29★Sonsuza Dek
(Bu bölümde 'Birlikte Tek Başına' özel bölümüne küçük göndermeler var. O yüzden o bölümü okumanız olayları anlamanızda yardımcı olacaktır fakat okumadıysanız da sorun olmayacaktır! ^^)
✦
✦
"Eğer yine Hyunjin'se yemin ederim seni öldürürüm!" diye gürledi Wooyoung kendisini kafedeki masaya bırakırken. "Yani, adamı uzun zamandır sır gibi saklıyorsun, bir sıkıntı olmalı..."
Kış mevsimi gelip geçmiş ve ilkbahar yeni umutlar ve sözlerle gelmişti, o yüzden Yeosang sonunda gizli sevgilisini arkadaşlarına açıklamaya karar vermişti. Uzun bir süre boyunca saklaması oldukça zor olmuştu, Wooyoung'un sürekli Yeosang'ı sıkıştırması da cabasıydı.
Çok zordu ama istikrarını koruyup ilişkisini kendisine saklamıştı. Seonghwa'yla birbirlerine hiç olmadıkları kadar aşık olabilirlerdi ama geçici bir mutluluk olmadığına emin olması gerekiyordu. Her şeyin mükemmel olduğu bir anda mutluluğun doruklarında yaşamak başkaydı, ancak gerçek hayatlarına dönmeleri bambaşka bir şeydi.
Fakat artık sonunda yeterince güvende hissediyordu.
Wooyoung ve San'a işten sonra yakınlardaki bir kafede buluşmalarını söylemiş ve yanında Hongjoong'u da getirmişti. Seonghwa milyon kere Hongjoong'u ne kadar çok özlediğini söylemişti ve Yeosang ikisinin biten arkadaşlıklarını tekrardan yaşatabilmelerini umut ediyordu. Sonuçta Seonghwa ve Yeosang her şeyi yoluna koyabildiyse diğer herkes için de bir şans var demekti.
"Hyunjin değil, merak etme," dedi Yeosang gülerek ama Wooyoung ona hala şüpheci gözlerle bakıyordu. "Ama birazcık yalan söylemiş olabilirim... Aslında çok da yabancı biri değil..."
Kapının üzerindeki küçük zilin çıkardığı ses hepsinin kafasının aynı anda kapıya dönmesine neden oldu ve Yeosang güzel sevgilisini görmesiyle yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşti. Seonghwa içeri girdi, her zamanki gibi saçının bir tarafı geriye taranmıştı, mavi gömleği hafifçe kot pantolonun içine sokulmuştu ve ceketinin önünü kapatmamıştı. Yeosang gördüğü manzara karşısında neredeyse kendisini kaybedecekti; geçen sene karşılaştıkları zamandaki gibi kendini beğenmiş ve soğuk görüntüsünden kurtulmuş oldukça rahat ve gururlu bir şekilde yürürüyordu.
Seonghwa ilerleyip yanında dikildiğinde Yeosang bakışlarını hayalet görmüş gibi gözüken arkadaşlarına çevirdi.
"Şey," dedi Yeosang, ortamdan dolayı biraz gerilmeye başlamıştı. "Çocuklar, bu erkek arkadaşım Seonghwa."
Masada oturan arkadaşlarına bakarken sevgilisiyle el ele tutuştu. Wooyoung ve San daha önce hiç olmadıkları kadar şaşkın görünüyorlardı, Hongjoong da öyleydi ve fakat daha farklı şekildeydi. Keskin hatlı yüzünde görmeye alışkın oldukları gülümseme kaybolmuştu ve gözlerindeki ifadeyi okumak çok zordu.
"Aman tanrım, gerçekten o..." Fısıltı San'dan geliyordu. Wooyoung'un koluna asılırken arkadaşının da onunla aynı şeyi gördüğüne emin olmaya çalışıyordu.
Diğer üçü hiçbir şey söylemezken masadaki sandalyelerin itilmesinden çıkan tiz sesler kulak kanatmıştı. Kafenin içinde etraflarını uğultu sarmalamıştı ama beşi birden sanki kendi küçük baloncuklarının içine hapsolmuş gibiydiler.
Yeosang ve Seonghwa diğerlerinin karşısına otururken elleri hala birbirine bağlıydı ve yüzlerine kaygılı bir ifade yerleşmişti.
"Ee..." Yeosang boğazını temizledi ama bir kere yeterli gelmemişti. Söylemek istediği çok fazla şey vardı ama şimdi tam sırası gelmişken nasıl yapacağından emin değildi.
Seonghwa onu rahatlatmak için elini sıktığında hafifçe gülümsedi ama sevgilisi de onun kadar gergin gözüküyordu. Wooyoung yavaşça masaya doğru eğilmeden önce garip sessizlik birkaç dakika sürdü.
"Bu gerçek mi? Yani... bu sefer gerçekten gerçek mi?" diye sordu, bir kaşı havadayken her zamanki neşeli ses tonundan eser kalmamıştı.
"Gerçek," diye cevapladı Seonghwa hızla, daha Yeosang oldukça basit soruyu bile algılayamamıştı. "Olmadığım bir kişi olmaya ve sevmediğim bir kişiyle birlikte olmaya çalışarak çok fazla zaman harcadım. Muhtemelen hepinizin benden nefret ettiğini biliyorum ve bu hiç sorun değil. Ben de uzun bir süre kendimden nefret ettim."
"Se-senden nefret etmiyorum..." diye mırıldandı San ama tek cevap veren oydu.
Sarışın hızla gözlerini çiftten çekti ve dudaklarını ısırarak sandalyesine yaslandı. Seonghwa'yla hiç yakın olmamıştı ve Yeosang'la olan arkadaşlığı ise daha birkaç ay önce başlamıştı, o yüzden verdiği cevap Wooyoung ve Hongjoong'unkiyle aynı olmasa da sonuçta gerçek olan oydu.
Ve Hongjoong. Nazik kalpli arkadaşları henüz bir şey söylememişti ve yüzündeki anlaşılması zor olan boş ifadeyle mümkün olduğunca sandalyesinde geriye yaslanmış ve kollarını göğsünde bağlamıştı. Hongjoong öylece boşluğa bakıyordu. Dudakları ince çizgi halini almıştı ve öyle hareketsiz oturuyordu ki nefes aldığını bile söylemek zordu.
"Şimdi ne var?" diye sordu Wooyoung dakikalarca süren rahatsız edici sessizlikten sonra. Yeosang'a bakarken omuzları hafifçe çökmüştü.
"Aslında... Düşünüyordum da neden üçümüz eve gitmiyoruz," diye cevap verdi Yeosang, gözleri San ve Wooyoung arasında gidip geliyordu. "Seonghwa'nın sana söylemek istediği bir şeyler var Hongjoong, ama sanırım sadece ikiniz olsanız daha iyi olur."
Gözleri hızla Hongjoong'a çevrildi ama Hongjoong, Yeosang'ın okuyabileceği kadar net bir tepki vermiyordu. Ne karşı çıkıyor ne de kabul ediyordu. San hızla eşyalarını toplayıp montunu omzunun üzerine attı ve Seonghwa'ya doğru kısaca "Seni tekrar görmek güzeldi," dedikten sonra resmen koşarcasına kapıya doğru ilerledi. Wooyoung yavaşça onu takip etti ama öncesinde sadece basitçe başını sallayarak vedalaşmıştı.
"Sonra görüşürüz o zaman?" diye fısıldadı Yeosang Seonghwa2nın elini bırakırken.
"Seni ararım," dedi Seonghwa gülümseyerek ve ardından eğilip Yeosang'ı dudaklarından öptü.
Yeosang hala donmuş gibi masada oturan Hongjoong'a veda edip iki arkadaşı kafede yalnız bıraktı.
✦
Apartmanda Yeosang yine koltuğa oturmuş ve Wooyoung önünde bir ileri bir geri gidip geliyordu. Kaç kez bu anı yaşadıklarını düşündüğünde neredeyse kendisini tutamayıp gülecekti ama şu anda herhangi komik bir şeye Wooyoung köpürecek gibi gözüktüğü için kendisini tuttu.
"İnanamıyorum... Sana o kadar yaşattıklarından sonra hem de!" dedi Wooyoung ellerini tavana doğru savurarak.
"Çok fazla şey oldu Woo," diye mırıldandı Yeosang. "Ayrıca sana hiç anlatmadığım şeyler var..."
"Daha fazla sır diyorsun yani? Bundan nefret ediyorum! Biz ne zamandan beri birbirimizden bir şeyler saklıyoruz?"
"Eğer çeneni kapatıp bir oturursan her şeyi anlatacağım sana. Tamam mı?" Yeosang yanındaki boş yere eliyle vurdu ve sinirden üfleyip püfleyen Wooyoung'a baktı.
Ve derin bir iç çekişle sonunda oturdu.
"İyi," dedi. "Anlat o zaman."
Yeosang da derin bir nefes aldı, tekrar aldı ve yavaşça en yakın arkadaşına doğru döndü. "Geçen sene Seonghwa'yla yattım. Lucas'la çalışıyordu ve bir şekilde tekrar karşılaştık. Dürüst olmak gerekirse nasıl oldu bilmiyorum, bana karşı çok soğuk davrandı, sanki birbirimizi hiç tanımamışız gibi davrandı. Ama işte... oldu bir şekilde. Sonra bana bir hata yaptığını söyledi ve ben de eski hayatıma devam etmeye çalıştım. Ama Lucas bana evlenme teklif ettiğinde..."
"Lucas sana evlenme mi teklif etti!?" diye sordu Wooyoung, neredeyse koltuktan fırlamıştı.
Kendisini tekrar koltuğa bıraktığında ellerini havaya savurdu ve sakinleşmek için derin bir nefes alıp Yeosang'ın devam etmesi için başını salladı.
"Lucas evlenme teklif etti ama ona onu... aldattığımı... söylemek zorundaydım. O yüzden ayrıldık. Sana bunu söylemedim çünkü kendimden utanmıştım ve canım çok acıyordu ve kimseye neden ayrıldığımızı söylemek istemiyordum... Tüm yaşananlardan sonra resmen dibe vurdum..."
"Bu da Hyunjin olayını açıklıyor o zaman..."
Yeosang başıyla onaylarken omzularını silkti... en azından arkadaşı biraz daha rahatlamış görünüyordu. Wooyoung yanında sessizce otururken kendisi anlatması gereken her şeyi anlatmaya devam etti. Seonghwa'nın neler yaptığını, Yeosang'ı asla aldatmadığını ve Tzuyu'nin onu evlenmek için zorladıktan sonra her şeyi öğrenince boşandığına kadar her şeyi anlatmıştı.
"Woo, lisedeyken senin odana oturup gün doğumunu izlediğimiz geceyi hatırlıyor musun?" Yeosang, Wooyoung'a hayatının son gecesi olabilecek o anı hatırlatmaya çalışarak bakarken sesi kısılmıştı.
"Evet..." Wooyoung'un dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme belirdi. İkisi de o geceyi asla unutamazdı ve o anda Yeosang, Hyunjin'e dönmenin ne kadar delice olduğunun farkına varmıştı.
"Bana söylediğin şeyi hatırlıyor musun?"
"Dedim ki..." Wooyoung koltukta kıpırdandı, şu anda nasıl hissetmesi gerektiğiyle ilgili kendisiyle çatışırken boğazını temizledi. Sarı saçlarını bir kaç kez geriye attı ve sonunda gözlerini Yeosang'ın gözlerine çevirdi. "Dedim ki... ya okulun ilk gününde, Yonsei koridorlarının tam ortasında doğru kişiyle tanışırsan... Ve... bir gün özel birisiyle tanıştığında aşka bir şans vermeni söylemiştim."
Son cümlesi mırıltı olarak dudaklarından dökülürken Wooyoung bakışlarını tekrar önüne çevirdi. Gövdesini öne eğip dirseklerini dizlerinin üzerine koyarken sarı saç tutamları gözlerinin üzerine döküldü.
"Sadece tekrar incinmeni istemiyorum..."
Yeosang daha cevap veremeden kapıdan gelen zil sesi konuşmalarını böldü ama aynı zamanda sanki kurtarılmış gibi hissediyordu. Söylemesi gereken her şeyi söylemişti ve gerisi Wooyoung'a kalmıştı. Eğer en yakın arkadaşının her şeyi sindirmesi için zamana ihtiyacı olursa anlayışla karşılayacaktı.
Yeosang kapıyı açmak için koltuktan kalktı ve kapıyı açıp karşısında dikilen Seonghwa'yı gördüğünde kocaman gülümsedi.
"Seni birkaç kez aradım," dedi sevgilisi gülümseyerek. "Bölüyor muyum?"
"Özür dilerim... Telefonumu odada şarja takmıştım..." diye cevap verdi Yeosang ve Seonghwa'yı evin içine doğru çekti.
Arkalarından kapı kapandığında direkt sevgilisinin göğsüne sokuldu, olmak istediği tek yer orasıydı.
"Hongjoong'la nasıl gitti?" diye sordu, Seonghwa'nın sakinleştirici kalp atışlarını dinlerken neredeyse kendisini kaybedecekti.
"Güzeldi sanırım. Konuştuk, ağlaştık ve hatta sarıldık," dedi Seonghwa kollarını Yeosang'ın beline sararak. "Kafedeki insanlar bizim ayrılıyor olduğumuzu ya da birisinin öldüğünü falan düşünmüş olmalı... Haftaya tekrar görüşeceğiz ve daha çok şeyi konuşacağız. Bebek adımlarıya ilerliyoruz ama sanırım böylesi daha iyi olacak."
"Sevindim..."
Oturma odasından gelen sesler Yeosang'ı gerçekliğe çekerken Wooyoung'u koltukta otururken bıraktığını hatırladı. Biraz gergin hissederek Seonghwa'nın elini kavradı ve derin bir nefes alarak ve bugün için artık son olmasını umarak başka bir yüzleşmeye karşı sürükledi.
Fakat oturma odasına girdiklerinde Wooyoung ayağa kalkmış ve odasına doğru ilerlemeye başlamıştı. Yeosang tam ona seslenecekti ki Seonghwa ondan önce davrandı.
"Wooyoung," dedi. "Bana bir dakikanı ayırır mısın lütfen?"
Wooyoung tereddüt ederek arkasına döndüğünde önünde dikilen çifte kaşlarını çatarak bakıyordu.
"Peki. Ama sadece bir dakika."
"Benden neden hoşlanmadığını anlıyorum. Ama sana şunu söyleyeceğim: eğer bir kez daha her şeyi mahvedersem seve seve götümü tekmelene izin vereceğim," dedi Seonghwa hızlı bir şekilde, bahşedilen bir dakika içinde mümkün olduğunca çok şey söylemeye çalışmıştı ama sesi oldukça kararlı ve sakindi. "Sana karşı bile çıkmayacağım, öylece yapmana izin vereceğim. Ama hiç gerek olmayacağını biliyorum. Yeosang'a aşığım. Yonsei'den beri de aşığım ve onu sevmekten asla vazgeçmedim."
"Bu duyduğum en klişe şeydi," diye mırıldandı Wooyoung ama başını çevirirken yeterince hızlı değildi çünkü Yeosang'ın dudaklarında beliren gülümsemeyi fark etmişti.
"Biliyorum ama gerçek bu. Onu tüm kalbimle seviyorum," diye devam etti Seonghwa ve parmaklarını Yeosang'ın parmaklarına geçirip en içten gülümsemesiyle sevgilisine baktı. "Ve eğer bana izin verirse ona sonsuzluğu vereceğim."
✦
__________________________________
Hayır ağlamıyorum 🥹
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro