Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

5★Gösterişli Hayatlar

"Seni sonsuza kadar seveceğim."
"Sonsuzluk uzun bir süre. Muhtemelen benden bıkarsın."
"Senden asla bıkmam, öyle saçma şeyler söyleme."

☆☆☆

Yabancı...

Derin bir iç çektikten sonra Yeosang saç spreyinin şişesini koydu ve şişenin lavaboya çarpışıyla metal ses etrafa yayıldı. Aynadaki yansıması direkt ona bakıyordu, üzgün gözleriyle aynadaki adama neredeyse acıyarak bakıyordu.

Seonghwa'yla karşılaşmasının üzerinden günler geçmişti, iş aramakla ya da okula başvurmakla geçirmesi gereken günler... Ama tek yaptığı babasını ziyaret etmek, Wooyoung'la takılmak ve odasında somurtmak olmuştu. Lucas ise işiyle meşguldü ki en iyisi de oydu.

Yeosang birkaç derin nefes alarak elleriyle kenarından tutunduğu lavaboya doğru eğildi. Soeonghwa'yla tekrar karşılaşmasının onu bu kadar etkilemesinden nefret ediyordu, onun söylediği ya da yaptığı şeyleri umursamamalıydı. Seonghwa'nın da dediği gibi artık birbirlerini tanımıyorlardı. Birbirilerine yabancıydılar.

Gözleri tekrar aynadaki yansımasıyla buluştuğunda yanaklarından sessiz yaşlar süzülüyordu. Hızla hepsini sildi, Lucas onu almak için her an kapıya gelebilirdi ve ağladığını fark etmesini istemiyordu. Yeosang bu gece için kusursuz göründüğünden emin olmak için son kez kendisine baktı ve banyodan çıktı.

Wooyoung ve San'la yaşamak şimdiye kadar iyi gitmişti; ne çok iyi ne de çok kötü, sadece iyiydi. Wooyoung her zamanki gibi gürültülüydü, hatta bazen aşırı gürültülü oluyordu, özellikle eve birilerini getirdiğinde. San finans bölümünden iç mimarlığa geçmişti ve genelde odasında çalışıyor oluyordu. Wooyoung ise mezun olmasına rağmen parası için hala aynı evde kalıyordu

"Vay vay vay! Birileri bu gece baya ateşli görünüyor," dedi Wooyoung kahkaha atarak Yeosang'ın oturma odasına girdiğini görünce. "Yarın sabahtan önce gelmezsin diye tahmin ediyorum," diye ekledi göz kırparak.

Yeosang, San'ın gözlerini devirdiği fark etti ama görmezden gelmeyi tercih etti. Yine. Kapı zili çaldığında Yeosang dikkatini düşünmesi gereken diğer şeylere verdi. Ama içten içe San'la arasındaki şeyin bir gün patlayacağından korkuyordu. İkisi de birbirlerinden hoşlanmadıklarını saklamak için çok da uğraşmıyordu fakat Wooyoung hiçbir şeyi fark etmezken iki en yakın arkadaşıyla yaşamaktan gayet mutlu görünüyordu.

"Her şey yolunda mı? Sevgilim biraz sessiz gibi?" diye sordu Lucas bir elini nazikçe Yeosang'ın bacağına koyarak.

"Evet, iyiyim. Sadece yorgunum ve... geri dönmüş olmak hala biraz garip hissettiriyor," diye mırıldandı Yeosang, şehrin caddelerinde ilerlerken camdan dışarı bakıyordu.

Akşam canı dışarı çıkmak istemiyordu ama Yeosang evde kalmak istemiyormuş gibi davranmak için elinden geleni yapıyordu. Nereye gideceklerini ya da hangi etkinliğe katılacaklarını bile hatırlamıyordu. Artık bir öneminin olmadığını biliyordu, hep aynı şeydi; kendisi için aşırı lükse kaçan, aşırı derece küçük porsiyonlu yemekleri olan ve hiçbir ortak noktasının olmadığı insanlarla dolu yerlerden bir yere gideceklerdi.

"Haftaya bir daire bakmaya başlayacağım," dedi Lucas ve Yeosang'la aralarındaki sessizliği böldü.

"Güzel. Nerede yaşamak istiyorsun?"

"Şey... Sana bağlı... Sen nerede yaşamak istiyorsun?"

Yeosang sonunda erkek arkadaşına bakmak için döndü. Ama bu sefer sorusunu cevaplamak içindi.

"Lucas... Yine aynı konu," dedi belli belirsiz gülümseyerek.

"Bebeğim üç yıldan beri beraberiz! Artık vakti geldi," dedi Lucas tartışmayı başlatarak. Daha önce bir çok kez bu konuşmayı yapmışlardı ama diğer her şeyde olduğu gibi Lucas bu konuda da pes etmiyordu.

"İki yıl. İki yıldan beri birlikteyiz. Henüz çok erken..." dedi Yeosang omuzlarını hafifçe silkerek.

"Üç. Benimle çıkman için seni ikna etmeye çalışarak geçirdiğimiz zamanı da sayıyorum!"

Yeosang'ın bacağının üzerindeki el hafifçe etini sıktı ve Yeosang kıkırdadı. Lucas gibi istediği her şeyi elde eden başarılı bir adamın Seullu sıradan bir insanla beraber yaşamak için bir yıl boyunca peşinde koşması olağan bir şey değildi.

"Uzaklarda, dağın eteğinde ya da ormanın içinde küçük bir eve taşınabiliriz. Etrafta kimse olmaz. Sadece ikimiz. Umurumda değil, ben sadece seninle birlikte olmak istiyorum!" diye ekledi Lucas.

Yeosang küçük bir kahkaha atarken başını salladı. Yeosang'ı beraber yaşamaya ikna etmek işin uğraştığı sayısız denemelerine rağmen Lucas'ın böyle bir şey yapamayacağını çok iyi biliyordu.

"Tabii, sanki öyle bir yerde yaşayabilirmişsin gibi," dedi Yeosang kıs kıs gülerek. "Senin lüks hayata ihtiyacın var Lucas. Bunda yanlış olan bir şey yok ama benlik bir şey değil."

"Yaşayabilirim!" dedi Lucas itiraz ederek ama ikisi de yalan söylediğini biliyordu.

"Tabii. İşini bırakıp tüm gününü saçlarımı tarayıp ağzıma üzüm vermekle mi geçireceksin?" dedi Yeosang dalga geçercesine.

Bu konuşmayla bir yere varamayacaklarını bildiği için Lucas dudaklarına saldırdı. Ve araba yolcuklarının geri kalanı, arka koltukta birbirlerinin üzerinde geçti.

Yeosang tüm akşam boyunca nazikçe gülümsedi, hatta masadaki diğer insanların garip bir şekilde eğlenceli bulduğu sıkıcı hikayeye bile sahte kahkaha atmayı başardı. Fakat bu korkunç akşam yemeğinin en kötü kısmı Lucas'ın iş arkadaşları Seonghwa ve Tzuyu'nin tam karşısına oturmak zorunda olmasıydı.

"Bir ay sonra yıldönümümüzü kutlamak için Paris'e gidiyoruz," diye duyurdu Tzuyu ve Yeosang kalbi paramparça olurken öylece kadına baktı. "Çok heyecanlıyım, Paris'e gitmeyeli uzun yıllar oldu. Gerçi şuan kızımız için düzgün bir bakıcı bulmaya çalışmak gibi büyük bir sorunumuz var. Ne kadar beceriksiz bakıcıların olduğunu bilseniz şaşırırsınız! Şu anki bakıcımız gideceğimiz hafta evleniyor o yüzden yeni görüşmeler için biraz tatil yapmam lazım, görüşmeler biraz fazla stresli geçebiliyor, değil mi?"

Tzuyu dünyanın en büyük sorunundan bahsetmeye devam ederken Yeosang çığlık atmamak için dudaklarını ısırdı. Sesini duymak bile Yeosang'ın içindeki bir şeyleri tetikliyordu; mesela tam yüzünün ortasına yumruk atmak ya da en azından kendi çektiği acı kadar onun da acı çekmesine neden olacak bir şeyler yapmak istiyordu. Gözlerindeki sevgi dolu ifadeyle bakan ve bir kolunu eşinin omzuna saran Seonghwa ise her şeyi daha kötü hale getiriyordu

"Dört yaşına girdi," dedi Tzuyu davetlilerden biri kızının kaç yaşında olduğunu sorunca. "Ama biraz fazla zeki, tıpkı babası gibi!"

"Annesi gibi de çok güzel," dedi Seonghwa gülümseyerek ve Tzuyu'nin yanağından öptü.

İkisini izlemek sinema tarihinin en kötü, en klişe romantik filmini izlemek gibiydi ve Yeosang kendi ağzının içine kusmamak için büyük uğraş vermek zorunda kalıyordu. Artık kıskançlık hissetmiyor sadece saf mide bulantısı hissediyordu.

"Paris mükemmel bir şehir," dedi Lucas aniden ve Yeosang o anda yerinde irkildiğini hissetti. "Yeosang'ı benimle gitmesi için belki milyon kere ikna etmeye çalıştım ama her seferinde kabul etmedi."

"Ah, çok yazık! Nasıl olur da gitmek istemezsin? Gitsen eminim bayılırsın!"

Tzuyu gözlerini Yeosang'a çevirdiği anda Yeosang dondu. Beyninin içindeki dünya da dondu. Lucas ne zaman sorsa her seferinde okulla, işle ya da iyi hissetmediğiyle ilgili saçma bahaneler buluyordu. Ama o yalanları o masada dile getirmek çok saçma gelmişti. Ve yalan söylediğini anında anlayacak o tek kişinin karşısında olduğunun da farkındaydı.

Çünkü dört yıl önce birbirlerine bir söz vermişlerdi. Sadece birisinin, başka birisiyle gerçekleştirdiği bir söz.

Yeosang ne diyeceğini bilemez bir haldeydi, hızla etrafına bakınıyor ama hiçbir şey görmüyordu. Ta ki bakışları Seonghwa'yla buluşana dek; o anda içindeki her şey çılgına dönmüştü.

"Affedersiniz, lavaboya gi-gitmem gerek," diye mırıldandı Yeosang yerinden kalkarken. Masadan uzaklaşırken bacakları titriyordu.

"Peki siz ikiniz nasıl tanıştınız?" diye sordu sol tarafta oturan kadın, diğer herkes bar kısmına gitmişti.

Lucas yüksek sesle ve gururlu bir ifadeyle Yeosang'la nasıl tanıştığını anlatırken Yeosang gülmemek için kokteyl bardağının kenarını ısırıyordu. Hikayeyi birkaç kez değiştirmişlerdi ama gerçeği anlatmadıkları sürece hangisini anlattıklarının bir önemi yoktu. Böylesine özel günlerde gerçeği duymaları hiç uygun olmazdı.

☆☆☆

Yeosang büyük yatağın içinde yorgun bedeniyle kalktıktan sonra odanın içine rastgele fırlatılmış kıyafetlerini toplamaya başladı. Ter damlacıkları hala sırtından süzülüyordu ve hafiften başı dönüyordu. Teninde sayısız kırmızı izin olduğunu biliyordu ve muhtemelen çoğu morluğa dönüşecekti ama yıllardır bu kadar canlı hissetmemişti.

"Ne kadar istiyorsun?" diye sordu hala yatakta yatan derin sesli adam.

"Ne demek istiyorsun?" Yeosang omzunun üzerinden arkasına baktı ve az önce hayatındaki en vahşi seksi yaşadığı güzel adama baktı.

"Ben... siktir! Ben sandım ki... Çok üzgünüm..."

"Sorun yok Lucas, merak etme."

"Hayır, gayette sorun var. Kendimden çok utanıyorum," diye cevapladı Lucas ve yataktan kalkıp çırılçıplak bir halde Yeosang'a doğru yaklaştı. Adamın daha önce hiç utanç duymadığı çok belliydi.

Yeosang pantolonunun fermuarını çekmek için gereğinden fazla odaklanmaya çalışırken Lucas kollarını arkasından sararak ensesine ve omuzlarına hafif öpücükler kondurmaya başladı.

"O zaman sana randevuya çıkabilir miyiz diye sorsam?" diye mırıldandı arkasından.

"Çıkmak bana göre değil, üzgünüm..."

"Jun'la çıkmıyor muydun?"

Lucas sorusunda geçmiş zamanı kullandığında Yeosang onu düzeltme gereği duymadı. O ve Jun çıkmıyorlardı ama sürekli görüşüyorlardı. Her şeyi daha da ilginçleştiren şey ise Jun'un onu Vogue'un editörlerinden biri olan Lucas Wong ile tanışmaya götürmesiydi.

Fakat Yeosang ona asla unutamayacağı bir gece yaşatma vaadi sunmuştu ki o vaadi oldukça yerine getirmişti.

"Hayır, sadece yatıyorduk," dedi Yeosang omuzlarını silkerek. "Her neyse, gitmem gerek. Ama teşekkürler, harikaydı. Gerçekten, mükemmeldi," dedi ve göz kırptıktan sonra otel odasından ayrıldı.

☆☆☆

"...yani evet, çok büyülü ve romantikti," diye bitirdi Lucas tanışma hikayelerinin en yeni versiyonunu. Herkes hayranlıkla tepki verdi, Seonghwa hariç herkes tabii ki.

Karşısında gerildiğini görünce Yeosang az da olsa daha iyi hissettmişti. Ve Lucas alnından öptüğünde Yeosang kendisine her şeyi geçmişte bırakması gerektiğini söyledi.

Fakat hayatına tekrar giren Seonghwa'yla bunun ne kadar zor olacağına dair hiçbir fikri yoktu.


_____________________________________________

Yeosang sen kendi hayatına bak kanka Lucas gibi birini bulmuşsun kaçırma. Seonghwa da karısıyla parislere gitsin –_–

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro