Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

11.Bölüm KIRIK KALBİMDE FİLİZLEN BE ADAM!

Asuman elindeki ekmek poşetini masaya bırakırken derin bir nefes alması gerekmişti zira gözleri sabahtan beri olduğu gibi genç adamın uyuduğu koltuğa kayıyor, kızın titremesine neden oluyordu. Dün olanlar, beynine sonsuza kadar gömmek isteyeceği kadar utanç verici olan anılardı ki cesetlerinden süzülen kızıl kan genç kadının yanaklarında göllenmeye başlıyor, çıkık elmacık kemikleri birer elmaya dönüşüyor ve kurumuş dudakları soğuk bir şey tatmışcasına uyuşuyordu.

Tam orada dün Altay'a sarılmıştı ki bu patronu ve Ahmet'ten sonra ilk defa bir adamın ona dokunmasına izin verdiği anlamına geliyordu.

Ellerini kıvırcık saçlarından geçirip buklelerine dolanan ter damlacıklarının parmaklarında dağılmasına neden oldu. Mutfak epey boğucu duruyordu. Hava sıcaktı ama asıl sorun ne yazık ki nemdi. Nefesi daraldığında ince hırkasını çıkarıp yemek masasının üzerine fırlatıp mutfağın camını açtı. Sabahtan beri çalıştığı için ağrıyan ayakları bastığı yerlerin çiviyle dolu olduğu etkisini yaratıyor, Asuman'ın ağlama isteğini tetikliyordu. Saçları yüzüne yapışmaya başladığında bileğindeki siyah ince tokayla onları gelişi güzel bir topuz haline getirip çaydanlığı eline aldı. Bedeni uyumak için direnmeye devam etse bile bunu ne yazık ki yapamayacaktı zira Ahmet birkaç dakikaya burada olurdu.

İyi çocuktu, kibardı. Patronu Halil amcanın oğluydu ki aynı sınıfta oldukları içinde oğlanı pek iyi tanıyordu. İkisi de hukuk öğrencisiydi ama Ahmet'tin tabiri caizse o taraklarda hiç bezi yoktu. Bir keresinde isyan ederken ağzından kaçırıvermişti güzel sanatlar istediğini. Hakediyorduda. Öyle güzel resimler çiziyordu ki Asuman onun tuvallerine dokunduğu anda suretleri hissediyordu adeta. Ama ailesinin ısrarını kıramamış ve hukuk yazmıştı. Bu bir nevi Asuman'ın hayatını değiştirmişti. O zamanlar bir devlet yurdunda kalıyor, kazandığı burs ile yetinmeye çalışıyordu ama aldığı bir miktar para notlarına bile yetmiyordu. Üstelik derslerinde oldukça başarılı olduğu için birçok seminere davet ediliyor, hocaları gittikleri her yere onuda peşinden sürüklüyordu. Bu da yetmeyen para demekti.

O sıralara tanışmıştı Ahmet ile. Tek çocuktu Ahmet. Ailesinin bir apartmanı ve bir de kafeleri vardı. Dersleri kötü olunca ailesine Asuman'dan bahsetmişti. Aileside oğullarına ders vermesi karşılığında ona kalacak bir daire ve bir iş vermişlerdi. Herne kadar bunlar yaptığı işin karşılığı olamayacak kadar büyük şeyler isede karşı çıkacak durumu olmadığından sesini çıkarmamıştı.

Çayı tüpe koyduktan sonra üzerini değiştirmek için yatak odasına doğru ilerledi. Tam o sırada oturma odasından bir şeylerin devrildiğine dair bir ses işitti. Serçe mi gelmişti? İyi de daha birkaç saat önce geç geleceğim diye mesaj atmamış mıydı ona? Öyleyse bu kimdi? Derin bir nefes alıp hızla yatak odasına girdi ve kapıyı arkasından kilitleyip kapının dibine çöktü. Ne yapacağını bilemiyor oluşu bir yana elleri zangır zangır titremeye başlamıştı. Şimdi ne yapacaktı?

Nefesini tuttu. Aklı bin bir düşünceyi aynı anda önüne sürmüş, telaş keskin pençelerini genç kızın kalbine saplamıştı. Tam göğsünün ortasında bir sancı hissettiği anda cebinden telefonunu çıkarıp Altay'ı aradı. Ancak adama ulaşılamıyordu. Tekrar ve tekrar bir umut ulaşabilmek umuduyla aradı ancak duyabileceği ve duyabildiği tek ses ahizedeki kadının rahatsız edici ses tonundan başka bir şey olmadı. Karanlık odada bir başına kalmış evdeki her kimse gitmesini beklemeye başlamıştı ama yaslandığı kapı bir anda zorlanınca tiz bir çığlık dudaklarından firar edip özgürlüğünü ilan etti ki bu, en kana bulanmış özgürlük olmalıydı. Cep telefonu ellerinin arasından kayıp yere düşerken ışığı genç kadının cılız siluetinin garip bir yansımasını duvara resmetti. Dışarıdaki gölge sanki bunu bekliyormuş gibi kapıya daha çok yüklendi ama yüklendiği tek şey tahta kapı değil genç kızın ürkek kalbiydide. Zira korkunun altında ecel terleri döken kalbi son gücüyle çarparken göz yaşları terk etti onu. Asuman kapıdan çekilerek telefonunu yerden aldı ve giysi dolabına girip telefon rehberindeki ilk numarayı tuşladı. Polisi araması gerektiğini biliyor ama bir türlü numarayı hatırlayamıyordu. Şu an hatırladığı tek şey üvey amcasının kirli bedeniydi ki bu tarifsiz bir acıyla kızı sarmalayan bir anıdan öte değildi. Nitekim telefonun diğer ucunda sert bir erkek sesi duyuldu. Adam,

"Asuman?" diye mırıldanmıştı. Uykudan uyanmıştı veyahut yorgundu, bilemiyordu. Konuşmak için ağzını araladığında ardı arkası kesilmeyen hıçkırıklar boğazını parçalamaya başladı.

"Ali gelebilir misin?"

"Asuman neler oluyor? Sakin ol. Neredesin?"

Asuman dolabın kapağını kapatıp giysilerin arkasına saklanırken o denli çaresizdi ki. Anlatmaya kelimelerin yetmeyeceğini biliyordu.

"Evdeyim. O burada! Yardım et."

Kapının açılma sesini duyduğunda ise elleri arasından kayıp kıyafetlerin arasına karışan telefonun cılız ışığı, genç kızın yüzünde gözyaşlarının ustaca çizdiği tabloyu ortaya çıkardı. Ellerini ağzına bastıran Asuman yıllar önce yine böyle bir günde, giysi dolabına saklandığı o anı bir daha yaşıyordu ama sonrası olsun istemiyordu. Sonrası olursa olmazdı. Sonrası olmazdı.

"Allahım yardım et!" sesi çıkmadı. Boğazı ağrımaya başlamıştı. Dizlerini kendine çekip gözlerini sıkıca yumduğu sırada dış kapının kırılma sesi geldi kulağına. Bu öyle bir şiddetteydi ki neler olduğunu bile anlayamamıştı. Evin içinde bir koşuşturma olduğunu duydu, sonraysa tanıdık bir ses onun ismini korkuyla bağırdı. Ahmet gelmişti.

Asuman olduğu yerden çıkacak gücü kendinde bulamadı. Kurtulmuştu ama  karanlığa boğulmuş bedeni bu kurtuluşun sevincini yüklenemeyecek kadar acizdi. Ağzına sıkı sıkı bastırdığı elini çekip olanca gücüyle ağlamaya başladı. Hıçkırıkları çığlıklarının şiddetinde boğulurken içine sığındığı dolabın kapısı açıldı ve genç adamın güçlü kolları kızı sıkı sıkıya sardı. Elleri altında titreyen ufak bedenin çaresizliği adamın da kalbine bir ağırlığın çökmesine neden oldu, adamlığından utandı. Ne diyeceğini biliyor olsa saatlerce konuşur ve Asuman'ı sakinleştirirdi ama tek yapabildiği lal olan dilini ısırmak ve kızın bedenini ufak dolaptan çıkarıp yatağın üzerine oturtmak olmuştu.

"Ahmet! Korktum."

Dahada konuşamadı. Gözyaşları hızla akarken hıçkırıklar boğazına düğümleniyor, alamadığı nefesler bir köz haline dönüşüp kalbini yakıyordu. Ahmet de ona cevap verecek gücü kendinde bulamayınca sessizliğin tek anahtarı genç kızın çığlıkları oldu. Dakikalarca, belki de bir saate yakın arkadaşının göğsünde ağladı Asuman. Öyle ağladı ki tüm duyguları bir bir aktı gitti sanki. Hislerini kaybetti, ya da öyle zannetti. Tek bildiği o heriften asla kurtulamayacağıydı.

Nihayet uzunca bir süre sonra Ali peşinde bir polis ekibiyle kızın evine geldiğinde Asuman konuşamayacak vaziyetteydi. Eve çağrılan sağlık ekibinin yaptığı sakinleştiricinin de etkisiyle göz kapakları usulca kapandı. Ahmet ise olup bitenleri gördükleri ve bildiği kadarıyla polislere anlattı, ev aranırken onlara buraya neden geldiğinden Asuman'ı nasıl bulduğuna kadar her şeyi anlatmıştı ama bunlar resmi sayılmıyordu. Bu yüzden görgü tanığı olarak ifadesi alınmak üzere ekiple birlikte karakola götürülmüştü.

...

Asuman kendine geldiğinde başında bekleyen Ali ve Ahmet'i gördü. Beyni uyuşmuş gibi ağrıyor, etrafındaki her şeyin beyaz oluşu garip bir şekilde ruhunu rahatsız ediyordu. Gece olanlar aklına geldiğinde gözleri yanmaya başladı ama ne ağlayacak, ne de çığlık atacak gücü kendinde bulamadı. Yapılan sakinleştiricinin etkisi hala üzerindeydi.

"Asuman? İyi misin? "

Ahmet'in telaşlı sesini duyduğunda çatlamış bakışlarını yavaş yavaş adama çevirdi. Konuşmak adına ağzını açtı ama o denli yorgun hissediyordu ki bir türlü konuşamamıştı. Derin bir nefes alıp kendini zorladığında çatlamış dudaklarının arasından kesik bir onay kelimesi firar etti. Aynı soruyu sormaya hazırlanan Ali ise kızın halini görünce susmak zorunda kalmış, Asuman'ın ifadesini almak için kapıda bekleyen polisleri daha sonra gelmeleri için göndermek üzere dışarıya çıkmadan hemen önce de geçmiş olsun dileklerini iletmişti. Asuman onu başıyla onaylamakla yetinip gözlerini kırpıştırdı. Dün olanlardan sonra asla rahat olamayacaktı. O adam yaptığı her şeye rağmen serbest bırakılmıştı. Bu gerçek Asuman'ın kaldıramayacağı kadar ağır bir yüktü ancak başına gelenlerden sonra daha fazla katlanamayacağını biliyordu.

Üstelik bir türlü canlanmayan ve bir ölüyü andıran duyguları genç kızın sinirlenirini bozacak cinstendi.

"Ben kapıdayım. Sen biraz daha dinlen, olur mu? "

Ahmet'in sesiyle kendine geldiğinde başıyla onayladı onu, ardındanda gözlerini sıkı sıkı yumup tüm olanları unutmayı diledi. Olan onca şeyi. Yaşadıklarını. Olmadı. Odanın içini aydınlatan güneş daha göze batar bir hale gelmeye başladığında odaya genç bir hemşire girdi. Yüzünde sahte olduğu miliminden dahi anlaşılan bir gülümsemeyle Asuman'ın tansiyonunu ölçtü, elindeki deftere bir şeyler karaladı, ardından da çıkıp gitti. Hayatındaki diğer herkes gibi. Onu terk etmeyen tek insanın üvey amcası olduğu gerçeği ne denli gülünçtü bilemedi.

Kapı tekrar açıldığında biraz daha iyi hissediyordu. Sakinleştiricinin etkisi artık yavaş yavaş geçmeye başlamıştı ama Asuman akmayan göz yaşlarının ilaçlar yüzünden olmadığınıda fark etmişti. Güçsüz bakışları kapıya döndüğünde kendisine şaşkın şaşkın bakan adamla göz göze geldi. Üzerinde Özel Harekat üniforması, başında yeşil beresiyle Altay Bozkurt kapının girişinde dikilmiş yatakta uzanan genç kıza ne yapacağını bilemez bir halde bakıyordu. Bu durum garip bir şekilde genç kadını güldürdü. Kesik gülücük kahkahaya dönüştü, sonra ise ardı arkası kesilmeyen bir ağlama krizi cılız bedenini esareti altına almakta çekinmedi.

"Asuman!" Altay kıza doğru atılıp onu tutmak için uzandığında Asuman'ın keskin sesi ikisinin arasındaki mesafeyi bir bıçak gibi kilometrelere bölüvermişti.

"Başın sıkışırsa gelirim dedin, gelmedin! Gitmem dedin, gittin! Korurum dedin, koruyamadın! Sen sözlerini tutmadın! Oysa ki ben senden bana söz vermeni istemedim. Sen verdin bu sözleri! Birini bile tutmadın."

"Asuman ben-"

"Aradım seni. Kimsem yok dedim. Kimsem olursun belki diye aradım! Kimsen olurum demiştin, olmadın! Sen sözlerini tutmadın! Birini bile!"

Asuman acıyla çığlık attığında Altay hızlı davranıp genç kadının küçük bedenini kucakladı. Sıkı sıkı sardı, kollarını ince beline sararken başını saçlarına gömdü. Kalbi kırıktı. Asuman hayatına girdiğinden beri kalbi kırıktı Altay'ın. Bir şeyler eksikti orada ve biliyordu ki o eksiği tamamlayacak olan da yine bu kadındı.

Asuman'da kollarını adamın bedenine sararken hıçkırıkları iç çekişlere dönmüştü. Altay, kızın saçlarını ağır ağır okşarken birkaç dakika ne diyeceğini bilemez bir halde kaldı ama sonra güçlü çıkan sesiyle mırıldandı.

"Belki hepsini değil ama birini tuttum. Bir sözümü tuttum, Asuman. Bundan sonra asla bırakmam seni. Kimse dokunamaz, kıramaz kalbini. "

"Ya kırarlarsa?" Kızın sesi kırıktı.

"Kıramazlar!"

"Ya sen kırarsan?"

Altay tereddüt etmeden mırıldandı.

"Kırmam! Ama olurda kırarsam.. Kırdığım yeri öperim."

"Söz mü?"

"Söz, Asuman. Sevdiğimin, gökyüzünün üzerine yemin ederim ki bırakmam bir daha."

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro