2.3
Kütüphanede maaşlı olarak çalışmaya başlamamın üzerinden dört gün geçmişti. Daha farklı bir şeyler olur sanıyordum ama hayır, olmamıştı. Sadece üzerimdeki tedirginlik artmış, üstüne düşünüldüğünde vücuduma ufak bir stres dalgası yayılmasını sağlamıştı. Rafların günlük tozunu hızlıca aldıktan sonra Jordan'ın yanına döndüm.
Jordan'ın sınavları bitmişti fakat çevre okulların sınavları devam ediyordu, ki bu alışkın olduğumuz bir şey değildi. İkimiz düşünmüş ve geceleri beraber kalmaya karar vermiştik. Jordan'ın çalışacak bir şeyleri yoktu, tek başına kalması haksızlık olurdu.
Ansızın zihnime süzülen bir düşünceyle kalakaldım. Jordan halimi fark ederek elini gözlerimin önünde birkaç kez salladı. "Hey, tırtıl! Orada mısın?" Masanın üzerinden hızlıca bir kağıt ve kalem buldum. Elimden geldiği kadar hızlı yazarak kağıdı Jordan'a uzattım.
'Bana verdiğin kitabı hatırlıyor musun? Kalp. Onu Edward'la konuştuğum gece gittiğimiz kafede unuttum. Üstelik sen bana o kitabı Brandon'dan aldığını hiç söylemedin, içindeki notu gördüm ve o gece aslında kütüphaneye geliyordum.'
Jordan yazdığımı okuduktan sonra gözlüğünü düzeltti. "Ne notundan bahsediyorsun?" Ona notun sonunda kütüphanede olduğunu da anlattıktan sonra, bekledim. Bir tepki vermesini veya açıklama yapmasını. Tek yaptığı ödünç kitap almak isteyen öğrencilerden biriyle ilgilenmek oldu.
Kütüphane boşalmaya başlamıştı, birkaç öğrenci çalışıyordu sadece. Jordan'ın bir şey söylemesini bekliyordum ancak söylese de konuyla ilgili olmayacak gibiydi. Birkaç saat sonra yanıma geldiğinde merakla yüzüne baktım. "Evine gidip birkaç saat uyu, gece buradayız. Benim uyku düzenim zaten bozulduğu için sabah geç gelmiştim, sen gelene kadar idare edebilirim."
Yanımdan geçip gidecekken kolunu tuttum ve kaşlarımı çattım. Yüz ifademden anlamasını umuyordum çünkü yazarak anlatmaya çalışırsam biliyordum ki gidecekti. Bu şekilde davranıyor oluşu garipti, anlam verememiştim. İçimde farklı bir tedirginlik baş gösteriyordu çünkü Jordan'ı bu şekilde görmezdim.
Suratıma baktığında sert ifadesi gevşedi, açıkta kalan eliyle kısaca yüzünü sıvazladı. "Biliyorum." Kendi kendine konuşur gibi devam etti. "Biliyorum, evet. Anlatmamı bekliyorsun ama benimle pek bir ilgisi yok, gerçekten." Başımı hafifçe aşağı eğerek kolunu serbest bıraktım; dudaklarını birbirine sıkıca bastırmış, burnunun ucuna doğru kayan gözlüğünü belki de fark etmemişti bile.
Kütüphaneye göz attı, sanki birinin gelip onu buradan almasını istiyor gibiydi. Elimle koltukları işaret ettiğimde omuzlarını düşürerek ilerledi. Karşılık oturduk ve bir şeyler anlatmasını bekledim. Kısa süren sessizliğin ardından, kütüphanedeki insanları rahatsız etmemek için kısık sesle konuştu. Zaten koltuklar masalardan uzakta olduğundan buna pek gerek olmasa da engellemedim. "O gece Brandon buradaydı, kitabı sana ulaştırmam için bana verdiğinde içinde bir not olduğundan bahsetmemişti. Masalardan birinde oturuyordu, sonra..." Durdu. Devam etmesi için koluna dokunduğumda bile konuşmadı.
Onu hafifçe sarstım, gözlerini suratıma çıkararak devam etti. "Bir telefon geldi, telefonu yüksek sesle çaldığı için dışarı çıktı. Ben de peşinden gittim, telaşlıydı. Bana senin geleceğini ve geldiğinde senin yanında kalmamı söyledi." Durakladı, çok geçmeden devam etti. "Brandon için artık iyi şeyler hissetmiyorum, Mellanie. Birkaç gün önce onu yanında bir kızla gördüm, kız boya küpü gibiydi ve tartışıyorlardı." Kızın Sellie olduğunu tahmin ediyordum, tepki vermedim.
"Yanlarına doğru ilerlemeye başladım, onları duyabileceğim bir yerdeyken Brandon kızın yanından geçip gitti. Kız aceleyle birilerini aradı, bir silah istediğini söyledi." Anın şokuyla kaşlarımı çattım. Ne için silah istiyordu, kimden istiyordu? "Konuşmanın devamında da silahı Brandon'ın istediğinden bahsetti, yalan mıydı bilmiyorum. Yalan olup olmamasının bir önemi var mı, onu da bilmiyorum. Her ne oluyorsa, uzak durmalısın Mellanie. Artık onunla konuşma, lütfen."
Jordan'ın söyledikleri bir süre zihnimi yordu, düşüncelerim öyle yoğunlaşmıştı ki katı bile diyebilirdiniz. Elimle saçlarımı geriye ittim, kütüphane basık ve boğucu gelmeye başlamıştı. O sırada içeri giren kişiyi göremeyecek kadar kötü durumdaydım belki de.
Jordan hızlıca ayağımı iteklediğinde başımı kaldırdım ve Brandon ile göz göze geldim.
Belki de Jordan'ın söylediğini yapıp onunla konuşmamalıydım.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro