Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

8. bölüm -ÖLÜRDÜM-

pmkprenses1 adlı kişiye ithafen,

İyi okumalar...

Narin bir kelebek uçar yıldızlar ülkesine
Ateşler düşürerek kana boyanan kanatlarından
Ölüme sunduğudur canı
Ezikliğini acıların derinliğinden tenine belemiştir
Uçtuğu kadar kayıptır artık
İflah olmaz bir ısırgandır artık VUSLAT...
Sinan Yağmur

AYBİKE'NİN AĞZINDAN

Vazgeçtim mutlu olmaktan. Mutluluğu hak etmeyen kadındım ben. Gülmek haramdı bana. Bu evlilik boyunca da haram olacaktı. Çağlar beni asla karısı olarak görmeyecekti. Ancak bana eskisi gibi de davranamayacaktı. İzin vermezdim artık.

Karşıma oturan kişi ile gözlerimi izlediğim denizden çekerek Uğur'a çevirdim.

Belki de beni tek anlayan ve bilen Uğur'du. Burada akşama kadar hiç konuşmadan denizi izlesem benimle birlikte o da izlerdi.

Uğur'a gülümseyip tekrar gözlerimi izlediğim denize çevirdim. Bugün konuşmak istemiyordum. Sadece dinlenmek istiyordum hayatıma karşı.

Biz karşımda oturan adamla hep böyleydik. Hep susardık.. Bağırıp çağırmazdık.. Biz sessizliği seviyorduk. Uğur'la ne kadar az konuşsamda aslında en çok konuşmak istediğim kişiydi.

"Erkencisin" dedi bana büyü gibi gelen sesiyle.

Evet erken gelmiştim. O evde daha fazla kalamazdım. Küçücük halimle o koskoca evin duvarları üstüme üstüme geliyordu. Küçük bir karınca gibi kalıyordum o evde.

Uğur'a geri dönüp gözlerimi onun kara gözlerine kenetledim.

"Görünüşe göre sende erkencisin. Saat iki gibi anlaştığımızı hatırlıyorum." dedim.

Sözlerimin üstüne koca bir tebessüm ederek sahile çevirdi gözlerini. Efsunlanmış gibi izledi etrafı. Adım gibi emindim Uğur aşıktı bu sahile. Bu küçük köy fethetmişti gönlünü. Sadece burada huzurlu ve mutluydu.

"Burası benim ömrüm!" dedi gözlerini sahilden çekmeden.

"Burası benim bu dünyadaki keşfedilmemiş cennetim"

Buna bende katılıyordum. Burası tam bir cennetti. Bu yalancı dünyadaki bizim cennetimizdi.

Kara gözlerini bana çevirerek devam etti konuşmasına.

"Burası benim huzuru bulduğum tek yer. Aşkımı.. Nefretimi.. Acımı.. Kinimi.. Sevgimi tartabildiğim küçük dünyam. Şimdi söyle buraya nasıl erken gelmem" dedi gözlerini gözlerimden ayırmadan.

Burası benim de hayatımın yarısıydı. İlk öpücüğümü burada vermiştim ben. İlk sarhoşluğu burada tattım. Aşkımı itiraf ettiğim ilk yer burasıydı. Herşeyimi burada yaşamıştım.

"Hani ben bekar bir adamım ve buraya mutluluğu bulmak için erken geldim ama sen evli-" cümlenin sonunu tamamlayamamıştı. Sesi normaldi. Hatta biraz alay vardı ama gözleri ve elleri.. Gözlerinde hüzün bulutu vardı. Elleri ise titriyordu konuşurken.

"Sen evli bir kadınsın" diye bağımlısı olduğum adamın cümlesini tamamladım. Evli ve mutsuz bir kadındım. Mutlu da olamayacaktım. Kollarımı masaya yerleştirerek hafif öne eğildim.

"Ne fark eder..? Evli yada bekar ikimizde mutluluğu aramıyor muyuz?" dedim. Bir süre öylece baktı. Söylediklerimi algılamaya çalıştı sanki. Söylediklerim zaten net değil miydi?

Mutsuzdum..

Konuşmak için ağzını açmıştı ki Berkay'ın gelmesiyle durdu. Berkay burada okuldan kalan zamanlarda garson olarak çalışıyordu.

"Hoşgeldiniz" dedi gülümseyerek. Bu çocuğun yüzünden gülümseme hiç eksik olmaz mıydı?

"Senin cezan hâlâ bitmedi mi?" dedi Uğur alayla.

Berkay geçen yaz okulda yangın çıkarttığı için babasından ceza almıştı. Akıllanana kadar burada çalışacaktı. Burası babasının caffesi. Yani Berkay'ın da sayılır.

"Nerde abi ya.. Bu ceza bitmez.!" dedi sitem ederek.

"Oğlum kim dedi sana koskoca okulu yak diye" Uğur'un alayına karşı gülerek

"Napalım! Arkadaş kurbanıyız" dedi gülümsemesini bozmadan.

Bu çocuğa gülmek çok yakışıyordu. Ne kadarda şanslıydı. Kızların hayran olacağı bir gülüşü vardı. Yakışıklıydı.. gençti.. Kendisine deli gibi aşık bir sevgilisi vardı. Ölümüne tüm dertlerini dinleyecek arkadaşları vardı. En önemlisi de çocuğuna değer veren bir ailesi vardı.

"istediğiniz bir şey yok mu?" dedi.

Bu çocuk çok umursamazdı. Bu şanslardan bir tek Esila'nın farkındaydı. Saydıklarımdan bir tek sevgilisine değer veriyordu.

"Sen böyle müşterileri de kaçırırsın. 'Ne alırdınız?' diyeceksin." dedi Uğur dalgayla karışık ciddi ses tonuyla.

"Abi bari sen dalga geçme. Zaten yeterince herkesin maskarası olduk" dedi alıngan ses tonuyla.

"Tamam tamam, sizin şu geçen gün ki börekten istiyorum."

Berkay bana dönerek,

"Sen ablacım..?"

Berkaya kocaman gülümsedim. Bu çocuğu çok seviyorum. Kibar, anlayışlı ve zeki bir çocuktu.

"Günün menüsü" Elindeki deftere siparişlerimizi yazdıktan sonra

"Peki o zaman siparişleriniz beş dakikaya masanızda" dedi. Tam gideceği sırada Uğur'a dönüp,

Vee Bomba..

"Abi ya bu masanın numarası kaçtı?"

Uğur karşısındaki adamın şaşkınlığına koca bir kahkaha attı. Bu çocuk gerçekten çok tatlı. İki aydır buraya her gelişimizde bu soruyu sormaktan bıkmadı.

"Daha ezberleyemedin mi?" dedim dalga geçerek.

Yalnız burası gerçekten büyük bir yerdi ve masa numaralarını ezberleyememesi çok normal. Çünkü, burada yetmişe yakın masa var, belki daha da fazladır.

"Ablacım zaten yakında istifa edicem. Şimdi ne gerek var ezberlemeye."

Bir ay sonra cezası bitiyordu. Tabiki de Berkaya göre. Bence babası onu biraz daha burada çalıştıracak. Çünkü, Berkay bu iki ay içinde kesinlikle akıllanmaz. Gerçi bu durumda bende akıllanmazdım. Sürekli Esila yanındaydı ve sevgilisini her an cezasının çekilir olması için motive ediyordu.

"9 tatlım unutma! Hani diğer masaları unutuyorsun onu anlıyoruz ama bu masayı unutunca ayıp etmiş oluyorsun ona göre"

"Valla ben bir tek 3 numarayı unutmuyorum. O da Esila ile sürekli oturduğumuz masa"

Bir erkek sevdiği kıza bu kadar bağımlı olabilir miydi? Peki ya bu kadar aşık olabilir miydi? Bence hayatta hiç aşka inanmayanlar bile bu çifti gördüklerinde onların birbirlerine olan sevgisine aşık olurlar. Burada kesinlikle abartmıyorum.

Berkay siparişleri getirmek için gittiğinde sahile dönüp izlemek istedim ancak Uğur'un sorusuyla gözlerimi karşımda sinirle oturan adama çevirdim.

"Çağlar sana kötü mü davranıyor?"

Delirmiş miydi bu adam. Böyle bir şeyi nerden çıkarmıştı. Tamam bu soruyu beni korumak için sorduğunu biliyorum ancak özelimi başka bir erkeğe anlatamam. Uğur'un sorduğu soruyu duymazdan gelerek,

"Buraya geldiğimiz iyi oldu" dedim.

"Sorumun cevabını alamadım"

Sanırım bu sorudan kurtuluş yoktu ve cevap vermek zorundaydım. Ancak vereceğim cevap ikimizi de kıracaktı. Zaman kazanmak için,

"Ne sormuştun?" diye sordum bozuntuya vermeden.

"Çağlar sana kötü mü davranıyor?" diye yineledi sorusunu.

Kötü mü davranıyor diyecektim? Bunu asla Çağlar'a yapamazdım. Zaten boşanacaktım, özelimi başka bir erkeğe anlatarak rezil edemezdim kendimi.

"Uğur farkında mısın bu benim özelim"

"Senden bana özelini anlatmanı istemedim. Sadece sorumun cevabını istiyorum. Evet yada hayır!" dedi sert sesiyle.

Evet yada hayır desem bitecek miydi bu işkence. Peki ya bu evlilik... Bitmeyecekti... Aksine daha kötü bir hâl alacak. Ne kadar Uğur'a bağımlı olsam da gerçekleri Anlatamazdım. Hem Çağlar bana ne yapmıştı? Sevmediği bir kadınla evlenip ona karısı gibi davranamazdı. Bana yalan söylemedi. Hiç değilse bana karşı dürüst olmuştu.

"Hayırr!" dedim cesaretimi toplayarak.

"Emin misin?"

İyi düşünmem gerektiğini söylermiş gibi kullanmıştı bu ses tonunu. Bu adam ileri gittiğinin farkında değil. Beni resmen yalancılıkla suçladı. Kabul yalan söyledim ama bu ısrarı anlayamıyorum.

"Uğur sen kafayı mı yedin. Emin misin ne demek?"

Bu gidişle asıl kafayı yiyen bendim. Hem yalan söyledim hemde zeytinyağı gibi üstte çıkmaya çalışıyorum.

"Çağlar seni mutlu edemiyor. Sen asla Çağlar'la mutlu olamayacaksın" dedi sanki bana gerçekleri anlatmaya çalışırmış gibi. Ancak ben bunu zaten biliyordum ama bunun başka biri tarafından yüzüme vurulması canımı yakıyordu. Duygularımı param parça ediyordu.

Ben herşeyi biliyordum Çağlar benden nefret ediyordu. Bana olan nefreti de hiç bir zaman son bulmayacaktı. Onun sevdiği bir kız vardı ve ona deliler gibi aşıktı. Beni asla sevmeyecekti.

"Aybike bana gerçekleri anlat!" dedi sesini yumuşak kullanarak.

"Hangi gerçekler, kafanda kurguladığın gerçekler mi? Yoksa yaşadığım gerçekler mi?"

İkisi de aynıydı sonuç olarak. Ben neden inat ediyordum? Ne için böyle davranıyordum? Karşılıksız bir aşk için değer miydi? Değmezdi...

"Yaşadığın gerçekleri anlat bana"

Sinirlenmeye başlamıştı yavaş yavaş. Haklıydı... Sert davranmıştım. İftiracılıkla suçlamıştım. Ama Anlatamazdım gerçekleri. Hayatımı mahveden gerçekler bu sefer sonum olurdu.

"Uğur" sesim alçak çıkmıştı.

Elimi Uğur'un masada ki elinin üstüne koydum. Bu sinirini geçirmek içindi. Uğur bir tek yumuşak davranırsan sakinleşirdi. Sert davranırsan delirmiş bir at gibi hırçınlaşırdı. Bende öyleydim. Çok benzer tarafımız vardı bizim. Belki birlikte büyüdüğümüz içindi bu. Belki de birbirimize benzemek istediğimiz için.

Bir an.. Sadece kısa bir an herşeyi anlatıp kurtulmak istedim ama neyi anlatacaktım? Anlatacak neyim vardı? Karşılıksız aşktan başka ne vardı elimde?

"Ben mutluyum" diye başladım konuşmama.

"Ben Çağlar'ı seviyorum sende biliyorsun. Çağlar bana çok iyi davranıyor. Beni mutlu edebilmek için elinden geleni yapıyor." dedim.

Çağlar'ı sevmem dışında hepsi yalandı. Bana nefretini gösterebilmek için elinden geleni yapıyordu. Beni mutlu görmeye dayanamıyordu resmen. Ufak bir gülüşü bile çok görüyordu bana.

"Neden böylesin peki?"

İşe yaramıştı.. sakinleşmişti..
Fakat neden hâlâ inanmıyordu bu adam bana. Çok mu kötüydüm? En fazla yorgun olabilirdim. Başka ne olabilirdi ki.

"Nasılım ben?" diye sordum.

Sakinleştiği için rahatlamıştım. Şimdi sırada kendimi inandırmak vardı. Elimi yavaşça Uğur'un elinin üstünden çektim. Gözleri elinin üstünden çektiğim elime takıldı. Sonra da derin bir nefes alarak gözlerimin içine baktı. Karanlığı anımsatan kara gözleri farklı bakıyordu bu sefer.

"Zayıflamışsın"

Bu muydu tek neden? Zayıfladığım için mi inanmıyordu? Yoksa Çağlar'ın sevdiği kızı tanıyor muydu? Evet ya kesin o kızı tanıyor. Çağlar'la Uğur ortaklar, tabiki de o kızdan haberi vardır. Peki ya bana öyle bir kızın olduğunu neden söylemedi? Ben o kadar acı çekerken, Çağlar'ı sevdiğimi defalarca söylerken bana o kızı neden söylemedi?

Söylemedi mi? Defalarca söyledi ama ben sırf Çağlar'ı unutayım diye söylediğini zannediyordum. Gerçek olduğuna ihtimal bile vermedim. Tamam lisede sevdiği bir kız vardı ancak bu zamana kadar o kızı unutmuş olmalıydı.

"Ben ne desem fark etmeyecek değil mi? Sen zaten kafanda her şeyi kurgulamışsın. Söylediklerimin hiçbir önemi yok gözünde."

Benim bu yaptığım yalancılığı da geçti.

"Yorgunsun... bitkinsin... DALGINSIN.. Sadece bunlar da değil. Eskisi gibi bakmıyor artık gözlerin. Farklısın işte.."

Bir babanın kızına gösterdiği ilgiden farkızdı bu. Babam öldüğünden beri hiç kimse tarafından bu kadar değer görmedim. Uğur bana değer veren biriydi. Bende öyleydim. Belki de Uğur'a bağımlı olmamın tek sebebi buydu. Değer gördüğüm birini kırmak istemiyordum. Yalnız burada durduğum sürece kıracaktım.

Ayağa kalkıp,

"Uğur yeter! Seni kırmak istemiyorum ama sen bana inanmamak için inad ediyorsun. Ben mutluyum diyorum. Kaçıncı defa bunu dememi bekliyorsun benden. Bak! Burada kaldığım sürece birbirimizi kırıcaz. En iyisi ben şimdi gideyim. Bunları ikimizde sakinlieştikten sonra konuşuruz." dedim yumuşak tutmaya özen gösterdiğim sesimle.

Çağlar tüm arkadaşlarımla aramı bozuyordu işte. Bense hâlâ onu koruyordum. Keşke şurada ölüp kalsam. Hiçbir şeyin geri dönüşü olmasa. Ancak Çağlar düzelicek eminim ben. Beni sevicek, sevmese bile iyi davranacak.

Çantamı elime alıp yorgun bedenimle arkamı döndüm. Buradan ilk kez uzaklaşmak istiyordum. Burası benim tek varlığımdı. Ancak şuan burayı yakıp kül etmek istiyordum.

Yanıma gelen Berkay'ı es geçerek yürümeye devam ettim.

"Abla ne oldu?" diye seslendi meraklı ses tonuyla.

Berkaya dönüp,

"Taksi çağırır mısın?" dedim.

Berkay kafasını olumlu anlamda sallayıp telefonunu çıkardı. Telefonundan bir şeyler kurcalayıp ileriye giderek konuşmaya başladı.

Anlamıyordum...

Herşey nasıl bu hale gelmişti? Nasıl böyle fütursuzca davranabiliyordum. Uğur'la Aslı benim en yakın arkadaşımdı ama ben ikisini de kaybetme yoluna girmiştim.

Ne için?

Saçma sapan karşılıksız bir aşk için...

Caddeye çıktım. Buradan gitmek istiyordum, çünkü; Uğur'un yüzünü görünce utanıyordum. Uğur'un hiçbir suçu yokken sanki o suçluymuş gibi davrandım.

Berkay yanıma gelip,

"İyi misin" dedi.

Kötüydüm.. Şuan iyi olmayı da düşünmüyordum. Bugün nefret ediyordum kendimden, en yakın iki arkadaşımın kalbini kırmıştım. İkisinde de suçlu olan taraf bendim. Ancak kalbi kırılan taraf onlardı.

"İyiyim, merak etme" dedim normal çıkartmaya çalıştığım sesimle. Şuan buradan gitmeyi çok istiyordum.

"Taksi ne zaman gelir?"

"Durakta taksi kalmamış istersen ben götüreyim seni"

Kafamı olumlu anlamda salladım. Gitmek istiyordum buradan.. Uzaklaşmak istiyordum.

"O zaman ben arabayı getireyim" diyip caffeye doğru ilerledi.

Yerle gök arasında sıkışıp kalmıştım, kimi seçeceğimi bilmeksizin..
İçimi dökmeye ihtiyacım vardı sadece, hesap vermeye değil! Kalbini kırdığım en yakın arkadaşıma ihtiyacım vardı. Sırlarımı paylaştığım dert ortağıma ihtiyacım vardı.

Eksiktim...
Bir tarafım hep eksikti bu hayata karşı. Kanadım kırıktı, Aşka ve sevgiye karşı.. Bulanıktım, bu hayatta bir tek mutlu olmayı istemişken, şimdi karışıktım.

Yaptıklarım için kimden aff dileyecektim..? Uğur'dan mı..? Aslı'dan mı..? Yoksa bu duruma düştüğüm için kendimden mi? Hiç kimseden özür dileyemezdim. Başkasının karşısında ağlamayı bilmediğim gibi başkasından da özür dileyemezdim. Ancak yapacaktım. Aslı benim en yakın arkadaşımdı. Onunla aramızda engel olmamalıydı. Aslı'nın karşısında rahat olmalıydım. Onu kaybedemezdim.

Yanımda çalan korna sesiyle kendime geldim. Yan tarafınma doğru döndüğümde Uğur'un arabasıyla karşılaştım. Neydi şimdi bu?

Camı aşağıya indirip,

"Bekletmeyi çok sevdiğini biliyorum. Ancak beklemeyi hiç sevmem bilirsin" dedi alaylı ses tonuyla.

Hiç mi kırılmamıştı bana karşı? İşte Uğur buydu. Aslı gibi herşeye kırılan biri değildi. Beni olduğum gibi kabul edendi. O benim bağımlısı olduğum adamdı. Kocaman gülümsedim karşımda ki adama.

"Hadi sinirleniyorum" dedi aynı alayla.

Gülümsemem daha çok büyüdü dudaklarımda.

Kapıyı açıp,

"Bilirsin bekletmeyi hep sevmişimdir" diyerek arabaya bindim. Kapıyı kapatırken elimden kaçtı.

"Kızım yavaş ol! Biz kocan kadar zengin değiliz. Kırılırsa yenisini taktıramam" dedi arabayı çalıştırmaya başlayarak.

"Sen mi zengin değilsin. Gençken üç ay içinde iki araba değiştirdiğini unuttun sanırım"
Uğur gençken çok şımarıktı. Daha demin Berkay'la dalga geçtiğine bakmayın. Kendi daha beterdi.

"O genç kendi ve baba parasıyla yapılan bir şeydi. Şimdi parayı kendimiz kazanıyoruz."

"Tatil yaparak mı kazanıyorsun parayı" yüzü yavaş yavaş düştü. Ne demiştim ki şimdi? Yoksa bu cümleye alınganlığı mı tutmuştu. Sıradan bir cümleydi.

"Sürekli tatil yapsam kocan bana para verir mi sanıyorsun" direksiyonu sıkan parmaklarına baktım. İçim ürperdi. Ne vardı böyle sinirlenecek?

"Verir tabi, ortağını parasız bırakacak değil ya" dedim neşeli halimle. Şuan ki arabadaki gergin havayı bozmaya çalışıyordum.Kara gözleri bir ara beni bulduktan sonra yola geri döndü.

"Bizim babalarımız ortak, Bize kalsa birbirimizi bir kaşık suda boğarız." dedi.
Bu kadar mı düşmanlardı birbirlerine. Tamam anlaşamadıklarını biliyorum ancak bu kadar olduğunu bilmiyordum.

"Bence sen öyle düşünüyorsun. Çağlar ortağını seviyor. Sevmese nikah şahidi olarak seçmezdi. Sen Çağlar'ı sevmiyorsun. Tenezzül edip düğününe bile gelmedin." dedim kırgın ses tonumla.

"Gerçekten beni sevdiği için mi nikah şahidi olarak seçtiğini sanıyorsun." dedi düşünceli ses tonuyla.

Başka ne olabilirdi? Aslı benim en yakın arkadaşımdı ve ben onu nikah şahidi olarak seçmiştim.

"Eğer o düğüne gelseydim ÖLÜRDÜM!!"

^-^-^-^-^-^-^-^-^

Yeni bölüm geç geldiği için özür dilerim...

Umarım beğenmişsinizdir...

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro