Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

bir: arin

i,

dağılmış saçlar ve kırık şampanya şişesi

Tarih: 29 Haziran, 2020

Saat: 23.28

Şüpheli: Kim Arin

Sorgulayan Kişi: Lim Nayeon

Mekan: Blue Night Club

"Merhaba Arin."

Lim Nayeon karşısında hala şoktan çıkamamış kıza sıcak bir şekilde gülümsemişti fakat Arin bugün o kadar şey yaşamıştı ki gülmeye hali bile kalmamıştı. "Merhaba." dedi kız, sesi titremişti konuşurken ve oldukça yorgun çıkıyordu.

Nayeon oturduğu sandalyeye iyice yaslanırken ses kayıt cihazını çalıştırıp, masanın üzerine yerleştirmişti. Kıza baktı tekrardan, yüzündeki makyajı akmıştı. Su dalgası yaptığı siyah saçları bozulmuştu, önleri ve arkaları iyice düzleşmişti. Üstünde Hwang Hyunjin'in siyah ceketi giymişti. Her ne kadar üstündeki ceket elbisesini örtmeye çalışsa da elbise o kadar parlak ve gösterişliydi ki genç kadın gözlerini elbiseden alamıyordu. Kalıbını basardı ki otuz yıl boyunca çalışsa yine kızın üstüne giydiği elbiseyi ve elbisesine göre sade olan kolyesini alamazdı.

"Bana kendinden bahseder misin Arin?"

Nayeon yumuşak bir sesle kıza sordu, normalde sorgularda gayet kaba ve sert olan Lim Nayeon ilk defa böyleydi. Kız hala şoktan titrediği için üstüne gitmek istemiyordu.

Kim Arin kafasını salladı ve kendi gözlerini komiser Nayeon'un gözlerine kilitledi. "Ben Kim Arin, 23 yaşındayım. Bu sene moda tasarım bölümünden mezun oldum, bir tane kardeşim var. Bu kadar."

Genç kadın kafasını salladı, "Peki, şu an kötü görünüyorsun fakat bu soruları sana sormam lazım." dedi ve duruşunu ciddileştirdi. Arin gözlerini kadının gözlerinden çekerken huzursuzca etrafına bakıp yutkundu. Büyük gözleri dolmaya başlarken, "Yemin ederim ben bir şey yapmadım." demişti sesi titreyerek.

Nayeon nefes verdi ve kıza cebindeki mendillerden uzattı, "Kimse doğrudan seni suçlamıyor Arin, fakat diğer tanıklara göre Minho'nun katili sizin arkadaş grubunuzun içinden birisi." dedi.

Arin genç kadının elindeki peçeteyi alıp, göz yaşlarını silerken sinirle güldü. "Katil bizden birisi mi? Saçmalık bu, bu olayların başlangıç sebebi kendisi!" diye bağırmıştı sinirle.

Nayeon'un kaşları çatıldı, ne oluyordu bu şimdi?"

"Ne olayı?"

Arin elindeki peçeteyi buruşturup, şu an sorgu masası olarak kullandıkları cam masanın üzerine fırlattıktan sonra kadına baktı. Gözlerinin içinde o kadar büyük bir öfke vardı ki, Lim Nayeon'un gözünde katilin Arin olabileceği ihtimali daha da artıyordu.

Arin sinirle dolgun alt dudağını dişledi, "O beyinsiz piçin bana olan takıntısı olmasaydı, belki bugün kimseye bir şey olmazdı." dedi ve yumruk yaptığı elini sıkmıştı sinirle. Nayeon daha da şaşırmıştı buna, "Minho sana takıntılı mıydı?" dedi ve iki elini masanın üzerinde birleştirip "Bana olayları daha detaylı bir şekilde anlatabilir misin, lütfen?" dedi.

Kız arkasına yaslandı "Minho'nun OKB'si vardı ve ben bunu öğrenene kadar aramızda bir sorun yoktu." dedi. Yutkunduktan sonra, kadının gözlerinin içine baktı. "Ben öğrenene kadar bir sorun yoktu ve hatta gayet normaldi bana karşı."

Arin aklına gelen onca şey gelince istemsizce titremişti ve gözleri yeniden doldu. Masanın üzerindeki suya uzanırken "İçebilir miyim?" diye sorduğunda komiser kafasını onaylar şekilde salladı. Arin elleri titreyerek suya uzandığı sırada, Nayeon "Sana bir şey yaptı mı?" diye sordu. Kız kafasını hayır anlamında iki yana sallarken, elindeki şişenin ağzını kapattı ve ağzındaki suyu yuttu.

"Bir şey yapmadı, yapmazdı. Sadece beni mesajla taciz ediyordu, engelledim. Okulda da taciz etmeye başlayınca polise gitmeyle tehdit ettim, durdu. Bir süre sonra tekrar başladığında ise şu anki ilişkim başladı, erkek arkadaşımla kavga edince sonunda bulaşmayı bıraktı."

Nayeon kafasını aşağı yukarı salladıktan sonra, "Peki nasıl başladı bunlar?" diye sordu. Tüm bu olanların asıl sebebi neydi, Lee Minho'yu ölüme kadar sürükleyen olayın asıl nedeni neydi?

Kim Arin keyifle kollarını göğüsünde bağlayıp komisere baktı, "Bir sezonluk bir dizi izlemeye hazır olun Bayan Lim, çünkü birazdan anlatacağım her şey dizi senaryosuna benzese bile gerçek." dedi ve konuşmaya başladı.

Tarih: 29 Eylül, 2019

Saat: 15.02

Mekan: Üniversite kampüsü, Starbucks

"O da bana bu kolyeyi aldı işte, çok güzel değil mi ama?"

Kim Yujin heyecanla sevgilisinin aldığı kolyesini gösterirken, Arin "Çok güzelmiş, güle güle kullan." demişti. Yujin ve Chris'in ilişkisini içten içe kıskanıyordu, Hyunjin onu seviyordu evet ama kıza özel günler hariç böyle küçük jestler yaptığı söylenemezdi. Oysa Chris öyle miydi, Yujin'in zevkine en uygun ve en güzel hediyeleri alırdı ona. Özel bir gün olsun, olmasın.

Yujin uzun saçlarını topladığı tokayı çıkartıp, kızıl saçlarının omuzlarına dökülmesini sağladı. Hyeri heyecanla elindeki kahve fincanını oturdukları masaya bırakıp Yujin'in boynundaki altın renkli, ortasında çok büyük olmayan kalpli kolyeye bakmaya devam etti. "Kolye çok güzelmiş bu arada."

Yujin gülümsemesini yüzünden silmeden, Hyeri'ye teşekkür etti. En yakın arkadaşlarının yorumları onun için her zaman önemliydi, zaten kolyeyi gördükleri andan itibaren bakışlarından beğendiklerini anlamıştı.

Fakat karşısında oturan Hwang Hyunjin'in kendisine dik dik bakışlarından bir şeyler olduğunu fark etmişti.

"Ne oldu kardeşim," dedi Yujin kardeşim kelimesini bastırarak Hyunjin'in kısık gözlerini kendi gözleriyle kenetledi. "Sanırım kolyemi beğenmedin."

Hyunjin göz devirdi,artık Yujin'in bu aptal tavırlarından bıkmıştı. "Hatırlatırım ki, bir yıl önce babam ve annen boşandı Yujin."

"Tek takıldığın konu bu yani, belki de ben halâ seni kardeşim olarak görüyorumdur?"

Hyunjin sinirle çenesini sıktığında Yujin önündeki soğuk americanoyu eline aldı ve keyifle bir yudum aldı, Hyunjin'i sinirlendirmeye bayılıyordu.

Arin ortamdaki hararetli havayı dağıtmak için Yujin ve Hyunjin'e dönüp "Siz her zaman kedi köpek gibi miydiniz?" dediğinde Hyunjin sinir bozucu bir şekilde gülüp "Hayır, Yujin genelde benden ayrılmak istemezdi." dedi imalı imalı.

Yujin, siyah saçlı çocuğun imalarına karşı gülümseyip "Yanımdan ayrılmamı istemeyen sen değil miydin?" dedi. O anda Hyunjin'in gülüşü yüzünden silinmiş, sadece Yujin'e artık susması için bakışlar atıyordu.

Arin ikilinin arasında geçen bu konuşmayı anlayamasa da bir şey demeden Hyunjin'in omzuna yaslanmıştı. Arin'in Hyunjin'e yaslanmasıyla Hyunjin biraz sakinleşmiş ve derin nefes vermişti.

Birkaç dakika sonra Kang Jia'nın dersi bitmiş, yorgunlukla kendisini buluşacaklarına söz verdikleri Starbucks'a atmıştı. Kapıdan içeri girdiği anda hemen karşısındaki masada oturan arkadaşlarını görünce adımlarını hızlandırmıştı.

Fakat hiç görmek istemediği şeyi görmüştü.

Sarmaş dolaş olmuş Hwang Hyunjin ve Kim Arin'i.

Elindeki ders kitaplarını sinirden daha sıkı tuttarken, bir yandan da içinden Arin'e sövüyordu. Arin'in yerinde kendisi olabilirdi ve olmalıydı da zaten. Hyunjin'i çok seviyordu, Arin'den bile daha çok sevdiğine emindi. Fakat Hyunjin gidip Arinle sevgili olmuştu, adımlarını daha erkenden atsaydı belki de Hyunjin'i daha önceden kapacaktı.

Hırsla elindeki kitaplarını masaya fırlatırken, Hyunjin ve Arin ikilisi irkilmiş, Hyeri ise napıyor bu deli şeklinde Kang Jia'ya bakıyordu. Jia sandalyesini de aynı şekilde hırsla çekip yerine otururken, Yujin dayanamadı ve "Hayırdır, bir sorun mu var ne bu tripler?" demişti. Jia'nın saçma kaprisleri çekmek şu an istediği en son şeydi.

Jia sarı saçlarını toplarken, "Hiç," dedi ve cebinden telefonunu çıkardı. "Sinirim bozuk biraz, babam paramı kesti."

"Derde bak, ben de bir şeyler oldu sandım."

Arin'in sevgilisinin omzundan doğrulurken Jia gülmüştü, her ne kadar kızın yüzüne "Asıl sorun siz ikinizsiniz!" diye bağırıp o pahalı kazağının üstüne Yujin'in americanosunu dökmek istese de yapamamıştı. Bir şey dememeyi tercih etti kıza, ağzını açarsa birer birer lafları sıralayacaktı çünkü. Zaten o sırada telefonuna gelen bildirim sesiyle birlikte, dikkatini Arin ve Hyunjin ikilisininden çekmişti.

Siyah Chanel çantasından telefonunu çıkarttıktan sonra ilk dersteyken gelen bildirimlerine kısa bir göz gezdirip, gelen mesaja bakmıştı.

minho

konuşmamız lazım, beş dakika sonra otoparkta buluşalım.

Kızın ince kaşları çatılmıştı, ne demekti şimdi bu?

ne diyorsun minho?

minho

biraz daha arin'i boğacakmış gibi bakarsan hyunjin ona olan aşkını anlayacak, gel buluşalım.

Çatılmış kaşları şaşkınlıktan düzleşirken, o sırada Yujin'in "Aa, Chrisler geldi." demesiyle girişe bakmıştı.

Lee Minho da oradaydı.

Jia ve Minho'nun bakışları bulultuğunda, Minho kıza göz kırpmıştı ve Chrisle birlikte rastgele bir masaya geçmişlerdi. Jia bakışlarını Lee Minho'dan çekerken, Arin huzursuz bir şekilde kıpırdandı ve Hyunjin'e baktı. "Biz kalkalım artık."

Hyunjin tamam anlamında kafasını salladığında, kızın alnına küçük bir öpücük kondurup masanın üzerindeki eşyalarını aldı. Yujin'e bakıp, "Bizimle mi gelirsin, Chrisle mi?" dediğinde Yujin "Siz gidin ben Chris'e gideceğim." demişti. Bu cümle her ne kadar Hyunjin'in kalbini kırsa da "Peki, görüşürüz." deyip çıkışa ilerlemişti. Aynı şekilde Arin de kızlara veda ettikten sonra Hyunjinle birlikte mekandan ayrıldılar.

"Ben de Chris'in yanına geçeyim, görüşürüz."

Yujin kahvesi eline alıp çantasını omzuna takarken Jia ve Hyeri de kıza "Görüşürüz." dedi. Kızlara el salladıktan sonra Chrislerin olduğu masaya geçmişti.

Jia o masaya göz atmaya başladı. Klasik üçlü Changbin, Minho ve Chris birliktelerdi. Yujin Chris'in arkasından sarılınca, Chris de karşıkık olarak kızın yanağını öpmüştü. Sonra ise Chris'in yanındaki sandalyeyi çekip, oturmuştu.

Sonra birden gözleri tekrar Minho'yla bakıyordu, Minho da ona bakıyordu. Minho gözleriyle dışarıyı işaret ettiğinde Jia gidip gitmemek konusunda emin değildi. Arin'i sevmese de kıza yaptıklarını biliyordu, Minho tehlikeli biriydi.

Fakat konu Hyunjinle alakalı olunca, gitmese de olmazdı.

"Ben de gidiyorum, herkes gitti zaten."

Sandalyesine astığı Chanel çantasını boynuna asarken Haera başını bilgisayarından kaldırmıştı, "Tamam sen git. Benim daha işim var, görüşürüz." dediğinde Jia da "Görüşüz." deyip masadan kalmıştı.

Arka çıkış otoparka daha yakın olduğundan dolayı arka çıkışa ilerliyordu, o sırada arkasından sandalye sesi duymuştu. Göz ucuyla arkasına baktığında Minho'nun da kalktığını görmüştü, kalbi hızlanmaya başlamıştı. Kafasını çevirip kapıdan çıktıktan sonra hala kafasında soru işaretleri vardı.

Arka kapı direkt otoparkın girişine açıldığı için çok yürümek zorunda kalmamıştı sarışın kız. Starbucksın siyah duvarına yaslanıp, kapının bir an önce açılmasını beklerken istediği şey olmuştu.

Lee Minho hızlı adımlarla Kang Jia'nın yanına geldi. İkili, birlikte yürümeye başlarken Minho beyaz jipi işaret edip "Bu taraftan." dedi.

Jia durdu, Minho'ya baktı ve "Ne söyleyeceksen burada söyle, seninle bir yere gelemem." dedi. Minho arkasına döndü, kızı süzdü ve daha sonra kahkaha attı. Jia çocuğun ne yaptığını anlayamazken Minho jipine doğru ilerlemeye devam etti. "Anlaşılan Arin sizi çok korkutmuş, korkma seni yemem. Bir şey yapsaydım şu an Yujin'e yapmıştım bile."

"Chris'ten korktuğun için yapmıyor olabilir misin acaba?"

Kız ürkek adımlarla Minho'yu takip etmeye başladı. Lee Minho cebinden sigara paketini çıkarıp "Emin ol seni kaçırıp organlarını falan yemeyeceğim. Senin de karlı çıkacağın bir anlaşma yapacağız." deyip ince dalı dudaklarının arasına sıkıştırdı. Pakedi kıza uzattığında kız reddetmişti, şüpheci bir şekilde Minho'ya baktı. "Ne anlaşması?"

Çocuk sigarasının ucunu çakmağından çıkan ufak ateşle yaktıktan sonra bir nefes aldı. Dumanını havaya doğru üflediğinde sarışın kıza baktı ve "Arabaya binersen öğrenirsin Kang Jia." dedi. O sırada beyaz jipin önüne gelmişlerdi.

Minho parmaklarının arasındaki sigarasını dudaklarının arasına sıkıştırıp Jia'nın oturacağı ön koltuğun kapısını açtı. Sürücü koltuğuna doğru ilerlerken kız hala tereddütteydi, Minho'yu biliyordu. Sağı solu belli olmazdı, haklı olarak da ondan korkuyordu.

"Hadi atla."

Minho sürücü koltuğuna oturduktan sonra Jia da ürkek ürkek koltuğa oturdu. Kapısını kapatıp, kemerini bağlarken Minho da arabayı çalıştırdı. Minho hala sigarasını söndürmediği için Jia kendi camını açıp, kafasını sağ tarafa doğru yasladı. Böylelikle camdan temiz hava geliyordu ve ciğerleri zehirli dumandan yanmıyordu.

Okuldan çıkana kadar ikisi de oldukça sessizlerdi. Minho sigarasını bitirmişti, Jia ise daha önce bu kadar yakından incelemediği Lee Minho'yu incelemişti. Koyu kahverengi saçlarını ortadan ikiye ayırmıştı, siyah gözlerini yoldan ayırmıyordu. Bembeyaz bir teni vardı, teninin beyazlığından oldukça pembe kalıyordu dudakları.

Üstünde oversize, siyah, kot ceket vardı; kollarını katlamıştı. İçine beyaz bir tişört giymişti, altında ise siyah kot pantolon vardı.

"Beni süzmeyi bitirdiysen konuya geçelim."

Kampüsten çıkarlarken konuştu Minho. İyice yapışmıştı koltuğa Jia, biraz doğrulup Minho'ya çevirdi kafasını. Kurumuş dudaklarını ıslatıp, "Konunun ne olduğunu hala bilmiyorum farkındaysan." dedi.

"Konuyu çok iyi biliyorsun Kang Jia."

Gözünü yoldan ayırmadan konuşmuştu yine Lee Minho. Dikiz aynasından ona anlamayan bakışlar atan kıza kısa bir bakış attıktan sonra, tekrar gözünü yola çevirmişti. Gülümsemişti, "Sen Hyunjin'i ben de Arin'i istemiyor muyum?" dedi. O sırada kırmızı ışıkta durup, yüzünü kıza çevirmişti.

Jia kafasını salladığında, Minho keyifle gülümseyip "Eğer ortak olursak onları ayırabileceğimizi düşünüyorum." dediğinde yeşil ışık yanmıştı. Minho gaza tekrar basmaua başladığında Jia'nın aklına gelen fikirle Minho'ya baktı.

"Bir fotoğraf var," dedi Jia, ağzından kelimeler zorla çıkıyordu çünkü bunu söylerse Hyunjinle birlikte Yujin de yanacaktı. "Hayır, ben arkadaşıma ihanet edemem."

Minho göz devirdi, "Cidden işin içinde Hyunjin'e kavuşmak varken iki yıllık arkadaşlarını mı düşünüyorsun?" dedi ve dikiz aynasından tekrar kıza baktı. "Arin olmayacağına göre ya Yujin'den ya da Hyeri'den bahsediyorsun."

"Yujin'den bahsediyorum."

Çocuk kafa salladı, "Yujin bu güne kadar sana ne yaptı?" dedi. Kız kaşlarını çattıp "Nasıl bir soru bu?" demişti. Yujin en yakın arkadaşıydı sonuçta, ona illa ki bir iyilik yapmıştır.

"Dediğim gayet açık, bir düşün istersen. Ama ben gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, Yujin sana hiçbir şey yapmamıştır."

Düşündü biraz Jia, gerçekten Yujin ona ne yapmıştı ki? Yujin'in annesi ve Hyunjin'in babası anlaşmalı olarak evlenmeden önce Jia Yujin'e Hyunjin'e olan hislerinden bahsetmişti fakat Yujin Hyunjin'in hayatında başkasının olduğunu söyleyip durmuştu. Evlendikleri sıralar ise Yujin Arin ve Hyunjin'in arasını yapmıştı.

O günkü sinirini hatırlamıştı Jia, hatta o fotoğraf sayesinde Yujin'in neden o zamanlar Hyunjin'in hayatında birisinin olduğunı söylediğini daha iyi anlamıştı.

Hırsla Minho'ya baktı, "Bir fotoğraf var." dedi. "Fotoğraf iki sene öncesinden, Hyunjin ve Yujin'in aileleri evlenmeden önce kalma bir fotoğraf."

"Yoksa düşündüğüm şey mi?"

Minho şaşkınlıkla kafasına kıza çevirdiğinde kız kafasını salladı, "Fotoğrafta Yujin ve Hyunjin öpüşüyorlardı." dediğinde Minho şaşkınlıkla gülmüştü. "Şu şerefsizlere bak sen..."

Jia bir şey demedi. Şu an belki de hayatının hatasını yapıyordu fakat umrunda bile değildi, o günkü siniri tekrar ortaya çıkmıştı. Yujin'in rezil olması artık umrunda değildi.

"Fotoğraf kamera kayıtlarından çekilmiş bir fotoğraf, o fotoğrafla oynamamız lazım çünkü tarih yazıyor."

"Sen o işi bana bırak." dedi Minho ve kızın oturduğu sitenin önünde durdu. Jia şaşkınlıkla Minho'ya bakarken "Arin size geliyordu arada evleriniz yakın olduğu için oradan biliyorum merak etme." dediğinde bir nebze de olsa rahatlamıştı.

"Teşekkür ederim bıraktığın için."

"Rica ederim, akşam fotoğrafı atarsan sevinirim."

Olay Gecesi

"İşte böyle Bayan Lim."

Kim Arin titreyerek oturduğu sandalyeye yaslandı tekrar, "Fakat aralarındaki anlaşma bozuldu, Jia istediğini alamadı çünkü." dedi.

Nayeon şok olmasına rağmen bozuntuya vermemye çalıştı. Aklı almıyordu, kendisi yirmi üç yaşındayken sınavlarını vermek için kendini paralıyordu. Ama bu çocuklar tam da kaosun ortasına düşmüşlerdi.

"Tam saati hatırlamıyorum ama Jia'yı tuvalete giderken gördüm."

Genç kadın tekrardan Arin'e baktığında, "Peki şampanya şişesi? Şişeyi sen getirmişsin?" dedi. Arin onaylarcasına kafa salladı, "Evet şişeyi ben getirdim fakat sonra şişeyi bize sipariş etmesi için barmene vermiştim," dedi ve sırıttı. "Jia'nın sadece Hyunjin'i istediğine bakmayın, erkeklerle arası iyidir. Bir şekilde almıştır şişeyi."

"Tuvalete olaydan sonra ilk sen girip polise haber vermişsin?"

Arin tekrardan kafasını salladı, "Minho'ya kötü ayrıldık ve bana takıntılı şerefsizin tekiydi. Ama bir zamanlar ona aşıktım, onu yerde öyle görünce neye uğradığımı şaşırdım. Şoktaydım ve nasıl polisi aradığımı bile hatırlamıyorum." dedi.

Nayeon "Anladım," dedikten sonra son kez kızdan onay almak için "Yani katilin Kang Jia olduğunu düşünüyorsun?" diye sordu.

Kim Arin kendinden emin bir şekilde kafasını salladı, "Evet." dedi. Sesi artık daha öz güvenli çıkıyordu. "Katil Kang Jia ve bundan eminim."

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro