Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

PLAN BÖLÜM: 22

Mick, denizin üstünde bir yerlerde uyandı. Yaklaşık iki saat önce Kuzey Florida'nın üzerinden geçerlerken uyuyakalmıştı ve Jason o zamandan beri Mick'in ağzından tekkelime bile çıktığını duymamıştı. Ve şimdi Mick gözlerini hiçkırpıştırmadan faltaşı gibi açarak birden uyanmış, Jason onuürküten bir şey mi oldu diye meraklanmıştı. Belki az önceyakalandıkları hava akımı Bonanza'yı uçağıbiraz hoplattığıiçin, belki de yan taraftan esen rüzgârla mücadele etmek içinhızını saatte 389 kilometreye yükselttiği için motorun gürültüsüne uyanmıştı.Hey, dedi Jason. Mick onu dikkatle inceledi, sanki kim olduğunu hatırlaması biraz zaman alıyormuş gibiydi. Sonrakalkıp oturdu. Darmadağın olmuş görkemli saç yığınını yüzünden çekerek arkaya attı ve uykudan ağırlaşmış gözleriniovuşturdu. Yüzündeki kanı kabin tuvaletinde temizlemesiyle uzun bir çizgiden biraz daha fazlası olduğu ortaya çıkanyanağındaki kesik, solgun teninde hâlâgörülebiliyordu. Solomzunda beyzbol topu büyüklüğünde bir morluk vardı. Bunun dışında, yaşadıkları eziyeti sağ salim atlatmıştı.Jason kendine engel olamadı: Mick'in mont ve tişörtten kurtulduğu için artık gözler önünde olan, onunla birliktedimdik duran, arsız, küçük göğüslerine hızlı ve hayranlıkdolu bir bakış atin En seksi unutulmazlar listesi için bir adaygöstermesi istenecek olsa, bu kesinlikle bedene yapışan o beyaz askılı tişört olurdu. Bir de ardındaki göğüsler tabii.Mick yüzünü buruşturarak sordu. Neredeyiz?Jason, onun tüy gibi yumuşacık beyaz bulutlarla kaplı parlak mavi gökyüzüne ve sonra beyaz köpüklü dalgalarla kabaran derin mavi denize bakmasını izledi. Gökyüzü ve deniz arasında sıcak, altın sarısı, akşamüzeri güneşi dışında hiçbirşey yoktu. Görünürde hiçbir kara parçası yoktu. Detroit'tebıraktıkları dondurucu gri kasvetten daha farklı bir görüntüyü hayal etmek zordu.Karayipler'in üzerindeyiz, diye yanıtladı ve sonra Mick'in dehşete kapılmış yüz ifadesine güldü. Boyut olarak büyük bir tırm yanında pedallı çocuk arabası nasıl duruyorsa, ticari bir uçağın yanında o şekilde duracak olan küçük,kırmızı beyaz Bonanza'yı gördüğü andan itibaren gözlerindekaygı vardı. Bonanza'ya bakıp, Bu şeyi uçurabileceğindenemin misin? diye sormuş, uçakla kaçmaya itiraz etmemişti.Muhtemelen bunun nedeni, onları avlamak için bir araya gelen güçler düşünüldüğünde, çok fazla seçenekleri olmadığıiçindi. Başlangıçtaki açık ve net korku dolu tepkisinin ardından, Mick her zamanki haliyle küstah bir umursamazlık sergilemek için elinden geleni yapmıştı. Fakat pistin üzerindeilerleyip sonrasında kurşuni gökyüzüne yükselinceye kadar,kolçakları sıkı sıkı tutmaya başlamıştı bile. Havaalanındanuzaklaşıp uygun seyir yüksekliğine çıktıklarında, tekrar karyağmaya başlamıştı. İri kar taneleri ön cama vurmuş, yoğungri bulutlar üst üste yığılarak sis tabakaları oluşturmuştu.Bulutların arasından geçerken türbülansa girmişlerdi. Birnoktada, görüş neredeyse sıfıra inmiş ve uçak, tramplendeki bir çocuk gibi zıplamıştı. Bunun üzerine Mick bembeyazolmuştu. Bir süre sonra yolculuk normale dönünce Mick denormale dönmüştü. Şimdi yaklaşık

beş bin metre aşağıdaki

denize bakarken gözleri yine irileşmişti ve endişeli görünüyordu. Jason onun parmaklarını, yanındaki yardımcı pilotkoltuğunun kolçaklarına sıkıca sardığını gördü.Belki de parlak saçlarıyla göğüsleri Jason'm kafasını karıştırıyordu ama Mick'in gerginliğini ve onu belli etmemekteki kararlılığını büyüleyici buldu Jason.Mick gözlerini ona çevirdi. Miami'ye gideceğimizi söyledin sanmıştım.Yalan söyledim. Aslında biraz daha güneyine gidiyoruz.Nereye?Söyleseydim, seni öldürmek zorunda kalırım.Mick'in hiç mizah duygusu yoktu: Jason'ın şakalarına her zamanki gibi ölümcül bakışlarından birini atarak karşılık verdi. Jason gülümsedi.JasonEvime gidiyoruz, tamam mı?Mick bir kez daha camdan dışarı baktı ve fark edilir biçimde titredi. Serinkanlı Mick'in uçmaya karşı böyle duyusal bir tepki vermesi Jason'ı hem eğlendirmiş hem de şaşırtıcıbir şekilde duygulandırmıştı.Evin nerede?Jason bu anın geleceğini, sonunda Mick'ten saklayamayacağını biliyordu. Onu yanında getirmeye karar verdiğinde, bunu öylesine yapmamıştı. En nihayetinde, Mick hâlâ birpolisti ve bir polise, yaşamak için insanları soymadığı zamanlarda kendisini tam olarak nerede bulabileceğini söylemek,muhtemelen şimdiye kadar yaptığı en aptalca şeyler

ile Tina'nın uçtuğu uçakla kendisine ait olan bu uç

ağın asıl sahibinin bulunamayacağı gibi. Gerçi biri çok derin bir araştırma yaparsauçağın New York'un Buffalo kentinde Büyük Durgunluk'unen kötü döneminde iflas etmiş, gerçek bir şirkete ait olduğuortaya çıkabilirdi, ama daha fazla şey öğrenilemezdi. Jasonindiğinde uçağın kimlik numarasını değiştirecekti ve Ypsilanti'den kalkan uçak fiilen yok olacaktı.Demek bu işi böyle yapıyorsun? Bir yere uç, bir soygun yap sonra da çaldıklarınla birlikte Cayman Adalarındaki evine dön, öyle mi?Sesindeki tını, Jason'ın yargılayan bakışlar atmasına sebep oldu. Polis gibi konuştun Mick.Mick somurtarak baktı.Uğruna ölünecek kadar harika bir vücuda ve Eliot Ness1ruhuna sahip, sevimli, zarif görünümlü ve iri gözlü şey, diye düşündü Jason. Tanrım, ne yapıyorum ben böyle?Ben zaten polisim.Hayatını kurtardım. Seni evime getirdim. Yapmak zorunda değildim.Neden yaptın?Ah, bilmiyorum, ölmeni istemediğim için olabilir mi?Sana bu yüzden borçlu olduğumu mu söylüyorsun? Şunu bil ki beni bu belaya en başından sen bulaştırdın. Bu,durumu bir şekilde eşitler sanırım.Belki, ama artık bu işte beraberiz. Detroit'teyken ekip olduğumuzu kabul ettin. Sözünün arkasında mısın yoksa değil misin?Arkasındayım. Sesi biraz isteksiz çıkmıştı. Ama bu, yaptığın şeyi onayladığım anlamına gelmez.

Alışırsın.

Bir süre buralarda kalacakmışım gibi konuşuyorsun. Dudakları gerildi ve kaşlarının arasında hafif endişe çizgileri belirdi. Jason'a bakarken gözlerinde huzursuzluk vardı.Bütün hayatım Detroit'te. Bir anda öylece ortadan kaybolamam.Bebeğim, yapabileceğin tek şey bu.Artık adanın kuzey ucundan içeri giriyorlardı, kıyıya vuran köpük köpük dalgalar ve Old Man Körfezi'nin uzun, hilal şeklindeki plajı her zamanki gibi Jason'ın keyfini yerine getirdi. Beklenmedik bir hava akımı yükselerek onları havalandırana kadar, Bonanza dalgalara doğru hızla alçalıyordu.Mick'in kolçaklara sımsıkı yapışırken gözleri kocaman açıldı.Jason, yana doğru geniş bir açıyla uçağı kendi etrafında döndürürken, tekrar gülümsemek zorunda kaldı.Daha önce yanında kimseyi uçak tuttu mu? diye sordu Mick. Öyle hissettiğimden değil de işte... Sadece soruyorum.Jason kahkahaylagüldü. Bir dakikaya yere inmiş oluruz.Bir dakika sonra Jason, uçağı Sea Pond'u gören özel bir piste indiriyordu. Old Man Körfezi'ndeki evi, arazinin denize doğru eğimli olduğu açıklıkta sadece kırmızı kiremitten bir çatı olarak görülüyordu. Jelly ve Tina'yı eve getirenCessna'nın ve birazdan Bonanza'nın da park edeceği hangar,doğruca önlerindeydi.Pasaportum ya da kimlik kartımın olmadığını hatırlıyorsun değil mi? Çünkü gümrük gibi bir şey varsa, başımız belaya girer.Gümrük falan yok. Burası özel bir pist. Mülk bana ait.

Jason onun büyük bir zevkle etrafı seyrettiğini gördü.

Yan özel plajın dahil olmadığı, aşağı yukarı kırk dönümlük biraraziydi. Yol; geniş yapraklı palmiyeler ve muz ağaçlan, gözalıcı lal rengi çiçeklerle ebegümeci ve begonviller de dahilbir sürü gür yeşilliğin içinde, neredeyse kendisi de gizlenmişolan bir alçı duvarla gözlerden saklanmıştı. Asfalt pistin heriki yanında da çimler golf sahası gibi pürüzsüz ve zümrütrengiydi. Sağ taraflarında, turkuaz, koyu gök mavisi ve safirrenkli deniz ufka doğru uçsuz bucaksız uzanıyordu. Evininçatısı ancak görünüyordu ve eve doğru giden kırık deniz kabuklarından yapılmış yol, batmak üzere olan güneşin altınrengi ışığında hafif pembe tonlarında parıldıyordu. Bir grupmartı, toz mavi gökyüzünde uçuşuyordu.Belli ki suçlu er ya da geç yakalanır diyen ne dediğini bilmiyormuş, dedi Mick ve Jason tekrar kahkahayla attı.Yanında küçümseyen, onaylamayan, orada olduğu için pek memnuniyet duymayan bir polis varken bile, eve dönmenin güzel olduğunu düşündü Jason. Sonra, Mick geriyedönüp biraz daha dışarıyı seyrederken ve Jason ona etrafıgezdirmeyi, adadaki yaşam tarzını öğretmeyi, bikinisiyle plaja götürmeyi ve dinlenirken onu izlemeyi hayal ederken, azönceki düşüncesini özellikle diye düzeltti. Özellikle de küçümseyen, onaylamayan, orada olduğu için pek memnuniyetduymayan bir polisle, eve dönmek güzeldi.Muhtemelen bu konuyu düşünmesi gerekiyordu. Ama daha sonra, biraz vakti olduğunda. Şimdi değil.Bonanza sarsılarak pistten hangara doğru giderken, evin bulunduğu taraftaki tepede bir golf arabası göründü.

Jason

arabanın yaklaşmasını izlerken dudağını bükerek gülümsedi.İşte, Jelly geliyor. Bir süredir bizi bekliyor olmalı.Mick ona şöyle bir baktı. Ah. Aha. Yaklaşan golf aracına tekrar dönüp baktı. Seninle yaşadığını bilmiyordum. Yanımda beni de getirdiğini bilmiyor, değil mi?Benimle yaşamıyor. Van tarafta kendi evi var. Ve hayır, bilmiyor. Gerçi birazdan öğrenecek.Pek sevinmeyecek.Büyük ihtimalle. İhtimal falan yoktu: Jelly çok sinirlenecekti. Ama atlatırdı. Merak etme. Seni tanımaya başlayınca sevecektir.Evet, tabii. Şayet beni görür görmez vurmazsa. Olumlu düşünmek lazım.Olumlu düşünmek berbat bir şey.Jason kıkırdayarak uçağı hangara doğru sürdü ve park etti. Hemen sonra elinde çantasıyla kapıyı açıp dışarı çıktı. İlkduyduğu, her daim ada ile ilişkilendirdiği o koku oldu: tuzlu hava, yeni kesilmiş çimenler ve hint mabedi ağacı. Kıyıyavuran dalgaların hışırtısı kulaklarına müzik kadar hoş geldi.Sıcak hava onu bir sevgili gibi kucakladı.Jelly hangarın diğer tarafında, golf arabasının ön koltuğunda otururken seslendi. Tina ve ben, senin için endişelenmeye başlamıştık. Bu, birer tane ön ve arka koltuğu ve güneşten korunmak için tentesi olan bir kulüp arabasıydı.Jason, Jelly'nin çantaya bakışını ve memnuniyetle sırıtışınıgördü. Para hazırdı: Görev tamamlandı. Zamanlaman harika seni pis herif. Biz de tam yemek yiyecektik.

Biraz geç bir akşam yemeği, öyle değil mi? Jason

sırıttı. Bol şortu, Hawaii gömleği, parmak arası terlikleri ve beyzbolşapkasıyla ada tarzındaki Jelly, Jason'ın beraber iş yaptığı, siyahlara bürünmüş hırsızdan tamamen farklı görünüyordu.Saat kaç, dokuz civarı mı? Genelde şu an yatağın yolunututmuş olurdun.Erken yatar erken kalkardı, Jelly böyleydi. Hiç kötü alışkanlığı yoktu; Mick'in tereddüt etmeden belirteceği üzere, hırsızlık yapmak dışında.Evet, şey, belki tekrar Cessna'ya binmem ve arama kurtarma yapmam gerekeMick, Bonanza'nın girişinde göründüğü gibi, Jelly'nin konuşması yarıda kesildi. Jason çantayı bırakıp uçağa döndüğünde ve Mick'i aşağı indirmek için uzandığında, Jelly'nin şaşkınlıktan ağzı bir karış açık kaldı vegözleri yuvalarından fırladı. Gerçi Mick, Jason'ın yardımınıbekliyor gibi değildi, kendisi aşağı atladı.Bu da nesi?! diye sordu Jelly.Jason dayanamayıp sırıttı. Mick'i hatırlamadığını söyleme bana

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro