Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

1.8


Bir insanın kalbinin kırık olduğu nasıl anlaşılırdı?

Ağlamaktan kızarıp şişmiş gözlerinden, titreyen bedeninden, en umulmadık kişiden medet ummasından veya iri olmasına karşın küçük bir çocuk gibi gözükmesinden anlayamazdınız, hayır. Bir insanın kalbinin kırık olduğunu, ancak bir şeyler anlattığında anlardınız.

Bunun için konuşmasına gerek olmazdı. Bir insan gözleriyle, elleriyle ve hatta adımlarıyla bile konuşabilirdi. Yalnızca size bir şekilde, bir şeyler anlatması gerekirdi işte. Sizin çıkarımlarınız hiçbir zaman yeterli olmazdı, karşınızdakinin bir adım atması gerekirdi sizin koşabilmeniz için.

Edward, titriyordu. Koca bedeni sanki benim tesellime muhtaçmış gibi dolamıştı kollarını bedenime. Şaşkınlıkla kaskatı bir şekilde durduğum sırada, sarsılarak ağladığını fark ettim. Elimde olmadan ona sarılmıştım.

Biliyordum ki Edward, asla birinin yanında ağlamazdı; özellikle de benim. Bana gelecek kadar kötü durumda olmasını sağlayacak ne olmuş olabilirdi bilmiyordum.

Kollarımı sırtına yerleştirip aşağı yukarı hareket ettirdiğimde, daha şiddetli ağlamaya başlamıştı. Bulunduğumuz sokakta kimse yoktu, bu yüzden rahatça ağlıyor olmalıydı. Kollarını üzerimden çekip birkaç adım geriye gitti, sokak lambası yüzünü zar zor aydınlatıyordu. Beklemediğim bir anda 'pat' sesi ile dizlerinin üzerine düştü.

Koşar adımlarla yanına giderek ellerimi omuzlarına yerleştirdim ve yüzüne baktım. Tıpkı onun gibi dizlerimin üzerine çökmüştüm. Gözleri kan çanağına dönmüştü, bakışları bayıktı. Yanakları yaşlardan sırılsıklam olmuştu, titreyişiyse devam ediyordu. Benim ona yaptığım gibi omuzlarımı tuttu. "Seninle konuşmalıyım."

Anlam veremiyordum, olan şeyler bana bir kabus gibi geliyordu. Buna rağmen, bu ücra sokakta gecenin karanlığında kurduğu bu iki kelimelik cümle, korkumu yenmeme yetmişti. Kalabalığın arasından sıyrılmak gibi bir his sarmıştı her yanımı.

Edward yeniden bir ağlama nöbetine tutulmadan önce avuç içimle yanağındaki yaşları sildim. O her ne kadar kötü olsa da, benim çocukluk arkadaşımdı. Nasıl olduysa son zamanlarda iki kez onu ağlarken görmüştüm, bu alışıldık bir şey değildi.

Üstüne üstlük, ağlarken gelip bana sarılmıştı.

Edward yutkundu, avuçlarıyla yüzünü ovaladı. Ardından gözlerime bakarak buz gibi bir sesle fısıldadı. "Annem öldü."

Duyulan ses tonunu ifade edebileceğim tek sözcük 'soğuk' olurdu. Biliyordum ki, o cümle onun kalbinden ancak bu şekilde çıkardı. İçindeki acıyı soğukla harmanlardı o, hüzünlerinin üzerine her daim gölge düşürmeye çalışırdı.

Bilmezdi, koca bir okyanusun üzerini onun minik ellerinin yaptığı gölgelerin kapatmayacağını. Bilmezdi, kalbindeki duyguları saklamak yerine dışarı saçması gerektiğini. Bilmezdi, çünkü annesi ona bunları öğretemeyecek kadar meşgul bir kadındı. Tıpkı benim annem gibi.

Tek fark, ben sessizliğimle boğuşurken okumayı da öğrenmiştim. Sorsanız, Edward da okuyordu. Bir üniversite bitirmişti mesela. Ben bitirmemiştim, yine de duygularımı ondan daha iyi yönetmeyi biliyordum. Çünkü o hiçbir zaman beğendiği için bir roman alıp okumazdı. İnsanlara duygularını göstermenin zayıflık olduğunu düşünürdü.

Sonunda, fark etmişti.

"Annem öldü." Cümleyi kendi kendine doğrulamak ister gibi yineledi. Çoktan dolmuş olan gözlerinden bir damla daha süzüldüğünde, dayanamayıp ona sarıldım.

Belki de, konuşmamızın vakti gelmişti.

İlk kez. 

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro