16.Bölüm OLURDA GİDERSEM
Çok kısa bir bölüm ve siz çok beklediniz biliyorum ama söz veriyorum 2 gün içinde en az 3000 kelimelik bir bölüm gelecek ve artık biraz daha işler ilerleyecek. ❤️ Beklettim affedin.
Ertesi gün Asuman'ın yanına gitmeyi kafaya koyan Altay sabah erkenden kalkmış, apar topar hazırlanıp genç kadının evine doğru yola koyulmuştu ancak yolun yarısındayken çalan telefonu ve Ali'nin verdiği acil durum müjdesiyle tüm planları suya düşmüştü. Elinde olsa rotasını hiç değiştirmezdi ama görev kutsaldı, her şeyden kıymetliydi. Bu yüzden yolunu değiştirip karakola sürmüştü. Her zamanki gibi yine birileri yerinde duramamış ortalığı bir birine katmıştı ama bu duruma fazlasıyla alışık olduklarından olsa gerek hiçbiri şaşırmamış, tereyağından kıl çeker gibi olayı halletmişlerdi. Nihayet görev bittiğinde ise Altay kimseyle tek kelime bile etmeden soluğu Asuman'ın evinin kapısında aldı. Elbette kuyruğu olarak nitelendirdiği ultra beyinsiz devreside onu bu şanlı görevde yanlız bırakmamıştı.
"Emin misin oğlum?"
Ali, arkadaşına ters bir bakış atıp aynadan yolun sağ tarafını kontrol ederek arabayı yavaşça kenara çekti. Kontağıda kapattıktan hemen sonra gerinerek arkasındaki koltuğa yaslanmıştı. Kaç saattir Altay'ın kendi hazır hissedebilmesi için bu sokağın etrafında tur attıklarını sayamamıştı lakin artık dönüp durmaya hali kalmamıştı.
"İki dakika içinde gidip o kızın gönlünü almazsan sünnet videonu basına sızdırırım, Altay. "
"Basında bunu bekliyordu zaten."
Ali omuz silkti.
"E onlar beğenmezse daha hoş sitelerde var bu işi görecek. Onlarda denerim 'sızdırma' şansımı."
Sızdırırdı. Üstelik video o kadar komikti ki yayınlayacak olsa pek çok internet sitesini sallayacağı su götürmez bir gerçekti ama elbette Ali blöf yapıyordu. Aklına arkadaşının çığlıkları geldiğinde yüzündeki tehditkar ifade yavaştan sallanmaya bile başlamıştı. Eğer Altay biran önce defolup gitmezse tüm ciddiyetini kaybedecek ve karnını tuta tuta kahkahalara boğulacaktı.
"Siktirme belanı! " Altay'ın sesi sinirli çıktı. İki gün önce olanlar aklına her geldiğinde Asuman'a karşı kendini biraz daha fazla mahçup hissediyor bile olsa kızın kapısına her geldiğinde içindeki kaçıp gitme duygusuna mani olamıyordu. Dahası her geldiğinde gördüğü Ahmet'in çehresi ile ayaklanan sinirleri de bir diğer hakim olamadığı şeydi.
İki tane genç kızın evine o lavuk nasıl zırt pırt girebiliyordu?
Hayır, Altay geri kafalı bir adam değildi, hiçbir zamanda olmayacaktı. Bir erkek ve bir kadın gayet doğal bir şekilde arkadaş olabilir, eğlenebilir veyahut bir şeyler yapabilirdi. Burada bir sorun yoktu. Sorun şuydu ki bu hikayede geçen 'bir kadın' kısmı Asuman, 'bir erkek' kısmıysa başka bir adamdı. İçi tekrar sıkıldı. Acaba bu yarma lavukla Asuman'ın arasında bilmemesi gereken bir şeyler mi vardı?
Saçmalıyordu!
"Nasıl olacak anlatsana Altay'ım bozayım?"
Zaten Asuman'ın öyle bir kadın olmadığını da anlamıştı. Kendisini bilen, karşısındakine karşı yeri geldiğinde tüm kapıları açarken yeri geldiğinde ise derin sınırlar çizebilecek olgunlukta biriydi ama Altay etrafa güvenemiyordu. Sonuçta devir kötüydü. Etrafda kurdu, kuşu, Ahmet'i, bin bir türlü müsübeti... Her ne ararsan volta atıyordu, merak etmesi normaldi.
Peki ya hangi sıfatla merak ediyordu?
Ona bu hakkı veren tam olarak neydi?
"İyi, ben gidiyorum. Bekle burada sen."
Arkadaşına son kez bakıp kendisini arabadan dışarı attı. Hava herzamankinin aksine serindi ama Altay havadan anlayan birisi olmamasına rağmen biraz sonra yağmur yağacağına yemin edebilirdi. Gökyüzü siyah bulutları çoktan toplamaya başlamıştı. Yüzüne tuhaf bir ifade yayılıverdi.
Hayatında ilk defa - annesi ve Dolunay hariç - bir kadının gönlünü almak için uğraş veriyordu. Tuhaftı çünkü ikisinin aksine hiçbir zaman kadınların dilinden anlayan bir adam olmamıştı. Daha çok kendi içinde yaşamayı seviyordu.
Derin bir nefes aldı.
Apartmanın demir kapısını kolaylıkla açıp içeriye girdi, katları tek tek çıkarken aklında belirip kaybolan şey Ahmet denen herifin o evde olup olmadığıydı. Tabii bu düşünce dolaylı olarak tekrar kendisini sorgulamasına neden oldu.
Kim olarak merak ediyordu?
Asuman ile arkadaşlar mıydı? Belki. Ama asla yakın olmayan bir arkadaşlık ancak bu kadar soğuk olabilirdi. Ona yardım etmeye çalışmak dışında asla bir muhabbetleri olmamıştı. Kadınında kendisiyle konuşmaya can atmadığını farkındaydı tabii. Sonuçta hangi adam bir yere davet ettiği kızla gün boyu tek kelime etmemeyi başarabilecek seviyede odundu ki? Asuman'ın bitkileri sevmesini umut eden tarafı varlığını belli edercesine sıkıştı. Kızın kapısına gelmişti işte. Günlerdir yapmaya çalıştığı şeyi şimdi bir anda yapacaktı ve kendini hazır hissettiğinide sanmıyordu.
Yavaşça uzanıp kapının kenarındaki zile bastı. Tabii bunu yaparken bedeninde hissettiği anlamsız heyecanın sebebini düşünmeyi ertelemişti. Saniyeler sonra kızın kapısı açıldı ve lavuk Ahmet karşısında beliriverdi. Bu ne demekti? Hayatın küfrü, şansının kıçını dönmesi... Bedenini saran heyecan yerini bu sefer öfkeye bırakırken adamın arkasında Asuman'ın küçük bedeni belirdi. Şimdi ne olacaktı?
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro