü savurabildiği pigmentler sayesinde varolduğuna inanıyordu. İlk çizimini yaptığında 3 yaşındaydı, evlerinin duvarları boyanıyordu kendisi ise minik balkonlarından havai fişeklerin yarattığı karmaşaya bakıyordu hayranlıkla. O an, o an insanlarda büyük bir dalga oluşturmak istediğine karar vermişti havai fişeklerle. Boyanmakta olan beyaz duvarlarının üzerine mavi boyalarla renk vermişti. Dışarıdan tam bir karmaşaya benzemişti ama Remus ne zaman eski evlerine uğrasa mavilikte yatan gizli hayalleri görürdü.

İki arkadaşın kaderi ilkokulun ilk günü kesişmiş ve iç içe girerek düğüm olmuştu. Remus'un her yere kendisiyle taşıdığı boya kalemlerini kıran arkadaşına bağırıp olay çıkarması sonucu Sirius ertesi gün ona evinde bulabildiği tüm boya kalemlerini hediye etmişti.

Remus Lupin o gün ilk kez arkadaşlığı hissetmişti, ilk kez anne ve babasından başkası sevmişti onu.

Sirius'a sarılmış, sanatçı ruhunun derine işlediği, ördüğü ilk olay olması sonucu hıçkırıklarla ağlamaya başlamıştı. Bu durumla Sirius'un dalga geçeceğini, onu rezil edeceğini düşünmüştü.

Ama hiç bu kadar yanılmamıştı. Tahmin ettiğinin tam aksine siyah saçlı olan sarılmasına karşılık vererek sarmıştı onu iyice gözyaşları kendi sırtındaki tişörtü ıslatmıştı. Ağlama lütfen, fısıldamıştı Remus'a, biri ağlayınca ağlayasım geliyor.

Geri çekildiklerinde çocuk elini uzatmış, güçlü sesiyle tanıtmıştı kendisini. "Ben Sirius."

O günden beri en iyi arkadaş olmuşlardı, hiçbir zaman aralarına üçüncü bir kişi katılmamış, benzer ruhlarının köprü kurmasına yardım etmişlerdi. O gün başlamışlardı bağlanmaya, bugünse iki yetişkin adam olmalarına rağmen hala aynı evde, aynı odada uyumaya devam ediyorlardı.

"Rem?" Sirius minik salondan seslendi gözleri duvardaki çizimlere kayarken.

Remus Lupin belindeki alet çantasıyla içeriye doğru uzattı kafasını. Elindeki not defterini sağ eline geçirip kurşun kalemi alet çantasına tıkıştırdı.

"Bak, eğer daha önce uğramadığımız mahallelerin dükkanlarının tuvaletlerini kullanmayı yaklaşık olarak 2 ila 3 hafta başarırsak elektrik parasını ödeyebiliyoruz."

"Seni bu yüzden çağırma--"

Remus onu dinleyemeyece kadar konsantre olmuştu not defterindeki kaba hesaplara.

"Tabii yemek paramız da olmadığından anneannene gitmemiz gerecek yemek için. Bir de şu ölem teyzemin uzaktan akrabasına da yemek için uğrayabiliriz bir akş--"

"Rem, lütfen sakinleş. Otur."

Remus çocuğun gri gözlerindeki ifadeyi görmek istedi, ses tonunun aniden sakinleşmesi onu şaşırtmıştı ancak çocuk ısrarla belindeki alet çantasına bakıyordu, bakışları yakalanamazdı.

"Sirius, eğer çok istiyorsan sana verebilirim." Elleri alet çantasına uzandı, kayışları çözüp Sirius'a uzattı.

Sirius elini uzatma gereğinde bulunmadı, kafasını öne eğdi, hafifçe sırıttı.

"Sana yakışıyor. Hatırlıyor musun, lisedeyken düşük bel pantolon giymiştin bir gün, bütün gün dikizlemiştim götünü, daha sonra senin o orospu kız arkadaşın hakkımda dedikodu çıkarmıştı--"

Remus hatırında canlanan anıya gülümsedi arkadaşına bakarken. O günü iyi hatırlıyordu, ne de olsa unutulacak bir anı değildi. İçindeki gülme isteğimi bastırmaya çalışırken sözü devraldı.

"Daha sonra sen beni rezil etmiştin. Melanie'ye beni ondan daha uzun süredir tanıdığını ve benim sana daha çok ait olduğumu söyleyip götümü avuçla--" Remus cümlesini bitiremeyip kahkahalarla gülmeye başladı.

"Sonra disipline gitmiştik, öf Rem, hepsi pantolonunun suçuydu. Şimdi tak onu beline, sana yakışıyor."

Remus kızarmış yanaklarını hissedebiliyordu ancak bozuntuya vermedi. Bunun gülmekten olduğunu düşünmesini istiyordu Sirius'un. Alet çantasını yavaş hareketlerle beline bağladı tekrar. Çocuğun yanına oturup bağdaş kurdu.

"Ne diyecektin bana?"

Sirius cevap vermek yerine çocuğu izledi sakince. Yakası kaymış kazağından gözüken soluk tenini, küçükken uğradığı köpek saldırısından kalan izleri, uzun bacaklarına geçirdiği kumaş parçasını, ayaklarındaki yılbaşı temalı favori çoraplarını ve en sona ise kestane renkli gözlerini sakladı. Merak içindeki parıltılar, kendisininkilere kenetlenmiş bakışları inceledi.

"Rem," derin bir nefes aldı. "Yıllar oldu. Büyüdük."

Elleri alnını ovuşturdu. Asla böyle bir konuşma planlamamıştı ama duyguları onu hassasiyete sürüklemede bir numaraydı.

"Ne kadar zorladı hayat bizi, ben öksüz sen parasız--"

"Siri--"

"Hayır, bekle konuşayım. Annem hep meleklerden bahsederdi Remus, sana da binlerce kere anlattım zaten. Özel bir şey görüdüğünde bırakma, sarıl derdi. Dokunuştan geçer büyü derdi. Annem melekleri bulmamı isterdi. Ama yanıldı. Melekler gerçek değil Rem, ben vazgeçtim, ya da onlar benden umut kesti."

Sirius derin bir nefes aldı. Bunları defalarca arkadaşına anlatmıştı, belki her cümlesini ezbere biliyordu ama bu aşamadan sonra ağzından fırlamak isteyen sözcüklere asla şans tanımamıştı.

"Melekler yok, çünkü onlar fakir olamazlar. Melekler yok, çünkü onlar sana benzemiyorlar. Melekler yok, çünkü annem onları anlattı bana, onlar sanatçı değiller. Bunca zaman dolu dolu insanlarla tanıştım, tanıştık. Belki hepsi melekti annemin melekleriydi, belki de, ama asla benim dünyamdaki meleğe benzemediler. Rem, melekler gerçek değil, çünkü hiçbiri sen değil."

Remus dolu gözlerle sessizce izledi Sirius'u. Uzun sessizliğin ardından aralanan ağzından kelimeler çıkamadı, Sirius izin vermedi.

Çocuk, alet çantasından çekiştirerek kaldırdı Remus'u, etrafında bir tur attı, kollarını iki yana açtı.

"Bak Rem, melekler böyle çizemiyorlar, boyayamıyorlar. Sen özelsin biliyorum ve annem bana özeli bulunca bırakma, sarıl dedi. Annem öl--"

Remus çocuğun lafını keserek kollarını sertçe doladı ötekinin boynuna. Kulağına eğilerek fısıldadı.

"Melekler gerçek Sirius, çünkü melekler de öksüz olabilir. Melekler gerçek, çünkü onlar da ağlayabilir. Melekler gerçek çünkü onlar özel olanı hissedebilir. Annem senin annendir, annen benim annemdir. Annemi dinliyorum, özel olanı gördüğümde sarılıyorum, meleğimi asla bırakmıyorum.

Şarkılarında anlat anneme, meleğini buldu özelim de. Buldum Sirius, meleğimi buldum. Güzel sesinde gördüm, şarkılarının sözlerinde, gitarının notasında hissettim. Özelimi buldum."

Sirius karşısındakine gülümsedi.

Remus onun en iyi arkadaşıydı.

Remus onun hep istediği sevgiliydi.

Remus onun prensiydi.

Remus onun özeliydi.

Dudaklarını yavaşça sürttü özelininin çenesine. Alet çantasını kavrayıp kalçasını avuçladı. Çocuğun dili dişlerinin arasından kayıp kendisinin ağzına girdi. Remus onu yavaşça kalktıkları kanepeye ittirdi.

Sirius aceleyle uzandı kanepeye. Kazağı tek hamlede yeri boyladı. Remus'un boynunda yoğunca hissettiği dudaklarına odaklandı. Sıcak temaslar onu kendinden geçirdi, beyaz hissetti ilk defa, asla olamayacağı kadar. Mutluydu, belki bir melek kadar. Huzura uzandı. Gözlerini kapattı.

Ancak anında geri açmak zorunda kaldı. Sıcak dudaklar teninden uzaklaşmıştı. Gözleri tanıdık manzarayla karşılaştı.

Elinde fırçasıyla duran Remus Lupin.

Sirius sakince bekledi. Mavi boya göğsüne damlalar bırakırken Remus yavaşça fırçayı göğsüne yaklaştırdı. Çıplak tenine temas eden fırça gıdıklanmasına sebep oldu. Göğsüne dümdüz bir çizgi çizdi özeli.

Kulağına eğildi.

"Haydi, sanatla sevişelim."

💢

Bitti.

Sanki son bölüm biraz saçma oldu ama umarım size öyle gelmemiştir.

Buraya hikaye hakkındaki fikirlerinizi bırakın, nasıldı?

Bir de favori bölümünüzü öğrendim mi tamamdır.

Görüşürüz ponçiklerim, sizi seviyorum.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro