YOLUN SONU BÖLÜM: 25
Mick, Mick, dur. Tanrım, Mick, benim.Mick sıçrarken, içgüdüsel olarak onu kısıtlayan ellerle savaşırken, kalbi çarpıp nabzı en tepeye fırlarken ve her bir duyusu kaçması için feryat ederken bile, Jason'ın sesini tanıdı. Jason onu korkunç karlı gecenin içinden çekti, bulunduklarıana, emniyete getirdi. Mick önemli bir şey öğrenmiş olduğunu, bugüne kadar kendisinden gizlenmiş olan bir şeyi gördüğünü istemeden fark etti. Daha şimdiden unutmaya başladığıbir şey...Mick, uyan. Mick!Tanrım, kumsaldaydı; ayak parmakları yükselen dalgaların köpük köpük kıyılarından birkaç santim uzaktaydı; körfezin engin, siyah boşluğu önünde uzayıp gidiyor, karanlık gökyüzü başının üstünde sonsuzluğa kıvrılıyordu. Solunda,Jelly'nin yemek salonundan gördüğü ters dönmüş yelkenlivardı. Sağında ise göz alabildiğince ıssız kumsal. Kıyıya vurandalgaların gürültüsü kulaklarını doldurdu. Her yerde denizkokusu vardı. Ay, batı tarafında soluk bir imge gibi alçalmış,ışığı azalmış ve öncesine göre daha açık bir eflatuna dönüşmüştü. Binlerce yıldız geceyi kendi güçleriyle aydınlatıyor;çıplak ayaklarının altındaki ılık beyaz kumları kendine özgüyanardönerışıltılarla parlatıyor; Jason'ın yatak örtüsüne benzeyen bir şeye sarılı olduğunu, bir çift uzun parmaklı bronzelin omuzlarını kavradığını, hemen arkasında beliren uzun,koyu gölgenin aslında bir gölge değil de bir adamın gerçek,somut figürü olduğunu görmesini sağlıyorduAman Tanrım. Jason, Mick'i kollarına alıp kendine doğru çekti ve sıkıca tuttu. Mick ona yaslandı, başını omzuna koydu. Tropik gecenin sıcaklığına rağmen, çok üşüyordu.Her vaka sonrası yaşadığı hafif baş dönmesiyle toprak sankiayaklarının altından kayıyordu. Her şey ortadaydı; kulaklarıçınlıyor, ağzı kuruyor, nabzı hızla atıyordu. Sormaya korksada öğrenmesi gerekiyordu.Çığlık attım mı?Jason'ın eğilip ona baktığını görmekten ziyade hissetti. Hayır. En azından ben duymadım. Beni ne uyandırdı bilmiyorum ama uyandım ve sen yatakta değildin. Seni bulmakiçin kalktığımda oturma odasındaki sürgülü kapıların açık olduğunu fark ettim. Dışarı baktım ve sen neredeyse kumsalainmiştin. Sadece hareketlerine bakarak, bir şeyler olduğunusöyleyebilirdim. Sana yetişeyim diye neredeyse göbeğim çatladı. Ben, düşündüm ki düşündüm kine düşündüğümübilmiyorum. Derin bir nefes aldı. Genelde çığlık atar mısın? Bu son cümlede sesi o kadar nazikti ki, Mick'in boğazıtıkandı. Genellikle bu duruma tanıklık eden birileri varken,Mick tekrar kendine geldiğinde zayıflığından ölesiye utanırdı.Ancak Jason'la birlikteyken, onun bu durumu öğrendiğine memnun olduğunu fark etti. Ona söylemek rahatlatıcıydı.Kendini daha az yalnız hissetti. Hatta neredeyse... güvende.Bir siren gibi hem de, dedi Mick Bu, havayı yumuşatmak için bir teşebbüstü ama Jason'ın gülümsediğini bile zannetmiyordu. Adamın duyduğu endişe, Mick'e destek olan güçlü vücudu kadar ortadaydı. Rüyanın o kısmına henüzgelmemiş olmalıyım.
Birden, Jenny'nin peşinden apartmana doğru koşmakta
olduğu anı hatırladı. Anneleri henüz gelmemişti. Başını çevirmiş, binanın yan tarafındaki adamın onları izlediğini görmüştü. Adamın elinde, on bir yaşındaki haliyle bir beyzbolsopası ya da belki bir direk olarak tanımladığı, siyah metalikbir nesne vardı. Yukarıdaki bir daireden süzülen ışığa doğruadım atmış ve Mick onu görmüştü... Tanrım, ne görmüştü? Zihninde şüpheli, bulanık bir görüntü belirdi. Yüzünügörmüştü. Bu bilgi onu heyecanlandırdı. Ancak hatırlamakiçin ne kadar çabalasa da, yüzün şu an için hiçbir şekli yada özelliği yoktu. Rüyadayken fark edilebilir olduğuna neredeyse emindi. Neredeyse. Onu rüyadaki gibi yeniden gözündecanlandırmak için elinden geleni yapmaya çalıştı ama görüntü çoktan zihninin derinliklerine çekilmişti.O yüzü hatırlamanın neden hayati bir önemi varmış gibi hissettiğini bilmiyordu ama öyleydi.Anneni mi görüyordun? Jason onun saçlarını, sırtını okşadı, dokunuşu şefkat doluydu.Mick başını evet der gibi salladı. Sonra ekledi. Öldürüldüğü gece, Jenny ile bulunduğumuz arazinin kenarındaki apartman tarafında yürüyen bir adam vardı. Rüyamda daima onu görüyorum ve gördüğüm zaman korktuğumu hissediyorum. Elinde bir şey taşıyor, ki ben onun bir direk veyabeyzbol sopası olduğunu düşünürdüm ama bilemiyorum.Bu gece bu gece yüzünü gördüm.Kafasının üst kısmına sürtünen bir şeyler hissetti. Jason'ın dudakları olabileceğini düşündü. Kimmiş peki?
Bilmiyorum. Rüyamda onu tanıdım sanırım, ama şimdi
yok oldu. Artık yüzünü göremiyorum. Artık neredeyse hiçbir şey hatırlamıyorum. Yaşadığı hayal kırıklığı sesine yansımıştı.Önemli bir şeyse, aklına gelecektir.Düşünüyorum da, acaba... Acaba hatırlamam gereken bir şey mi var? Bak işte, bu rüyayı yıllardır görüyorum. Benio kadar rahatsız ediyor ki, her gördüğümde uyurgezer oluyorum. Daima aynı adamı aynı binanın yanındagörüyorum vekorkmuş hissediyorum. Sonra, seninle birlikteyken, annemitabutta, alnında iki kurşun yarasıyla yatarken gördüğüm, ikiliseri atış. Profesyonel bir iş. Bu gece apartmanın yanındakiadamın yüzünü gördüm. Ve şimdi acaba elinde taşıdığı şeybir tüfek miydi diye merak ediyorum. Üzerinde nişangaholan bir tüfek. Bu, gördüğüm siyah, metalik parıltıyı açıklar.Derin bir nefes alıp Jason'ın yüzüne bakmak için başını omzundan kaldırdı. Gördüğüm adam annemin katili olabilirmi diye merak ediyorum. Eğer öyleyse, o gece, onun yüzünü gördüm, algıladım ve aklımdan çıkardım. Çünkü her şeydüşünemeyeceğim kadar dehşet vericiydi veya korkmuştumveya... bilmiyorum. Ama bu gece rüyamda, onun yüzünügördüm.Kafasını kaldırmakla hata etmişti. Başı hâlâ dönüyordu ve her şey; gökyüzü, deniz, kumsal, Jason hariç her şey, hastaedici yavaş döngüler halinde etrafında daireler çiziyordu. Biraz sallandı, gözlerini kapadı ve kendini korumak için Jason'adoğru ağır bir şekilde eğildi. Sıkıntısı fark edilir olmalıydıçünkü Jason onu daha sıkı tutmaya başladı ve hızla sordu.Neyin var?Biraz başım döndü, diye mırıldandı Mick.
Hadi gel, eve gidelim.
Ama Jason onu eve doğru çevirip yürütmeye başladığında, Mick başını salladı ve gözlerini açmaya çabaladı. Tanrım, dünya hâlâ dönüyordu. Gözlerini tekrar kapadı.Temiz hava... İyi geliyor. Bu... her zaman böyle. Sadece geçene kadar biraz oturmam gerekiyor.Başka söze gerek kalmadan, Jason onu kucakladı ve birkaç adım attı, sonra Mick kollarındayken kumların üzerine oturdu. Mick, onun destek almak için sırtını yelkenliye dayadığını gördü. Jason'ın iki yana açtığı dizlerinin arasına oturmuş,hâlâ örtüye sarılı halde ki bu onu altındaki kumlardan koruyordusırtını onun göğsüne yasladı. Sımsıkı saran kollarında, başını omzuna bırakıp yavaş yavaş gözlerini açtı. Dünyakımıldamıyordu. Mick bir anlığına öylece durdu; sessiz vehareketsiz, yıldızlarla dolu gökyüzüne baktı.Daha iyi misin? diye sordu Jason.Mick başıyla onayladı, gerçi başını oynattığı anda dünya hâlâ sallantılıydı. Sonra, Jason hareketini görmemiş olabilirdiye endişe ederek ona doğru döndü ve mırıldandı. Evet.Yandan bakıldığında, Jason'ın tipik yüz hatları o kadar yakışıklıydı ki bir süreliğine hayranlıkla onu izledi.Jason onun bakışlarını hissetmiş olmalıydı çünkü yana doğru eğilmiş, sorgulayan bir ifadeyle ona bakıyordu.Mick bu bakışlardaki soruyu cevapsız bırakınca, Jason sözü ele aldı. Çok güzelsin.Mick gülümsedi. Ben de tam senin için aynı şeyleri düşünüyordum.'Ya, öyle mi?
Mick başını sallad
ı. Ve başı hareket ettiğinde dünya sarsılmayınca, artık neredeyse normale dönmüş olduğunu anladı.Bana daha önce ne sorduğunu hatırlıyor musun? dedi Jason. Hani seni neden yanımda getirdiğimle ilgili?Evet. Mick artık ısınmıştı, rahattı, Jason'ın kollarında, ince örtüye sarılıydı. Adamın göğsünün yoğun gücü sırtınıdestekliyordu. Omzu, başı için mükemmel bir yastık olmuştu. Altındaki kum pürüzsüzdü, toktu ve günün sıcaklığınıhâlâ keyif almaya yetecek kadar koruyordu. Tatlı tatlı okşayanmeltem, mırıldanan dalgalar ve başının üstünde bütün birgökevinin değerli yıldızlarıyla, Mick yüzyıl hayal etse bundan daha mükemmel bir yer düşünemezdi.Bir süredir seni neden buraya getirdiğimi düşünüyorum, dedi Jason.Ne yani, nedeni ölmemi istememen değil miydi?O da var tabii. Ama bütün sebep o değil, hayır.Ne peki?Gözleri Mick'in yüzünde gezindi. Mick, Jason'ın dokunuşlarının sevgi dolu olduğunu hissetti.Sanırım seni yanımda getirmemin asıl, gerçek, altta yatan sebebi, senin için deli olmam.Göz göze geldiler. Mick onun söylediklerini iyice sindirirken, Jason'ın kendisi için neler hissettiğini gözlerinden ve yüzünden okurken yüreği pır pır etmeye, midesine kramplargirmeye başladı ve ayak parmakları sıcacık kumlara gömüldü.Gerçekten mi? Birdenbire, soluksuz kalmış gibi görünmek istemediği için sesi biraz huysuz çıkmış olabilirdi.
Evet. Gerçekten.
Mick kalp atışlarını kulaklarında duyabiliyordu. Dünyada en son isteyeceği şey, Jason'a duygusal anlamda bağlanmaktı.Çok geç.Bu çok hoş, diyerek Jason'ın kollarında döndü, boynuna sarıldığı sırada az da olsa giyinik halini korumak için örtüyü düzeltti.Jason başını eğip baktı. Hoş mu?Sesindeki tereddüt, bunu nasıl değerlendirmesi gerektiğini tam olarak anlamadığını gösteriyordu.Ama Mick çoktan ağzını onun ağzına dayamıştı.Hoş, diye tekrar etti uysalca, dudakları bir nefes uzaktaydı. Çünkü gördüğün gibi, ben de senin için deli oluyorum.Sonra, yumuşak ve acelesiz bir şekilde öptü onu; bu, Jason'ın dayanma gücü kırılana kadar; kolları Mick'i sıkıca sarıp ağzı alev alev ve kaskatı olana kadar; onu sırtüstü yatırıp örtünün altında sadece altındakalması için birlikte yuvarlanana kadar süren uzun ve derin bir öpüşmeydi. Ve işte yineoradaydı, içinde Jason'a karşı yükselen ateş, sıcaklık ve büsbütün aptalca bir açlık vardı ve bunun için yapacak hiçbir şeyyoktu.Adamın ağzı ateşli, ıslak öpücüklerini boynundan aşağı devam ettirmek için kendi ağzını serbest bıraktığında, Jason, diye fısıldadı Mick. Jason'ın ağzı, göğüslerini bulupsırasıyla iki ucunu da kavradığı an nefessiz kaldı. Parmakları bacaklarının arasında gezinirken inledi. Ağzı parmaklarının yerini aldığında, onu mühürleyip ona sahip olduğunda,Mick
bu anın mükemmelliğinde, yoğunluğunda ve üstün
zevkinde kendinden geçti.Jason'ın ağzı, Mick'in en özel bölgesini bırakıp tekrar bedeninin üzerinde yükseldiğinde, Mick soluklanacak, aklını toplayacak ve hissetmenin yanında düşünebilecek kadarkısacık bir an yakaladığında, gözlerini açtı ve Jason'ın belli belirsiz üzerine eğildiğini gördü. Yüzü gölgelerin ardınasaklanmıştı. Ama Mick onun gözlerinin sıcak, karanlık ışıltısını, yoğun kaslı omuzlarını ve güçlü kollarını görebiliyordu. Onun için yanıp tutuştu. Vücudu onun için sarsıldı vetitredi. O kadar baştan çıkmıştı ki sersemlemiş birhaldeydi.Daha önce seviştikleri tüm şekillerle ilgili imgeler onu yakıpküle çevirdi ve Mick daha fazlasını istedi, daha önce hissettiği mutlak coşkunun, erotizmin, karanlık, tatlı ve benzersizsıcaklığın daha fazlasını...İşin aslı, bol miktarda korkuyla karışık şaşkınlık içinde fark etti ki artık istediği şey becermek değildi.Seviş benimle, diye titrek bir fısıltıyla yalvardığı anda, ruhunu şeytana sattığını, hayatının ilkelerini terk ettiğini,daha önce değer verdiği her şeye sırt çevirdiğini biliyorduMick.Ve kesinlikle en kötüsü, ya da en iyisi, umurunda olmamasıydı.Seni, daha önce hiçbir kadını istemediğim kadar istiyorum. Jason'ın sesi hırıltılı ve derindi. Mick'e doğru uzanırken ağzında ciddi bir ifade vardı. Mick onu öpmek için dudaklarını uzattığında ve kollarını boynuna dolayıp onukendine doğru çektiğinde, bir anlığına her şey netleşti. Başının üstünde tam takım parıldayan yıldızlarla dolu kömürkarası gökyüzünü gördü, dalgaların mırıltısını duydu,
denizden esen yelin nefesini teninde
hissetti; tuzu, denizi, katıksızerkeksi hafif bir misk kokusunu içine çekti ve hayallerindekisevgiliyle bir kumsalda çırılçıplak yattığını fark etti. Bir de Jason ile geçirdiği bu gecenin, hayatı boyunca cennete en yakınhissettiği an olduğunu anladı.Ardından Jason muazzam, sert ve aceleci bir şekilde içine girdi ve sonuç olarak Mick'i esir alan inişli çıkışlı tutku dalgaları, zihnindeki mantıklı düşüncelerin her bir zerresini sildi.Gecenin kalanını sevişerek geçirdiler. Ta ki Mick'in örtüsüne sarılıp kumsalda uyuyakalıncaya dek.Mick uyandığında Jason'ın yatağındaydı. Çenesine kadar çektiği bir yorganla, tek başına, kendi tarafında kıvnlmıştı.Perdeler çekilmişti ama açık yatak odası girişinden içeri vuran güneş ışığına bakarak, havanın tamamen aydınlanmışolduğunu söyleyebilirdi. Etrafına hızlıca bir göz attığında Jason'm odada olmadığını fark etti.Ancak, kesinlikle kapıda dikilen biri vardı. Mick emin olmak için gözlerini kırpıştırdı ama arkadan ışık vurduğu için yalnızca bir siluet gördü Jason'ın uzun vücut yapısıyla hiçbenzerlik göstermeyen bir siluet. Mick bir an için düşünüpiçgüdüsel olarak yükselen endişesiyle savaşarak kıpırdamadan yattı. Sonra yorganı üzerinde sıkıca tutabilmek için birkolunu üzerine atarak kalktı ve yatağın içinde oturdu.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro