Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Uzay Kapaklı Günlükten -2


Merhaba,

Aslında sana nasıl seslenmem gerektiğini bilmiyorum. April mı demeliyim, yoksa adını mı öğrenmeliyim? Adını öğrenirsem eğer April’ın bana hissettirdiği tuhaf his uçup gidecekmiş gibi hissediyorum. Sanırım büyüsünü bozmamalıyım.

Seni bir daha göremeyeceğimi sanıyordum aslında, bu yüzden intikam planlarıma devam ettim. Kusursuzdu, elbette Sellie’den de yardım almak zorunda kaldım. Onunla eskisi gibi yakın olabilmem imkansız, bu yüzden oldukça mesafeliydim.

Sanırım o kütüphanede çalışıyorsun, şehir meydanındaki. Sonbaharın bir getirisi olan yağmur, yerlerde oluşturduğu su birikintileriyle bir tuzak kurdu sana. Belki de tek istediği benim sana yardım etmemdi.

Hiçbir zaman, insanlara karşı kolayca bir şeyler hissetmedim. Seni gördüğümde kalbim de hızlanmıyordu, hayır. Bu tanımlayamayacağım, çok farklı bir his. Fiona’nın Kalp kitabındaki duygulardan tamamen farklı. Öyle basit bir kelimeyle ifade edemeyeceğim kadar ağır fakat uçucu bir etkisi olacak kadar hafif. Bir yere daldığında gözünü kırpmak gibi, göz kırpmak hiçbir zaman o an geldiği kadar zor gelmemiştir.

İşin aslı, beynimin düşünme mekanizmasını bozdun. Bu benim gibi biri için iyi bir durum değil. Yapmam gereken bir plan ve uygulamak için de soğukkanlılığa ihtiyacım var. Plana ne kadar uyarsam, yaşayacağım yıllar da o kadar azalacak. Ölüme yürüyorum ve düşünmem gereken belki de son şey sensin.

Kalbimin tam ortasında, iyileşmek bilmeyen bir yara var. Biliyorum ki, o intikamı almadığım sürece de kabuk tutmayacak. Önüme geçecek her şeyi kendimden uzaklaştırmalıyım ancak yapamıyorum. Çevrende bir büyü varmış gibi, bakışlarım sana değdiği an sessizliğine çekiliyorum.

Sende de, Fiona’nın sihirli sözcüklerini görüyorum, April. Olur da bir gün, kendi sessizliğinin hikayesini kaleme alırsan ve bir cümlede dahi olsa sözcüklerin benimle alakalı olursa; hakkımda vereceğin tek bilgi sana hissettirdiklerim olsun. Adımı bile yazma, öylesine bir isim uydur. Brandon olsun mesela.

Kitapları taşımana yardım edip seninle birlikte kütüphaneye geldiğimde nazik kahve teklifin çok hoştu. Gerçekten… Ne yapacağımı bilmiyorum, gelmemeye çalışacağım. Biliyorum ki mümkün değil, yine de deneyeceğim işte.

İntikam duygumun önüne geçmemesi gereken bazı şeyler var, engellemek zorundayım. Ne kadar devam edebilirim bilmiyorum. Yalnızca iki kez gördüğüm bir insanın beni kendine bu denli çekmesi normal mi?

Sessizliğine ihtiyacım olduğunu hissediyorum.

Sessizlik… Belki de senin için büyük bir korku kaynağı, aynı zamanda bir yuva. Onunla uyanıp onunla uyuyorsun. Sözcüklerin ağzından değil de parmaklarından süzülüyor mesela. Diğer insanların gürültüsü değil de, kendi gürültüsü çok yoruyor insanı. Elimde olsa, ikimizin yer değiştirmesini sağlamak isterdim.

Nisan ayında seni görüp göremeyeceğimi merak ediyorum, umarım görürüm. Bu önüne geçemeyeceğim bir istek. Görürsem, muhtemelen bu son kez olacak. Nisan ayında öleceğim, April. Bu yüzden ilk tanışmamızda sana April deyivermem bir hayli yürek burkucuydu benim için.
Planım tüm ayrıntılarıyla hazır, uygulayacak gücün de içimde olduğunu biliyorum. Önüme çıkan tek pürüz sensin, sana da pürüz demek pek içimden gelmiyor. Seni bile bile ölüme atmayacak kadar bilinçliyim. Sen yalnızca gideceğim yolda yanından geçip gitmem gereken güzel bir bitkisin.

Dört gün. Tam dört gün sonra kendime hakim olamayıp sabahın bir saatinde kütüphaneye geldim. Turuncu saçlı bir adam kapıyı açıyordu, ona seni tarif ettim ve sana haber vermesini rica ettim.

Bunu yapmamalıydım, hayır.

Planım gittikçe karmaşıklaşıyor ve seni dahil etmemeliyim. Bencilliğime engel olamıyorum, içimden seninle konuşmak geçiyor. Turuncu saçlı adamla konuşmam bundan sadece birkaç saat öncesiydi, ona söylediklerimi hiçe sayıp kütüphaneye gitmemeyi düşünüyorum.

Bazen insanların kalbini kırmak pahasına onlar için bir şeyler yapmamız gerekir, April. Ben de senin için tam olarak bunu yapmaya çalışıyorum. Kendimi uzak tutarak seni plana dahil etmemeyi deniyorum ancak başarabildiğim söylenemez.

Kafam öyle karışık ki... Düşüncelerimin önünde duygular da var bu kez. Olayların gidişatını yüksek oranda onlar kontrol ediyor, durum benim açımdan sürekli karmaşıklaşıyor. Biliyorum ki o kütüphaneye geleceğim; kahve içmek için değil, seni görmek için.

Seninle hiç çarpışmamış olmayı dilerdim. Sana hiç bakmamış, sessizliğindeki huzura hiç tanık olmamış ve seni karanlığıma sürükleyecek olmanın verdiği hissi hiç tatmamış olmayı dilerdim.

Bazen insan bazı şeyleri kendine bile açıklayamaz ya, bu da öyle bir şey işte. Ben belki de hiç doğmaması gereken, hiç yazılmaması gereken bir karakterdim. Belki senin yere düşüp ıslanan kitapları tek başına taşıman, o sarı saçlı adamdan tek başına kurtulman ve hayatına bir yabancıya kahve teklifinde bulunmadan devam etmen gerekiyordu.

Zamanı geri alabilseydim, ismin yerine asla April demezdim. Kalbimin üzerindeki bu hissin yanında bir de buruk bir pişmanlık var üzerimde. Nefeslerimi ağırlaştıran ve her boş anımda zihnimi bulandırıp huzursuz eden cinsten.

April, sana haksızlık ediyorum. Hayatına girerek seni aşağı çekiyorum. Üzgünüm, çok üzgünüm.

İnsanlar bazen içindeki hislerden kurtulmak için farklı yollar denerler; kimisi bir film izler, kimisi spor yapar, kimisi ise hiçbir yol bulamayıp bir psikiyatrla görüşür. Ben son seçenekteyim; sadece bir şeyler yazarak rahatlamayacağımın farkında olsam da, psikiyatrıma göre mektup şeklinde yazdığım şeylerin beni rahatlatması gerekiyor.

İşe yaramayacağını bile bile, bir gün kimliğim sayılan bu uzay kapaklı defterin eline geçmesi ve kelimelerime şahit olman umuduyla yazıyorum.

Üzgünüm, hiçbir zaman planımı ve intikam isteğimin kaynağını öğrenemeyeceksin. Hikayemin hüznünü sana bulaştırmayacağım. Kalbi şeffaf olanların üzülmesi kolaydır, nasıl sana hikayemden bahsedebilirim ki?

Her şeyden çok önemsediğim bu defterin sayfalarını yırtabilecek kadar istemiyorum hikayemi öğrenmeni.

Sana bunları yazma nedenim daha çok merak etmeni sağlamak değil, sadece gittiğim gün beni yanlış anlamanı istemiyorum.

Sanki seni çok önceden beridir tanıyormuşum, kelimelerinin dudaklarından süzülüşüne şahit oluyormuşum gibi bir his kol geziyor çevrende. Seni gördüğüm her yerde gözlerinden söylemek istediklerini okuyor gibiyim.

Alışkın olmadığın bir yaşama mahkum edilmek, ait olmadığın bir yere sürgün edilmek gibi senin hakkındaki düşüncelerim. Odaklanmam gereken farklı şeyler varken, üstelik bu şeyler hiç hoş olmayan şeylerken...

Bugün Kalp'i okurken birkaç dakikalığına durdum ve düşündüm. Belki de kalbim, sürekli gördüğü siyaha artık tahammül edemiyor ve senin beyazlığına çekiliyor. Bazen tamamen siyaha bulanmış kişilerin bile, beyazın gölgesi olmaya ihtiyacı oluyormuş demek ki.

Siyah olduğumu söylerken kötü bir insan olmaktan bahsetmiyorum, yanlış anlama. Yalnızca hayatın zorlu koşullarına adaptasyon sağlamaya çalışan ve bunu başaramayıp her defasında yere düşen biriyim ben. Yere düştükçe daha yükseğe çıkamasam bile daha sert oluyor inişim.

En sonunda öyle bir çakıldım ki yere, yukarı çıkabilecek bir kuş olmadığımı anladım. Artık yalnızca bir köstebek gibi yerin altından gitmeyi öğrenmeye çalışıyorum.

Gökyüzü seni istemiyorsa, bir şekilde toprağa alışman gerekiyor. Gözlerinin karanlıkta kalması, siyahı benimsemesi gerekiyor. Zamanla siyah, ruhuna sızıyor ince ince. Nefeslerinde zayıf bir duman gibi yayılıyor, hücrelerine dek giriyor.

En sonunda, kalbin bile beyninin esiri oluyor. İşte tam bu noktada kalp, isyan bayraklarını çekiyor gökyüzüne. Bir beyaz seçiyor kendine ve onu grileştirmemek için gölgesi olmayı kabulleniyor sessizce.

...

Okulların açılması ve derslerin aniden üzerime binişi yüzünden son zamanlarda planlama konusunda sıkıntı yaşadım. Bulduğum küçük boşluklarda yazdığım bir bölümdü; anlam kayması yahut yazım yanlışı varsa affola.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro