Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

2.0



'Sen çocukluğumdaki tek arkadaşımdın.'

Bu, yalnızca bir cümleydi. Altında yatan anlamlar görmezden gelinemeyecek bir cümleydi yine de. Gözlerimi kapattım ve birkaç saniye düşündüm. Edward tek arkadaşını yanından uzaklaştırıp kötü davranmaktan başka bir şey yapmıyordu öyleyse. Küçücük bir çocuk... Yanında duran hiçbir dostu yok. Yalnızlığı yüzünden her şeyi yıkıp dökmek istiyor. Tabii ki bana da bu şekilde davranır.

Elbette bu davranışlarını haklı çıkarmıyordu.

'Bunu bilmiyordum.'

Yazdığımı okuduktan sonra defterde biraz uzun vakit geçirdi. Bu sırada ben de Kahvemden koca bir yudum gönderdim mideme. Kafenin dışarı bakan kısmında saksıların içine konmuş çiçekler vardı, muhtemelen uzun süredir doğru düzgü sulanmıyorlardı. Dışarıdaki tente yüzünden yağmur suyu da gelemiyordu zavallılara, içimden çiçekleri sulamak geçiyordu.

Kafenin içi, daha önce gittiğim yerlere pek benzemiyordu. Bir kısım oldukça iyi aydınlatılırken arkada kalan kısım, yani bizim oturduğumuz kısım, biraz loştu. İnsanlar aydınlık olan kısımda kahve içiyor, kitap okuyor, ders çalışıyor veya yalnızca sohbet edip tatlı yiyorlardı. Samimi bir atmosferi vardı, kütüphaneye girip çıkan insanlardan birkaç tanesini hemencecik tanımıştım.

İçeride ince bir kahve kokusu insanı mayıştırıyordu. Buna bir de yağmur sesi eklenince, oldukça keyifli bir yerdi. Edward sonunda yazmayı bitirmiş olacak ki, defteri yavaşça önüme bıraktı.

'Küçük bir çocuktum, Mellanie. Gerçekten ne yapacağımı bilmiyordum. İnsanlara nasıl davranmam gerektiğini bile bilmiyordum. İlkokuldaki arkadaşlarım benimle hep dalga geçerdi, nedenini bulamayıp anneme sorardım her defasında. Sonradan öğrendim ki, saçlarım fazla sarı diye benimle dalga geçiyorlarmış. İlk başta bana saçma gelmişti, sonra birkaç kere annem beni karşısına alıp konuştu.
"Edward, insanlar böyledir. Farklı olan her zaman dışlanır. Senin sadece saç rengin farklı diye, başkasını sadece dişi kırık diye dışlayabilirler. Bu doğaldır. Zamanla alışırsın." Annemin açıklamaları ister istemez beynime yerleşiyordu.
Sonra bir gün, senin de farklı olduğunu gördüm. Bunu da anneme sordum.'

Deftere yazdıklarını okuduğuma emin olduktan sonra, benim bir şey yazmama fırsat vermeden yine kendi önüne aldı. Ellie'nin Edward'a benim hakkımda söylediklerini feci merak ediyordum.

'Bana senin biraz daha farklı olduğunu söyledi. Diğer insanlardan daha farklı... Yani, demek istediğim şey; bana farklı olduğumu söylüyordu ancak sana yalnızca 'farklı' kelimesini kullanmak yerine 'daha farklı' diyordu. Küçük bir çocuk için kelimelerin pek bir şey ifade etmediğini düşünebilirsin, belki de o zamanlar annemin söyledikleri üzerinde fazla düşünüyordum, bilmiyorum. Bu aklıma yeni bir düşünce getirdi; eğer sana arkadaşlarımın bana davrandığı gibi davranırsam sorun çözülürdü. Diğerlerinin arasına karışabilirdim, ne de olsa sen 'daha farklı'ydın.
Belki inanmayacaksın çünkü onun senin gözündeki yerini biliyorum fakat bunu anneme ilk söylediğimde bana ilginç bir fikir olduğunu ve deneyebileceğimi söyledi. Zamanla sana bu şekilde davranmaya alıştım, içimdeki duygular tatmin edici olmasa da birkaç arkadaş edinmiştim.
Her zaman bunun yanlış olduğunu söyleyen bir tarafım vardı fakat annem bile karışmıyordu, en fazla ne olabilirdi ki?'

Göğüs kafesimin sol tarafında, akciğerimi yırtmak istercesine atan kalbim sayesinde tepki veremeyecek kadar şaşkın olduğumu anlamıştım. Yutkundum ve belki de bir saniyenin dört katı kadar uzadığını düşündürecek bir yavaşlıkta başımı kaldırdım. Edward doğrudan gözlerime bakıyordu, sanki uzansam içindeki pişmanlığı parmak uçlarımda hissedecek gibiydim.

Bunu belki de yıllardır kalbinde taşıdığını düşündüm hemen sonrasında. Yapmamın doğru olup olmadığını bile bilmiyordum ancak, gülümsedim. İçinin rahatlamasını umdum yalnızca çünkü gözlerinde gördüğüm gerçekten büyük bir duygu karmaşasıydı.

Ellie'den bunu gerçekten beklemezdim. Kalbimdeki burukluğu hissettim. Nedense sonrasında masanın üzerine bıraktığım kitaba kaydı bakışlarım. Kalp, gerçekten kırılabiliyordu ve sonrasında bunun hangi sebeple olduğunun bir önemi kalmıyordu. Neredeyse somut olduğunu söyleyebileceğim bir şekilde gözaltlarımın çöktüğünü hissettim. Gülümsemem yavaşça soldu.

Bir cevap verebilecek gibi değildim, bu yüzden önümdeki defteri yeniden ona uzattım.

Kahvemden bir yudum daha içtim, soğumaya başlamıştı. Tadı önceki yudumuma kıyasla daha acıydı, dilimin üzerinde ekşi bir tat bırakarak ilerlemişti yutağıma. Kahve fincanını yan tarafıma bırakarak benden biraz daha uzağa ittim, bir yudum daha alamayacaktım.

Edward defteri yeniden önüme bıraktığında okuyup okumama konusunda kararsızdım. İçimde ilk kez bırakıp gitme konusunda ısrarcı bir taraf oluşmuştu. Kendi içimde üçe ayrılıyordum; bir yanım Edward'ın pişmanlığının bile burada kalmama yeteceğini söylüyordu, bir yanım Edward'ın bana yalan söyleyebileceğini savunuyordu (pek güçlü bir taraf olduğunu söyleyemeyecektim), diğer yanım ise tam şu an buradan kalkıp gitmemin benim için daha iyi olacağı düşüncesindeydi.

Biliyordum ki, bazı şeyler öğrenilmeden daha iyiydi.

Yine de, orada kaldım. Defterde yazanları okumaya başladım.

'Bir gün, anneme bunun beni rahatsız ettiğinden bahsettim. Geceleri yatağa yattığımda uykumu kaçıracak kadar büyük bir acı vermeye başlamıştı. Çevremdeki diğer arkadaşlarımı istemiyordum, hepsi zorbaydı. Tek arkadaşım sen olabilirdin, benim için hiç sorun değildi.
Anneme bunu söylediğimde yüksek sesli bir kahkaha attı. Neyin bu kadar komik olduğunu anlayamamıştım tabii. Elini omzuma yerleştirdi.
"Edward, Mellanie'yi seviyorsun, değil mi? İnsanlar sevdiği kişilere sevgisini göstermek zorundadır, bugüne dek bu şekilde gösterdiysen bundan sonra da böyle devam etmelisin. Mellanie, sana hiçbir şekilde yanıt veremez ve eğer onunla konuşmaya çalışırsan üzülür. Bu şekilde hem onunla oyun oynamış oluyorsun hem de diğer arkadaşların yanında kalıyor."
Sana yemin ederim, o an bunun yanlış olduğunu anlayamadım. Sandım ki, seni rahatsız etmeye devam edersem mutlu olursun. Elbette ergenlik çağlarına geldiğimizde bunun koca bir hatadan ibaret olduğunun da farkındaydım. O zamanlarda da ben nasıl davranacağımı kestiremedim, devam ettim.
Seni ağlarken gördüğüm bir gün, kalbimde bir yer sızladı. Yaptıklarım yüzünden pişmanlıktan ölüyor dahi olsam, annem yaptıklarımı geri alamayacağımı söyleyip duruyordu. Ona göre devam etmek zorundaydım, yoksa her şey daha kötü olacaktı.
Annemin söylediklerine inandım ve ancak annem öldüğünde aklım başıma geldi. Bunu yapmayı kesmem gerektiğinin farkındaydım, beni affedemeyeceğini de biliyorum. Ben de kendimi affetmezdim.
Yalnızca... Senden tüm kalbim ve tüm içtenliğimle özür dilerim, Mellanie Forrest.
Özür dilerim.'    

...

 Merhaba!

 Bölüm yüklemekte birkaç sorun yaşadığım için geç geldi, bunun için üzgünüm. En kısa zamanda bir bölüm daha atmaya çalışacağım. Bizi tercih ettiğiniz için teşekkürler. 

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro