Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

20.Bölüm YEMEK /part2

ALTAY VE TİM TEMSİLİ RESMİ YUKARIDA

Yorum istiyorum❤️

....

Asuman elinde tuttuğu çiçekleri göğsüne bastırırken Altay'ın kollarında olduğu gerçeğini göz ardı etmek istiyordu. Nutku tutulmuş bir halde duruyor olmasa o da genç adama sarılacaktı ama tek yapabildiği papatyalarını sarmaktı. Oysa bir haftadır yatmadan önce buna benzer şeylerin hayalini kurmuyor değildi. Altay'ın merhameti bir yağmur gibiydi ve Asuman bu yağmur bittiğinde hasta olacağını biliyor olmasına rağmen küçük bir kız çocuğu gibi ıslanmayı tercih ediyordu. Hayatında neredeyse ilk defa bir adam onu mutlu etmek için elinden geleni yapıyorken kanadı kırılmış bir kuş olan kalbi umutla çırpınmayıp da ne yapsındı? Yeterince kırılmıştı zaten. Daha fazla ne kaybedebilir, hangi acıyı yaşayabilirdi? Ailesi yoktu, zor anında yanında olan kimse yoktu. Ayın sonunu nasıl getireceğini bile reşit olduktan tam bir gün sonra düşünmeye başlamıştı. Evsizlik zor gelmemişti kimsesizlik kadar o zamanlar. Akşam gezip tozmaktan yorgun düşmüş bedeniyle gidip yatacağı bir yatağı bile yokken açtığı üzerini örtecek annesini arayışı çalınan çocukluğundan değilde neydi? Oysa şimdi birisi vardı onu merak eden. Üstelik yalan da söylemiyordu Asuman'a. Ben seni herkes yerine severim dediğinde inanmamıştı ona ama bu adam onu herkes yerine de korumuştu.

Nihayet kendisini birazcık toparladığında papatyalarını sol koluyla destekleyip Altay'a daha da sokuldu. Yanında ufak bir kız çocuğu gibi kaldığı bu adamın kolları arasındayken kalbi atmayı bırakmıştı. Kanının damarlarından midesine doğru çekildiğini hissederken alt dudağını utançla dişleyerek sağ elini adamın göğsüne doğru götürdü. Küçük tombul parmakları adamın yapılı gövdesine bir tüy gibi konmuştu. Alnı tam olarak Altay'ın göğsüne değiyordu ve doğruyu söylemek gerekirse hissettiği kasların sertliği Asuman'ın utançtan kıpkırmızı olmasına neden olmuştu. Karşı cinsten birisiyle -kendi izni ve isteği dahilinde- ilk defa bu kadar yakın olduğundan olsa gerek kendi kendini ayıpladı. Böyle sokak ortasında durmuş bir birlerine sarılıyorlardı. Olacak iş miydi? Hem daha Altayların evlerinin önündelerdi. Annesi ya da babası görseydi? Olmazdı. Kendisini sevdirmek istediği bu ailenin bu tarz durumlara ne gözle baktığını bile bilmiyordu daha. Üstelik Altay onu arkadaşım diye tanıtmışken bu hissettikleri de doğru olmazdı. Bu yüzden bedenini geriye çekip adamla aralarındaki mesafeyi açarak onun da kendisinden uzaklaşmasını sağladı. Kıvırcık saçları omuzlarından aşağıya doğru dökülünce onları düzeltmeye çalışmamıştı. Beyaz teni ılık havaya rağmen soğumuştu. Ancak kalbindeki ateş o kadar büyüktü ki bunu fark etmemişti bile.

"Geç oldu." Diye mırıldanırken utançtan ıslanan kahve gözlerini Altay'a çevirdi. Utanıyor olmasa ona burada saatlerce sarılabilirdi ama yapamazdı.

Altay da onu onaylayıp arabaya binmesine yardım etti. Asuman'ın evine varana kadar ikisi de konuşmamıştı ancak ara sıra birbirlerine çevirdikleri bakışları kesişiyor, Asuman başını hızla cama çevirmek zorunda kalıyordu. Altay onun bu haline içten içe gülüyorduysa da belli etmemeyi tercih etti. Yanında oturan bu kadın o kadar masumdu ki kalbinden geçen şeylerin şeffaflığı, mesleği, yeri geldiğinde, vatanı için can almak olan genç polisi korkutuyordu. Onu koruyamamaktan, kalbindeki kırıkları toparlayamamaktan korkuyordu. Onu bırakmayacağına söz verdiği akşam geldi aklına. Karakolun içerisinde çaresizce çırpınan bir kızcağızın kolları arasındaki savunmasızlığı, ona anlattığı hayat hikayesinin zorluğuyla birleşince Altay ne diyeceğini bilememiş, aklından geçen onca teselli cümlesi arasından en saçma olanları seçerken aceleci davranmıştı. Aşkı bilmeyen bir adam için seni severim demek kolay gelmişti belki o zaman. Yanında olmak, ona zarar gelmemesi için arada bir durumunu sormak genç adam için sevmek demekti işte. Kalbe gerek yoktu. Zaten Asuman'ın istediği bir kalpten ziyade güvende olmak, hiç olmazsa hissetmekti. Başını yastığa koyduğu zaman arayacağı bir numaranın varlığı yetmeliydi.

Oysa işler planladığı gibi gitmemişti. Arkadaşlarının sürekli olarak yanı başında oturan kadından bahsetmesi, ikizinin ilk günden itibaren ona yenge diye hitap etmesi ve Asuman'ın dağların dahi sırtlanmakta zorlanacağı hikayesiyle karşısına çıkıvermesi elini kolunu bağlamıştı. Unutamamıştı ismini. Yatağının sağ tarafında asılı duran büyük çerçevedeki "Ey Ana! Eğer oğlun bir asuman aşkına tutulmuşsa... Bırak uçsun!" sözleri bile Asuman'ı hatırlatır olmuştu. Küçücük ellerini, varla yok arası olan minik burnunu, gülümsediğinde kısılan boncuk gözlerini ve dolgun ufak dudaklarını her gözünü kapattığında çizivermişti zihni.

Şimdi ise o olmadan önceki adam olmadığını biliyordu Altay. Bir kadının yükünü hafifletebilmek uğruna adım attığı bu yoldan tüm yükü sırtlanmış olarak çıkacağını bilincindeydi. Gözleri artık hep Asuman'ı arayacaktı.Sürekli onunla yan yana olmak isteyecek, çelik bağlamış kalbini eritirken zerre utanmayan bu küçük kadını her uzak kalışında özleyecekti. Belki daha önce birisine bağlanmış olsa bu kadar kolay değişmezdi duyguları. Daha temkinli davranırdı. Ama değildi.

Nihayet genç kadının apartmanının önüne geldiklerinde Altay arabayı sağa çekip müsait bir yere park etti. Asuman'a ait olan dairenin ışığı yanıyordu ancak camdan Serçe'nin gölgesi görülebiliyor olduğu için bunun üzerinde durmadı. En azından aklı sürekli Asuman' da kalmayacaktı artık.

"Altay, istersen bize çıkalım. Kahve yaparım, olur mu?"

Bakışlarını yanındaki kadına çeviren Altay düşüncelerinden sıyrılmak adına derin bir nefes aldı. Siyah gözleri kısılmış, iri elleri direksiyonun üzerinde beklemeye başlamıştı.

"Serçe var evde. Rahatsız olmasın?"

Çiçeklerini göğsüne bastıran Asuman, "Olur mu öyle şey? " diye sitem etti. "O da çok sevinir." Sonra aklına bir şey gelmiş olacak ki kıkırdadı. Beyaz düzgün dişleri ortaya çıkarken gülüşü Altay'ın irkilmesine neden oldu. Bir kadın nasıl bu kadar masum olabilirdi ?

"Ay Altay! Biliyor musun Serçe Ali'den hoşlanıyor."

"Biliyorum. Birkaç gündür görüşüyorlarmış."

Altay, onun dudaklarına diktiği bakışları zorlanarakta olsa gözlerine çevirdiğinde Asuman'ın şaşkınlıkla kendisine baktığını gördü. Gözleri iyice açılmış, birkaç tel kıvırcık saçın içine doğru kaçmasına sebep olmuştu. Genç polis, onun bu hali karşısında daha fazla kendini tutamayarak kahkaha attı. Ne denli büyük bir pot kırdığını Asuman'ın benim bundan haberim yok ki diye avaz avaz bağıran yüzünden anlayabiliyordu ancak olan olmuştu. Şimdi şurada Ali'yi savunacak değildi ya? Zaten Ali de Altay'ın karşısına geçip söylememişti Serçe ile aralarındaki münasebeti ki Ali kalası bunu asla yapamazdı. En son iletişime geçtiği kadının, ablası olması da özetliyordu aslında her şeyi.

"Sen ciddi misin?"

Altay başını salladı. Asuman'ın gözlerine doğru savrulan birkaç teli işaret ve orta parmağıyla yakalayıp kulağının arkasına sıkıştırdıktan hemen sonra çenesini kavrayarak okşamıştı.

"Evet ama görüyorum ki senin haberin yokmuş. Bilsem söylemezdim."

"Aşk olsun Altay! Sanki gidip Serçe'ye Ali ile aralarındaki şeyi senin bana anlattığını söyleyeceğim."

Altay elini çekmeden başını Asuman'a yaklaştırdı. Genç kızın şaşkın suratı şimdi tirip attığını belli edercesine buruşmuştu. Ancak Altay aralarındaki mesafeyi kapatınca duruşunu dikleştirmek zorunda kalmıştı. Kalbi heyecanla çırpınırken sol eli Altay'ın yanağını okşayan koluna tutundu. Bu adam ne zaman yakınında olsa kendisini hiç olmadığı kadar kuvvetsiz hissediyor oluşu kalbinin yönetimi devralmasından olsa gerekti. Ziyanı yoktu. Şikayet edecek değildi.

"Öyle söylemek istemediğimi biliyorsun. Hem sen bana kahve yapacaktın, ne oldu? "

"Ta-tabii. Bir an şey ettim ben. O zaman inelim."

Asuman'ın heyecanla kendisini geri çekmesiyle sırıtan Altay emniyet kemerini açıp anahtarını eline aldı. Aralarındaki çekimi onunda fark ettiğini biliyor, Asuman'ın ne yapacağını bilemez bir halde kalakalışlarını zevkle izliyordu. Altay aşk konusunda tecrübesiz bir adamdı, evet, ama bu konuda bir ödül verilecek olsa eğer Asuman'ı tek geçerdi.

Asuman'da kendisi gibi emniyet kemerini çözüp inecekken torpidoya bıraktığı telefonu çalmaya başladı. Normal şartlarda bu saatte arayanı olmazdı ama annesinin Asuman'ı eve bırakıp bırakmadığını sormak için arayabileceğini düşünerek uzandığında ekranda Hamza'nın ismini görünce derin bir nefes almıştı. İçinde derin bir sıkıntıyla bakışlarını kendisine beklentiyle bakan kadına çevirdi. Bir eliyle kapı kolunu tutmuş, diğeriyle solmasından ölesiye korktuğu çiçeklerini kavramıştı.

Olacakları az çok tahmin ederken cevapladı aramayı. Hamza'nın telaşlı sesi telefon açılır açılmaz sessiz olan arabanın içine yayılmıştı.

"Acil olarak harekat merkezinde toplanıyoruz Bozkurt. Yeni sınır operasyonu için bizi de listeye eklemişler. Yarım saat içinde burada ol.

"
Altay gözlerini yumup direksiyonu kavradı. Telefonun sesini kısmaya zaman bile bulamadan Hamza'nın her şeyi anlatmış olması bile açıklıyordu olayın aciliyetini. Daha önce bunun haberini kendilerine vermişti amirleri ama ne Fırat Kalkanı operasyonun da ne de Zeytin Dalı'nda çağırılmayınca ikiside umudu kesmiş, beklemeyi bırakmıştı. Öyle ki Altay o listede olduğunu unuttuğunu bile söyleyebilirdi. Timlerinden sadece kendisi ve Hamza'nın bulunduğu listede nihayet sıra ikisine gelmişti.

"Tamam."

Telefonunu kapatıp tekrar torpidoya bıraktı. Asuman'ın hareketsiz kalan bedeninin saniyeler sonra kendisine doğru döndüğünü ön camdaki yansımadan görmüş ancak tepki verememişti. Düşünecek bir şey yoktu. Eğer çağırıldıysa gidecekti. Şu yaşına kadar hayalini kurduğu şeydi vatanı için savaşmak. Uzun boyu yüzünden giremediği Hava Kuvvetlerinin kapısından geri dönerken söz vermişti kendine. Ne halde ve durumda olursa olsun o silahı kuşanacak, görev veyahut mevki fark etmeksizin vatanını savunacaktı. Kimse için arkasına bakamazdı.

Ama yine de Asuman'a ne diyecekti?

Ya annesine?

"Operasyonun Barış Pınarı olmadığını söyle."

Asuman'a çevirdi başını. Gözleri bu gece bir kez daha kaybetme korkusuyla ıslanan genç kadın çiçeklerini bile unutmuştu. Altay'ın gidecek olması düşüncesi dahi ruhunu titretmeye yeterken onu savaşa mı yollayacaktı? Neden sürekli kaybediyordu? Bir kez olsun sevinçleri gölgelenmese olmaz mıydı? Yorulmuştu artık.

"Altay konuşsana."

"Asuman gitmem gerek. Kahve işini biraz ertelesek olmaz mı?"

Asuman ellerini yüzüne bastırıp sakinleşmeye çalıştı. Altay'ın hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışması sinir hücrelerini ayaklandırırken tek yapabildiği sakinleşmeye çalışmaktı. Bunun olacağını tahmin etmesi gerekiyordu. Ne bekliyordu? Altay ona sadece acımıştı. Tüm hikayesini aciz bir insan gibi önüne döktüğü bu adamdan sevgi dilenen kendisiyken onu suçlamayacaktı, hayır. Tüm suç zayıflığındaydı. Tüm suç aptallığındaydı. Mutluluğu zerre kadar hak etmiyordu. Kaybedecekti. Neye dokunsa, neyi sevse, ne için korksa hepsini tek tek ve acıta acıta çıkaracaktı hayatından.

"Asuman, lütfen."

"Haberin vardı değil mi?"

Genç kadının cevabını bildiği sorusu karşısında Altay iç çekti. Asuman'ın elleri yüzünden çekilince kızarmış gözleri genç adama çevrilmişti.

"En başında listedeydik."

"Gidecek misin?"

Asuman'ın sorusunu sessizliğiyle cevaplayan Altay yüzünü sıvazlayıp ellerini başına bastırdı. Bekliyordu ancak bugün değil. Asuman ile ilk defa baş başa kalmışken değil.

"Pekala. Bu beni ilgilendirmiyor. Kahve için başka güne sözün olsun. Geç oldu, ben gideyim. İyi geceler sana."

Asuman arabanın kapısını açıp inecekken Altay onu kolundan tuttu. Bir anda değişen ifadesiyle kendisine dönen Asuman'ın gözlerinde gördüğü hayal kırıklığı yüzüne bir tokat gibi indi. Onu bıraktığını düşünüyordu. Onun için savaşmaktan vazgeçtiğini düşünüyordu ama değildi. Altay savaşmak için eğitilmiş bir adamdı. En başından beri Asuman için de savaşmıştı, nefes aldığı sürece de savaşacaktı. Evet, listede olduğunu ve birgün çağırılacağını biliyordu ama bunu çok önce bekliyordu. Ne kadar olduğunun da bir önemi yoktu aslında. Vatan ona şimdi ihtiyaç duymuşsa şimdi gidecekti.

Asuman kolunu onun elinden kurtarıp arabadan inince hareketsiz kaldı. Arabanın kapısını şiddetle kapatan genç kadın arkasına bile bakmadan koşarak apartmana girmiş, Altay'ın peşinden gelmesine fırsat bile vermemişti. Sinirlenen Altay önündeki direksiyona sert bir yumruk atıp arabayı çalıştırdı. Hiçbir zaman işleri yolunda gitmeyecekti. Asuman'ın hukuk okuyor olması ilk defa Altay'a büyük bir sorun gibi geliyordu. Siyasi ya da askeri olarak savaşın ne demek olduğunu en çıplak haliyle bilen bu kadına sağ salim döneceğinin sözünü veremezdi.

Asuman ile konuşma işini sonra ertelemeyi tercih ederken arabayı Hamza'nın söylediği yere, Özel Harekat Başkanlığına sürmeye başladı.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro