Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

23★Şehvet



"Lucas, ben..."

Etrafındaki her şey yok olmuştu, duyabildiği tek şey kendi kalp atışları ve görebildiği tek şey ise Lucas'ın kahverengi gözleriydi. Sadece nazik dokunuşlar bile tek başına Yeosang'ın Lucas'ın kollarına düşmesine yetmişti ama o anda aniden gerçeklik yüzüne çarptı.

İkili beraber olmaya çok yakındı ama henüz yapmamışlardı ve ikinci bir seferi de yoktu. Yeosang yüzünde beliren mahcup gülümsemeyle yavaşça geri çekildi.

"Lucas, özür dilerim..." dedi fısıltıyla ve hızla ayaklarının üzerinde dikilip hızla bakışlarını Lucas'a çevirdi. "İnan bana seninle bir gece geçirmek için ölürüm, gerçekten yaparım bunu ama... yapamayız... yapmamalıyız..."

Lucas başıyla onayladı ve Yeosang'ın seçimine saygı duymak için hızla ondan uzaklaştı. Yeosang'ın zihninde her şey yavaşça geri dönüyordu, binanın içindeki partiden gelen ses kulaklarını doldururken San'ın şu anda neler yaptığını ve yaşadıkları anında nasıl bir anda bu kadar garipleştiğini merak ediyordu.

"Şey... biraz garip oldu, değil mi?" Tam Yeosang kendi kafasının içinden düşünürken Lucas gülerek sordu.

Birbirlerine baktılar ve ikisi de aynı anda kahkaha atmaya başladı. Ardından Lucas bir eliyle hafifçe Yeosang'ın bacağına vurup göz kırparak ayağa kalktı.

"İçeri girelim hadi," dedi ve başıyla kapıyı işaret etti.

Başı dönmesine rağmen Yeosang, Lucas'ı takip ederken mümkün olduğunca sakin kalmaya çalışıyordu. Baş dönmesi alkolün etkisini göstermesinden ya da neredeyse eski sevgilisiyle öpüşecek olmasındandı.

"Ah, işte buradasınız!" dedi Jun ikili masaya döndüklerinde.

Moda tasarımcısı bir kolunu etrafına sarmış halde San'ın yanında otururken San elleriyle yüzünü kapatıp masaya doğru uzanmış, neredeyse masanın üzerine uzanacak gibi duruyordu.

"Galiba San biraz fazla içti," dedi Jun gergince gülerek, San'ın sırtını sıvazlıyordu.

San sandalyesinden kalkmaya çakışırken anlamsız bir şeyler mırıldandı. Sarı saçları dağılmıştı ve sağa sola sallanırken gözlerini açmakta zorlanıyor gibi görünüyordu.

"San? İyi misin?" diye sordu Yeosang ve San'ın sandalyesinin yanına çömeldi. "Hadi seni eve götürelim."

San kollarını kontrolsüzce sallayıp anlamsız sözler mırıldanırken sonunda ayaklarının üzerine kalkabildi. Yeosang kolunu beline sardı ve jöle gibi olan vücudunu destekleyerek kapıya doğru yavaşça ilerlediler. Jun ve Lucas da takip ederken onlar da yardımcı olmaya çalışıyorlardı. Lucas şoförünün Yeosang'ı ve San'ı evlerine güvenli bir şekilde götürmesini teklif etti ama Yeosang taksi tutacaklarını söyleyerek nazikçe teklifi reddetti.

"Çocuklar, ben iyiyim. Eve gitmeme gerek yok, burada kalalım! Hepimiz kalalıııııım, içkiler içeliiiim, eğleneliiiim!" dedi San, ses tonu mırıltıdan neşeli bir şekilde şarkı söylemeye dönmüştü ama başı sürekli aşağıya düşüyordu.

"Evet, gayet iyisin, anlıyorum," dedi Yeosang, San'ı koridordan dışarı doğru çekiştirirken başını salladı." Yine de eve gidip uyuman lazım."

"Hayır, neden? Ben çok iyiyim, ben-" San aniden durdu ve dudaklarını birbirine bastırırken gözleri kocaman büyüdü. "Bekle, hayır... Galiba benim... tuvalete..."

Yeosang ve Jun, San'ı tuvaletlere götürürken birkaç kez öğürdü ve anında kendisini kabinlerden birisine atıp arkasından kapıyı kapattı. Yeosang sabırla kapının dışında beklerden San'ın içerden gelen öğürme seslerini dinlerken kaşlarını çatı. Jun da duvara yaslanmış telefonuyla uğraşırken Lucas dışarıda taksi çevirmeye çalışıyordu.

Çok kısa süre içinde bir sürü şeyin yaşandı bir gece olmuştu ama geriye dönüp düşündüğünde gerçekten onsuz olmazdı. Şimdi bile tamamen kendini kaybetmiş San'la ilgilenmek zorundaydı. Yeosang kendi kendisine gülümsedi; bir an olsun San'la arkadaş olmayı düşünmemişti ama geldikleri durum apaçık ortaydı. Tam olarka arkadaş oldukları da söyleyemezdi ama en azından artık birbirlerinin boğazlarına sarılmak istemiyorlardı.

"Bu gece arkadaşınla muhabbet ederken baya eğlendim," dedi Jun aniden. "Çok tatlı biri."

Koyu saçlarına geri doğru attırdı ve o güzel parlak gözleriyle Yeosang'a baktı. Fakat ilk defa o gözlere bakarken hiçbir şey hissetmediğini fark etti Yeosang. Belki içkinin etkisindendi ya da sonunda hayatındaki seksi tasarımcılar dahil tehlikeli tuzakların üstesinden gelmeye başlamıştı.

"Öyle gerçekten," dedi Yeosang da kıkırdayarak.

"Eğer... ona numaramı versem çok garip olur mu?" diye sordu Jun ve ilk kez gerçekten utanmış bir halde gözüküyordu. "Yani... sen ve ben, artık bir şey yok aramızda, değil mi? O son seferden beri konuşmadık,  o yüzden..."

Koyu saç tutamları yüzünün yanına doğru düşünce gergin bir şekilde gülümseyerek saçını kulağının arkasına itti. Yeosang cevap vermesi gerektiğini fark etmeden öcne dili tutulmuş bir şekilde ona baktı. Ardından hızla başını salladı ve kabinin kapısından uzaklaştı.

"Eğer verirsen çok mutlu olur bence," diye cevap verdi, burnu havada tasarımcının bu yanını göstermesinden dolayı hala biraz şaşkındı.

"O zaman..." dedi Jun boğazını temizleyerek ve cebinde bir şeyler aramaya başladı. "Sende numaramın olduğunu biliyorum ama eğer bunu ona verirsen daha güzel olur sanırım. Şimdi gitmem gerek, birkaç saat içinde Los Angeles uçağını yakalamam gerek. Üzgünüm. Lütfen San'a da üzgün olduğumu söyle. Ve şey... umarım ondan haber alabilirim."

Yeosang, Jun'un elindeki iş kartvizitini aldı ve kapıdan çıkmadan önce Jun gülümseyip göz kırptı. San kusmasını bitirdikten saniyeler sonra kilitle uğraştı ve sonunda kapıyı açıp tökezleyerek kabişnden çıktı.

"İyi misin?" diye sordu Yeosang dikkatle, gerçi San'ın şu anda hiç iyi hissetmedi apaçık belliydi.

Gömleği bile batan San lavaboya ilerleyip ağzını yıkadı. Sağa sola sallanıp dururken suyu her yere sıçratmıştı.

"Hadi eve gidelim San." Yeosang kolunu nazikçe etrafına sardı ve kapıya ilerlediler ve mükemmel zamanlamayla tam o sırada Lucas taksiyi tuttuğunu söylediği bir mesaj attı.


Yirmi dakika sonra San ve Yeosang apartmanlarının girişine doğru yürüyorlardı. Yeosang kendi düşüncelerinde ve Lucas'ın taksiye binmeden önce veda ederken yüzündeki tatlıacı gülümsemede kaybolmuş gibiydi. Artık bitmişti, gerçekten bitmişti ve uzun, çok uzun zamandır ilk defa Yeosang'ın kendisini atacak kimsesi yoktu. Rastgele bulduğu birisiyle takılmak ve yatmak yoktu ama kendisine sadece bakmakla yetinmek için söz vermesine rağmen sevimli biriyle geceyi geçirmeyi yeğlediğini inkar edemiyordu.

"Aman tanrım, bu geceki şansımı mahvettiğime inanamıyorum!" dedi San aniden. Kollarını havada kontrolsüzce sallarken merdivenlerden çıkarken sürekli takılıyordu.

"Aslında-" diye başladı Yeosang sözlerine ama hiçbir şeyi algılayamayan sarhoş San tarafından sözü kesildi.

"Sadece eğlenmek istemiştim ama kendimi rezil ettim resmen!" diye bağırdı San somurtarak, fakat söylentileri daha bitmemişti. "Bir nevi senin eski sevgilin olduğunu biliyorum ama Jun gerçekten çok tatlıydı ve onunla bir şansım olabileceğini düşünmüştüm! Ama kesin benim aptal bir çocuktan ibaret olduğumu düşünüyordur. Neden sevimli birisi olamıyorum ki? O kadar zor mu yani! Sevimli ve muhtemelen büyük şeyi olan biriydi... ve belki de evlenirdik ya da belki evlenmezdik. Ama evlenseydik güzel olurdu ama muhtemelen evlenmezdik. Çünkü benim için öyle biri muhtemelen yok ve bense kusmuklu gömleğimle evde tek başımayım ve... Ve Wooyoung da o kızla evlenecek ve ben on beş kediyle tek başıma kalacağım ve...."

"San... San! Yavaşla, sakin ol..." Yeosang, San'ı kendisine çekti ve yanında tutmaya çalışırken ne kadar çok titrediğini fark etti. "Her şey iyi olacak. Şu anda sadece fazla sarhoşsun ve yarın daha iyi hissedeceksin!"

"Ama yarın yine yalnız olacağım... Ve Wooyoung muhtemelen o aptal kızın evinde bir gece daha geçirecek..."

Yeosang, San'ı tutup yere düşmemesi için desteklerken kapının kilidini açmakla uğraşıyordu. İçeriye adım atasıya kadar San gevezelik etmeye devam etti. Birden suratını astı ve üzgün bir şekilde derin bir iç çekip ceketini çıkardı ve yere fırlattı.

Dişlerini fırlaçamak için banyoya gidesiye kadar ikisi de hiçbir şey söylemedi. Aynada onları karşılayan yansımaları tamamen dağılan hallerini gözler önüne serince Yeosang aynaya bakmamak için elinden geleni yaptı. İkisinin de artık yatağa girip uyuması gerekiyordu, belki sabah olunca akşamdan kalma çorbası içmek için dışarıya çıkarlardı. Herhangi bir şey şu an hissettiklerinden çok daha iyi hissettirecekti.

"Biliyor musun..." diye mırıldandı San diş fırçası hala ağzındayken. "Seninle ilk tanıştığımda çok tatlı olduğunu düşünmüştüm aslında... Ama sonra aşırı gıcık ve tam bir playboy olduğunu fark ettim..."

İlk tanıştıkları anı düşünürken Yeosang'ın dudaklarında küçük bir gülümseme belirdi. O zamanler erkeklerle oldukça meşgul olduğunu inkar edemezdi ve çok tatlı olanlar vardı... ve çok özel birisi...

"Yine de seninle yatmazdım ama," diye cevap verdi Yeosang ve ardından lavaboya tükürdü.

"Yalan söyleme, kesin yatardın!" dedi San gülerek ve dirseğiyle Yeosang'ın kolunu dürttü.

"Hadi dişlerini fırçala sonra da o azgın götünle yatağına git," dedi Yeosang gülerek ve banyoda çıkmadan önce saçlarını karıştırdı. "İyi geceler Sannie..."

Yeosang karanlığa baktı, sadece ince perdelerin arasından zayıf ay ışığı sızıyordu içeri. Yine de etrafındaki her şey belirsizdi. Yatağına sırt üstü uzanmış ve parmaklarını göğsüne vuruyordu, çok bitkin ama uykusuz hissediyordu.

Uzun bir iç çekişle tüm geceyi çok fazla içmekten hala biraz dönen kafasında tekrar canlandırdı. Yatakta ne yaptığını çok iyi bilen Lucas'la geçireceği bir geceyi tabii ki reddetmezdi. Fakat aralarındaki şey bitmişti ve o anda ne kadar muhtaç olup ne kadar yalnız hissetse de o şekilde kalması gerekiyordu.

Zihni uyumasına izin vermiyordu ve kanındaki alkol içindeki her bir hissi daha da yoğunlaştırıyordu. Kendisiyle tartıştığı birkaç dakikadan sonra sağ eli yavaşça örtünün altına ve ardından eşofmanının içine girdi.

Kendisini okşarken dudaklarını ısırarak inlemesini engelledi. Eli daha da hızlanırken sol eliyle yumuşak çarşafı sıkıca kavradı.

"Yeosang?" Aniden kapıdan kısık bir ses geldi. "Uyuyor musun?"

Yeosang yatakta irkilirken yanaklarına ateş basmıştı. Neyse ki odasının karanlığı yaptığı şeyi gizliyordu.

"Ha-hayır..." Yeosang yatağında döndü ve San'ın kapıda sallanan silüetini gördü. "San, dinlenmen gerek, yatağına dön."

San, Yeosang'ın duyamadığı bir şeyler mırıldandı ama muhtemelen hiçbir anlam ifade etmiyorlardı. Neredeyse düşecek gibi dururken Yeosang iç çekerek yatağından çıktı ve hızla az önce yaptığı şeyi gizlediğinden emin oldu.

"Seni odana götürmemi ister misin?" diye teklif etti Yeosang, kıkırdamasını engellemeye çalışıyordu.

"Neden senin odana gitmiyoruz?" diye sordu San, kaşlarını kaldırmaya çalışırken yüzünde garip bir ifade vardı.

"Burası benim odam zaten ve olmaz." Yeosang'ın dudaklarından kıkırdama dökülürken sarhoş bedenini sabit tutabilmek için ellerini San'ın ince omuzlarına yerleştirdi. "San çok sarhoşsun, uyuman gerek."

"Yani? Sen de sarhoşsun!"

"Evet ama..."

"Ve gerçekten ama gerçekten azdım, sen de öylesin, değil mi? Yani..." San kıkırdadı ve Yeosang eşofmanında, iç bacağında bir el hissedince şaşkınlıkla iç çekti.

"...Yani birlikte olamayız," diye devam etti San. "Ama yine de başka şeyler yapabiliriz, bilirsin..."

"Ağzından dökülen sözlerle açıkçası nasıl hissedeceğimi bilmiyorum..."

Yeosang daha tepki veremeden San dudaklarını onunkilere yapıştırdı. Hem şaşkınlıktan hem de alkolden başı dönüyordu. Ama hızla koyverdi, San haklıydı, kendisi de tamamen sertleşmiş haldeydi.

İkisi de aynı anda dudaklarını araladılar ve dilleri birbirini buldu, şehvet içinde birbirlerinin etrafında dönerek dans ediyorlardı. San mırıldanıp kollarını yavaşça Yeosang'ın boynuna dolayıp kendisine doğru çekti.

Yeosang tüm vücudunun arzuyla yandığını hissediyordu ve kafasının içindeki küçük ses kendi arzusuna bu kadar çok kapılmanın kötü bir fikir olduğunu söylüyordu. San nazikçe onu kapı çerçevesine doğru ittirdi, vücutları birbirine yapışık bir halde derin nefeslerle öpüşüyorlardı.

"Ben... benim ağzıma boşalmanı istiyorum," diye fısıldadı San Yeosang'ın kulağına. "Çok, çok istiyorum."

"Öyle konuşma," diye fısıldadı Yeosang, parmaklarını yumuşak sarı saçlara daldırdı.

"Neden?"

"Çünkü çok tahrik edici..."

Dudakları daha aç bir şekilde tekrar buluşurken elleriyle birbirlerinin vücutlarını hissediyorlardı. Yeosang, San'ın elinin sertliğini okşadığını hissedince inledi, o anda tek düşünebildiği ikisinin de kıyafetlerini yırtıp sevimli sarışınla yatağa gitmekti.

Fakat aniden kalbi durmuş gibi hissetti ve her şey o kadar hızlı oldu ki neler olduğunu anlayamadı bile.

Oturma odasının ışığı açılınca San ve Yeosang irkilerek birbirlerinden uzaklaştılar. Wooyoung oturma odasının diğer tarafında, kapıda dikiliyordu, eli hala ışık düğmesinin üzerindeyken açık ağzı ve kocaman olmuş gözleriyle arkadaşlarına bakıyordu.

"Siz ne halt yiyorsunuz?"

____________________________________

Eski sevgilisiyle yatma isteğine karşı gelip nefret ettiği kişiyle işi pişirmesi gjsjsjs seonghwa'sızlıktan ne yapacağını şaşırdı yavrum

Wooyoung'un tepkisi ne olmuştur sizce 👀

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro