Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

4. bölüm -kabus-

İyi okumalar...

Bedenim ne kadar güçlü olsa da, ruhum çok yoruldu artık. Yıllardır sevdiğim adamdan aşkımın karşılığını nefret olarak mı alacaktım. Sevdiğim adamın bana bu kadar yabancı olması, her geçen gün kalbimi derinden parçalaması...

Dayanamıyorum artık. İnsan sevdiği biriyle evlendiği için hergün ölmek ister mi? İstiyorum işte,
ÖLMEK İSTİYORUM.

Ben nasıl bir günah işledimde bunları yaşıyorum.

İçimden lanetler okuyorum Çağlar'ı gördüğüm o güne,

Keşke hiç girmeseydim o odaya diyorum.

Keşke hiç uymasaydım Aslı'ya, kaptırmasaydım kendimi bu kadar.

Keşke başından beri Uğur'u dinleseydim. Yapmasaydım bu hatayı.

Benim hayalimdeki aşk bu değildi. Benim hayalimdeki aşk, iki insanın birbirlerini koşulsuzca sevip, korumalarıydı. Benim hayalimde yaşattığım aşk, huzurdu... mutluluktu...

Belkide benim de aşkımı feda etmem gerekti. Aşkımdan Vazgeçmem...

Lakin ben, aşkıma karşılık hürriyetimi sattım... Özgürlüğümden Vazgeçtim... Kendimi aşka köle yaptım... sevdiğim adama taptım...

Hani bazen ağlamak istersin ama gözyaşın gelmez, bazen gülmek istersin ama içten gülemezsin, bazen sevmek istersin ama nefret edersin. Sevgiyle nefret bir arada olmaz dersin ama yaşarsın. Tüm duyguların hepsini bir anda yaşarsın yada yaşatan birine sahipsindir.

Ben ise bana sadece nefreti yaşatan birine sahibim. Yada yanlış oldu, o bana sahip. Ben ona hayatım boyunca sahip olamadım ve olamayacağım da. Ben onun bana uzaklığına sahibim.

Ben bunları hak edecek birşey yapmadım demiştim ya.. Ben bunları dibine kadar hak ediyorum. Ben aşk acısından korkup vazgeçmedim, şimdi ise sevdiğim adamın beni yavaş yavaş öldürmesinin acısını çekiyorum. Hâlâ sevdiğim adam diyorum değil mi? Gerçekten çok aptalım...

Bana bunları yaşatan, gururumu defalarca kıran, beni tüm benliğimle mahveden bir adamı hâlâ sevecek miyim?

Ona hâlâ aşkla bakabilecek miyim?

Çağlar'ın söylediği kelimeler beynimde yankılanırken, sessizce önümdeki sandalyeye yıkıldım. Hem ruhumla, hem bedenimle...

Sıkıca tutundum sandalyelerin kenarlarına. Tüm sinirimi sandalyeden çıkartmak ister gibi. Dışarı yansıtamadığım içimdeki korkuyu, nefreti, yorgunluğu, sevgiyi,aşkımı bu sandalyeden çıkartmak istedim. Bu kelimeleri bana Esma abla deseydi, yada başka biri, Asla umursamazdım. Bu cümleyi, bu iğrençliği sevdiğim adamdan, kocamdan duymak...

Masaya sabitlenmiş olan bakışlarımı yavaşça karışımdaki adama çevirdim. Hiçbir şey den habersiz çorbasını yudumlamaya çalışan genç ve bayağı yakışıklı olan adama. Ağabisi nin bizim için yakıştırdığı cümleyi duysa ne yapardı?

Bir daha benimle konuşur muydu?

Benden uzak mı dururdu?

Yoksa benden ağabisi gibi nefret mi ederdi?

Hayır! Bu adam hiçbirini yapmazdı. Kesinlikle ağabisine inat bana daha çok yaklaşıp Çağlar'ı kızdırırdı. Karşımda görünüş olarak Çağlar'dan genç duran bu adam, düşünce olarak ağabisinden daha olgun.

Ben bu düşündüklerime küçük bir tebessüm ederken, kulağımın yanındaki sıcak nefesle ürperdim.

"Sana demiştim. Sen düpedüz kardeşimi ayartmaya çalışıyorsun. Sen Emir'den hoşlanıyorsun." diye fısıldadı beni çileden çıkartan nefesiyle.

Bana küçük bir tebessümü bile çok gören, bu adamın yanında daha fazla kalmak istemiyorum. Lakin bu adamın yanında kaldığım sürece tüm suçlamalarına karşılık vermek zorunda kalıcam.

Çağlar'ın kulağına hafif eğilerek,

"Bak..! Ben aşkım uğruna kötü kadın olmayı kabul ettim. Peki sen aşkın uğruna neyini feda edebilirsin?" diye fısıldadım.

Ben karşılıksız bir aşk için hayatımdan vazgeçtim. Bir hiç uğruna özgürlüğümü feda ettim. Beni cehennemine çekmene izin verdim.
Emir'e tekrar baktığımda bizi izliyordu. Yüzüne çarpık bir gülüş yerleştirerek,

"Ağabi, yengem sana ne dedi de böyle kala kaldın." dedi.

"Dön lan, önüne" dedi Çağlar kızgın ses tınısıyla. Emir tekrar bana bakarak güldü. Bende ona tebessüm ederek karşılık verdim.

"Lan! Sana önüne dön demedim mi?" dedi Çağlar.

"Ağabi, ben zaten önüme bakıyorum" diye yakındı Emir.

"Siz harbiden beni çıldırtacaksınız. Tabağına dön lan!" dedi gür sesiyle Çağlar.

"Ağabi, sen yengemi kıskanıyorsun diye bakmayalım mı?"

İşte benim kardeşim, ağabisine her türlü kafa tutan küçük kardeşim. Emir'i yaptığı işten caydırmak gerçekten çok zor fakat Emir'in düşündüğü gibi Çağlar beni kıskanmıyor. Sadece küçük kardeşini, kendince onu ayartmaya çalışan kadından koruyor.

"Kes sesini Emir! Sofrada olduğunuzu unutmayın" dedi Esma abla otoriter sesiyle. Herkesi susturdu Esma abla. Zaten bu evde kimse ona karşı gelemez. Esma ablanın bu otoriterliğine hayranım.

Yavaş bir şekilde bana dönerek, gözlerini kısıp beni süzmeye başladı. Gözleri, gözlerimi bulduğunda

"Sende iki kardeşi birbirine düşürmekle uğraşıcağına, yemeğini ye." dedi.

Yemeğimi yemek mi? İştah bırakmadınız ki oğlunuzla ikiniz. Oğlu beni yirmi yaşındaki kardeşini ayartmamla suçlar. Annesi iki kardeşin arasını açmamla...

Yine Esma ablanın suçlaması çok masumane. Çağlar'ın suçlaması, düşünmek bile istemiyorum. Bana böyle bir şeyi yakıştırdığı için Çağlar'ı hayatım boyunca affetmicem!

Yemekte birşey yemediğim için kendime kahve yapmak adına mutfağa girdim.

"Birşey mi istediniz?" dedi,soğuk ifadeyle hizmetli kadın. Yok ya bugün herkes bana karşı. Ne yaptıysam artık.

"Yok ben hallederim. Sen yeni geldiğin için bilmiyorsundur. Burası benim evim gibi" dedim onun tersine sıcak olan sesimle.

Burası mı benim evim gibi? Burası ancak benim cehennemim olur.

"Siz burasını eviniz gibi görebilirsiniz ama Esma hanım, sizi gelini olarak görmüyor" dedi, mesafeden kırılan ses tonuyla. Esma ablanın beni gelini olarak görmediğini bende biliyorum.

"Esma hanımınızın beni gelini olarak görmesine gerek yok. Oğlu beni karısı olarak görüyor. Bu bana yeter" dedim, hafif alayla.

"Tabi bu sizin görüşünüz" dedi.

Bu kız gerçekten haddini aşıyor. Bu cesareti nerden bulduğunu bilmiyorum. Ancak bu kız, bu diliyle, bu evde daha fazla kalmaz. Yarın birgün kovulur. Esma abla bu tür cevap vermelerden nefret eder. O haklı olup olmadığına bakmaz, verdiğin cevaba bakar.

Mesela beni hayatı boyunca zeki bir kadın olarak görür ancak benden nefret eder. Yiğidi öldür ama hakkını yeme dedikleri bu olsa gerek.

Kahvemi yapıp mutfaktan çıkarak bahçedeki koltuklardan birine oturdum. Çağlar babasıyla sanırım iş hakkında bir şeyler konuşuyordu. Bahçenin sessizliğinin bana iyi geleceğini düşündüm.

Kahvemi yudumlarken yanıma Emir geldi. Çekingen bir tavırla yanıma oturup kaçamak bakışlar atmaya başladı. Benden bir şey mi isteyecek?

"Bir şey mi isteyeceksin?" dedim sevecen tavrımla.

"Yoo, sadece konuşmak için geldim" dedi. Sesin de bir şeyin gizliliği vardı.

"Eee ne konuşacak mışız biz?" dedim.

Yerinde hafifçe kıpırdandı. Bu benden ne saklıyor.

"Yenge, ağabim sana kötü mü davranıyor? İyi değilsin" dedi.

Kendine gel Aybike. Sana sadece kardeşimi ayartmaya mı çalışıyorsun dedi. Beni kardeşimle aldattın demedi. Kendini topla, Çağlar senin kocan ve sen kocandan daha çok Emir'le ilgileniyorsun. Ben de olsam böyle birşey sorardım herhalde.

Kesinlikle sormazdım. Kardeşimle gözümün önünde öpüşse bile böyle bir şey sormazdım. Kadın gururu bunu sormaya Tenezzül etmez. Sadece sessizce uzaklaşırdım. Zaten en güzel cevap, seni üzenlerden sessizce uzaklaşmak değil mi?

Kahvemden küçük bir yudum alıp,

"Biraz yorgunum sadece" dedim.

"Tabi, ağabim yoruyor seni. Bu adam hiç akıllanmayacak. Kendimden örnek veriyorum. Ben karımı asla yormazdım. Hele de sevdiğim kadın olursa" dedi, bilmiş bilmiş.

Bu çocuk gerçekten kendine çok güveniyor. Bir de ağabisine kafa tutmaları, bu genç adamın sonu olacak. Küçük bir kahkaha atarak,

"Senin sevdiğin var mı ki?" dedim.

Oturduğu yerde hafif dikleşerek,

"Tabiki de var. Ben ağabim gibi duygusuz muyum?" dedi. Daha demin ağabisinin beni sevdiğinden bahsetmiyor muydu. Hangi ara düşüncesi değişti.

"Dikkat et! Ağabin duymasın" dedim, sahte korkuyla.

"Duyarsa duysun yalan mı? Ağabim tam bir duygusuz" dedi. Bu neşeli adam beni sürekli güldürmek zorunda mı?

"Eee, sevdiğin kızı söylemeyecek misin?" dedim hafif merakla. Sevdiği kızı gerçekten merak ediyorum. Emir'in kalbini çaldığı için çok şanslı.

"Okuldan bir kız işte" dedi, önemsemeyerek.

Kollarını birbirine bağlayarak arkasına yaslanıp, koltukta yayıldı. Ne oldu şimdi? Daha demin ağabisine duygusuz diyen adam nerde? Tek kaşımı havaya kaldırarak,

"İşte?" dedim sorar gibi.

Madem seviyor, bu umursamayan kişilik nerden çıktı.

"Yenge, kızın haberi yok. Gerçi olsa da kız bana karşı bir şey hissetmiyor." dedi. Bu durumun zorluğunu biliyorum.

"Nerden biliyorsun seni sevmediğini" dedim. Tüm bedenimi Emir'e çevirmiştim. Elimde ki kahveyi de masaya bırakıp tamamen Emir'e odaklanmıştım.

"Çünkü, en yakın arkadaşıyım ve bana arkadaşça bakıyor" dedi.

Bunu o kızdan başka kimse bilemez. En yakın arkadaşım Aslı'dan biliyorum. Uğur'la en yakın arkadaşlar. Ancak Aslı ona arkadaşça değil aşkla bakıyor. Büyük ve hiç bitmeyecek bir aşkla.

"Bunu bilemezsin" dedim.

"Biliyorum yenge, bana sürekli sevdiği çocuğu övüyor." dedi. Ahh! Bu gerçekten kötü bir durum.

"Sen bu övgülere izin mi veriyor sun?" dedim hafif şaşkınlıkla.

"Hayır tabiki de ben de ona sevdiğim kızı anlatıyorum." dedi intikam alırmış gibi.

"Nasıl yani?" dedim.

"İlk başta itirafta bulunacaktım. Ona kendisini anlattım, sevdiğim kız bu diye ama anlamadı. Bana sevdiği çocuğu övmeye başladı. Bende daha çok sinirlenince, sevdiğim kızın o olduğunu söylemedim. Böyle olunca olay büyüdü." dedi.

"Peki arkadaşı için seviniyor mu?" dedim yorgun sesimle.

"İlk başlarda o kızı unut diyordu. Şimdi ise İnşallah değerini biliyordur diyor. Sürekli bunu söylüyor. Hiç sormuyor o kızın kim olduğunu" dedi isyan ederek.

"Peki sen sordun mu Çocuğun kim olduğunu" dedim merakla.

"O piçin kim olduğunu öğrenmek istemiyorum. Eğer bir tesadüftür öğrenirsem öldürürüm onu" dedi. Sona doğru tıslamıştı. Bu kadar mı seviyor kızı. Sanırım bizim hikayede ki hiçbir aşk karşılıklı değil.

"Emir" diyerek elimi çıplak koluna koyup devam ettim.

"Yapma kendine bunu. Acı çeken sen olursun. O kızın sana sevdiği erkeği anlatmasına izin verme.

Bak.. Kız seni sevmese bile, git konuş. En azından sana karşı mesafeli davranır. Senin onu unutman için sana yardım eder." dedim. Yerinde toparlanarak bana döndü.

"O benim nefesim gibi. Sanki onun aşkından vazgeçersem ölürüm.
Ben onu unutmak istemiyorum. Onun aşkıyla acı çekmek istiyorum" dedi.

Bunları derken gülümsüyordu. Zaten bu çılgın çocuğa bu kadar surat asmak yeter.

"Vay be! Kıza bak, koskoca Emir Özdemir'i şair yapmış" dedim alayla.

"Senin de şair yaptıklarını gördük" dedi aynı alayla.

"Bak sen.. Kimi şair yapmışım" dedim gülümseyerek. Bu çocuğa büyük bir minnet borçluyum. Kendi acı çekerken bile beni güldürebiliyor.

Kahvemi elime alırken Çağlar'ın kızgın yüzüyle karşılaştım. Yeter! Ya bir gün sadece birgün bana iyi davran. Günü de geçtim sadece iki saat...

"Eve gidiyoruz" dedi.

Saat çok erken, yeni geldik. Hemen niye gidiyoruz? Benim için iyi ama Çağlar'ın durumu için kötü. Ben hâlâ neden bu gerizekalıyı düşünüyorum.

Yerimden kalkarak Çağlar'ın yanına doğru ilerledim. Yüzündeki ifadeyi hiç bozmadan bana bakmaya devam etti. Şu sinirini bir gün yüzünden sil. Tamam anlıyorum, benden nefret ediyorsun ama annenin evinde olsun yapma. Sinirli surat ifadesiyle sert bir şekilde kolumdan tutup yürümeye başladı.

"Oğlum nereye" dedi Esma abla. Çağlar olduğu yerde durarak annesine döndü.

"Annecim geç oldu biz gidelim artık" dedi zoraki gülümsemesiyle.

"Oğlum daha yeni.." Esma ablanın kırılgan sesiyle başladığı cümlesini bitirmesine izin vermeden.

"Anne çok yorgunum, sonra yine geliriz" dedi.

"Tamam" dedi Esma abla kısık sesiyle. Oğlunu özlediği her halinden belli oluyordu.

Çağlar vestiyerden montumu alarak bana uzattı. Montu öyle bir uzattı ki karnımı sızlattı. Bile bile sert verdi. Sırf intikam için ama neyin intikamı bu? Neyin nefreti? Neyin kızgınlığı?

Aslı'nın yaşadığı kırgınlığı şimdi anlıyorum. Sevdiğin adamın seni fark etmemesi, umursamaması...

Yavaş adımlarla dışarı çıkmam için açılan kapıdan çıktım. Çağlar bu sefer önümden yürüyerek, arabaya erken bindi. Zaten biz bu değil miyiz? Bazen ben önden gidiyorum, bazen Çağlar.. Yan yana yürümeyi bilmiyoruz. Biz asla gerçek karı koca olmayacağız.

Arabaya binip kemerimi bağladım. Çağlar, arabayı çalıştırarak bahçeden çıkardı. Arkama yaslanıp yanımdaki bana yabancı gelen adama kaçamak bakış attım. Ben bu adama hiç rahat bakamayacak mıyım? Hep gizli gizli mi bakıcam?

"Emir'den uzak dur!" dedi uyarı içeren sesiyle. Bir anda söylemesi beni korkuturken, bana kısa bir bakış atarak yola döndü.

Yine mi Emir? Ya neden anlamak istemiyorsun o benim kardeşim gibi. Neden yapıyorsun bu iğrençliği? Neden bizi çıkmaza sürüklüyorsun? İllaha mutlu olmam için senden boşanmam mı lazım. Seninle mutlu olamaz mıyım?

Annemle babamda zorunda oldukları için evlenmişler ama çok mutlululardı. Birbirlerini sevmişler. Sende beni sevemez misin? Sevmesende olur ama iyi davran. İyi davranmasanda olur bari gözlerindeki nefreti kapat. O gözlerdeki nefret beni yıkıma uğratıyor.

Bir şey diyemedim. Sadece söylediğini duymamazlıktan geldim. Arkama biraz daha yaslandım. Bu koltuğa sinmek ister gibi. Ben gerçekten çok aptalım. Gerçekleri göremeyecek kadar....

Çağlar söylediği şeyi tekrarlayınca, kendimi daha fazla tutamayacağımı anladım ama şuan kendimi tutmak lazım. Şimdiye kadar kendimi tuttum. Yine tutmam lazım.

"Sustukça daha çok inanıyorum düşünceme" dedi. Kesinlikle ben bu adamın yanında deliricem!

"Sana kendimi aklamakla bir niyetim yok. Çünkü, sana kendimi anlatacak kadar değer vermiyorum" dedim. Sen zorluyorsun beni kötü olmaya. Seninle evlendiğim ilk gece söz verdim kendime. SANA ASLA KENDİMİ EZDİRMEYECEĞİM.

"Yani düşüncemi doğrulamama yardım edeceksin" dedi.

Sabrımı sınayan bir adamla evli olduğuma inanamıyorum. Kendimi biraz toplayarak, yerimde dikleştim.

"Nasıl istersen öyle düşün" dedim umursamaz tavrımla. Arabadaki yolculuğumuzun geri kalanı sessiz geçti.

Eve geldiğimizde Çağlar'ı beklemeden eve doğru ilerledim. Tabiki de kapıya gelince yine beklemek zorunda kaldım. Şu evin anahtarını bir gün almam gerek. Mesela yarın. Çağlar'da gelince kapıyı açıp eve girdi. Çağlar'ı hiç takmayarak odama çıktım. Banyoya girerek kendimi sıcak suyun içine attım.

********

Off! Bir türlü uyuyamıyorum. Saat gecenin dördü oldu. Resmen uykumu serbest bıraktım gelmesini bekliyorum ama bir türlü gelmek bilmiyor. Bari mutfağa inip bir şeyler hazırlayayım. Bugün Aslı gelecek. Hem şu bana yemek yapmayı bilmiyorsun diyen kişiliğede nispet olur.

Yerimden kalkarak kapıyı açıp odadan çıktım. Merdivenlere ilerleyeceğim sırada sesler duymaya başladım. Sesler Çağlar'ın odasından geliyor. Heyy! Ne oluyor içerde ya. İniltiye benzeyen bu seslerde ne? Girip baksam Çağlar kızar mı? Hem banane, ne yaparsa yapsın. Beni ilgilendirmiyor onun odasından gelen sesler.

Merdivenlere doğru bir adım daha atmıştım ki, ses çoğalmaya başladı. Merakıma yenik düşerek kapıya asıldım. İçeri girdiğimde etraf karanlıktı. Soğuk bir karanlık..

Yatağa baktımda Çağlar uyuyordu ama bir şeyler sayıklıyordu. Sayıkladığı şeyleri anlamak için biraz daha yaklaştım.

"Ha-yır..." diye sayıklamaya devam etti. Kabus görüyor. Çağlar'ı ilk kez bu şekilde görüyorum. Yüzü terlemiş, saçları dağılmış, üstü açılmış. Ne görüyor böyle.

"Yan-lış-lıkla oldu...."
Ne yanlışlığın  dan bahsediyor bu. Yanına biraz daha yaklaştım.

Uyandırmak için,

"Çağlar" diye seslendim ama o beni duymadığını sayıklamalarına devam ederek belli etti.

"Ö-zür... Di-le..rim" diye sayıklamalara devam etti.

Tekrar,

"Çağlar" diye seslenerek yatağın kenarına oturdum. Bu sefer dürterek uyandırmaya çalıştım.

"Çağlar hadi kalk bak kabus görüyorsun" dedim.

"Af-fet..lüt-fen..." dedi. Bu sefer daha sert dürterek uyandırdım. Boş gözlerle bana bakarak hafif doğruldu yatakta. Kendini hemen toplayıp,

"Ne işin var burada" dedi sert sesiyle. Hata bende ne diye uyandırmaya çalışırsın ki. Ne hali varsa görsün.

"Kabus görüyordun" dememle, aynı hızda

"DEFOL" dedi. Tam bir salağım. Sanane ya sanane ne görürse görsün seni ne ilgilendirir. Yerimden kalkarak, Çağlar'a arkamı dönüp kapıya gidecekken, arkamdan belime sarılan kollarla yere çivilendim.

Çağlar bana sarıldı. Çağlar... Sarıldı... Bana... Sarıldı...

Yerimde kıpırdayamıyorum. Bacaklarım tüm işlevini yitirdi sanki. Hareket edemiyorum. Çağlar daha demin kabus görüyordu. Kesin bende rüya görüyorum.

Çağlar kafasını sırtıma yaslayıp daha çok sarıldı. Sanki tüm gücüyle sıkar gibi. Bedenim zaten onun bana sarılmasıyla hissizleşti.

"Özür dilerim" dedi. Benden özür diledi. Ama neden? Benden neden sürekli özür diliyor. Tamam! Evlendiğimiz gün kötü davranacağı için özür diledi. Şimdi de kötü davrandığı için mi özür diliyor.

^-^-^-^-^-^-^-^-^-^

Erdemsivri arkadaşımıza, hikaye tanıtımını yaptığı için teşekkür ediyorum....

Umarım beğenmişsinizdir..

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin.....

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro