Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

0.9

Elimdeki ağır poşet, dengemi kurmamda hiç yardımcı olmuyordu. Parmak boğumlarımın sızladığını hissedebiliyordum, diğer elimdeki birkaç kitabı da poşete atarak yükümü teke indirdim. Poşeti tıpkı bir bebekmiş gibi kucağıma aldıktan sonra, yükten kurtulan parmaklarım rahatlamıştı.

Sonunda evimin kapısına gelebildiğimde derin bir nefes aldım, anahtarlarımı çıkarmam gerekiyordu. Çantamı kurcaladıktan sonra zor da olsa kapıyı açtım, elimdeki poşeti mutfağa bıraktıktan sonra içinden kitapları alarak kütüphaneme yerleştirdim.

Islak olduğu için sayfalarının bir kısmının yazıları birbirine karışmış olan kitabı elime alarak gülümsedim. Brandon'ı son görüşümün üzerinden iki hafta geçmişti. O gün o yağmurda öylece çıkıp gitmişti, bizde Jordan'la eve dönmek zorunda kalmıştık. O gece eve geldiğimde uzun bir süre verdiği tepkiyi düşündüm. Tam yatacaktım ki, telefonuma gelen mesajla yine uykumu benden çalmıştı.

'Üzgünüm, April. O şekilde davranmamalıydım. Sizinle gelemediğim için beni affet lütfen, yangının üzerimdeki etkisi tahmin ettiğimden büyük oldu. Umarım en kısa zamanda yine görüşürüz.'

Görüşmemiştik.

Ona kısaca sorun olmadığını ve istediği zaman onu dinleyebileceğimi yazmıştım. Nasıl davranmam gerektiğini kestiremiyordum, bu yüzden tedirgindim. İki haftadır bu tedirginlik devam ediyordu.

Evin kapısı kırılmak istercesine çalındığında, üst kattaki yaşlı komşumu düşündüm. Muhtemelen bu saatte uyuyor olmazdı, bunun benim için iyi olup olmadığına da emin değildim. Bu yüzden hızlı olmaya çalışarak kapıyı açtım. Kim olduğuna bakmamak benim için çok büyük bir hataydı.

Edward, ona kıyasla küçük olan bedenimi bir çırpıda kenara itip içeri girdi. "Merhaba, Mellanie. Nasılsın, ah teşekkürler, ben de iyiyim." Şaşkınca ona bakmaya devam ettiğimi gördüğünde, uzanıp kapıyı kapattı. "Yalnızca sohbet etmeye geldim." Ardından, küçümseyici bir bakış attı. "Tabii yapabilirsen."

Salona geçip koltuğuma yayıldıktan sonra kaşlarını kaldırdı. "Ee, misafirine bir kahve yapmayacak mısın?" Edward böyleydi; sinir bozucu. Dudaklarımı birbirine bastırarak mutfağa geçtim. Mutfak ve salon arasında bir duvar yoktu, bu yüzden ne yaptığımı rahatça görebiliyordu.

"Mellanie, o günü hatırlıyorsun, değil mi?" Kaşlarımı çattım. Bir yandan da kahvesini hazırlıyordum, ondan kurtulmanın bir yolu yoktu. "Biraz daha açık konuşayım, tanımadığın bir adamın seni savunduğu o günü." Duraksadı. "Bana tekme attığın o günü." Gülümsedim.

Kahvesini sütlü sevmediğini bildiğimden suyla yapacaktım. Suyun kaynamasını beklerken ona dönerek başımı olumlu anlamda salladım. Ona bu şekilde karşı gelmekten korkmuyordum çünkü yapabilecekleri umurumda bile değildi. Yerinden kalkarak yanıma dek geldi. "O tekmenin hesabını soracağım."

Ona bir cevap vermeyi düşünmüyordum bile. Asla düşüncelerimi merak etmemişti, tek kelime iletişimimiz bile olmamıştı. Yalnızca o söylerdi, ben dinlerdim. "O gün seni savunan adamın kim olduğunu da bulacağım." Edward aslında arkadaş çevresi tarafından fazlaca sevilen ve kimseye kaba davranmayan bir tipti. Neden bana bu şekilde davrandığını bile bilmiyordum.

Kollarını çevremden geçirerek kaynamış olan suyu fincanın içindeki kahvenin üzerine döktü. "Benden korkacaksın." Ardından, kahvenin içine iki kaşık süt tozu ekledi. Geri çekilirken konuştu. "Şimdi, bu kahveyi iç. Huzurla içebileceğin son kahven olacak, tadını çıkar."

Evden çıkarken son sözlerini dinliyordum. "Belki de o adamın kim olduğunu çoktan buldum..." Kapıyı açtı. "Belki de çoktan o tekmenin hesabını da sana sordum..." Dışarı doğru bir adım atarak bedenini dışarı çekti. "Belki de..." Arkasını dönüp son kez benimle göz teması kurdu. "Belkilerle yaşamak zorunda kalacaksın." 

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro