Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

beş: felix

v,

sarhoş ve kırık kalpler

Tarih: 30 Haziran, 2020

Saat: 00.06

Mekan: Blue Night Club

Şüpheli: Lee Felix

Sorgulayan: Park Jinyoung

"Lix, sıra sende."

Felix, kendi adını duymasıyla tereddütle karşısında ona bakan Seungmin'e baktı. Dudaklarını birbirine bastırıp kafasını salladı ve oturduğu koltuktan destek alarak ayağa kalkmaya çalıştı. Stresten her yeri zangır zangır titriyordu çocuğun, ayağa kalktığı anda kendisini yerde bulabilirdi.

Çok şey yaşanmıştı bugün, yaşanan olayların çoğu kendi dikkatsizliği yüzünden olduğunun farkındaydı. Hatta belki, biraz dikkat etseydi etrafında hiçbir şey yaşanmayabilirdi bile.

Kafasında saatlerdir dönüp duran düşüncelerini az da olsa bastırmaya çalıştı çocuk. Minho'dan nefret ediyordu, hem de herkesten daha çok. Çünkü Lee Minho, çocuğun sevgilisini elinden almaya çalışmıştı. Onları birlikte görmüştü, Lee Minho'yu sevgilisinin kucağına oturmuş bir şekilde. O yanlış anlaşılmanın üzerinden kaç yıl geçmişti hatırlamıyordu bile fakat Minho'nun iğneleyici sözleri yüzünden her zaman rahatsızdı çocuk.

Ondan ölesiye nefret etmesine rağmen, hiçbir zaman ölmesini istemedi. Sadece biraz burnun sürtülmesini istemişti.

Zar zor olsa da ayağa kalkabilmişti, yürümeye başladı Lee Felix. Oturdukları locanın kolonlarına ve duvarlarına tutuna tutuna yürüyordu. Bir yere tutunmasaydı düşecekti ve büyük ihtimalle ayağa bile kalkamayacaktı. Korkuyordu, olacak her şeyden korkuyordu. Bile bile ateşle oynuyorlardı ve olan her şey açığa çıkarsa, hepsi teker teker yanıp kül olacaktı.

Aklına bir bir kötü senaryolar gelirken, sertçe üst dudağını dişledi. Ağzına gelen demir tadıyla yüzünü buruştururken, tüm düşünceleri dağıldığı için rahatladı. Neredeyse üç saattir olanları düşünüyordu ve biraz daha olanları düşünürse, kafayı yiyecekti.

Sorgunun yapıldığı locanın önüne geldiğinde, komiser Park Jinyoung'u görmesiyle içindeki korku daha da büyümeye başladı. Çenesi titremeye başlarken, içinden "Felix, kendine gel!" dedi bugün kendisine binlerce söylediği gibi. Derin bir nefes aldı, sağ elini yumruk yapıp sıktı ve locadan içeri girdi.

Park Jinyoung, içeri giren ve korkudan tir tir titreyen çocuğu görünce Kim Seungmin'de olduğu gibi kafasında soru işaretleri oluşmaya başlamıştı. O an aklına Kim Seungmin'in dedikleri geldi, tuvaletin yanında Felix'i gördüğünü söylemişti. Fakat aklı almıyordu, bu kadar masum bir ifadeye sahip olan birisi nasıl ellerini kana bulamış olabilirdi?

Felix sertçe yutkunup, oturacağı sandalyeyi kendisine çekti. Buruk bir şekilde gülümseyip, karşısında onu dikkatle süzen komisere baktı. "Merhaba Bay Park."

Jinyoung çocuğu süzmeyi bırakıp endişeli bir şekilde bakan koyu kahverengi gözlerinin içine baktı, Felix'e göre daha rahat bir şekilde "Merhaba Felix." dedi. Felix siyah sandalyeye otururken, Park Jinyoung ise cam masanın üzerindeki ses kayıt cihazının kaydet düğmesine bastı. Genç adam oturduğu sandalyeye yaslanıp, kollarını göğüsünde bağladı ve karşısındaki oğlana "Bana kendinden bahseder misin Felix?" dedi. Felix kafasını salladıktan sonra, "Ben Lee Felix," dedi.

"Yirmi iki yaşındayım, birkaç sene önce Avustralya'dan geldim okul için. Konservatuarda sahne sanatları okuyorum, alanım dans. Ailem okuldaki çocukların ailesi kadar varlıklı olmadığı için burada part time barmenlik yapıyorum. İki tane de kız kardeşim var, bu kadar."

Sarışın çocuk, kendisini tanıtırken Park Jinyoung ise çocuğun her ayrıntısını ezberlemek istercesine süzüyordu çocuğu. Gözlerinin biraz altına gelen dalgalı sarı saçlarını gözlerinin önüne gelmesini engellemek için iki yandan ayırmıştı. Koyu kahverengi küçük gözleri, endişeyle locada gezdirmişti konuşması boyunca. Locanın loş ışığında pek belli olmasa da yanaklarının üzerinde çilleri vardı ve çilleri oğlanı kalın sesine rağmen oldukça şirin gösteriyordu. Dudakları pespembeydi, ayrıca dolgun ve küçüktü. Üst dudağını dişlediği için yara olmuştu, konuştukça dudakları kuruduğu ve üst dudağındaki yara kuruluktan acıdığı için sürekli dudaklarını ıslatıyordu.

Üstünde koyu füme renkli bir gömlek vardı, ilk iki düğmesini açmıştı. Altında ise bacaklarını saran siyah dar bir kot pantolon vardı. Üstündekiler diğer gördüğü çocuklara göre daha makul markalardan alınmıştı.

Park Jinyoung çocuğun dedikleriyle kafasını salladı. "Peki," dedi komiser ve dikkatle çocuğun gözlerinin içine baktı, "Seni tuvaletin etrafında gören biri olmuş, etrafı gözetliyormuşsun." dedi. Lee Felix'in korkuyla kalbi çarparken kafasını sağa sola salladı, "Diğer barmenlere sorabilirsiniz, tüm gün boyunca barda çalıştım. Bardan çıktığım tek an, Arin'in getirdiği şampanyayı servis edip onlara götürmemdi. Onun dışında hep bardaydım." dedi. Lee Felix öyle bir söylemişti ki, Kim Seungmin'den daha da şüphelenmeye başladı. O çocukta bir şeylerin olduğunu başından beridir tahmin ediyordu. İçten içe Lee Felix'in Seungmin hakkında bir şeyler söylemesini umuyordu.

"Peki Felix, bana olanlardan bahsedebilir misin?"

Felix masanın üzerindeki plastik şişede bulunan suyu açarken kafasını sallayıp "Elbette ama ilk önce su içebilir miyim?" diye sordu. Park Jinyoung'un "Tabii." demesiyle Felix titreyen elleriyle pet şişeyi eline aldı ve bir yudum aldı.

Ve sonra olanları anlatmaya başladı.

Tarih: 15 Kasım, 2019

Saat: 23.08

Mekan: Blue Night Club

Gece kulübü bugün her zamankinden daha kalabalıktı çünkü son sınıfların popüler üçlüsü Chris Bang, Seo Changbin ve Lee Minho parti veriyorlardı. Normalde birlikte parti verecekleri zaman evde ve belli kişiler arasında verirlerdi fakat son olaylardan sonra Chris bir türlü toparlanamamıştı. Bu yüzden bir geceliğine Felix'in çalıştığı gece kulübünü kiralayıp, okuldaki herkesi çağırmışlardı.

Chris ilk başta Yujin ve Hyunjin'in partiye gelmemesini Minho'ya söylese de, Minho'nun amacı başından beridir Hyunjin'i çağırıp Arin'i nasıl elinden aldığını göstermekti. Bundan dolayı Chris'e de "Yujin senin yıkıldığını görüp, mutlu mu olsun?" diye gaz verince Chris de Minho'ya hak vermişti.

Fakat Changbin ve Felix Minho'nun bu hareketlerinden dolayı, bir şeylerden şüphelenmeye başlamışlardı çünkü Minho'nun bu tür olaylarda ne kadar kindar olduğunu bildiklerinden Yujin ve Hyunjin ikilisini çağırmasına anlam verememişlerdi. Changbin boş vermesini söylemişti Felix'e fakat Felix boş vermedi ve olayın peşine düştü.

Elindeki ağır bira bardaklarını beyaz havluya silerken kaç gündür olduğu gibi Minho'nun neyin peşinde olduğunu anlamaya çalışıyordu. Partiye gelen Kim Arin'in peşinden bir türlü ayrılmıyordu, onların karşısında oturmuş birazdan Minho'nun yakalarına yapışacağını düşündüğü Hwang Hyunjin ise kısık gözlerini Lee Minho'ya dikmiş, elindeki viskisini yudumluyordu.

İlk başta Minho'nun amacının kavga çıkarmak olduğunu düşünse de, Han Jisung'un "Beni kandırdın!" diyerek Minho'ya bağırmalarını duyduğundan beridir olayların başka bir boyutta olduğunu az çok anlamıştı. Ayrıca Jisung, ortaya çıkan fotoğraftan da bahsetmişti, Minho ise ağzını kapalı tutmazsa ona neler yapacağını iğrenç bir şekilde anlattı Jisung'a.

Lee Minho, korkunçtu. Han Jisung ise hala ona aptal gibi aşıktı.

"Felix, seni çok özledim hayatım!"

Yujin sendeleye sendeleye bar bölümüne gelirken, Felix şaşkınlıkla kıza baktı. "Yujin?" dedi elindeki bardağı tezgaha bırakırken. Yujin ise güldü ve bar taburelerinden bir tanesine oturdu, "Chris konuşmamızı yasaklamadıysa, konuşmak istedim biraz." dedi kız. Fakat genç kızın söylediği şeyler, Felix'in umurunda olmadı.

Çünkü Kim Yujin yıllar sonra ilk defa böyle kötü görünüyordu.

Kızıl dalgalı saçlarını düzleştirmişti ve her zamanki gibi omuzlarına dökülüyordu. Yüzüne sade bir makyaj yapmış, dolgun dudaklarına sürdüğü kıpkırmızı ruj ile de makyajını patlatmıştı. Üstünde straplez, siyah, kısa bir elbise giymişti ve tüm vücudunu sardığı için kızın kıvrımlı vücudunu belli ediyordu. Altında ise gümüş renkli uzun topuklu ayakkabılarını giymişti, zil zurna sarhoş olmasına rağmen kızın o topuklularla nasıl yürüyebildiğini anlayamadı Felix.

Böyle söyleyince kız oldukça güzel görünse de, Yujin kolay kolay sarhoş olan birisi değildi. Kafasının ne kadar kötü olduğunu buradan anlamıştı Felix, bir de kızın baygın baygın bakan gözleri vardı. Gözleri, her ne kadar makyaj yapıp saklamaya çalışsa da şişmişti ve bu aşırı belli oluyordu.

O tüm pahalı elbiseler, yüzünü maske gibi örttüğü makyajı ve sadece düzleştirdiği saçıyla ne kadar kötü olduğunu saklamaya çalışıyordu Kim Yujin. Her zamanki gibi içip dağıtarak duygularını bastırıyordu, daha doğrusu bastırmaya çalışıyordu.

"Niye öcü görmüş gibi bakıyorsun acaba, bak en sevdiğin arkadaşın geldi işte!"

Yujin elindeki bardağı mermer tezgaha koyarken, çocuk bardağı kaldırdı. Endişeyle, "Ne kadar içtin sen?" dediğinde Yujin büyük bir kahkaha attı. Omuz silkti ve "Bilmiyorum, umurumda da değil!" demişti büyük bir coşkuyla. Sahte sevinciyle içinde kopan olayları gizlemeye çalıştığını anladı çocuk.

Oğlanın aklına birden gelen düşünceyle korkuyla elini çenesine yaslayıp ona bakan kızıl saçlı kıza baktı, "Yujin tekrar başladığını söyleme bana lütfen." dedi. Kızın yüzündeki neşeli ifade anında donarken kafasını iki yana salladı, "Hayır," dedi düz bir sesle. "Chris'e söz verdim, tekrar başlarsam çok üzülür."

Sonra sırıttı Yujin, boşta kalan eliyle ritim tutarken "Eski sevgilimi güya aldattığım halde bunları söylemem ne kadar saçma değil mi?" dedi. Büyük gözleri dolarken kıkırdayıp "Hem de ilk sınıflardan bir kızla yiyişirken görmememe rağmen. Beni unuttuğunu gözüme sokup dururken ben hala onun üzüleceğini düşünüyorum, ne kadar aptalca değil mi?" dedi ve sol eliyle ritim tutmayı bırakıp, elini sıkıca yumruk yaptı. Uzun tırnakları derisine kanatacak şekilde batıyordu ama kızın umurunda değildi, canı gördüklerinden dolayı daha fazla yanmıştı.

Felix içinden Chris'e sahip çıkmayan sevgilisine söverken, Yujin'e baktı. "O da çok kötü Yujin inan bana. Günlerdir evden okula, okuldan eve gidip duruyordu sadece. Çok içtiyse-"

"Beni görünce kızın dudaklarına yapıştı Felix, bana inat yaptığını biliyorum. Boşuna nefesini tüketme."

Kız sıktığı yumruğunu serbest bırakıp, gözlerinden yanaklarına akan yaşları elinin tersiyle sildi ve kendi yorgun gözleriyle Felix'in gözlerine yardım ister bir şekilde baktı. "Chris'i siktir et, ben senin için geldim."

Felix yine şaşırsa da belli etmemeye çalıştı şaşkınlığını ve tekrardan bira bardağını elindeki havluyla silmeye devam etti. "Niye?"

"Minho ve Jia, Hyunjin ve Arin'i ayırmak için plan yapmışlar. Tabi fotoğrafta ben de olduğum için beni de Hyunjinle birlikte yaktılar."

Sarı saçlı çocuk, karşısındaki kızın dediğiyle güldü, Jisung ve Minho'nun konuştuğu fotoğraf olayını şimdi anladı. "Eskiden kalma fotoğrafınızdaki tarihle oynamış değil mi?"

Yujin çocuğun dalga geçtiğini sandığı için "Bak inanmıyorsun ama gerçekten öyle. Hem kanıtım da var-" diyecekken Felix, kızı durdurdu ve "Sana inanıyorum Yujin, merak etme." dedi ve elindeki bardağı, tezgahın altındaki dolaba koydu. Yujin'in yorgun gözleri mutlulukla açılırken "Sen ciddi misin?" dediğinde Felix'in içi acıdı. Kızıl saçlı kıza kimse inanmıyordu ve tüm okul ona çirkin ithamlarda bulunuyordu, onun yerinde olmak istemezdi.

"Senin için Chrisle konuşurum Yujin."

"Hayır, konuşmanı istemiyorum."

Yujin'in dediği kelimelerle Felix'in kaşları çatıldı, ne istiyordu peki? Masum olduğunun ortaya çıkmasını istemiyor muydu? "Nasıl yani, anlayamadım."

Kız gözlerini sarışın çocuktan kaçırırken, net bir şekilde "İntikam istiyorum Felix." dedi. Sesi o kadar soğuk ve net gelmişti ki çocuk Yujin'in yapabileceklerinden korktu o an.

"Minho, ikimize de şerefsizlik yapmadı mı?"

Kızın dediğiyle Felix'in sinirle çenesini sıkmıştı. Lee Minho, çocuğa çok büyük bir şerefsizlik yapmıştı ve ondan yıllardır nefret ediyordu. Olanlar yaşanırken yanında Yujin de olduğu için, kız Felix'in Minho'ya olan nefretini elbette biliyordu.

"Yıllardır ondan intikam almak istediğini biliyorum Lix ikimiz birlik olup Minho'nun ayağını kaydırsak fena olmaz mı, hm?"

Olay Gecesi

"Ve Yujin'in de dediği gibi, Minho'dan güzel bir intikam aldık. Onu okula rezil ettik."

Felix olanları bir çırpıda anlattıktan sonra rahatlamış ve derin bir nefes vermişti. Omuzlarından büyük bir yük kalkmıştı, artık sorgunun kalanı kolay geçecekti.

Park Jinyoung gözlerini kısıp sarışın çocuğa baktı, "Peki sen Yujin'den mi şüpheleniyorsun?" dedi. Felix "Hayır, o tüm gün locada oturup eğlendi, tuvaletin yakınlarında onu görmedim." dedikten sonra çekinerek komisere baktı. "Ama, onun yerine başka birisini gördüm."

Park Jinyoung yayıldığı sandalyesinde oturuşunu dikleştirdi, bu ilgisini çekti genç adamın. "Kimi gördün Felix?"

Lee Felix kuruyan dudaklarını ıslattıktan sonra, kendisine cesaret verdi. İsmi söyleyip gidecekti tekrardan, zor değildi yapacağı şey.

"Chris, Minho'yla mezuniyetten birkaç hafta önce çok büyük bir kavga etti. Tezgahta limon doğrarken barmenlerden birisi votka şişesini düşürdü, ona yardım etmek için arkaya gittim. Sonra geri geldiğimde bıçak yoktu."

Park Jinyoung, oğlanın dedikleriyle istediği kişinin ismini alamamıştı fakat Lee Felix güçlü kanıtlar sunuyordu. O bunları düşünürken Felix devam etti, "Bıçağı her yerde aradım ama bulamadım ve Chris'i bugün tuvaletin yakınlarında geçerken çok fazla gördüm." dedi.

"Cinayet silahının şampanya şişesi olduğunu düşünüyoruz çünkü şişe Minho'nun yanındaydı."

Felix kafasını salladı, "Şişe Minho'nun yanındaydı çünkü şişeyi Minho istemiş sanırsam niye istediğini bilmiyorum." dedi. Komiser aldığı cevapla birlikte şaşırmıştı, Minho neden şişeyi almıştı?

Felix şaşkınlıkla bakan adama, "Bakın Chris benim en yakın arkadaşım fakat bu olayla bir alakasını olduğunu düşünüyorum." dedi.

"Peki," dedi Jinyoung çocuğa, "Çıkabilirsin Felix, söylediklerin için teşekkürler." diye de ekledi. Sarışın çocuk ayağa kalkarken, gamzelerini belli ederek gülümsedi ve "Önemli değil, görüşmek üzere Bay Park." dedi ve oturduğu sandalyeden ayağa kalktı.

Ama Park Jinyoung, Lee Felix'in de yalan söylediğinden şüphelenmeden edememişti.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro