1★Ev
✦
"Bayanlar ve baylar, Kore Havayolları ile Seul'e hoş geldiniz. Yerel saat şu anda 20.45. Kendi güvenliğiniz ve çevrenizdekilerin güvenliği için lütfen ayağa kalkmayın, kemerlerinizi bağladığınıza ve inişimiz tamamlanana kadar çözülmediğine emin olun..." Hoparlörlerden hostesin iniş anonsu duyuldu fakat kelimeler Yeosang'ın bir kulağından girip diğerinden çıkıyordu.
Kore'den gideli neredeyse dört yılı geçmişti ve o zamandan beri geri hiç dönmemişti. Ta ki bugüne kadar. Kapüşonlusunun dikişinden çıkan küçük iplikle oynarken uçağın küçük penceresinden dışarı baktı, büyük bir duygu dalgası üzerine doğru geliyordu. Kararı verdiğinden beri dönüşünü düşünüyordu tabii ki, fakat şimdi o anı gerçekten yaşarken buna hiç de hazır olmadığını fark etti.
"Bebeğim geliyor musun?"
Nazik bir el Yeosang'ı hafifçe omzundan dürterek kaygılı düşünceler selinden kurtardı.
"Ah... Evet, pardon!" diye cevap verdi Yeosang başını bir çift büyük, kahverengi gözlere doğru çevirerek. Yavaşça kemerini çözdü ve son kez pencereden dışarı göz atarak yerinden kalktı.
İşte, sonunda gerçekleşiyordu.
Uçuş uzun ve hem ruhen hem de bedenen yorucu geçmiş ve gözüne bir gram bile uyku girmemişti. Yeosang sırtını esnetti, o sırada birkaç kez kütleme sesi duyulunca olabildiğince kısa süre içinde güzel bir yatakta dinlemek için sabırsızlanmaya başladı. Ama beklediği kadar çabuk olmayabilirdi, sevgilisi muhtemelen bu akşam için bir şeyler planlamıştı.
"Teşekkürler Lucas," dedi Yeosang yüzündeki yorgun bir gülümsemeyle uzun boylu çocuk koltuklarının üzerindeki bölmeden çantasını alıp ona uzattığında.
Uçağın kapısının açılmasını bekleyen sabırsız yolcular koridorda birbirlerini sıkıştırırken Lucas bir kolunu Yeosang'ın omzuna koydu ve saçını öpmek için kendisine doğru çekti.
✦
"Beni ekonomi sınıfında uçurduğuna inanamıyorum," dedi Lucas 'ekonomi' kelimesini memnuniyetsiz bir şekilde vurgulayarak. Vogue Kore'nin yeni Genel Yayın Yönetmeninin birinci sınıf haricinde bir uçuş yapması herkes için oldukça şaşırtıcıydı.
Ama Lucas, dominant ve sabırsız kişiliğine rağmen konu sevgilisi olunca kesinlikle nazik biriydi. Bazı insanlar Lucas'ın Yeosang'a kör kütük aşık olduğunu söylese de haksız sayılmazlardı.
Yatakta olmadıkları sürece nazikti tabii ki.
Her şeyin istediği gibi olduğunu kontrol ettiği sırada The Four Seasons'daki süitinin içinde gezinirken uçak yolculuğuyla ilgili muhtemelen yüzüncü şikayetini ediyordu. Uzun boylu, koyu saçlı genç adam için kontrol manyağı demek yetersiz kalırdı. İkide bir pencerenin kenarında oturmuş şehrin gece manzarasına bakan Yeosang'a bakıyordu.
Yeosang özür dilercesine omuzlarını silkti ama hiç de pişman değildi; Lucas'ın onu içine çektiği o lüks hayata asla alışamayacaktı. Ama otel seçme konusunda Lucas yine kendi istediğini elde etmişti.
Yeosang, odada sevmediği şeylerle ilgili söylenen erkek arkadaşını izlerken kıkırdamasına engel olamadı. Lambaların nasıl yerleştirildiğinden özellikle 1996 Dom Pérignon yerine 1998 model şampanya koymalarına kadar her şeye homurdanmıştı.
Bu önemli sorun, iki yıldan uzun bir süredir yakışıklı genç adamla birlikte olmasına rağmen Yeosang'ın hiçbir şekilde anlamlandıramadığı bir sorundu. Lucas ve şampanyalarıyla asla uğraşmaması gerektiğini bilmesine rağmen bu seferki kesinlikle çok saçmaydı.
"Hemen döneceğim," dedi Lucas yüzündeki o bilindik sert ifadeyle ve o anda Yeosang bu gece resepsiyonda görevli olan adam ya da kadının yerinde olmadığı için şükretti.
Lucas odadan çıktığında Yosang banyoya girdi. 12 saatlik bir uçak yolculuğunun ardından Seul'e geri dönüşüyle ilgili olan tereddüdünün bir kısmını yıkayıp götürmesini umarak güzel bir duş almak istiyordu.
Mermer taşlara ayak bastığı an şıklık ve çekicilikten bir hayli uzak büyük beden kapüşonlusu ve eşofman altı seyahat kıyafetlerinin içinden zarif bir şekilde çıktı. Lucas'ın seyahat ederken takım elbise içinde nasıl rahat edebildiği Yeosang'ın asla anlayamayacağı bir diğer konuydu.
Sıcak su vücudunun üzerinden akıp giderken tazeleyici ve rahatlatıcı hissettiriyordu fakat düşüncelerinden kurtulması için hiç de yardımcı olmuyordu. Kore'ye umduğundan daha erken dönmesi beklemediği bir şeydi ama Lucas yeni işini elde etmek için çok çabalamıştı ve Yeosang'ın onunla dönmemesini de asla kabul etmezdi.
Daha yorucu sorunlarından biri zihnini ele geçirirken Yeosang ellerini ıslak saçlarına daldırarak kafasını sert bir şekilde ovaladı. Yarın Wooyoung'un evine gidecekti ama canını sıkan bu değildi. Aksine Yeosang'ın onunla yaşaması için nazik bir teklifte bile bulunmuştu.
Eski arkadaşına derinden minnettar olmasına rağmen teklifini kabul etmesi uzun sürmüştü. Wooyoung'un evinde boş bir odası olabilirdi ama Yeosang'ın pek de iyi anlaşamadığı bir ev arkadaşı vardı; San. Ama sonuçta aradan dört yıl geçmişti, belki de şimdiye kadar bir şeyler değişmişti...
Duştan çıkarken Yeosang kendisini her şeyin iyi olacağına dair inandırmak için elinden geleni yaptı. Kendisine bir iş bulmak zorundaydı ya da en azından yüksek lisans yapmak isteyip istemediğine karar vermeliydi. Ama her ne yapmak istiyorsa Lucas'ın yardımı olmadan yapmak istiyordu ki bu da genç adamı hiç memnun etmiyordu.
Yeosang bedenine beyaz bir bornoz sardı, vücudu inanılmaz yumuşaklık içinde kaybolduğu an uyumak için hazırdı. Ama başını hızla sallayıp kendisini uyandırmaya çalıştı. Bu gece büyük bir geceydi. Sadece Kore'ye dönüşlerini ve Lucas'ın işini değil, aynı zamanda ikinci yıl dönümlerini de kutlayacaklardı.
Yeosang süitin oturma odasına girdiğinde Lucas ellerindeki bir gazeteyle büyük koltuklardan birinde oturuyordu. Mumlar her yeri aydınlatırken odayı sıcak ve rahat bir atmosfer kaplamıştı. Lucas kravatını gevşetmiş ve beyaz gömleğinin ilk üç düğmesini açarak bronz tenini açığa çıkarmıştı.
"Ah! İşte buradasın güzelim." Başını kaldırdığında Lucas'ın yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi, gazeteyi katlayıp koltuğundan kalkarken koyu gözleri Yeosang'a kilitlenmişti.
"Sorunu çözdün mü?" diye sordu Yeosang, masanın üzerinde şampanya şişelerini gördüğünde cevabını çoktan öğrenmişti.
"Evet. Ayrıca özür mahiyetinde bize bir de hediye verdiler. Yine de öyle bir iş için ne tür engelli insanları işe aldıklarını hala anlayamıyorum. Yani–"
"Tatlım öyle konuşma," dedi Yeosang işaret parmağını Lucas'ın dudaklarının üzerine koyarak ve ardından ona uzattığı şampanya bardağını aldı.
Lucas'ın yüzündeki öfke anında kaybolurken yerini gülümseme aldı ve Yeosang'ın yanağına küçük bir öpücük kondurdu. Lucas'ın kesinlikle öfke kontrol problemi vardı ve Yeosang buna alışmak ve nasıl başa çıkacağını öğrenmek için uzun bir süre harcamıştı.
Lucas bavulunun içinden bir şey almak için uzaklaşırken Yeosang'ın gözleri dışarı bakmak için pencereye döndü. Bulundukları noktadan şehir çok büyülü, güzel ve rahatlatıcı gözükse de Yeosang şehrin aslında tüm o sıfatlarla uzaktan yakından alakası olmadığını biliyordu. Daha önce şehri hiç terk etmemiş gibi o caddelerden tekrar yürüyecekti.
"Yıldönümümüz kutlu olsun bebeğim," diye mırıldandı Lucas, Yeosang'ın ensesine doğru ve bir kolunu arkadan vücuduna sardı. "Aç hadi."
"Sana bir şey almamanı söylemiştim," dedi Yeosang iç çekerek Lucas'ın elindeki siyah, kadife kutuyu gördüğünde.
"Bunu senin için olduğu kadar kendim için de aldığımı söylesem?" Lucas, Yeosang'ın boynuna yumuşak bir öpücük kondurduktan sonra adımlayarak önüne geçti.
Daha çok meraklanarak Yeosang kutuyu açtı. Lucas'ın onun için para harcamasından nefret ediyordu ama son cümlesini sarf ederken çıkan ses tonu içinde merak kıvılcımlarının çıkmasına sebep olmuştu. Kutunun içinde gizlenmiş şeyi gördüğünde merakı tavan yapmıştı.
Siyah deriden yapılmış bir tasma ve ip.
"Oh..."
"Sana yakışacağını düşündüm," dedi Lucas gülümseyerek, uzun parmakları Yeosang'ın boynundan aşağıya doğru inerken dudakları oyunbaz bir ifadeyle kıvrıldı. "Sana takmamı ister misin?"
"Sormana bile gerek yok."
≫≫≫≪≪≪
İlk bölümle herkese selam 🙋🏻♀️
O kadar uzun zamandır bu kitabı çevirmeyi bekliyordum ki yazarı izin verdiği an ciddi anlamda havalara uçtum. Üzerine kaç tane kitap çevirdim ama aklım hep bunu çevirmekteydi, hayallerimi gerçekleştirmiş gibi hissediyorum gkdkd
Sizden tek ricam lütfen hayalet okuyucu olmayın, sizin oy ve yorumlarınızla motive oluyorum ben 🥹
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro