Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

2.8

"Bir kahveye ihtiyacım var."

Kitabı önümüze alıp ikimiz de not defterlerimize bir şeyler not etmeye başlamıştık. Tabii ben konuşamadığım için yazdıklarım daha çoktu. Defteri aynı zamanda Jordan ile iletişim kurmak için kullanıyordum. Yalnızca yirmi sayfa incelemiştik, Jordan şimdiden sızlanmaya başlamıştı.

Sandalyemi ittirerek yerimden kalktım ve ikimize kahve yapmak üzere küçük mutfağıma gittim. Mutfağım salonumla birleşik olduğundan araya masayı koymuştum ve Jordan ile orada çalışıyorduk.

Kahveleri yaparken Jordan'ın hızlı hızlı sayfaları çevirdiğini fark ettim. Suyun kaynamasını beklerken arkasından giderek Jordan'ın ne yaptığına baktım. Sayfaları hızlıca çevirerek doksan birinci sayfaya geldi. "Mellanie, sanırım sana bir şey itiraf etmeliyim."

Sandalyemin üzerine yeniden oturdum. Konuşmasını bekliyordum. Sayfayı hızlıca taradıktan sonra aradığını bulmuş gibi gülümsedi. "Bir konuşmamızda Brandon asal sayıları sevdiğini fakat asal gibi görünüp aslında asal olmayan sayıları daha çok sevdiğini söylemişti. Bunu kitabı verirken söylemiş olması o an garip gelmişti, bunu sen içinde bir not bulduğunda düşündüm." Başını kitaptan kaldırarak bana baktı. "İlk önce 51 olduğunu düşündüm, 17 ve 3'ün çarpımı 51 ediyor. 51. sayfayı incelediğimde bir şey bulamadım, açıkçası aklıma da başka bir sayı gelmedi. Biraz önce 91'in de 13 ve 7'nin çarpımı olduğunu hatırladım ve şuraya bir bak..." Eliyle sayfaya birkaç kez vurdu. "Burada bir adres var."

Kitap biyolojik unsurlarla birlikte kısa hikayeler de içeriyordu. Bu hikayeyi hatırlıyordum, bir adamın öldükten sonra kalbini küçük bir çocuğa bırakmasıyla alakalıydı. Hikayedeki adres oldukça kısaydı, ayrıntısı bile yoktu. Sayfaya dikkatli baktığımda kurşun kalemle adresin altının çizilip sonradan silindiğini fark ettim. Bastırmadan çizilmiş gibiydi.

"Öyleyse ilk durağımız belli, değil mi?" Başımı aşağı yukarı salladım. Su kaynamıştı fakat kahve içmeye vaktimiz yoktu. Neredeyse öğlen olmuştu, ikimiz de aceleyle toparlanarak evden çıktık.

Adrese vardığımızda bizi karşılayan basit pembe bir binaydı. İki katlıydı ve önünde kocaman bir bahçesi vardı. Bahçede de pembe ağırlıklı çiçekler otomatik sulama sistemiyle sulanıyordu. Bahçe kapısından evin önüne dek uzanan taşlı yolun iki yanındaki çiçeklerin hatalı sulaması taşların üzerini ıslatmıştı.

Ben tereddüt ederken Jordan beklemeden bahçe kapısını açtı ve içeri girdi. Taş yolun tam ortasından ıslanmadan yürüyerek beyaz kapıya ulaştı. Ben de peşinden ufak adımlarla ilerledim. Yanına vardığımda kapıyı çoktan çalmıştı. Kapıyı beyaz önlüklü bir kadın açtı, hizmetçi olduğunu tahmin ediyordum. "Buyurun kime bakmıştınız?"

Jordan konuştu. "Aslında bilmiyoruz, bu evde kim yaşıyor acaba?" Jordan normalde oldukça asosyaldi, bazen tek yakın arkadaşının ben olduğumu düşünürdüm. Yanında ben olmadığımda insanlarla konuşmadığına şahit olmuştum fakat ben yanındayken benim yerime de konuşması gerektiğini düşünüyormuş gibi daha kolay iletişim kuruyordu.

Hizmetçi kadın yutkundu. "Aslında bunu size neden söylemem gerektiğini öğrenmek istiyorum." Jordan elini alnına koydu. "Brandon Morrison diye birini tanıyor musunuz?" Hizmetçi kadın elini alnına götürerek Jordan'ı farkında olmadan taklit etti. "Beyefendi, size bu bilgileri neden vermem gerekiyor?"

Evin içinden bana oldukça tanıdık gelen bir ses yükseldi. "Emily, gelen kimmiş?"

Jordan da sesi tanımış gibi kaşlarını çattı, ardından hizmetçi kadın orada yokmuş gibi bana döndü. "Brandon neden bizi buraya yönlendirsin ki?" Omuz silktim. Kapıya döndüğümüzde Sellie de hizmetçi kadın ile birlikte görünmüştü. Önce Jordan'ıgördü. "Buyurun?" Ardından bakışları yavaşça bana kaydı. "Sen!"     

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro