Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

sekiz: changbin

viii,

diplerde boğulan kızın son çırpınışları

Tarih: 30 Haziran, 2020

Saat: 01.27

Mekan: Blue Night Club

Şüpheli: Seo Changbin

Sorgulayan Kişi: Lim Nayeon

"Hoş geldin Changbin."

Loş sorgu odasının bu seferki misafiri Seo Changbin olmuştu ve şaşırtıcı bir şekilde diğer şüphelilere göre insanı geren bir rahatlığı vardı. Bu fazla rahatlık genç kadını oldukça kıllandırmıştı, çocuğun erkek arkadaşı aynı koltukta hıçkıra hıçkıra ağlarken kendisi burada hiçbir şey olmamış gibi oturabiliyordu.

Üstünde beyaz bir gömlek vardı, gömleğin kollarını dirseklerine kadar sıvamıştı. Taktığı siyah kravatını bozmuştu. Bozulmuş kravatı bir nebze de olsa rahat olmadığını gösteriyordu kadına göre ama her an düşünceleri değişebilirdi. Altında ise siyah kumaş bir pantolon vardı. Koyu kahverengi saçları ise alnına dökülüyordu.

"Merhaba Bayan Lim."

Genç çocuk karşısındaki ses kayıt cihazını çalıştıran kadına gülümseyerek konuşmaya başladığında, Nayeon saatlerdir ağlayan suratlar ve şişmiş gözler gördüğü için oldukça şaşkındı.

Seo Changbin oldukça mutluydu ve bu yüzünden okunuyordu. Belki de kravatını sadece "Rahat görünmüyorum." imajı vermek için çıkarmıştı.

Kadın da çocuğa tebessüm edip "Diğerlerine göre oldukça rahatsın Changbin." dedi, ağlayan bir yüz görmek her ne kadar onun için daha zor olsa da sinir olmuştu çocuğa. İnsan aralarında bir katilin olduğunu bile bile nasıl bu kadar rahat olabilirdi?

Yoksa katil, Seo Changbin miydi?

Changbin kafasını salladı komisere, "Rahatım, çünkü olaylarla bir ilgim ve bilgim yok. Fakat arkadaşlarımın var gibi görünüyor, değil mi?" deyip oturduğu deri koltuğa yaslandı ve kollarını göğsünde bağladı.

Hayır, olaylarla en çok bağlantısı olan kişi Seo Changbin'di ve bu oldukça belliydi.

Ya da, bunu kadını yanıltmak için mi yapıyordu? Yoksa Seo Changbin birini korumak için dikkatleri üzerine mi çekiyordu?

Lim Nayeon'un kafası iyice karışırken, çocuğun bu ukala tavrıyla kaşları kalkmış ve diliyle yanağını şişirip yavaşça kafasını sallamıştı. "Oysaki erkek arkadaşın sana göre burada bulunmaktan oldukça rahatsızdı, garipsedim doğrusu."

Changbin'in erkek arkadaşının adı geçince yüzündeki alaylı gülümseme donmuş, aynı zamanda birkaç saniye duraksamıştı. Daha sonra "Felix duygusaldır, ne olursa olsun Minho'ya bir şey olmasını istemezdi." dediğinde komiser Lim "Sen olmasını isterdin sanırsam, çünkü yanı başınızda bir katil olmasına rağmen oldukça sakinsin." demişti.

Çocuk bir şey demedi Nayeon'un söylediğiyle, sustu. Susması, şüpheleri daha çok üstüne çekiyordu ve genç kadın içten içe "Belki de katili bulmuşuzdur." diye seviniyordu.

Ama sevinmek için çok geç değil miydi?

Ya da çok erken?

"Her neyse, kendini tanıtır mısın bana biraz?"

Komiser kadın zafer gülümsemesiyle çocuğa bakarken, Changbin kafasını sallayıp "Tabi." dedi ve oturduğu sandalyede doğruldu. Pembe dudaklarını ıslatıp, "Ben Seo Changbin." diyerek başladı konuşmasına.

"Yirmi üç yaşındayım, işletme mezunuyum. Babam ve annem Kore'nin büyük holdinglerden birinin sahibi. Bir ablam var, şu an Amerika'da yaşıyor. Bu kadar."

Komiser Lim onaylar biçimde mırıldandı ve "Peki Changbin, bana neler oldu anlatabilir misin?" diye sordu, son birkaç saattir herkese sorduğu gibi. Changbin'den çok şüphelendiği için sorguyu kısa tutmaya çalışıyordu kadın, bir tek şeyde onu haklayacağından oldukça emindi.

Changbin kıkırdadı, "Hangi birini anlatsam ki," dedi ve birkaç saniye düşünür gibi yaptı. "Aa buldum," dedi sahte bir şaşkınlıkla, daha sonra aynı gıcık gülümsemesiyle tekrar kadına bakıp "O büyük yılbaşı yemeğinden sonra neler oldu bilmek ister misiniz Bayan Lim? Jia ve Yujin'in o inanılmaz karşılaşmasını duymak ister misiniz?" dediğinde kadının kaşları çatıldı.

Kim Yujin'in yaptıkları yetmemiş, bir de Kang Jia'yla kavga mı etmişti?

Kadın merakla karşısında oturan çocuğa bakarken, Seo Changbin Lim Nayeon'un gözündeki merakı fark etti. Dudaklarının kenarı kıvrıldı keyiften, sorgu masasına biraz daha yaklaşıp "O zaman başlıyorum." deyip o gün olanları anlatmaya başladı.

Tarih: 03 Ocak, 2020

Saat: 14.30

Mekan: Üniversite Kampüsü, İktisadi ve İdari Bilimler fakülte koridoru

Kim Yujin hızla fakülte binasının koridorlarından istatistik sınıfını bulmaya çalışırken, bir yandan da insanlar ona bakıyordu. İnsanlar ona bir sürtük gibi bakmıyorlardı artık, daha çok korkuyorlardı. İntikam için Lee Minho ve Kang Jia'yı rezil etmekten çekinmeyen kız, tanımadığı ve onunla aylarca dalga geçen insanlara tanrı bilir neler yapardı. Okula geldiğinden beridir (Chris ve Arin dışında) arkadaşları hariç kimse yanına yaklaşamıyordu, hatta göz temasında bile bulunamıyordu. Özellikle de o iğrenç mesajları atan ucuz insanlar, Jim Yujin'in onları yakmalarından çok korkuyorlardı.

Elbette ki yakacaktı, yapacağı her şey kafasındaydı. Fakat o orospu çocuklarından daha önemli işleri vardı, mesela sevgilisi ve en yakın arkadaşıyla konuşmak gibi.

En sonunda Felix'in yarım yamalak tarif ettiği son sınıfların istatistik sınıfına girdiğinde, Chris dışında herkesin orada olduğunu fark etti.

Kang Jia bile okula gelmeye yüz bulmuştu.

Sarışın kızın çirkin yüzüne bakmadan, direkt kürsünün ikinci sırasında oturan Changbin'e "Changbin, Chris gelmedi mi?" diye sormuştu. Aşırı stresliydi, kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu. O gün bile erkek arkadaşının yüzüne bakamamıştı. Bir an önce konuşup şu olayların bitmesini istiyordu.

Kahverengi saçlı çocuk "Gelir birazdan, aradayız şu an." dediğinde Yujin daha da streslenmişti. Minho ve Jia'nın yediği pislikleri dökerken bile streslenmemişti, Chrisle olacak bir konuşma deli gibi heyecanlıydı ama.

"Ne o, benim ağzıma sıçtığına göre Chris ile barışma konuşması mı yapacaksın?"

Sarışın kızın dediklerini umursamadı Yujin, onun ağzından çıkan kelimelerin hiçbirinin önemi yoktu çünkü.

Jia, cevap alamamasıyla sinirlenmişti. Ona atılan bakışlardan koridorda bile zor yürümüştü, bir an önce şu lanet dersten çıkıp eve gitmek istiyordu. Fakat onun aksine insanların Yujin'e olan bakışları değişmiş, hatta kıza korkudan bakamıyorlardı bile.

Bu adil değildi.

"Ne oldu sustun bakıyorum ki, o gün masada oturup zıkkımlanırken gözünü yumup ağzını açmıştın ama."

Yujin kızın dediğiyle alayla kahkaha atmıştı "Ne o, yediğin boklar ortaya serildiği için bana mı sinirlisin?" dedi ve küçümser bir şekilde kıza baktı. "Sen okula gelebildiğine bile dua et, yandaşın okula adım bile atamadı."

Kang Jia oturduğu yerden sinirle ayağa kalkarken, kızıl saçlı kız sadece ona şaşkınlıkla bakıyordu. Sonuna kadar haksız olmasına rağmen zeytin yağı gibi üste çıkmaya çalışıyordu kız. Çok komikti, fakat komik olduğu kadar da acınasıydı.

"Ben senin yüzünden okula girdiğimden beridir hakarete uğruyorum haberin var mı senin?!"

Sarışın kız öfkeyle kızın yanına ilerlerken Yujin sakin bir şekilde "Bana mağdur edebiyatı yapmayı kes. Zaten en diplerde boğuluyorsun, yüze çıkma çabaların sadece seni daha da acınası yaptırıyor." dedi.

Sınıfta bir ölüm sessizliği yaşanıyordu, herkes sadece öğretmen sınıfın tam ortasında tartışan ikiliye bakıyordu. Nefesler tutulmuş, iki kızdan birinden bir atak bekleniyordu.

Rahatsız edici sessizliği bozan şey, Chris Bang'ın sınıfa girmesiydi. Kızıl saçlıyı görünce kaşları çatıldı, "Yujin?" diye sorarcasına mırıldanıp pür dikkat Yujin'e bakmaya başladı. Kim Yujin sevgilisinin sesini duymasıyla agresif tavrı gitmiş, onun yerine içindeki heyecan tekrardan geri gelmişti. Karşısındaki sarışın kızı umursamadan arkasını dönüp, derince nefes verdi. "Konuşabilir miyiz, kısa sürecek zaten."

Chris de kızla konuşmayı onun kadar istiyordu zaten, direkt kafasını salladı. Yujin stresle alt dudağını çiğnerken, sınıftan dışarı çıkmak için yeltenmişti. Fakat hırsını alamamış Kang Jia bu işin bu kadar çabuk bitmesini tabi ki de istemiyordu.

"Gerçekten seni bu kadar hızlı affedebileceğini mi düşünüyorsun Yujin?"

Tam kapıdan çıkmak üzere olan Kim Yujin'in arkasında dikilirken, hırsla gülümsedi ve "Eskiden üvey kardeşiyle yatan bir sürtük nasıl kolayca affediliyor ve okuldaki herkesin ondan korkmasını sağlayabiliyor anlamış değilim." dedi.

Kang Jia, zafer kazanmış gibi gülse de zafer kazanmak için oldukça erkendi.

Her zamanki gibi hırsları, Kang Jia'nın sonunu getirecekti.

Kızıl saçlı bir hışımla arkasına dönüp, kızın sarı saçlarını kavramıştı. Jia bir şey yapmasını bekliyordu fakat saçını çekeceğini asla düşünmemişti. Acı içinde inlerken, Yujin kızın kavradığı saçlarını yere doğru çekiştirmişti.

"Bir daha söyle!"

Sinirden gözü dönmüş bir şekilde bağırdığında, Jia sadece "Bırak saçımı!" diye cırlamıştı kıza, canı aşırı yanıyordu ve kıza engel olamıyordu. Yujin sinirle güldü, "Söyle dedim sana, dilini mi yuttun?!" diye tekrardan bağırdığında bu sefer kapının kenarındaki Chris Yujin'in kolunu kavradı. "Yujin tamam, boş ver onu."

Yujin histerik bir şekilde sırıtıp Chris'e baktı, "Üç aydır benim yaşadıklarımı yaşasaydın sen daha beterini yapardın Chris." dedi ve ellerini Jia'nın saçları arasından çekip, kızı ittirdi.

Sarışın kız acı içinde tutmakta zorlandığı göz yaşlarını bırakırken Kim Yujin öfleyle, olanları şok içinde izleyen sınıfa baktı ve "Bana iğrenç şeyler yaşatan diğer insanları da unutmuş değilim," dedi. Koyulaşmış irisleri daha da koyulaşırken "Onlara da bir bir yaşatacağım üç ay ben neler yaşadıysam!" diye bağırıp, onu çekiştiren Chris ile birlikte sınıftan hışımla çıkmıştı.

Eğer Kim Yujin sinirlenirse, o kampüsü yerlerle bir edebilecek biriydi ve çoğu kişi bunun farkındaydı.

Olmayanlara ise öğretme zamanı gelmişti.

Olay Gecesi

Kadın Yujin'in yaptıklarına artık şaşırmayı bırakmıştı çünkü kız gerçekten de şeytanın öz evladıydı. İçinde biriken o büyük kin ile okuldakilere daha neler yapmıştı, düşünmek bile istemedi.

"Katil Yujin gibi görünüyor değil mi?"

Changbin yamuk bir sırıtışla kadına bakarken, komiser Lim bu konuya bir yorum yapmadı. "Şu an benim kimi düşündüğüm önemli değil, bizim senin yorumlarına ihtiyacımız var Changbin."

Kahverengi saçlı çocuk ensesini kaşırken, bir yandan da ofladı. Büyük bir çıkmazdaydı, gördüklerine göre hareket etmesi lazımdı fakat onu ifşalamak istemiyordu.

"Bana kalırsa," dedi ilk geldiğindeki rahat ifadesinin aksine daha stresli bir şekilde kadına baktı. Yutkundu, "Chris... Özellikle de son olanlardan sonra Minho'ya çok sinirliydi." dediğinde kadın kaşlarını çattı ve "Son olanlar?" diye bir soru yöneltti çocuğa.

Changbin stresli bir şekilde ağzını açıcakken, duraksadı.

Gördüğünü söylemesi lazımdı.

"Sikeyim," diye mırıldandı, en sonunda pes etmişti. "İsmini söylemek bile istemiyorum, onun yapacağına inanmıyorum çünkü..."

Çocuk stresle tırnaklarını kemirirken, Nayeon ciddi bir tonla "Kim o Changbin?" diye sorduğunda Changbin "Felix'i görüdüm, ama o yapamaz Bayan Lim." dedi üzgün bir ses tonuyla.

"O karıncayı bile incetemez Bayan Lim, onun yaptığına inanmıyorum."

Genç kadının kafasında yine bir soru işareti oluşsa bile, kafasını salladı. "Peki Changbin, söylediklerin için teşekkür ederim."

Seo Changbin, "Önemli değil." anlamında bir şeyler mırıldandıktan sonra ayağa kalktı. Tam sorgu odası olarak kullanılan locadan çıkacakken komiser kadın aklına gelen çocuğa "Changbin!" diyerek seslendi.

"Kim Yujin'e buraya gelmesini söyleyebilir misin?"

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro