Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

24★Sırlar



Saat bir çok kişinin rahatça yatağında uyuduğu zaman olan sabah 4'ü gösteriyordu. Fakat apartmanın üçüncü katında zaman durmuş gibiydi ve dairenin üç sakini de hiç olmadıkları kadar uyanıklardı.

Yeosang ve San en yakın arkadaşları tarafından yakalandıkları için utançla kzıaran yanaklarıyla koltukta oturuyorlardı. Wooyoung önlerinde bir ileriye bir geriye giderken başını kaşıyor, tereddüt ve şaşkınlıkla ikisine göz atıyordu. Birçok kez boğazını temizlerken geçen her bir dakikayla Yeosang buharlaşıp kaybolmuş olmayı diliyordu.

"Yani... Siz... Siz birlikte misiniz şimdi?" diye sordu Wooyoung, sonunda üzerlerine çöken ağır sessizliği bölmüştü.

"Ne? Hayır, hayır, hayır!" San ve Yeosang aynı anda cevap verirlerken cevaplarını vurgulamak için ellerini havada salladılar.

Wooyoung bir kaşını kaldırarak onlara baktı. Birkaç kez parmaklarını saçlarını daldırırken yumuşak terlikleriyle ortada daire çiziyordu.

"O zaman... birbirinize mi aşıksınız?" diye sordu bu sefer.

"Hayır! Kesinlikle hayır!" diye bağırdı Yeosang, neredeyse oturduğu koltuktan fırlayacaktı.

Cevabıyla San yan gözle Yeosang'a baktı ama sadece dudaklarını oynatarak 'Ne var?' dediğinde San somurtarak sadece omuzlarını silkti. İkisi birbirine bakmaya devam ederken Wooyoung kendi şaşkınlığının içinde kaybolmuştu.

"Ne var?" diye tekrar sordu Yeosang, bu sefer fısıldamıştı.

"Biraz daha hızlı cevap verseydin!" diye fısıldadı San daha çok şikayet edercesine.

Ardından San aşağılanmış bir ifadeyle Yeosang'dan uzaklaştı. Çakırkeyif gözlerinden ve hala hafifçe sallanan vücudundan Yeosang sarışın arkadaşının hala biraz sarhoş olduğunu fark etti.

Wooyoung'un onları suçüstü yakalaması Yeosang'ı anında kendisine getirmişti. Ama görünüşe göre aynısı San için geçerli değildi.

"Ama değiliz?" diye belirtti Yeosang soru sorarcasına. Eğer kendilerini daha farklı bir durumda bulmuş olsalardı San'ın böyle çocuk gibi davranmayacağını biliyordu.

Fakat sarışın hala oldukça sarhoştu ve tepkileriyle duygularını kontrol altına alamıyordu.

"Tabii değiliz ama olsun! Çok kabasın..." diye mırıldandı San gözlerini devirerek.

"Benim... benim biraz kafam karıştı..." dedi ardından Wooyoung. "Siz neden... yoksa siz aslında..."

Yeosang daha önce hiç olmadığı kadar hızla hareket edip kendisini ileri atarak San'ın ağzını kapattı. Ağzından tam si sesi çıkmıştı ki ağzının kapanmasıyla kelimenin geri kalanını yutmak zorunda kalmıştı.

"Hayır. Yani... pek öyle değil..." Yanakları daha da kızarırken Yeosang gözlerini isteksizce Wooyoung'un bakışlarına çevirdi.

"Pek öyle değil mi? Ama..." Wooyoung'un dudakları ince çizgi halini aldı. Milyonlarca soru sormak istediği belliydi ama hem kafası çok karışmıştı hem de soracak cesareti yoktu.

Pijama üstünün eteğini çekiştirirken koltuğun önüne, yere oturdu. Başını sağa sola yatırırken uzun sessizlik içinde gözleri San'la Yeosang arasında gidip geliyordu.

"Ben... ben senin erkeklerden hoşlandığını bile bilmiyordum... San..." Wooyoung'un gözlerinde üzüntü belirirken başını hafifçe öne eğince uzun saç tutamları gözlerinin üzerini örttü. "Bunu şu an öğrendiğim için kendimi kötü bir arkadaş gibi hissediyorum..."

San dizlerini göğsüne doğru çekti ve sıkıca bacaklarını sararak yüzünün yarısını dizlerinin arkasına sakladı. Yeosang tereddüt ederek onunla Wooyoung'a bakıp dururken ortamın daha fazla garipleşemeyeceğini düşünüyordu.

"Neden hiç söylemedin?" diye sordu Wooyoung, her ne kadar sesi çok kısık çıksa da ses tonundan bir arkadaş olarak kendisine karşı hayal kırıklığına uğradığı belli oluyordu.

"Bilmiyorum..." dedi San sessizce. "Özür dilerim..."

"Hayır, ben özür dilerim," diye cevapladı Wooyoung. "Bana her şeyi gönül rahatlığıyla anlatabilmelisin."

San her şeyi kendisine sır olarak sakladığı için Wooyoung'un kötü hissetmemesi için uğraşırken Wooyoung daha dikkatli olamadığı için özür dilemeye devam ediyordu. Yeosang ise gidip kalma arasında karar vermeye çalışırken sessizlik içinde oturuyordu.

İki sarışının arasındaki konuşma aynı kelimelerin tekrarına dönüştüğüne Yeosang yavaşça koltuktan kalktı. Fakat tam kalktığında tüm gözler üzerine döndü.

"Nereye gidiyorsun?" diye sordu Wooyoung ve Yeosang isteksizce tekrar yerine oturdu.

"Görünüşe göre cehenneme..." diye mırıldandı.

Yumuşak koltuk yastıkları şu an çok rahatsız hissettiriyordu ama Yeosang o durumda başka herhangi bir şeyin pek de rahat hissettireceğini sanmıyordu.

"İki yakın arkadaşımın birbiriyle yattığına inanamıyorum ve bundan hiç haberim yokmuş!" dedi Wooyoung iç çekip saçlarına asılarak.

"Biz yatmıyoruz!" Hızla San'ın oturduğu yere bakarken Yeosang bu sefer San'ın şikayet etmediğini görünce rahatladı. "Partiden gelmiştik ve cidden çok sarhoştuk..."

Wooyoung birkaç kez başıyla onayladı ama sürekli dudaklarını aralayıp kapatması açıklamalarını pek anlamadığını gösteriyordu.

Çok fazla açık vermemek için sürekli yarım kurulan cümlelerle bu konuşmadan hiçbir yararlı açıklama çıkmayacaktı. Wooyoung kısa süre içinde pes etti ve uzunca bir iç çekişle yerden kalktı.

"Uyumam lazım... Yarın Yuna ve ailesiyle brunch randevum var. Ya da bugün demeliyim sanırım..." dedi. Son bir bakışla iki arkadaşına baktı, diyecek ya da yapacak bir şey bulamayınca sadece omuzlarını silkmekle yetindi. "İyi geceler çocuklar."

Wooyoung odasında gözden kaybolup kapısını kapattığında Yeosang tekrar nefes alabildiğini hissetti. Fakat tamamen rahatlama vakti değildi. San koltuğa yarım şekilde uzanmıştı ve gözlerindeki en boş ifadeyle öyleyece etrafa bakıyordu.

"San? Sen... iyi misin?" diye sordu Yeosang, bir elini nazikçe San'ın bacağına koyup hafifçe sıktırdı.

"Elbette."

San koltuktan dönerek kalktı ve arkadasına bile bakmadan odasına ilerleyip Yeosang'ı oturma odasında tek başına bıraktı.

Birkaç dakika geçtikten sonra Yeosang da sonunda yatağına doğru gitti. Ne berbat bir geceydi ama. Yeosang kendisini örtülerine sardı ve gün doğumu yaklaşırken perdeden tavanına yansıyan küçük güneş ışınlarını izledi.

Eğer kendisine karşı dürüst olması gerekirse büyük utancına rağmen Wooyoung'un onları basmasına sevinmişti. Kendisi de San da ne kadar istemiş olurlarsa olsunlar yarın kesinlikle pişman olacaklardı.

Çünkü sonuç olarak istedikleri kişi birbirleri değildi, sadece birisine yakın olmanın rahatlığına kapılmışlardı. Ve her ne kadar öyle bir şeyi istemesinde hiçbir sorun olmasa da Yeosang kendisine odaklanmalı ve önüne çıkan sevimli erkeklerle takılmayı bırakması gerekiyordu.

"Aptal..." diye mırıldandı kendisine yatağında dönerken.

Gerçeklikle yüzleşmek zorunda kalmanın verdiği acı ve yaptığı tüm hataları bedenini sarmalamaya başlamıştı. Pişmanlık ve geç saatlerde zihnini kuşatan düşüncelerle uykusuz bir şekilde kıpırdanıp durdu.

Kendisini hayal kırıklığına uğratmıştı. Sadece Lucas'la bir gece daha geçirecek kadar kendisini ihtirasa kaptırmamış, neredeyse daha birkaç gün öncesine kadar nefret ettiği San'la da yatacak raddeye gelmişti.

Kendisine büyümesini söyledi. Her şey yolundaymış gibi davranmak için başka birisinin vücut sıcaklığını kullanmayı bırakmasını söyledi. Hala kalbi kırıktı ve birileriyle yatmak onu iyileştirmeyecekti... bunu yıllar önce öğrenmiş olması gerekiyordu.

Fakat bir şey, daha doğrusu bir kişi bunu engellemişti. Birisi onun özel olduğuna ve büyüdüğü kişinin değerli olduğuna inandırmıştı.

Asla yaşayamayacağı bir şeye...

Sevildiğine inandırmıştı.

✦✦✦

"Seni seviyorum," diye tekrar etti Seonghwa ve Yeosang duyduğu sözlerle yurt odasının loş ışığı altında yumuşamasına engel olamamıştı. "Söz veriyorum seni asla bırakmayacağım."

Seonghwa'nın Hyunji'nin sözlerine Yeosang'ın kendi sözlerinden daha fazla inandığını düşündükten sonra Yeosang, Seonghwa'yı kendisinden uzaklaştırmak için her şeyi yapmıştı. Geçmişi sonunda pençelerini ona geçirmiş ve zihnindeki karanlık her şeyin böyle daha iyi olduğuna inandırmıştı. Seonghwa her yönden kusursuzdu ve Yeosang gibi birisi onu asla hak etmiyordu.

Ona bağırmıştı; onu korkutmak için korkunç, can yakan sözler sarf etmişti. Fakat Yeosang'ın tek istediği Seonghwa'nın sonsuza dek onunla kalmasıydı, sonsuza dek bile onun için kısa bir zaman gibi geliyordu. Aralarındaki kapıyı çarpmış ve odasında kalbi parçalanırken bağırarak ağlamıştı.

Fakat Seonghwa ona geri dönmüştü. Ve şimdi her şeyi, Yeosang'ın yıllarca en derinlerinde sakladığı en karanlık sırlarını bile biliyordu. Seonghwa her şeyi biliyordu ve yine de ona dönmeyi seçmişti.

Yeosang'ın dudaklarında küçük bir gülümseme belirince yüzünü uzun saçlarının arkasına gizlemeye çalıştı. Ama Seonghwa daha da yakınına oturmak için yaklaştığında Yeosang direkt onu kollarının arasına çekti. Kollarını sırtına sararken yüzünü göğsüne gömdü.

Saçlarına ardı ardına öpücükler konarken içindeki duygular fırtınaya dönüyordu. Bedeni titremeye başlamıştı ve sessizce Seonghwa'nın kucağının verdiği rahatlık içinde ağladı.

"Geçti bebeğim," diye fısıldadı Seonghwa. "Ben buradayım. Her zaman burada olacağım."

✦✦✦

Yeosang dudağını kanamasına rağmen sertçe ısırmaya devam etti. Keşke zihninden o anları silebilseydi, bunu daha önce defalarca kez dilemişti.

Ama o kadar kolay olmadığını biliyordu. Onlardan kurtulmanın tek yolu vardı, yıllardan beri hasretini çektiği huzura kavuşmanın tek yolu vardı:

Pes etmek.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro