Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

15.Bölüm CAN SIKINTISI

Nihayet kafeye geldiklerinde diğerlerini içeride otururken buldular. Siparişleri vermemiş onları beklemişlerdi.

Onları görünce ilk ayaklanan Umay olmuştu. Üzerine giydiği siyah darpaça pantolon sıkı bacaklarını iyice sarmış, mükemmel denebilecek kadar kusursuz olan fiziğini öne çıkarmıştı. Üzerinde ise yeşil, bol bir tişört vardı. Tek fark her zamankinin aksine düzensizce salık bırakılan saçlarıydı ki bu ufak değişiklik dahi onu başka bir kadına dönüştürmüştü. Asuman, kendilerine doğru ilerleyen kadını gördüğünde boğazına bir yumru oturduğunu hissetti. Zira kadın o kadar güzeldi ki erkek olsa çoktan aşk acısı çekmeye başlar, onu tavlamanın yollarını arardı. Ama erkek olan ne yazık ki kendisi değil, yanında duran izbanduttu. Ve dua ediyordu, tek sapık iç ses kendinin iç sesi olsundu.

Daha sonra Hamza, Sevda ve Ali de Umay'a eşlik edercesine ayaklandığında Asuman tanıdık bir yüz görmenin verdiği mutlulukla içten bir şekilde gülümsedi. Her ne kadar Ali ile iyi bir arkadaşlıkları olmasada bu kadar yabancının arasından zihnine bilindik gelen bu sima genç kadını rahatlatmıştı. Elbette Umay'ın varlığını unutturmamıştı.

"Nerede kaldın Bozkurt! "

Umay kollarını adamın boynuna dolarken memnun bir ifadeyle gülümsedi. Kısa bir süreliğine bile olsa sevdiği adamın başka bir kadına aşkla bakan gözlerinden uzaklaşmak iyi hissettirmişti. Üstelik Altay'ın onu zor durumlardan kurtarmak gibi bir huyuda olduğundan burada olması Umay için güç verici bir şeydi. Kollarını sıkılaştırdı. Uzun saçları belinden aşağıya doğru dökülürken Altay'da kollarını onun beline sararak arkadaşını güven verircesine sarmalamış, senelerin getirdiği samimiyetle saçlarını okşamaya başlamıştı. Biliyordu ki karşısındaki kadın zor durumda kalmadıkça asla sevgi gösterisi yapmaz, hatta bir erkek gibi onlarla her konuda dertleşirdi.

"Geldim işte. Canını mı sıktılar senin, Çelik! "

"Yanlış soru." kollarını adamdan çekti. "Canını mı yaktılar senin olacaktı o."

"Kaçırayım mı seni? İster misin?"

Altay'ın dostça sorduğu soru karşısında yüzüne içten bir gülümseme yerleştiren Umay onun yanındaki kızı fark ettiğinde biraz daha gerileyerek boğazını temizledi. Asuman ise onun aksine gülümsemiyordu. Yüzünde tuhaf bir bakış vardı. Minik elleri önünde kavuşmuş, delici bakışları Umay'ın Altay'ı saran kollarını bulmuştu.

"Yapar mısın böyle bir şey?"

Asuman onların bu hallerinin bitmeyeceğine kanaat getirdiğinde son bir kez Altay'ın yumruklamak istediği suratına bakıp masaya doğru ilerledi. Zaten oradan çok da uzakta değillerdi. Yani bu kadın neden koşarak gelmiş ve Altay'ın boynuna atlamıştı? Biraz daha beklese kendileri oraya varacaktı zaten ama hayır! Asıl suç onda değildi ki! Burada suçlu olan tek kişi yanında bir kadın olmasına rağmen hiç çekinmeden bir başkasına sarılıp flört eden Altay dı.

Altay dağları başına yıkılsın emi!

Dişlerini bir birine bastırırken çoktan masaya ulaşmıştı bile. Yutkundu, gülümsemeye çalıştı ama tek yapabildiği düz bir surat ifadesiyle kendilerini bekleyen insanlara bakmak olmuştu. Önce Ali ile tokalaştı, sonrada diğer adam ve kadınla. Hatta merhabalaştılar. Yetmedi tanıştılar ama bu koskoca süre içerisinde kapıda bir birileriyle konuşan Altay ve yanındaki kadın gelmedi. Sorun değildi tabiki! İsterseler gidebilirlerdi ama madem Altay Asuman'a eşlik etmeyecekti neden getirmişti? Neden kapısında beklemiş ve neden onu hiç tanımadığı bu arkadaş grubunun ortasına atmıştı. Üstelik bunlar yetmezmiş gibi birde utanmadan başka bir kadınla ilgileniyordu.

"Ee Asuman. Nasılsın? "

Sinirliyim! Ve hatta öyle bir sinirliyim ki elimde olsa senin şu arkadaşını bir kaşık suda boğarım!

"İyiyim Ali. Teşekkür ederim. Sen nasılsın? "

"İyi bende. Ne olsun? İş güç, adam kovalamaca, vurmaca, tutuklamaca. Aynı yani."

Tekrar sessizlik oluştu. Hamza yanındaki sözlüsüne dönüp onunla sohbet etmeye başlamış, Ali ise masanın üzerinde duran telefonunu eline aldığı gibi sanal aleme dalmıştı. Asuman gergince ellerini önünde kavuşturarak beklemeye başladı. Huzursuz hissediyordu. Buraya ya da bu arkadaş grubuna ait değildi. Üstelik onlarda bunu göstermek istercesine kendi hallerinde takılmaya başlamışlar, istemsizce bile olsa genç kadının varlığını unutmuşlardı.

Nihayet dakikalar sonra oturduğu sandalyenin yanındaki sandalye çekildiğinde iç geçirdi. Altay ve yanındaki kadın masaya geldiğinde diğerleride onlara odaklanmıştı. Kısaca selamlaşıp kendi aralarında bir sohbete koyulmalarıda ne yazık ki uzun sürmedi. Görevleri, bir birleri ile olan anıları ve daha birçoğunu konuşurken bir kez daha Asuman'ı unutmuşlardı. Bazen Ali ona da sorular yöneltiyor, genç kadın kısaca cevaplar veriyor, konu bir anda tekrar onlara dönüyor ve bu gruba yabancı olan kadın bir kez daha sohbet dışı kalıyordu. En fenası ise onu buralara kadar getiren Altay'ın bir kere olsun ona bakmamış olmasıydı.

...

Yarım saat kadar sonra Asuman tamamen konu dışıydı. Kahveler içilmiş, sohbet biraz daha koyulaşmıştı. Hatta bir ara lavaboya gitmek için kalkan Asuman onun gittiğini kimsenin fark etmediğinden bile emindi. Oysa bugünü böyle hayal etmemişti. En azından Altay'ın bir başka kadınla kendisinin yanında flörtleşeceğini hesaba katamayacak kadar güzel düşlemişti.

Aptalsın Asuman! Aptalsın! Ne düşündün ki? Adamın arkadaşlarını bırakıp seninle ilgileneceğini mi?

Aynadaki yansımasına baktı tekrar. Yüreği iyice daralmaya başlamıştı. Üstelik sebepsizce bozulan sinirleri yüzünden dolan gözleri her an ağlayabileceğinin kanıtı niteliğindeydi.

Yalnızdı.

Ve öyle ölecekti.

Aptal gibi adamın peşine takılıp buralara gelmişti ve yine aptaldı ki özenerek hazırlanmıştı. Üzerindeki elbiseye baktı. Cılız bedeni yüzünden ne kadarda kötü duruyordu! Umay'ın güzel bedeninin aksine kendi vücudu ergen bir genç kızı andırıyordu. Elbette kimse onu sevmezdi. Kendi kendini bile sevmeye tenezzül etmiyorken kim napsındı onu? Buradan gitmeliydi. Hemde hemen buradan uzaklaşmalıydı ama nasıl yapacaktı ki? Diğerlerinin onu umursayacağını düşünmüyordu elbette. Ama bir nedene ihtiyaç duyduğuda su götürmez bir gerçekti. Birkaç dakika durup düşündü, en sonunda aklına gelen isimle hiç düşünmeden telefonunu çıkarıp ezberinde olan numarayı tuşladı. Bu hayatta sadece iki arkadaşa sahipti. Bir aileside olmadığına göre yalnızca onlardan birinden yardım isteyebilirdi ki Serçe'nin bu gün mesaiye kalacağını bildiğinden direkt olarak Ahmet'in numarasını tuşladı. Bir iki çalıştan sonra ise adamın dolgun sesi kulaklarında yankılanmaya başlamıştı.

Doğru olanı yapıyorsun! Diye mırıldandı kendi kendine. Yaptığı yanlış değildi. Asıl yanlış olan onu buralara kadar getirip yalnız bırakan Altay'ın yaptığıydı.

"Alo? Asuman?"

"Ahmet, ben şey için aradım. Altay beni bir yere getirdi ama kendimi burada iyi hissetmiyorum. Ayıp olmasın diye onada söyleyemiyorum. Acaba işin yoksa gelip beni alabilir misin? "

Durdu. Ahmet'in derin bir nefes aldığını işitecek kadar sessiz bir ortamdaydı.

Tuvaletteydi.

Ve ne yazık ki burada içerde olduğundan daha rahattı.

"Elbette! Neredesin? Hemen yanına geliyorum."

Nihayet adresi verip telefonu kapattığında biraz daha rahatlamış hissediyordu. Lavaboda bir kaç dakika daha boş boş oyalanıp tekrar diğerlerinin yanına döndü. Onun geldiğini gören Altay soru sorarcasına baktığında onu omuz silkip gülümseyerek geçiştirmiye çalışmıştı. Altay ona düz düz bakıp tekrar önüne döndüğünde derin bir nefes aldı. Bu sefer polis okulundaki anıları anlatılıyordu ama Asuman'ın dinleyemeyecek kadar canı sıkılmıştı. Bu yüzden bakışlarını camdan dışarıya çevirip Ahmet'in bir an önce gelmesi için dua etmeye başladı. Neyseki bulundukları yer Ahmetlerin kafesine çok uzak değildide yaklaşık on dakika kadar sonra mekanın açık otoparkında genç adamın motoru belirmişti.

Asuman motordan korkmasına rağmen ilk defa onu gördüğüne sevindiğini hissetti. Şimdi geriye sadece buradan kalkmak için bir bahane üretmesi gerekiyordu ama beyni o kadar dolmuştu ki ne yalan uyduracağını bilmiyordu. Bu bahane işini de Ahmet'e bırakmayı tercih edip hiçbir şey olmamış gibi tekrar masadakilere döndü. Konu ne ara Ali'nin memleketi olmuştu?

İyi anlaşıyorlar. Diye düşündü.  Ve ben buraya fazlayım.

"Asuman?"

Altay'ın sesiyle yan tarafına dönüp göz ucuyla Ahmet'i kontrol ettiğinde onun çoktan kafenin girişine ulaştığını görmüş, kurtuluşunun yaklaşmasıyla neşelenmişti.

"Efendim?"

"Canın sıkılmıyor değil mi? Eğer - "

"Asuman!"

Ve kurtarıcısının sesiyle Altay'ın cümlesi yarıda kesildi. Bunun için üzülmeyecekti zira saatlerdir onu saf dışı bırakıp başka bir kadınla flörtleşen bu adama ne olsa müstahaktı. Bu yüzden bakışlarını sanki ilk defa görüyormuş gibi şaşkınlıkla doldurdu, masaya doğru ilerleyen arkadaşına çevirdi.

Eh, flört öyle yapılmazdı.

"Ahmet?" diye cevapladı ayaklanırken. Masadakilerinde bu yeni gelen genç adama baktığını görmesi için onlara bakmasına gerek yoktu. Ama umursamadı. Onlar sabahtan beri Asuman'ı dışlarken umursamışlar mıydı? Hayır! Öyleyse bunu o da yapmayacaktı.

"Ne güzel tesadüf? Ben de biraz sonra seni arayacaktım. Bu gün Selim'in doğum günü, bizi de davet etmişti. Hatırlıyorsun değil mi?"

Ahmet'e bak sen! Boşuna harcanıyor buralarda. Hayır oyunculuk falan okusa çoktan Star tv dizisi baş rolü olurdu. 

İç sesine güldü. Ama onun haklı olduğunu biliyordu bu yüzden adama ayak uydurmaya devam etti.

"Ah, evet! Ben unuttum onu. Beraber gidecektik değil mi?"

Ayrıca Selim de kimdi?

"Evet." Ahmet arkadaki arkadaş grubuna bakıp kaşlarını çattı.
"Önemli değilse beraber geçelim hatta."

Elbette önemli değil dememek için dilini dişlerinin arasına aldı. Sakin olmalı ve kibar bir kız olarak buradan ayrılmalıydı. Bu yüzden derin bir nefes alıp masadakilere döndü ama asla Altay'ın suratına bakmamıştı. Tıpkı onun yaptığı gibi yüzüne samimi bir gülümseme yerleştirdi.

"Ben kalksam sorun olmaz değil mi? Bu gün bir arkadaşımızın doğum günü ama ben unutmuşum. Gitmezsem ayıp olacak. "

"Yok, ne sorunu." diye mırıldandı Umay. Diğerleride onu destekler şekilde konuştuğunda içi rahatlayan Asuman masanın üzerinde duran çantasını eline aldı. Altay'ın dik dik onlara baktığını ve konuşmadığını gördüğünde kibarca diğerlerine selam verdi, başka bir gün sözleşmek için saniyesinde iptal olacak bir anlaşma yaptı. Nihayet bittiğinde ise Ahmet'in uzattığı koluna girip mekandan çıkana kadar sabretti. Bu süre zarfında da konuşmayan Altay tüm sinir hücrelerini hoplatmıştı. Ne olurdu ağzını açıp bir şey dese? Ama yok. O yanındaki kadınla ilgilenecek kadar meşguldü zaten. Bir kez daha dolan gözlerine nalet etti. Bu kadar sulu göz olacak kadar ne yaşamıştı?

Öte yandan Altay deyimi yerindeyse dumura uğramıştı. Neler olduğunu bile anlamaya fırsat vermeden çabucak uzaklaşan ikiliyi motora bilene kadar izlemiş, Ahmet denen adam elindeki kaskı Asuman'ın başına geçirirken sabırla beklemiş, hatta genç kadın motora binip adamın beline sarıldığında dahi kımıldamamıştı ama beyni nihayet olanları idrak ettiğinde kaşları çatıldı. Dolgun dudakları düz bir çizgi halini aldığında masadakilerin tekrar sohbete daldığın hissetmişti.

"Valla Bozkurt, bundan sonra sana bozayı diyeceğim. Kusura bakma. "

Sert bakışlarını hızla uzaklaşan motordan çekip Ali'ye yöneltti. Bu adam yine neyden bahsediyordu Allah aşkına? Hayır, şimdi espri kaldıramayacaktı.

"Ne var lan?"

"Ne mi var? Sen gerçekten su katılmamış bir ayısın Altay. Kızı buraya getirdin. Ama bir kere bile yüzüne bakmadın." Ali başını masadakilere çevirip dinlemediklerine emin olunca tekrar arkadaşına döndü. Bu kez sessizce fısıldamıştı.

"Dahası Umay'ı sanki hiç görmemiş gibi ağzına düştün. Tamam biz biliyoruz kardeş gözüyle baktığını ama ya Asuman? Kız can sıkıntısından öldü öldü dirildi. Dönüp bir şey de diye suratına baktı saatlerce ama yok!"

Altay arkadaşının sözleriyle dumura uğrarken gözleri irileşmişti. Onun haklı olduğunu biliyordu. Asuman'ı resmen gözardı etmiş, tanımadığı insanların arasında bir başına bırakmıştı.

"Hassiktir!"

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro