9.Bölüm MİNİK BİR SERÇE VAKASI
2K ÖZEL BÖLÜM 💙
Altay telefonu kapattıktan hemen sonra evden aceleyle çıkmış, arabasına atladığı gibi soluğu Asuman'ın evinde almıştı. Gelene kadar sürekli kızı aramış durmuşsada telefonu kimse açmamış, adeta Altay'ın çıldırmasına neden olmuştu. Neyseki genç kızın adresini daha önce Ali'den istemişti. Yoksa gecenin köründe birde Ali'yle uğraşacaktı.
Arabadan inip hızla apartmana girdi, merdivenleri ikişer ikişer atlayıp Asuman'ın evinin olduğu kata geldi. Belindeki beylik tabancasını çıkarıp mermiyi namluya sürdüğünde omzunu yavaşça kapalı olan kapıya yaslamıştı. İçeriden Asuman'ın çığlıkları duyuluyorken sakin kalması mümkün değildi. Sakin de kalamadı zaten. Geriye çekilip kapıya omuz attığında kapı şiddetle geriye doğru çarparak feryat etmişti. Elbette Altay yaptığının suç olduğunu biliyordu. Herhangi bir emir olmadan polisin, özellikle de Özel Harekat polisi olan bir adamın bunu yapması büyük suçtu. Ancak içeride yardıma muhtaç birisi varken kurallar ikinci planda kalıyor, suç işlemiş olmanın bir önemi kalmıyordu.
İçeriye girip silahı karşısında beliren tanımadığı genç kadına doğrulttu. Onun bu hareketiyle karşısındaki çığlık atıp sıçramış, arkasında duran vazoyu eline almıştı.
"Asuman nerede!" Altay'ın sesi tehdit doluydu. Kadın yutkunup başını sağa sola salladı.
"Asuman nerede dedim sana! "
Kız eliyle yan taraftaki odayı işaret ettiğinde Altay'ın bakışları birkaç saniyeliğine odaya kaymış, ardından da tekrar karşısındakine dönmüştü. Silahını daha sıkı kavrayıp kadını göz hapsine alarak yavaş yavaş odaya ilerledi. Kapısı açık olan kapıdan girdiğinde koltukta ağlayan Asuman'la göz göze gelince ne yapacağını bilemedi. Gözleri kızarmış saçları dağılmıştı ama hiçte zor durumda durmuyordu. Silahını daha sıkı kavrayıp bedenini yavaşça ona çevirdi.
"Asuman! İyi misin? "
Asuman, adama uzunca baktı, sonra hiç beklemediği bir anda ayaklanıp kollarını boynuna sararak Altay'ı şaşkına çevirdi. Bir elinde sıkı sıkı kavradığı silahıyla kala kalırken istemsizce boşta olan kolunu kızın ince beline sardı.
"Altay. O geldi zannettim. Korktum, Altay. Çok korktum."
Hıçkırıklarının ardı arkası kesilmiyordu. Kollarını o kadar sıkıyordu ki Altay bir an boğulduğunu zannetmişti.
"Ben onun arkadaşıyım. Eve girdiğimde beni tanımadı ve ağlamaya başladı."
Serçe, vazoyu yerine bırakırken neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Asuman bir anda ağlamaya başlamış, Serçe neler olduğunu anlamaya fırsat bile bulamadan bir adam evin kapısını kırarak elinde silahıyla eve girmişti. Korkudan neredeyse küçük dilini yutacaktı. Belki de yutmuştu. Çaktırmadan odadan çıkıp banyoya ilerleyip aynadan kontrol etti. Neyseki o minik şey hala yerindeydi.
Ödü için aynı şeyi söyleyemeyecekti ama. O şeyin patlama sesini bizzat duymuştu.
Altay ne yapacağını bilemez halde silahını indirip koltuğun üzerine attı. Asuman kollarında ağlıyorken mantıklı düşünememesi bir yana, bir de olayları bilemiyor oluşu vardı. Sorular beynine hücum etmeye başladığında yutkunup düşüncelerini unutmaya çalıştı ama bu o kadar kolay değildi.
Neler olmuştu?
Asuman neden ağlamıştı?
Peki Asuman onun numarasını nereden bulmuştu?
Ali.
Bunun için elbette ona kızmayacaktı ama soruları cevapsız bırakmak ruhunu rahatsız ederdi ve önünde cevaplaması gereken on kadar soru vardı. Biliyorduki düşündükçe bu soru sayısı katlanarak çoğalacaktı. Bu yüzden derin bir nefes alıp tüm dikkatini Asuman'a verdi. Üzerinde ayıcıklı pijamaları vardı. Bu durum nedensizce adamın gülmesine neden olduğunda ses çıkarmamak için dudağını ısırması gerekmiş, daha sonra bulundukları durumda bile gülecek bir şey bulduğu için kendini içten içe tebrik etmişti.
İyiden iyiye Altan'a benzemeye başlamıştı.
"Asuman iyi misin? Neler oldu?"
Cevaplanması gereken sorulardan bazılarını kıza yönelttiğinde Asuman sadece ona daha çok sokulmakla yetindi. Boyu o kadar kısaydı ki adamın boynuna sarılmak için yine adamın ayaklarına basmış, parmakları üzerinde de yükselerek ancak ona yetişebilmişti. Zayıf olduğu için bu durum Altay'ı zerre kadar rahatsız etmedi. Boşta duran elini yavaşça kızın saçlarına götürüp okşamaya başladı. Ve o anda farketti.
Bir kadının belini tutmak silah tutmaya benzemiyordu. Bir kadına sarılmak zor değildi. Onun sığınağı olmak, bir kadının göz yaşlarından kaçmak için sığınacağı liman olmak... Adam olmak zor değildi.
Ama Asuman... Bu farklıydı. Asuman farklıydı. Onunla tanışması bile o kadar farklıydı ki o anı bir daha unutabileceğini düşünmüyordu. Gözlerini kırpıştırıp kızın saçlarını geriye itekledi. Gözyaşlarıyla nemlenen kıvırcık saçları eline yapıştığında usulca elini çekmişti.
"Ben uyuyordum. Serçe işten gelmiş. Anahtarını bulamamış. Kapıdan sesler geliyordu. O geldi zannettim. Beni öldürecek Altay. Çocukluğumu öldürdüğü gibi benide öldürecek."
Asuman hıçkırıkları arasında zar zor konuştu. Gözyaşları adamın ince gömleğini ıslatmaya başladığında burnunu çekip başını geriye çekti ama kollarını çekmedi. Çekerse adam giderdi. Ve Asuman kendini koruyacak kadar güçlü değildi.
"Canım yanıyor." Diye fısıldadı acıyla Altay'ın gözlerine bakarken. Buğulu gözleri adamı seçmesini zorlaştırıyordu. "Canım acıyor. Bitmiyor bu acı. Bitmeyecek, asla bitmeyecek."
Kollarınıda çekip geriledi. Adamın postallarına bastığını farkettiğinde başını usulca yere eğmiş, elinin tersiyle gözlerini silmişti. Ama ardı arkası kesilmeyen gözyaşları yüzünden bu hareketi boş çaba olmaktan öteye gidemedi. Zira o her sildiğinde daha fazlası geliyordu. Altay kıza bakmakla yetindi uzun süre. Ne diyeceğini bilmiyordu. Üstelik Asuman onun yanında en son ağladığında yaptığı terbiyesizlik unutulabilecek gibi de değildi.
Asuman ile olan hiçbir anısı unutulacak gibi değildi.
Bu yüzden biraz düşünüp konuşmak o anda yapabileceği en iyi şey olacaktı ki öylede yaptı.
"Korkma artık. Sadece arkadaşın gelmiş. Üzülme. "
Asuman onun sözleriyle kaşlarını çatmış içini çeke çeke ağlamaya devam etmişti. Altay belkide yüzüncü kez derin bir nefes alıp ellerini saçlarına götürüp çekiştirdiğinde kızın kendisini koltuğa attığını görmüştü.
"Biliyorum ama gelecek. Şimdi değilse bile sonra."
Biliyordu çünkü o adam hapse girene kadar genç kızı sürekli rahatsız edip durmuş, yoluna çıkmış, küçük bedeninde tamiri zor hasarlar bırakmaktan kaçınmamıştı. Herzaman Asuman'ın canını yakacak bir şey bulmuştu ve kız biliyordu ki yine bulurdu, bulacaktı. Yine yoluna çıkacak, canını yakacak ama bu sefer asla cezasını çekmeyecekti. Çünkü Asuman artık adalete inanmıyordu. Ona bunca şeyi yapan adam 'delil yetersizliğinden' serbest bırakılmıştı. İnanmıyordu çünkü asıl delil yıpranmış bedeniyken tüm bunlar gözardı edilmişti. Gerçekler yüzüne bir tokat gibi çarptığında bacaklarını kendine çekip başını diz kapaklarına yasladıktan sonra elini ağzına bastırdı. Altay ona inanmıyordu. Belkide bir an önce gitmek istiyordu. Boş yere oyaladığı için ona kızgın bile olabilirdi. Asuman ona hak verirdi. Gitmesini kabul edebilirdi.
O zaman neden severim demişti?
Saçlarına dolanan iri ellerle ne yapacağını bilemez halde bedeni titrediğinde nefesini tutup gelecek hamleyi bekledi. Çünkü ne zaman saçlarına bir el dokunsa canını yakardı. Ama bu sefer öyle olmamış, iri eller saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıp çenesinden kibarca kavrayarak başını yukarıya kaldırmıştı. Yanağının içini ısırıp korkak bakışlarını adama çevirirken bile kötü bir şey bekliyor olması onu aciz yapıyordu. Alışmıştı kötü olan şeylere. Ama şimdi birisi şefkatle saçlarını okşuyorken ne tepki vereceğini bilemiyor oluşu onun suçu olmamalıydı.
"Gelse bile sana zarar veremeyecek. Ben varım artık. "
Asuman burnunu çekip yanağını dizine yasladı bu sefer. Böylece adamı daha net görebilecekti. Yanağı gözyaşlarının ıslaklığıyla buluştuğunda istemsizce dudaklarını yaladı. Tuzlu su midesini bulandırmıştı.
"Söz ver."
"Ne için?"
"Gitmeyeceğine söz ver. Ailem gibi beni terk etmeyeceğine söz ver."
Altay onun bu haline istemsizce güldüğünde Asuman kaşlarını çattı. Gülünecek ne vardı?
"Söz veriyorum."
Altay oturduğu yerden kalkıp silahını beline taktı. Gülümsemesi de silinmişti.
"Ben gideyim. Ali'yi ararım bizimkilerden birilerini yollar. Sende uyu artık. Bir şey olursa ararsın beni."
Asuman onun hareketlendiğini gördüğünde oturduğu yerden fırlayıp adamın kolunu kavradı. Gitmesini istemiyordu ama kalması için ortada bir neden yoktu.
"Gitmesen?"Sesi mırıldanır gibi çıkmıştı. Yinede Altay'ın duyduğunu biliyordu. Ellerini geriye çekip arkasında bağladığı sırada adamın morarmaya yüz tutmuş gözaltlarını farketti. Bedeni huzursuzlukla kaplanırken Ali'nin söyledikleri de bu huzursuzluğun üzerine tuz biber olmaya başlamıştı. Çünkü Ali, Altay'ın bugün geldiğini söylemişti. Daha sonra göreve çağrıldığı için gitmesi gerektiğini belirtmişti. Altay hem yol yorgunu, hemde görev yüzünden yorgundu ama Asuman bir yanlış anlaşılma yüzünden onu buralara kadar birkez daha yormuştu.
"Benim yatağımda uyuyabilirsin. Seni rahatsız etmem."
Söyleyebileceği en mantıklı söylemiş olmayı dilerken Altay ona son kez bakıp odadan çıktığında yutkundu. Gidecekti işte. Ailesi gibi o da gidecekti. Gözyaşları tekrar gözlerinin dolmasına neden olduğunda beklediğinin aksine Altay dış kapıyı kapatıp kıza döndü.
"Ses çıkarırsanız geceyi nezarethanede geçirirsiniz küçük hanım."
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro