Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

iii

Tomioka Giyuu, hayatı boyunca arkadaş grubunun aranan yüzlerinden olmamıştı. Genellikle insanlarla iyi anlaşamıyordu veya sevilmiyordu. Bu onun için çok büyük bir sorun değildi, insanların sahte samimiyetine ihtiyacı olmadığını biliyordu. Fakat şimdi durum farklıydı, Sanemi sosyal biri sayılırdı ve agresif davranışlarına rağmen sevilen biriydi.

Okulda belli başlı bir popülariteye sahipti, Giyuu onun başka insanların da dikkatini çektiğini fark edebiliyordu. Yakışıklıydı ve son derece çekiciydi, az sayıda insanla takılması onu gizemli kılıyordu. Siyah saçlı çocuk tabii ki de onun insanlar üzerinde yarattığı etkiyi anlayabiliyordu. Fakat neyse ki çok büyük bir çoğunluğu Sanemi'nin tepkisinden çekindiği için uzaktan izlemekle yetiniyordu. Bunun için Tanrı'ya şükredebilirdi, tabii kendisi de onlardan biri olmasaydı.

Beraber ders çalıştıkları günün üzerinden üç hafta geçmişti ve merhabalaşmak dışında konuştukları söylenemezdi. Kurdukları iletişimin bu şekilde sekteye uğraması Giyuu'yu hayal kırıklığına uğratmıştı. Eskisinden daha kötü hissediyordu ve bir süre Sanemi'yi görmemek için hasta olduğunu bahane etmişti. Bu sayede son birkaç gündür okula gitmiyordu. Shinobu yalanını fark etse de oğlanın üzerine gitmemeyi seçmişti, depresif ruh hali 50 kilometre öteden anlaşılabilirdi.

"Oi! Giyuu?" Siyah saçlı çocuk, ev arkadaşının sesini duyduğunda kulaklığının tekini çıkarttı ve yatağında hafifçe doğruldu.

"Evet?" Ev arkadaşı odasının kapısını açtı ve yavaşça odayı inceledikten sonra gözleri çocuğa döndü.

"Dostum, iyi misin? Saat öğlen iki ama odan gece gibi karanlık ve son birkaç gündür doğru düzgün yemek yemiyorsun." Giyuu derin bir nefes aldı ve tamamen doğrularak yatağında oturur pozisyona geçti.

"İyiyim, Sabito. Sorun yok." Her zamanki yalanlarını profesyonelce söylerken yüzünü ifadesiz tutmaya çalışarak çocuğun lavanta rengi gözlerine baktı.

"İstediğin zaman konuşabiliriz, biliyorsun." Kapıyı tamamen açıp odanın içinde ilerledi ve Giyuu'nun yatağına oturdu. "Sen benim çocukluğumdan beri en iyi arkadaşımsın ve hep de öyle olacaksın Giyuu. O kurt kafalı herifin canını sıktığını biliyorum ve dediklerimin sorununu çözmediğinin de farkındayım. Ama yine de... Yanında olduğumu bilmeni istiyorum, ne olursa olsun." Sabito cümlesini bitirdikten sonra odads kısa süre bir sessizlik oluştu, Giyuu bu cümleler karşısında ne diyeceğini bilemez bir şekilde kalmıştı. Kalbinden geçen duyguları konuşarak ifade etmekten vazgeçerek turuncu saçlı çocuğa yaklaştı ve ona sıkıca sarıldı. Sabito bunu tahmin etmemişti, o an siyah saçlı çocuğun ne kadar yalnız hissettiğini anladı.

Giyuu kollarını ondan çekti ve ayağa kalkarak kapının arkasındaki askılıktan montunu aldı. Gerçekten biraz temiz havaya ihtiyacı olduğunu hissediyordu.

"Giyuu-"

"Sadece biraz hava alacağım, sorun yok." Çocuğun daha fazla konuşmasına izin vermeden telefonunu aldı ve evden dışarı çıktı. Kulaklığını takıp listeden rastgele bir müzik seçtikten sonra cadde boyunca yürüyüş yapmaya karar verdi.

İki yanı dükkanlarla dolu fakat pek de işlek olmayan caddede yürürken düşünmeye başladı. Gerçekten Sabito veya Shinobu gibi bir arkadaşı hak ediyor muydu? Peki ya Sanemi, onu hak etmek için ne yapmış olabilirdi? İçinden 'Hiçbir şey.' diye geçirmek dışında bir şey yapmamıştı.

Yine de Giyuu her zaman ailesi ve sevdikleriyle geçirdiği mutlu bir hayat hayal ediyordu. Annesi ve babası onları küçükken terk etmeseydi, ablası o lanet kazada ölmeseydi ve belki de Sanemi günün birinde onun hislerine karşılık verebilecek olsaydı hayatının ne kadar farklı olabileceğini düşünüyordu.

Derin bir nefes aldı ve düşüncelerinden kurtulmak istercesine sıkıntıyla ofladı. Dikkatini çekebilecek farklı bir şey bulmak için gözlerini yerden kaldırdı, cadde son derece sıradan görünüyordu. Gözleri tedirginlikle yanından geçtiği ara sokağa kaydığında gördüğü şeyle duraksadı. Üç yetişkin adam, iki küçük çocuğu duvar kenarına sıkıştırmıştı ve Giyuu adamların tiplerinden hiç hoşlanmamıştı.

Hislerine güvenerek kulaklığını çıkarttı ve sessiz adımlarla sokağa ilerledi. Yaklaştığında kızıl saçlı çocuğun yüzündeki endişeyi görebilmişti.

"Hey." Ellerini cebinden çıkartmadan adamların karşısında durmuştu. İkisi arkada sokağın diğer ucunu kontrol ediyordu. Biri oldukça uzundu ve diğeri de saçlarını sarının açık bir tonuna boyamıştı.  Çocuklara en yakın olan deri ceketli adam yavaşça ona döndü.

"Sen de kimsin be?"

"Çocukları rahat bırak." Adam dediklerini zerre umursamış gözükmüyordu, büyük bir kahkaha attıktan sonra Giyuu'ya doğru hızla yürümeye başladı.

Giyuu öylece dururken çocuklar şaşkınlıkla onu izliyordu ve gizemli kahramanlarının ne yaptığını anlamaya çalışıyorlardı. Adam üzerine atılmak için bir hamle yaptığında Giyuu planladığı gibi yumruğunu hızla adamın yüzüne geçirdi. Deri ceketli adam yere düşerken arkasında duran diğer iki arkadaşı harekete geçmişti.

Adamlardan uzun olan cebinden bir bıçak çıkarttı ve ürkütücü bir soğuk kanlılıkla Giyuu'nun üstüne yürümeye başladı. Üstelik platin saçlı olan da çocuklara doğru geliyordu. Giyuu bu yürüyüşe çıkarken bunları planlamamıştı ve şimdi biraz stresli hissediyordu. Çocuklara mı yardım etmeliydi yoksa önceliği kendine mi vermeliydi?

Çocuklardan siyah saçlı olan uzun boylu adamın eline tekmeyi hızla geçirdiğinde bıçak düştü ve adam acıyla bağırdı.

"Seni küçük-"

Çocuklar hızla Giyuu'nun yanına doğru koşarken o kafasında plan oluşturmaya çalışmakla meşguldü, deri ceketli adam yerdeydi. Uzun boylu olan herif ise toparlanmaya çalışıyordu. Giyuu duraksadı, üç kişi değiller miydi?

Varlığını unuttuğu platin saçlı adamın yumruğuyla yandaki duvara adeta yapıştı, üstüne üstlük kafasını bir de duvara vurmuştu. Adam suratına bir yumruk daha indirdiğinde acıyla inledi. Doğrulmaya çalışırken gelen üçüncü yumrukla birlikte artık tamamen yerdeydi.

Gözlerini güçlükle açtığında adamların üçü de karşısındaydı. Yutkundu, kahramanlık planı suya düşmüştü. Deri ceketli adam sinirle yanına ilerlerken siyah saçlı çocuk tekrar önüne geçti. Bu çocukların derdi neydi böyle, neden kaçmıyorlardı ki?

Giyuu görebildiği kadarıyla çocuğu inceledi, siyah saçlarının yan tarafları kazınmıştı ve kalan saçları bir yele gibi uzundu. Mor renkli çekik gözleri ve gözünün altındaki yara izine ek suratındaki sinirli ifade Giyuu'ya birini anımsatır gibi olmuştu.

"Çekil önümden çocuk!"

Deri ceketli adam onlara doğru yürürken çocuk yana döndü ve kızıl saçlı arkadaşına bir kafa hareketi yaptı. Kızıl saçlı çocuk koşarak sokağın diğer tarafına ilerledi ve köşeyi dönüp gözden kayboldu. Giyuu yerinden kalkmak ve siyah saçlı çocuğa yardım etmek istiyordu fakat beyni uyuşmuş gibiydi. Adam sinirle çocuğun omzundan tuttu fakat çocuk hızlı davranmıştı ve tekmeyi bacaklarının arasına geçirdi.

Deri ceketli olan bağırarak yere çöküp kıvranmaya başladığında uzun boylu ve sarışın olan adam şaşkınlıkla birbirine baktı.

"Halledin şunların işini!" Yerdeki adam acıyla bağırdı, uzun olan kaçan çocuğun peşinden giderken sarışın olan ise sinirle çocuğa doğru ilerledi. Giyuu doğrulmayı denedi fakat gözlerinin kararmasıyla tekrar yere düşmüştü. En son dün sabah biraz mısır gevreği yemişti ve şu an kalkıp dövüşmek için fazla bitkin hissediyordu.

Fakat yine de çocuğu kontrol etmek için panikle gözlerini açık tutmaya çalıştı. "Düşün! Düşün!" Hiçbir şey düşünemiyordu, normalde bir türlü susmayan kafasının içi hiç olmadığı kadar boş ve sessizdi.

"Cidden ağabeyimi sinirlendirmek istemezsin." Giyuu siyah saçlı çocuğun sözlerini işittiğinde şaşırmadan edemedi, abisi de nereden çıkmıştı şimdi? Sarışın adam çocuğun omzundan tutmuş onu sürüklemeye çalışıyordu.

"Ağabeyin mi? İşte şimdi çok korktum!" Tüm gücünü toplayıp yerden kalkmaya çalıştı, ve sonunda doğrulup sırtını tuğla duvara yasladı. Fakat birkaç saniye sonra beklemediği bir şey oldu ve önce bir bir kemikten çıkan tok ses ardından da sarışın adamın acı dolu çığlığını boş sokak boyunca yankılandı.

Giyuu dönen başına aldırmadan hızla o tarafa döndüğünde Sanemi'yi gördü, ikinci bir şok yaşıyordu. Beyaz saçlı oğlan sinirle yere düşen adama elindeki levyeyle bir tane daha geçirdi ve zar zor toparlanarak ayağa kalkan deri ceketli adamın tam karşısında durdu.

"Bu da ne demek oluyor Shinazugawa? Ne zamandır işimize karışıyorsun?" Kızıl saçlı çocuk Giyuu'ya bir şeyler söyleyerek yardım etmeye çalışsa da siyah saçlı oğlan onu duyamayacak kadar şoka girmişti.

"Bir daha kardeşime ya da arkadaşlarıma elinizi sürerseniz hepinizi gebertirim." Kardeşi mi? Siyah saçlı çocuk onun kardeşi miydi? Giyuu gözlerini çocuğa çevirip onu tekrar incelediğinde çocuğu kime benzettiğini anlamıştı.

"Bunu ödeyeceksiniz!" Deri ceketli adam sokağın diğer ucunda yarı baygın yatan uzun adamı kaldırıp uzaklaşırken hala konuşuyorlardı.

"Siktir git." Beyaz saçlı oğlan hızlı ve derin nefesler alarak arkasını döndü, gözlerinden adeta öfke saçıyordu. Giyuu onu uzun süredir bu kadar sinirli görmediğini fark etti. Adamın kolunu kırmıştı değil mi? Sanemi'nin cidden ürkütücü ve deli bir yanı vardı. Sessiz geçen birkaç saniyenin sonunda Sanemi gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Daha sonra yanındaki kardeşine döndü.

"Sana başını belaya sokmaman gerektiğini daha kaç kez söylemem gerekiyor Genya?" Ses tonu sinirli çıksa da biraz daha sakin görünüyordu. Siyah saçlı çocuk gözlerini ayakkabılarından ayırmadan konuştu.

"Üzgünüm Nemi ama beni ve Tanjiro'yu sıkıştıran onlardı." Sesi gerçekten üzgün çıkıyordu, Sanemi pek oralı olmasa da Giyuu çoktan ikna olmuştu bile.

"Genya doğru söylüyor Shinazugawa-san. Kurtulmamız için bu bey yardım etti, sahi iyi misiniz? Evinize ya da sağlık merkezine kadar yardım etmemizi ister misiniz?" Kızıl saçlı çocuk Giyuu'ya doğru eğilmiş, oldukça nazik bir şekilde konuşuyordu. Giyuu çocuğun bu yardımsever tavrına anlam verememişti.

"Teşekkü-"

"Bu benim okuldan arkadaşım Tomioka Giyuu, Kamado velet. Ona ben yardım edeceğim. Şimdi başınıza daha fazla bela açmadan toz olun." İki çocuk Sanemi'nin sözlerinden sonra hızlı adımlarla caddeye çıkmışlardı. Kızıl saçlı olan köşeyi dönüp gözden kaybolmadan önce Giyuu'ya tekrar teşekkür etmeyi ihmal etmedi.

"Teşekkür ederiz Tomioka-san!" Giyuu ona yorgun bir el selamından fazlasını verecek durumda değildi, yine de çocuk samimi bir şekilde gülümseyerek uzaklaştı.

İkisi baş başa kaldığında Giyuu utangaç bir tavırla başını kaçırdı. Dayak yemişti, Sanemi'nin kardeşini ve onun arkadaşını koruyamamıştı. Kendini kesinlikle daha kötü hissedemezdi, şu an eve ışınlanmak için her şeyini verebilirdi.

"Hey, Giyuu." Sanemi yavaş adımlarla ona ilerlemiş ve tam karşısında çömelmişti. Yavaşça başını kaldırdı, oğlanın lavanta rengi gözlerine baktığında nefesi bir anlığına tekledi. Beyaz saçlarının gölgesindeki çekik gözleri, Giyuu'nun gördüğü en güzel gözler olabilirlerdi. Gözleri bir süre birbirinden ayrılmadan bakıştılar. "Dayak yiyeceğin belli olan kavgalara girmemelisin."

Giyuu buruk bir şekilde gülümsedi, Sanemi'nin ona karşı bu derece nazik davranması donmuş kalbini eritiyor ve midesindeki kelebekleri hareketlendiriyordu. "Çocuklara yardım etmek istemiştim."

"Eh, Genya tek başına haklarından gelebilirdi."

"Kardeşin olduğunu bilmiyordum."

"Kimse bilmiyor." Sanemi duraksadı ve kısa süren gergin sessizliğin ardından gülümsedi, "Aslında beş tane daha var." Giyuu'nun ağzı şaşkınlıkla açıldığında beyaz saçlı oğlan sesli bir şekilde güldü. Siyah saçlı oğlan, bu gülüşü tekrar duymak için birkaç yumruk daha yemeye razı olabilirdi.

Sanemi'nin gülerken kısılan gözlerini hayranlıkla izlerken göz göze geldiklerinde hızla gözlerini kaçırdı, az önce öfkeyle ortalığı kasıp kavuran o değilmiş gibi geliyordu. Göz ucuyla yerdeki parlak yeşil şeyi gördüğünde kafasını tamamen yere çevirdi.

"Yeşil bir levye mi? Güzel bir renk seçimi." Konuyu değiştirmek adına bir şeyler gevelediği sırada Sanemi'nin ince parmaklarını çenesinde hissetmesiyle donup kaldı. Kalp atışları maraton koşmaya başlıyormuşçasına hızlanırken beyaz saçlı oğlan ellerini nazikçe Giyuu'nun çenesine yerleştirdi ve kafasını çevirerek ona bakmasını sağladı.

"Evet, başka bir tane daha bulamazsın. Ben boyadım." Giyuu bu anın rüya mi gerçek mi olduğunu bir süre daha kavrayamamıştı. İkilinin gözleri tekrar buluştu, siyah saçlı oğlan olayın şokuyla nefes almayı unutacak kadar heyecanlanmıştı.

Sanemi diğer eliyle oğlanın kaşına dokunduğunda Giyuu acıyla sızlandı. Kaşı mı yarılmıştı? Nasıl fark etmemişti? Panikle elini kaşına doğru götürdüğünde eline bulaşan sıcak bir sıvıyla yüzünü buruşturdu.

"Bunu fark etmemiştim." Sanemi durdu ve ayağa kalktıktan sonra kıyafetlerini çırptı. Giyuu hala oturduğu yerde ona bakarken kendisine uzatılan eli gördü.

"Bazen gerçekten aptal olduğunu düşünüyorum, hadi kalk." Çok kısa süren bir bakışmadan sonra Giyuu hafifçe gülümsedi ve kendisine uzatılan eli tuttu.

Sanemi onu çekerek ayağa kaldırırken Giyuu onunla el ele tutuşmanın etkisiyle kendini aptal bir aşık gibi hissediyordu. Üstelik Sanemi onunla ilgileniyordu, onun arkadaşı olduğunu söylemişti, onunla diğerlerinin bilmediği şeyler paylaşmıştı. Siyah saçlı oğlan, Sanemi'nin desteğiyle yürürken bulutların üzerinde uçuyormuş gibi hissediyordu.

Birkaç saat önce depresyonunun en derin kuyularındayken şimdi bir kuş tüyü kadar hafifti. Bunun tek açıklaması beyaz saçlı oğlanın, Giyuu için sorununun hem kaynağı hem de çözümü olmasıydı. Giyuu bunu adı gibi bilse de Sanemi ile geçirme şansı olan tek bir saniyeden bile asla vazgeçmeyecekti.

~
giyuu tomioka kırmızı çizgim olunca benim mood

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro