21★Şerefe
✦
"Nereye gidiyorsunuz?" Wooyoung evinin kapısını açtığında Yeosang'ın da dışarı çıkmak için aynısını yapmak üzere bulunca şaşırmıştı.
"Dışarı çıkıyoruz," diye cevap verdi omuzlarını silkerek ve Wooyoung'un içeri girmesi için kenara çekildi.
Genç adam bir kaşını kaldırırken bakışları yavaşça Yeosang'la yanında dikilen San'ın arasında gidip geliyordu. İkisi de güzel bir şekilde giyinmiş, saçları kusursuzca yapılmış ve yüz hatlarını ortaya çıkaran hafif makyaj yapmışlardı.
"Birlikte mi?" diye sordu ardından. "Böyle giyinmiş halde. Bensiz?"
"Hımm." San gülümsedi ve askılıktaki ceketini aldı. "Bekleme yapma!" dedi Yeosang'a gülerek.
Sarışın adamın yüzündeki şaşkınlığı görmesi Yeosang'ı, Wooyoung'un iki arkadaşının anlaşamadığının farkında olup olmadığını sorgulamasına neden olmuştu. Ama en sonunda Wooyoung her şey yolundaymış gibi davranarak akıllıca bir karar vermişti, olayı eşelemek daha fazla soruna yol açacaktı.
Tüm günü akşamdan kalmanın neden olduğu baş ağrısıyla yatakta geçirdikten sonra akşam rüzgarı çok güzel hissettiriyordu. Erkenden kalktığında kafasındaki her şey –Seonghwa'nın boşanma haberlerinden San'ı öpmek içi verdiği sarhoş kararına kadar– bir hortum gibi etrafında dönüyordu.
Gerçi ikinci olayı artık çok fazla dert etmiyordu, hatta aralarına beyaz bayrak çekmişti ama yine de iki tarafta yeni arkadaşlıklarındaki adımları dikkatle ve özenle atıyorlardı. Ama aniden yapmaya karar verdikleri şey dikkatli olmaktan çok uzak olabilirdi.
"Bunu yapmak istediğine emin misin?" diye sordu Yeosang, yoldan taksi yakalamaya çalışırlarken omzunun üzerinden San'a baktı.
"Evet, oldukça eminim," diye cevapladı San başıyla onaylayarak. "Daha fazla dışarı çıkmam lazım. Her gün evde pineklersem Bay Mükemmeli bulamam."
Yeosang da başıyla onaylayarak cevap verirken kendisinin istekli olduğuna San kadar emin değildi. Fikir bir saat önce, bir önceki geceyle ilgili tekrar konuşup son kavgalarında söylediği kırıcı şeyler için San özür dilediğinde kulağına mantıklı gelmişti
San son zamanlarda büyük bir tasarım dergisi için iç tasarım üzerine makale yazmıştı ve o yüzden büyük, lüks bir partiye davet almıştı. Ve görünüşe göre Wooyoung'la tahta oyunları oynayıp hislerine karşılık vermesini umarken partiye katılmayı düşünmemişti bile. Ama şimdi içinde bir kıvılcım çakmıştı ve San dışarı çıkıp bir adamla tanışmak için hiç olmadığı kadar hazırdı.
Ayrıca bedava yemek ve içecek Yeosang'ın asla reddedemeyeceği bir şeydi ve belki birkaç sevimli çocuk da görürdü. Çaresizce aşk arıyormuş gibi görünmeyeceğine karar vermiş olsa da birkaç erkeğe bakmak kimseye zarar vermezdi. Özellikle de gerçekten tatlı erkeklerse.
"O zaman gidip partileyelim!"
✦
Yeosang böylesine zenginlerle dolu bir etkinliğe katılmayalı uzun zaman olmuştu ve çok geçmeden aslında neredeyse hiç özlemediğini fark etti. En pahalı kıyafetleri de giyse yine de böyle bir yere aitmiş gibi hissedemiyordu. Ancak San oldukça eğleniyor gibi görünüyordu ya da muhtemelen bedava olan barın tadını çıkarıyordu.
Ama sarışın adamın içkiye çok alışık olmadığı çok belliydi çünkü Yeosang gülmemek için kendisini tutarken San hafiften sarhoşlar gibi sallanmaya başlamıştı.
"İyi misin San?" Yeosang kahkaha atarken San iki yeni içkiyle bardan dönmüştü.
"İyiden de iyiyim, harikayım! Şu yakışıklı barmeni gördün mü? Yüce İsa özür dilerim ama bu akşam biraz günah işleyebilirim!"
San, barın yakınlarında buldukları küçük masada kendisini Yeosang'ın yanındaki sandalyesine atarken gözleriyle yiyip bitirdiği dördüncü erkek olan koyu saçlı barmen hakkında bir şeyler geveliyordu.
"İtiraf etmem lazım bu kadar neşeli biri olduğunu hiç bilmiyordum," dedi Yeosang kıkırdayarak, San'ın ona getirdiği kokteylden bir yudum aldı. Ne kokteyli olduğunu bilmiyordu ama sert olduğu kesindi.
"Ben hep neşeliydim! Göstermem için bana hiç şans vermedin ki!" diye belirtti San.
"Haklısın. Ama sen de bana vermedin!" Ağızlarından çıktığında can yakmayan gerçekleri Yeosang yüzündeki gülümsemeyle söyleyebiliyordu.
"O zaman ikinci şanslara şerefe," dedi San ve bardağını kaldırdı.
Bardakları birbirine çarpıp şarkı büyük salonun içinde yankılanırken Yeosang gittikçe daha iyi hissetmeye başlamıştı ve artık Wooyoung'un neden San'la takılmayı çok sevdiğini anlayabiliyordu. Belki herkes ikinci şansı hak ediyordu. Fakat o düşünce aklından geçer geçmez Yeosang büyük bir sürprizle karşılaştı.
"Yeosang?" Ona seslenen ses derin ve tanıdık, çok tanıdıktı.
Parçaları birleştirmesi gerekiyordu; San'ın makalesini yazdığı derginin ismi bir şeyler anımsatmıştı ama Yeosang tam olarak çıkaramamıştı. Fakat yemek masasında birkaç kez adının bahsedildiğini duyunca anlamıştı. Eski erkek arkadaşının sahibi olduğu şirketin yönettiği dergiydi.
Yeosang kalbi boğazında atarken sandalyesinde yavaşça döndü. Ve beklediği gibi karşısındaydı, her zamanki gibi hiç çaba harcamadan mükemmel görünüyordu. Avuçları terlemeye başlarken olacaklardan korkuyordu. Mekandan atılacak mıydı yoksa?
"Lucas..." Yeosang'ın sesi fısıltıya dönüşürken midesinin burulduğunu hissetti. Fakat sürpriz sadece onunla da kalmamıştı, gözleri eski erkek arkadaşının arkasında dikilen kişiye kaydığında yerin içine girmeye hazırdı. "Ve... Jun?"
Birbirlerine sarf ettikleri son cümleler Yeosang'ın zihnine hücum ediyor ve sanki birbirlerini hiç sevmemişler gibi Lucas'ın öfkeyle ona olan bakışı gözlerinin önünde beliriyordu. Fakat ilginç bir şekilde şu an Lucas hiç öfkeli görünmüyordu.
"Uzun zaman oldu," dedi Lucas. "Nasılsın?"
"Ben... İyiyim. Teşekkürler. Sen?"
"Ben de iyiyim. Teşekkürler."
Hoparlörlerden yankılanan yüksek müzik ve etraflarında konuşan yüzlerce insan bile kimse bir şey diyemediği için aralarında çöken garip sessizliği örtbas edememişti. Yeosang gergin bir şekilde etrafına bakınırken kendisini aniden içinde bulduğu garip durum yüzünden vücudu resmen yanmaya başlamıştı.
San boğazını gereğinden biraz fazla yüksek sesle temizlediğinde sanki bir yardım eli Yeosang'a doğru uzatılmış ve Yeosang tekrar anlamlı cümleler kurabilme yetisini kazanmıştı.
"Ah! Bu arkadaşım San," dedi, yanındaki San'a işaret ederken ağzından çıkan 'arkadaş' kelimesiyle Lucas'ın kaşlarının çatıldığını fark etmişti. Yeosang'ın bir çok kez San'ın ne kadar sinir bozucu olduğuyla ilgili şikayetleri elbette duymuştu.
"Arkadaş mı yoksa erkek arkadaş mı?" Jun kıkırdayarak sorduktan sonra koyu saçlarını arkaya atarak uzun boynunu açığa çıkarınca Yeosang kızaran yanaklarıyla bakışlarını kaçırdı.
"Yo, hayır hayır hayır! Biz sadece arkadaşız!" San aniden araya girdiğinde Jun'un sorusundan korkmuş gibi hızla ellerini sallıyordu.
"O zaman bir şeyler içmek ister misiniz? Biz de tam bara doğru gidiyorduk, size de bir şeyler alalım?" diye teklif etti Lucas.
Yeosang'ın önündeki bardağın yarısından çoğu hala doluyken San'ınki neredeyse bitmişti yine de teklifi reddetmek için kendi bardağını bahane olarak kullandı. Ya da kullanabildiğini sandı.
"Bizim içeceğimiz var aslında, yine de teşekkü-" diye sözlerine başladı ama iki saniye sonra San bardağı eline alıp kafasına dikti.
"Tüh, şuna bak. Hepsi bitti," dedi San kocaman gözleri ve büktüğü dudaklarıyla. Ardından boş bardakları kenara çekti ve masaya uzanıp bir elini çenesine dayadı. "Ben bir Martini alırım. Kirli olanından."
"Aman tanrım..." diye fısıldadı Yeosang, utançla sol eliyle yüzünü sakladı.
San'ın isteğine Lucas gülümseyip başıyla onaylarken Yeosang hiç olmazsa bu gece güvende olacağını inandırmaya çalıştı kendisini. Ta ki gözleri Jun'unkilerle buluşana dek. O parlak gözler her zaman cezbedici olmuştu. Ve onu Lucas'la karşılaştırdığında ikisi aralarındakini kötü bir şekilde bitirmemişti; Jun çalışmak için Kore'ye geri dönmüştü ve Yeosang'ın sadece kendisinin onunla iletişime geçecek kişi olma kuralı yüzünden her şey kendiliğinden öylece son bulmuştu.
Fakat Jun'la her şey gerçekten bittiğiyle mi kalacaktı?
"Siktir!" diye bağırdı San, diğer iki adam masalarından uzaklaşır uzaklaşmaz Yeosang'ın kolunu çekiştirdi. "Dehşet yakışıklı biri! Onunla çıktığına inanamıyorum!"
"Hangisi?" Yeosang sorusunu ağzından kaçırdığı anda pişman olmuştu.
"Ne- Ne demek hangisi? İkisiyle de mi çıktın? Aman tanrım. Çok kıskandım!" San abartılı bir şekilde sandalyesinde arkasına yaslandı ve ellerini göğsünün üzerine kapadı.
İki eskisiyle birden karşılaşmasına rağmen Yeosang'ı bu gece en çok şaşırtan şey hala San'ın aslında ne kadar canlı ve neşeli biri olduğu ve aslında kendisinin de öyle birisi olmasıydı.
"O kadar içkiyi içip hala içkiye susamana inanamıyorum!" Yeosang başını sallayıp kahkaha atarken San gücenmiş bir şekilde ona bakıyordu. "Yani... ikisinden birine gitmek istiyorsan ve onlar da seni isterse benim için hiç sorun değil. Umursamam."
"Garip olmaz mı ama? Senin eskilerinle takılırsam yani?"
San konuşurken gözleri bara doğru döndü ve içinde tutmaya çalıştığı kahkahalardan Yeosang'ın karnı ağrımaya başlamıştı. Ve her ne kadar Lucas'la olan zamanları özlüyor olsa da onu tekrar görmek aralarında her ne kaldıysa sözsüz bir şekilde bitirmişti. Eğer Lucas da aynı şekilde hissediyorsa Yeosang, San'ın onunla takılmasında hiçbir sakınca görmüyordu.
"Bence garip işin gariplik kısmını dün gece öpüştüğümüzde çoktan aştık..." dedi ardından Yeosang, dikkatini çekebilmek için San'ı dirseğiyle dürttü.
"Doğru..." diye cevapladı sarışın adam, yavaşça dönüp ona baktı. "Ayrıca bu kadar içki içmek istemem senin suçun! Sen beni öpüp ne kadar güzel bir şey olduğunu hatırlatana kadar kurak dönemimi gayet iyi idare ediyordum!"
"O zaman özür dilerim. Söz veriyorum seni bir daha öpmeyeceğim!"
"Teşekkür ederim. Öpmezsen iyi edersin çünkü ikimiz de bizden bir bok olmayacağını çok iyi biliyoruz!" San bir kaşını kaldırırken Yeosang da demek istediğini çok iyi anlayarak başıyla onayladı.
"Aynen... Haklısın..." dedi ve gözünün ucuyla Lucas ve Jun'un ellerindeki içkilerle onlara doğru geldiğini gördü. "Bu arada merak etme. Onların ikisi de yüzde yüz dominant."
San kısa süre içinde büyülenmiş bir şekilde Lucas'ın işini ve kendisi hakkındaki bilgileri dinlerken Yeosang olabildiğince görünmez kalmaya çalışıyordu fakat Jun işini oldukça zorlaştırıyordu. Yeosang çekiciliğini ne kadar inkar etmeyi istese de imkansızdı ama yine de kendisini umursamıyormuş davranmaya zorluyordu.
İlk olarak kendisine bu gece sadece bakışacağına dair söz vermişti ve ikinci olarak, son erkek arkadaşı masada tam karşısında oturuyordu ve her ne kadar Lucas, San'la oldukça ilgili görünse de Yeosang'ın Jun'a bakması bile uygunsuz olacakmış gibi geliyordu.
Ancak bu Jun'u engellemiyordu tabii.
"Yeosang? Dışarda sigarama eşlik eder misin?" diye teklif etti Jun ve parıldayan gözleri bir kez daha Yeosang'ın dizlerini titretmişti.
"Aslında," dedi Lucas aniden araya girerek ve Yeosang'ın oturduğu yerde irkilmesine neden oldu. "Önce seninle ben konuşmak istiyorum Yeosang..."
____________________________________
Bölümü çevirince karakterlerin arasındaki ilişki haritasını çıkarasım geldi bdkkd
San'ın ikisinden birisiyle olması ihtimali beni biraz korkutuyor 🫣
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro